alayı fenerbahçelidir. karagümrük bizim için neyse bunlar da fener için öyledir. karagümrükle hiç bitmeyecek husumetleri vardır.
intihar ederken ipi kopan adam
2. nesil Yazar - uzman yazar - Yazar -
- toplam entry 34
- takipçi 0
- puan 5276
konuyla ilgili bir anım var, şöyle ki;
hostes bir arkadaşım vardı, bir gün ibrahim tatlıses uçakta bulmaca çözmek için kendisinden kalem istemiş. yolculuk bitince kalemi almak için ibrahim'in koltuğuna gitmiş, bulmacada tek yazan şey "kuzu sesi -> me" imiş.
hostes bir arkadaşım vardı, bir gün ibrahim tatlıses uçakta bulmaca çözmek için kendisinden kalem istemiş. yolculuk bitince kalemi almak için ibrahim'in koltuğuna gitmiş, bulmacada tek yazan şey "kuzu sesi -> me" imiş.
her beşiktaşlı'nın (hatta beşiktaşlı olmakla sınırlandırmayıp belki de dünya üzerindeki her taraftarın) "aşık mıyım lan acaba bu takıma" sorusunun gerçek yanıtı sanırım bu.
valencia maçında şifo'nun attığı ofsayt olmayan gol verilmediği için ağlamışlığım vardır, valerenga hezimetinden sonra ağlamışlığım vardır. daha da ötesi başka bir maç için beşiktaş'a ağlamışlığım da vardır.
2003-2004 sezonunda şampiyonlar ligi'nde gruplara doğrudan kalan takımımız chelsea, lazio ve sparta prag ile eşleşmişti. seri başı chelsea seri başlarının içerisinde ideal bir kuraydı. lazio ile uefa'dan bir hesabımız vardı, sparta prag zaten dişimize göreydi.
ilk maçta evimizde lazio'ya kaybetmiştik, en azından beraberlik almalıydık, olmadı. sonra o meşhur maçta deplasmanda chelsea'yi yenince bir anda çok umutlanmıştık. eğer çek cumhuriyet'inden puan ya da puanlarla dönersek bu iş oldu bile diyebilirdik. ama olmadı, 2-1 yenilip istanbul'a öyle geldik.
sonra ikinci maçlar başladı. prag istanbul'a geldi, klasik lucescu stili ile 1-0 kazanarak 6 puana yükseldik. oradan italya'ya gittik lazio'ya koyuyor gibi olduğumuz maçta 1 puan aldık, sevindik.
son maçlar öncesi, chelsea 10 puanla gruptan çıkmayı garantilemişti, bizim 7 puanımız vardı, lazio ve prag'ın ise 5'er puanı vardı.
neyse beşiktaş- chelsea maçı başlamıştı, chelsea yedeklerle gelicek falan diyolardı ama hiç öyle olmadı hatta Hasselbaink vardı hatırladığım. diğer tarafta ise prag-lazio maçı oynanıyordu. bizim maç orta saha mücadelesi şeklinde geçiyordu, chelsea çok üzerimize gelmiyor, biz de pek atak yapmıyorduk. temposuz bir maçtı. iki maçın skoru da 0-0 olarak devre dedik. her şey bizim lehimizeydi.
75'ten sonra yasin sülün (bu maçtan sonra kendisi için "yasin sülün, oynama sürün" diye beste yapılmıştı) orta sahada saçma bir top kaybı yaptı, chelsea bir anda golü yazdı, Hasselbaink atmıştı hatta. prag'da oynanan maç hala 0-0 idi. derken biz 80'lerde ikiyi yedik, ve maç 2-0 bitti. o anda sparta prag- lazio maçına geçti star tv hemen. son dakikalar ve 0-0. gruptan biz çıkıyoruz, derken 90+'larda bir korner oldu, lazio kalecisi boşa çıktı, Marek Kincl isimli praglı, bir kafa koydu 1-0. beşiktaş 7 puanla 3. sırada kalırken prag 8 puanla 2. sırada bitirdi grubu.
o akşam devlet yurdunun gece kapalı olan yemekhanesinde tek başıma çocuk gibi oturup bir saat ağladım, yarım paket sigara bitirdim. hala hatırladıkça içim burkulur. ve hala hatırladıkça bunun aşktan başka hiçbir izahı yoktur benim için.
hem o kadroya hem de o gece efkarlanan o çocuğa buradan selam ederim..
valencia maçında şifo'nun attığı ofsayt olmayan gol verilmediği için ağlamışlığım vardır, valerenga hezimetinden sonra ağlamışlığım vardır. daha da ötesi başka bir maç için beşiktaş'a ağlamışlığım da vardır.
