an itibariyle quaresma tarafından atılan penaltıyla trabzon fileleri temiz bi hava almıştır.
sık sık olmayıp ayda yılda bir yapılan bir eylemdir çoğumuz için, "yine evde kaldık" "benim sevgilim bir odun" "şerefsiz aldattı beni" "el a lem ne der se de sin.." konseptinde içilmesi muhtemeldir.
özellikle mekan isimlerini yazdıklarında "hayır yani ordaysan demekki iyi eğlenemiyosunda face'e sarıyosun" diye düşündüğümdür her seferinde.
asla unutulmayacak dönem, şimdi bile dillerde o şarkılar, yerlerini doldurmak zor. emel'in hovarda şarkısının bi benzeri daha var mı? üstelik sadece müziksel anlamda değil görsel anlamda da damgasını vurmuştur bu dönem, bazı klipler hala eline su dökülemeyecek güzellikte zengin ve çok şey anlatıyor.
oyuncuların başarılı, sahnelerin keyifli, sıkmayan, meraklandırıcı bi kurguda olduğu, oldukça etkilendiğim klişe olmayan bir aşk filmi, hepimiz izlerken düşünmüşüzdür "sevdiğimiz insanı, hatıralarını zihnimizden sildirsek nasıl olurdu" diye ve aynen bu filmde olduğu gibi verirdik cevabı, "acılı anlar tamam da o özel, o keyifli güzel anlara nasıl kıyılır?"
(bkz: röpteşembır) (bkz: saten gecelik)
oda kıvırmıştır, türkiyenin yeni kıblesine doğru. karikatürleri güldürme amacı gütmüyor, "taraf olduğunuzu belli etmeyin bu kadar bari" diye isyan ettiriyor, üzüyor, lanet ettiriyor...
standardı yoktur çiftlerin kararlarına bağlıdır. ama bu kararın sağlıklı olabilmesi için hep gözlemlediğim ve hep itiraf edilen "çocuğun olması demek senin hayatının bitip onun hayatının başlaması" gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. eğer özverili bir anne- baba olmak istiyorsak bu gerçeği yeterince düşünmeli, kendi hayatımızdan kısmi olarak da vazgeçebileceğimizi göze alıyorsak bu kararı almalıyız. aksi takdirde sağlıklı bir aile ortamı yaratmamış oluruz.
bunlar nagehan alçıyla dışardan baksan aman pek modern, pek çağdaş, efendime söylim demokrat, laik, her konu hakkında bilgi sahibi, engin fikirli, geniş düşünceli gazeteciler dersin, ayrıca bakımlı güzel özgür kadın imajı çizerler. ama konuştukları zaman yozlukmu ararsın yobazlıkmı ararsın yalakalık mı hepsi onlarda, bunlar kim halkı anlamak kim, rüzgar nerden eserse oraya. Yarın laiklik yıkılsa şeriat gelse ülkeyi ilk terkedecekler bunlar yani o nagehan gelemez öyle kapanmaya.
memleketim (bkz: dünyanın dörtte üçü su geri kalanı sivaslı)
şeref vermiş, hoş gelmiştir aramıza. Beşiktaşımız zaten rüyalarımızın takımı ama artık kelimenin tam anlamıyla "rüya takımı"
eğer dişi kişiyse evlendikten sonra hem kendisinin hem kocasının soyadını taşımak istemesiyle de şansını fazlaca zorlayacak olabilirler.
mümkündür hatta tercih edilen, takdir edilendir.
bu kadar dinle kalkıp dinle yatan, hayatı dini olgulara göre yaşayan ve yaşatmayı dayatan muhafazakar bir yönetim sistemine sahip bir ülkede, olmadığını görmek şaşırtıyor insanı.
paketlemeye zaman bulamadığınız ve paketletmeye insan bulamadığınızda (bkz: paket yapmıyoruz diyen tezgahtar modeli) hoşunuza gitmese de mecbur kaldığınız durum.
"gönül ferman dinlemiyor"la avuturlar bunlar kendilerini oysa insan dediğin irade sahibi olduğu için insandır, düpedüz şerefsizliktir.
daha önce de bir programda ahmet kaya'nın söyle adlı parçasını söylemiş ve kendisine daha bir sempati duymamı sağlamıştır. tamam baklavaları yüzünden de seviyoruz ama çok nevi şahsına münasır, çok sevimli bir adam, o kadar yakışıklı olmasına rağmen bu korkutmuyor, azra akın nasıl mütavazılığıyla evimizin kızıysa bu da evimizin oğlu aynı şekilde.
faşist olabilir (bkz: bülbülü altın kafese koymuşlar ille de vatanım demiş)
eğer yeni bir sevgili edinmişseniz kıskanmış ve değere binmişsinizdir. veya facebookta yeni profil fotonuzu görüp neler kaçırdığını düşünmüş de olabilir. ama sonuçta bilmeliyiz ki exten next olmaz
onlar için buruk geçer öğretmenler günü. hepimizin içi burkulur onların kaderlerine, sorumlusu devlet ise hayal katili olmaya devam eder, hiç umru olmaz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?