confessions

isyan devrim beşiktaş

4. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 1902
  2. takipçi 0
  3. puan 34813

fizik kondisyon durumu istenilen seviyede olmayan futbolcu

isyan devrim beşiktaş
bu sene sıkça gözlemlediğimiz oyunculardır. muhammed, fernandes, serdar kurtuluş, ersan, holosko, frei, zaman zaman olcay, mustafa... galatasaray maçına kadar çatır çatır basan, her yere koşan, boş alan bırakmayan takım gitti adeta. olcay, veli, sivok, escude, motta, atiba gibi çok koşan mücadele eden oyuncularımız da var elbette fakat onların birçoğunun olmadığı günlerde bu eksiklik daha çok ortaya çıkıyor sanki.

bir de özellikle son 3 maçta ikinci yarılardaki inanılmaz düşüş irdelenmeli bence. böyle bir fiziki düşüş kabul edilecek şey değil.

kerim frei

isyan devrim beşiktaş
fizik olarak yetersiz görünen oyuncu. özellikle türkiye gibi rakibe sert futbolun oynandığı topraklarda oynaması zor gibi duruyor. çünkü bizdeki klasik özellik şudur, rakip senden iyiyse vurarak çekerek durdur. hakemler de buna müsamaha gösterdikleri için yetenekli ve fizik olarak pek de iyi olmayan oyuncuların iyi performans göstermeleri zordur. kerim frei da yetenek olarak iyi fakat fizik olarak kötü duruyor. bilic'in de onu pek tercih etmemesi bu nedenledir. fakat gökhan'ın olmadığı 3 maç var önümüzde. bu maçlarda muhakkak şans bulacaktır. umarım bu şans onun da bizim de kaderimizi değiştirir.

muhammed demirci

isyan devrim beşiktaş
oluyor, olacak, olmak üzere, ha şimdi oluyor, bu sene kesin olacak düşüncelerinden sonra gittikçe olmayacak galiba'ya doğru evrilmekte olan oyuncu. daha çok genç aslında, normalde bu yaşta bir oyuncu için böyle düşünceler olmaz. fakat hem çok önceden parlaması, hem de büyük yıldız adayı olarak lanse edilmesi bu şekilde düşüncelere sürüklüyor bizi. ben olacağını düşünenlerdenim, umutluyum mami'den. fakat dünkü sivas maçındaki tavrı çok kötüydü. oyunu toparlayıcı olarak alındı, fakat eline yüzüne bulaştırdı her şeyi. ne bir etkili pası vardı ne de etkili koşusu. aksine kritik yerlerdeki çok kritik hataları ve top kayıpları oldu. bilmiyorum biz mi çok abarttık ama, yine de kendini geliştireceğini umut etmekten başka bir şey gelmiyor elimden.

manuel fernandes

isyan devrim beşiktaş
her sözleşme dönemi bu tarz oyuncuları görmekten bıktım artık. seni seviyoruz, heyecanlandırıyorsun oynamak istediğinde. fakat bu tavırlar nedir ya. sanki zorla oynatıyoruz amına koyim. yıllık 2 milyon euro'yu al, sonra sözleşme dönemi geldiğinde istediğin para verilmiyor diye oynama, yok ya! ulan sen bu senenin parasını almıyor musun çatır çatır, öyle tripli tripli oynamak, topa koşmamak da ne? sonra hoca seni haklı olarak oyundan alınca yedek kulübesine uğramadan soyunma odasına git. afedersin ama böyle yapan adama siktir git demekten başka bir şey düşmez.

bak şimdi böyle yazınca bu adamı istemiyormuşum gibi olmasın, severim o ayrı. ama bu tavır, bu anlayış sürdüğü sürece durmasın daha iyi.

gezi'ye katılan çocuğun ailesinden alınması

isyan devrim beşiktaş
çanakkale'de gezi parkı direnişi destek eylemlerine katılıp, sprey boyayla yola yazı yazdığı iddia edilen çocuk için istenen cezadır.