2003-2004 sezonunda şampiyonlar ligi'nde gruplara doğrudan kalan takımımız chelsea, lazio ve sparta prag ile eşleşmişti. seri başı chelsea seri başlarının içerisinde ideal bir kuraydı. lazio ile uefa'dan bir hesabımız vardı, sparta prag zaten dişimize göreydi.
ilk maçta evimizde lazio'ya kaybetmiştik, en azından beraberlik almalıydık, olmadı. sonra o meşhur maçta deplasmanda chelsea'yi yenince bir anda çok umutlanmıştık. eğer çek cumhuriyet'inden puan ya da puanlarla dönersek bu iş oldu bile diyebilirdik. ama olmadı, 2-1 yenilip istanbul'a öyle geldik.
sonra ikinci maçlar başladı. prag istanbul'a geldi, klasik lucescu stili ile 1-0 kazanarak 6 puana yükseldik. oradan italya'ya gittik lazio'ya koyuyor gibi olduğumuz maçta 1 puan aldık, sevindik.
son maçlar öncesi, chelsea 10 puanla gruptan çıkmayı garantilemişti, bizim 7 puanımız vardı, lazio ve prag'ın ise 5'er puanı vardı.
neyse beşiktaş- chelsea maçı başlamıştı, chelsea yedeklerle gelicek falan diyolardı ama hiç öyle olmadı hatta Hasselbaink vardı hatırladığım. diğer tarafta ise prag-lazio maçı oynanıyordu. bizim maç orta saha mücadelesi şeklinde geçiyordu, chelsea çok üzerimize gelmiyor, biz de pek atak yapmıyorduk. temposuz bir maçtı. iki maçın skoru da 0-0 olarak devre dedik. her şey bizim lehimizeydi.
75'ten sonra yasin sülün (bu maçtan sonra kendisi için "yasin sülün, oynama sürün" diye beste yapılmıştı) orta sahada saçma bir top kaybı yaptı, chelsea bir anda golü yazdı, Hasselbaink atmıştı hatta. prag'da oynanan maç hala 0-0 idi. derken biz 80'lerde ikiyi yedik, ve maç 2-0 bitti. o anda sparta prag- lazio maçına geçti star tv hemen. son dakikalar ve 0-0. gruptan biz çıkıyoruz, derken 90+'larda bir korner oldu, lazio kalecisi boşa çıktı, Marek Kincl isimli praglı, bir kafa koydu 1-0. beşiktaş 7 puanla 3. sırada kalırken prag 8 puanla 2. sırada bitirdi grubu.
o akşam devlet yurdunun gece kapalı olan yemekhanesinde tek başıma çocuk gibi oturup bir saat ağladım, yarım paket sigara bitirdim. hala hatırladıkça içim burkulur. ve hala hatırladıkça bunun aşktan başka hiçbir izahı yoktur benim için.
hem o kadroya hem de o gece efkarlanan o çocuğa buradan selam ederim..
kesin fenerlidir.
yazamama hali. ama yazarın içine düştüğü yazamama halini ifade eder.
(bkz: agrafi)
verimsiz gündüz uykusunun azına bereket diyenlerdir. inananı, inanmayanıyla sabah ezanını dinlemeyi severler.
(bkz: yarım kokoreç süper olur)
(bkz: yarım kokoreç süper olur)
kartal sözlüğün yeni neferi, kardeşgillerden.
ya öğrenci ya işsiz. yarın öğleden önce uyanmayacağımız da garanti. pazar tff yürüyüşü saat 2'de, ona bile zor gideriz. gece tayfası olmanın da zorlukları var.
bir örnek: (bkz: gece acıkması)
bir örnek: (bkz: gece acıkması)
akepe'den istifa ettiğini bağımsız milletvekili olarak siyasi hayatına devam edeceğini açıklamış. bir şeye bağlı olduğu için bağımsız olmuş yani.
twitter'in ve bazı muhalif gazetelerin iddia ettiği olay. doğruluğundan emin değilim, sadece birkaç fotoğraf karesi var. şerefsiz basın yine penguen belgeseli dayayabilir.
3. dünya ülkesinde gerçekleşti. yani kabul etmekte zorlanıyoruz ama bu ülkenin gerçeği bu. lucescu giderken ne demişse hala geçerlidir. yok, yani bunu futbol ekseninde değerlendirmeyelim lütfen. ben bir dramaturgum ama böyle tiyatro görmedim, göremem de..
emeği geçen herkesin anasını sikeyim..
emeği geçen herkesin anasını sikeyim..
paşanın eksiklerini göz önünde bulundurursak beşiktaş'ın rahat kazanması gerekiyor. ama beşiktaşlı rahat kelimesinden haz etmez. nice rahat geçer diye beklediği maçta rahatsızlanmış, dahası fenalaşmış abartısı hastanelik olacak raddeye gelmiştir.
sahibiniz varsa itlik de yapsanız kontenjan hatırına sahip olduğunuzu anlatan eskilerden bir söz.
ukteyi (bkz: dingoc) vermiş.
ukteyi (bkz: dingoc) vermiş.
aslında bir ekonomi terimi ama futbolda sık sık ya da sik sik kullandığımız oluyor. o zaman kavramı sik sik kullanmayalım diye biraz üstüne hasbihal etmeye değer.
öyle bir çağda yaşıyoruz ki her şet çok hızlı ve derdimiz daha da hızlandırmak. neredeyse insanın dimağını geçen bir hız var ve yetersiz buluyoruz. şimdi ben bunları bir bilgisayardan yazıyorum ve size internet üzerinden ulaşıyor. bilgisayarım hızlı, internetimiz hızlı. "an" kavramına yakın. enter tuşu ile sizin bu yazıyı okumanız arasında mesafe yok. kısa vadeli.
bu mecradan yemek sipariş etsem adamlar 30 dakika sınırı koymuş. 30 dakika sonra yemeğimi getiremezse paramı geri vermeyi taahhüt ediyor. cep telefonumuz, arabamız, uçağımız her şey fast food hızında. çünkü çağımız, algımız artık bir hız limitine ulaştı. daha yavaşına ikna olmak çok zor. hatta tüm galaksimiz saatte 65 bin km hızla ilerler vaziyette.
biz kimseye değil çağa yeniliyoruz. Vicente del Bosque'ye, Bernd Schuster'e zaman veremiyoruz. lucescu'ya bile elimizde sağlam doneler olmasına rağmen veremedik hatta.
biliç ve önder özen "uzun vadeli" projelerdir diyoruz, ama zamana yine yeniliyoruz beşiktaşlı. kimse sana samet aybaba uzun vadeli bir projedir demiyor dikkat et. bu sefer herkese yenilelim ama zamana yenilip küme düşmeyelim.
15 sene beklemiş bir üst kuşak. varsın biz de şu stadın yapılmasını bekleyelim. zaten ben beşiktaşlı'yı biliyorum. kimse devre arası başka hoca istemez ama şerefsiz basın akıl çelmesin.
güzel günler göreceğiz, güneşli günler..
öyle bir çağda yaşıyoruz ki her şet çok hızlı ve derdimiz daha da hızlandırmak. neredeyse insanın dimağını geçen bir hız var ve yetersiz buluyoruz. şimdi ben bunları bir bilgisayardan yazıyorum ve size internet üzerinden ulaşıyor. bilgisayarım hızlı, internetimiz hızlı. "an" kavramına yakın. enter tuşu ile sizin bu yazıyı okumanız arasında mesafe yok. kısa vadeli.
bu mecradan yemek sipariş etsem adamlar 30 dakika sınırı koymuş. 30 dakika sonra yemeğimi getiremezse paramı geri vermeyi taahhüt ediyor. cep telefonumuz, arabamız, uçağımız her şey fast food hızında. çünkü çağımız, algımız artık bir hız limitine ulaştı. daha yavaşına ikna olmak çok zor. hatta tüm galaksimiz saatte 65 bin km hızla ilerler vaziyette.
biz kimseye değil çağa yeniliyoruz. Vicente del Bosque'ye, Bernd Schuster'e zaman veremiyoruz. lucescu'ya bile elimizde sağlam doneler olmasına rağmen veremedik hatta.
biliç ve önder özen "uzun vadeli" projelerdir diyoruz, ama zamana yine yeniliyoruz beşiktaşlı. kimse sana samet aybaba uzun vadeli bir projedir demiyor dikkat et. bu sefer herkese yenilelim ama zamana yenilip küme düşmeyelim.
15 sene beklemiş bir üst kuşak. varsın biz de şu stadın yapılmasını bekleyelim. zaten ben beşiktaşlı'yı biliyorum. kimse devre arası başka hoca istemez ama şerefsiz basın akıl çelmesin.
güzel günler göreceğiz, güneşli günler..
derli toplu başladığımız bir maçı daha ne yazık ki başladığımız gibi bitiremedik. skor yanıltmasın, beşiktaş oyunu domine etmiş, pozisyonlar bulmuş ve değerlendirememiştir. ilk yarı alanı 25 metreye düşürmeyi başaran bir takım vardı. ikinci yarı 50 metreye çıkan oyunda yine beşiktaş'ın şansı var ama defans arkasına koşu yapacak olcay'dan başka adamı yok. işte sonradan holosko girdi ama o da maalesef miadını dolduran bir isim.
stadı yok, seyircisi yok, parası yok beşiktaş'ımızın. bu şartlarda özverili mücadele var. gençler var. takıma gerekli takviyeler de para engeline takılır ya da istenen kalitede adam alınamaz. işimiz hem zor hem kolay. ama ben önümüzdeki sene için gerçekten umutluyum. şu stadın bitmesi lazım.