13 yaşındaki ilköğretim öğrencisi çocuk iddiaya göre yola, "fuck the police", "hükümet istifa" ve "faşizme ölüm" yazıları yazmış. polisin kamera kayıtlarını incelemesi sonucunda yakalanmış. il emniyet müdür yardımcısı tevfik güreşçi 1 temmuzda çocuk şube müdürlüğüne gönderdiği yazıda, "türk milletini, türkiye cumhuriyet devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama" suçunu düzenleyen 301. maddeye göre işlem yapılmasını istemiş. adli tıp şube müdürlüğü doktorlarından özlem yeşilbaş'ın raporuna göre "işlediği suçun anlam ve sonuçlarını algılayıp davranışlarını yönlendirecek psikososyal olgunluğa erişememiş raporu vermesine rağmen savcı, karar yetkisinin mahkemeye ait olduğunu bu nedenle raporun bağlayıcı olmadığını belirtmiş. sonuç olarak savcı 2 yıl hapis cezası verilmesini, çocuğun suçun sonuçlarını algılayamadığı kararına varılması halinde ise çocuk koruma kanununa göre tedbir konularak ailesinden alınarak yurda yerleştirilmesini talep etmiş.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/17333/Gezi_ye_katildi__ailesinden_alinacak.html#

sözlük yazarlarının takıntıları

isyan devrim beşiktaş
ellerimin kokmasından nefret ediyorum. böyle söyleyince pek anlaşılır olmayabilir ya da yanlış anlaşılabilir. demek istediğim ellerim sabun, kolonya, parfüm vs. kokmuyorsa en kısa zamanda ellerimi temizleme gereği hissediyorum. ellerimde kalmış olan, toz kokusu dahil her türlü kokudan nefret ediyorum. bu kokuyu hissettiğim anda en kısa zamanda gereken hijyeni sağlamam gerekiyor. eğer bunu sağlayamıyorsam her dakika kendimi yiyorum. bu anlarda da durup durup ellerimi kokluyorum. kokuyu aldıkça kendimden bir kez daha nefret ediyorum. sırf bu sebeple balık yiyemiyorum. gerçi balığın sadece elimde değil her yerde bıraktığı kokudan nefret ediyorum ama olsun.

balık

isyan devrim beşiktaş
dünyanın en kötü kokan yemekleri diye bir liste yapılsa şayet kesinlikle ilk üçe girecek besin maddesidir. hatta bana kalırsa birinciliği almaması için hiçbir neden yok.

ilk önce satın alırken başlar kokuyla sınavımız. balıkhaneler önünden bile geçemeyecek kadar kokmaktadır. bir şekilde aldınız diyelim, sonra onun yıkanması falan var. eve girdiği andan itibaren koku tüm evi kaplar adeta. balıkları balıkçıda ayıklattığımızı düşünürsek çiğ balık kokusundan kurtulmak için sadece pişirme safhası kalmış olur önümüzde. piştikten sonra geçer mi o koku? hayır tabi ki, bu kez yerken devam eder savaş. pulları ayıklanması gereken balık mı dersin, kılçığından sıyırmak için geçen mücadele mi, balığı tuttuğun elin ya da çatalın kokusu mu dersin bilmiyorum. of bayılıyorum sanırım! haydi yedin sağ salim bitti, e elindeki kokuyu nasıl geçireceksin. bu zamana kadar ne yöntemler söylediler, denedim. hiçbiri geçirmiyor arkadaş, geçmiyor yani yapacak bir şey yok. ben de ne yapıyorum? balık yemiyorum. budur yani. he yiyorum çok mecbur kalınca tabi ama onda da birisi balıklarımı temizlerse çok makbule geçiyor tabi.

peki sonuç olarak ne oldu? karadeniz kızına sevdalandım. eh genlerinde var o balık seviyor, ben de onu seviyorum. şimdilik balık sevdasını balık-ekmekle geçiştirmeye çalışıyoruz. ilerisi için de şimdiden anlaşma yaptık. balık yapılacağı günler elimi bile sürmeyeceğim, hatta muhtemelen mutfağın yanından bile geçmem. bu öneriyle gidince seve seve kabul etti sevdiceğim. bakalım ileride belki alışırım ben de zor olsa da.

ağzının tadını bilsen burnunun bokunu yerdin

isyan devrim beşiktaş
güzel olduğu iddia edilen yemeği yemeyen birisi için söylenen söz öbeğidir.