bu arada hiç sevmem kadro ya da oyuncu seçimi yapan yazarları ama, ben bir maçta sol bekte ismail'i, olcay'ın yerine de önünde ramon motta'yı izlemek istiyorum. sanki takımın direnci çok artar gibi geliyor bana.
stadı yok, seyircisi yok, parası yok beşiktaş'ımızın. bu şartlarda özverili mücadele var. gençler var. takıma gerekli takviyeler de para engeline takılır ya da istenen kalitede adam alınamaz. işimiz hem zor hem kolay. ama ben önümüzdeki sene için gerçekten umutluyum. şu stadın bitmesi lazım.
bu arada hiç sevmem kadro ya da oyuncu seçimi yapan yazarları ama, ben bir maçta sol bekte ismail'i, olcay'ın yerine de önünde ramon motta'yı izlemek istiyorum. sanki takımın direnci çok artar gibi geliyor bana.
bizlerin gördüğü kadarını gördüğünü biliyoruz. kulübümüz son 10 yılda sömürüldü. kara para aklama dedikoduları ayyuka çıktı. çok borçlandık.
ülkemizin alt yapıları yetersiz. temel futbol bilgisine sahip olmayan futbolcular 3 büyüklerde bile oynayabiliyor. bizim ülkemiz ve takımımızın gerçekleri ile yüzleş. unutma, bir futbol takımının sahibi taraftarlardır. bizler seni sevdiğimiz sürece kimse seni o koltuktan kaldıramaz, tabii senin gönlün olduğu kadar.
şu stat bitince önder abi ile kafa kafaya verin, bize deli gibi özlediğimiz mücadeleyi izlettirin.
yetersiz yabancıların, sınırlı imkanların biz farkındayız. sen sakın bunların arkasına sığınma. buca'ya mı yenildin? çık ve de ki " beşiktaş formasını giyen her futbolcu belli bir bilinç ve sorumluluğa vakıf olmalı. ben bu seviyede kimin olup olmadığını yavaş yavaş anlıyorum. ama içiniz rahat olsun, çünkü gerçekten anlıyorum"
kim bilir kafanda, ideallerinde ne topçular vardır. bir lafınla gelmeye hazır şahane hırvatların olduğuna eminim, eminiz. merak etme bizden önceki kuşak 15 sene beklemiş, biz de beşiktaş'a hevesli değil, aşığız. gerekirse bekleriz.
ama zamanı geldiğinde, ki az kaldı; sen bizim teknik direktörümüz olarak daha iyi imkanlara kavuştuğunda bu günleri unutma, bizleri utandırma.
ülkemizin alt yapıları yetersiz. temel futbol bilgisine sahip olmayan futbolcular 3 büyüklerde bile oynayabiliyor. bizim ülkemiz ve takımımızın gerçekleri ile yüzleş. unutma, bir futbol takımının sahibi taraftarlardır. bizler seni sevdiğimiz sürece kimse seni o koltuktan kaldıramaz, tabii senin gönlün olduğu kadar.
şu stat bitince önder abi ile kafa kafaya verin, bize deli gibi özlediğimiz mücadeleyi izlettirin.
yetersiz yabancıların, sınırlı imkanların biz farkındayız. sen sakın bunların arkasına sığınma. buca'ya mı yenildin? çık ve de ki " beşiktaş formasını giyen her futbolcu belli bir bilinç ve sorumluluğa vakıf olmalı. ben bu seviyede kimin olup olmadığını yavaş yavaş anlıyorum. ama içiniz rahat olsun, çünkü gerçekten anlıyorum"
kim bilir kafanda, ideallerinde ne topçular vardır. bir lafınla gelmeye hazır şahane hırvatların olduğuna eminim, eminiz. merak etme bizden önceki kuşak 15 sene beklemiş, biz de beşiktaş'a hevesli değil, aşığız. gerekirse bekleriz.
ama zamanı geldiğinde, ki az kaldı; sen bizim teknik direktörümüz olarak daha iyi imkanlara kavuştuğunda bu günleri unutma, bizleri utandırma.
5 aralık 2013 bucaspor beşiktaş maçının en vasatı.
beşiktaş adına en iyi isim sanırım kerim. olcay'a göre daha çok yardım ediyor bekine, daha çok basıyor rakibe. onun dışında cenk bildiğimiz cenk, holosko bildiğimiz holosko, serdar bildiğimiz serdar... batı yakasında değişen bi'şey yok..
hepimiz için umut olmuştu bu çocuk. ama olmadı, gerçekten çok üzülüyorum durumuna. sanırım kendisini oynatan ernst imiş. gerçi o zaman da çok bir numarası yoktu ama bu kadar saçmalamıyordu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?