bu lafla ilk olarak çocukluk yıllarımda tanışmıştım. balık yemeyi sevmeyen bir insanımdır, bu konudaki sıkıntılarımı da birazdan anlatacağım. çanakkale'de yaşıyoruz, babam o sıralar denizcilik işletmelerinde çalışıyor. çanakkale o zaman şimdikinden de küçük, boğazda daha fazla balık var. babamlar da işletmeden arkadaşlarıyla limanda balık tutuyorlardı bol bol. hatta denizden yeni çıkmış balığı direkt olarak ızgaraya attıklarına çokça tanık olmuştum. her neyse, balık bol olunca evde çokça balık tüketiliyor. hele ben küçükken çok yedirmişler bize, sonra biraz büyüyünce balık yemek istemedim. ne zaman "balık yemiycem beeeen" diye isyan etmeye kalksam babamdan bu cevap gelirdi, "ağzının tadını bilsen burnunun bokunu yerdin." ilk duyduğumda hiç anlam verememiştim, kaldı ki hala anlam veremiyorum bu söze ama olsun. "ulan" demiştim, "sümük yemek güzel bir şey mi ki ağzımın tadını bilsem sümüğümü yerdim? babam diyorsa doğrudur ama annem sümüklerimi yalıyorum diye çok kızıyordu küçükken." (suratınızı buruşturduğunuzu hissediyorum arkadaşlar, yapmayın lütfen. dürüst olalım, hangimiz küçükken sümüklerimizi yalamadık.) "of allahım hayatın en büyük ikilemi bu sanırım" demiştim o sıralar. halbuki ne ikilemler çıkacakmış karşımıza. (of yine konudan sapıyorum.)

sonuç itibariyle yaklaşık olarak 20 yıldır duyduğum bir sözdür fakat hala anlam kargaşası içindeyim sözlük.

menemen

isyan devrim beşiktaş
yumurtasız olarak tüketmeye çalıştığım yemek çeşididir. evet arkadaşlar biliyorum içine yumurta kırılmazsa o menemen olmaz, vurmayın, önce bir derdimi anlatmama izin verin. [ybkz]swh[/ybkz]

çocukluğumdan beri yumurta ile pişmiş domatesin birleşimi sonucu çıkan tattan nefret ederim. böyle ekşi gibi, bir tuhaf, kokusu desen koku değil garip yani. he yiyene karışmam afiyet olsun lâkin ben hiç sevmiyorum. topluca yapılacak kahvaltılarda hazırlanıyorsa eğer öncelikle pişiren arkadaştan rica ederim, yumurtayı kırmadan benim için bir tabak ayırsın diye. bunu söylediğim anda ortamdaki tüm bakışlar bana döner; alaycı, küçümser şekilde adeta. "senin ağzının tadını sikeyim ben" der gibi sanki. sonra ben açıklama yapmaya çalışırım, sevmediğimi anlatırım. ayırırlar ama alaycı bakışlardan kurtulmak zor olur elbette. bir sonraki kahvaltılarda ise benim hatırlatmama gerek kalmadan ayırırlar sağolsun arkadaşlarım.

ama gerçekten kötü oluyor tadı arkadaşlar, benim ağız tadımda bir sorun yok.

haşlanmış yumurta

isyan devrim beşiktaş
az pişmiş (rafadan), orta pişmiş (kayısı kıvamında) ve çok pişmiş (katı) olarak yapılan, genellikle kahvaltılarda tüketilen yiyecektir. kişisel tercihim kayısı kıvamında olan olsa da kahvaltıda olmasa aramayacağım ender şeylerden birisidir. kendisi kokar, kullandığınız servis tabağına bulaşır kokar, çatalınız kokar, en kötüsü de bardağın içi kokar. allahım o nasıl lanet bir şeydir öyle, düşündüğüm an midemi bulandırmaya yetti.

bakkal

isyan devrim beşiktaş
çocuklardan çok çeken esnaflardır. hepimizin de çocukluğunda olduğu gibi bir çocukluk belirtisi olarak mahalle bakkalından sakız çalmak diye bir şey vardır. bazen sadece sakızla da yetinmez o veletler. eğer yakalarsa ya da anlarsa dükkandan kovar amcalarımız normal olarak. şu anda da marketlere tercih ederim kendilerini.
86 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol