22 mayıs 2016 ingiltere Türkiye maçında, hakan çalhanoğlu tarafından atılmış goldür. golün asistini volkan şen yapmıştır.
Malzemecimiz süreya önder'in beşiktaş hikayesini anlatan muhteşem bir yazı. Herkese okumasını öneriyorum.
Fener-Trabzon maçı şöyle olmuş, Galatasaray-Bursa maçı böyle olmuş, Beşiktaş’ın karizması çizilmiş filan... Fani işlerdir. Bugün yenilirsin, yarın yenersin.
*****
Şurası kesin: Ligin en büyük yıldızı, Quaresma.
*****
Hagi’den beri, futbolu ve giydiği formayı bu kadar seven bir yabancı topçu görmedim.
*****
Beşiktaş’ta ilk idmana çıktığı gün, toplamış kulübün hizmetli personelini etrafına, “Herhangi bir sorununuz olduğunda lütfen benimle paylaşın, birlikte halledelim” demiş... “17 yaşında Sporting Lizbon’da forma giydiğimde bacaklarım titriyordu, bana en çok moral veren, kulübümün hizmetli personeliydi, onları hâlâ ailemin parçası gibi görürüm, sizler de benim ailemin parçasısınız, akrabalarımsınız, sorununuz olursa haberim olsun.”
*****
Sadece futbolcu değil... Adam gibi adam.
*****
Bu nedenle, Helsinki’ye attığı o muhteşem golünden sonra, herkesi bıraktı, gitti, Beşiktaş’ın emektar malzemecisi Süreyya ile kucaklaştı... Eminim, yarın çakarsa, aynı şeyi yapacak.
*****
Dolayısıyla, bizlere, yani gazetecilere düşen bir görev var... Quaresma gibi, futbolcuların dolaylı akrabası olan hizmetlilere sahip çıkmamız, haklarını teslim etmemiz gerekiyor.
*****
Mesela, Süreyya Soner...
*****
Heavy metal müzik meraklısı olan Quaresma’ya Ümit Tokcan, Sabahat Akkiraz, Arif Şentürk dinleten... Kemal Sunal filmleri izleten... Türk yemeklerini tattıran, tanıtan... Son 28 senede Beşiktaş’la yolu kesişen herkese emeği geçen... Binler tarafından karşılanan ama, sorunlu ayrılan Toshack’ı havalimanında tek başına uğurlayacak kadar vefalı... Tek kelime yabancı dil bilmediği halde, tüm yabancı futbolcuların ‘konsolosluğu’ görevini üstlenen Süreyya.
*****
1953 doğumlu.
İstanbul, Zeytinburnu.
Sülalece Kara Kartal...
İlk aşılamayı dayısı yapmış.
*****
İlk mesleği, matbaacılık aslında... Ek gelir için, Yeşilçam’da film setlerinde çalışıyormuş... Sigorta yok, gelecek kaygısı var, n’aapsam diye düşünürken, bir arkadaşının Ziya Doğan’ın okuldan arkadaşı olduğunu öğrenmiş, tanıştırsana demiş, tanışmışlar, “Malzemeci olmak istiyorum” demiş, Ziya ‘kaç senedir bu işi yaptığını’ sormuş, “Hiç” demiş... Ziya çok sevmiş bu harbi adamı, “Yarın 10’da idman var, Şeref Stadı’na gel” demiş, geliş o geliş.
*****
Bir harbi adam Ziya Doğan, bir başka harbi adam kazandırmış böylece Beşiktaş’a.
*****
İki evladı var Süreyya’nın... İkisinin de doğumunu görememiş, çünkü yurtdışındaymış.
*****
İlk evlat, erkek.
Süreyya’nın eşi hamile, Beşiktaş Kıbrıs’ta kampta, hoca Gordon Milne... Şak, haber gelmiş ki, yenge doğum yapmış... Daha 22 gün Kıbrıs’ta kalmaları lazım... Eşini aramış telefonla, “Oğlanın ismini koymayın, maçlar başlayacak, ilk gol atanın ismini koyacağım” demiş... Neticede, dönmüşler Kıbrıs’tan, sezon başlamış, ilk hafta Trabzonspor, 0-0... İkinci hafta, Gençlerbirliği, 0-0... Araya milli maç girmiş, mecburen 15 gün de öyle geçmiş... Üçüncü hafta, Karabükspor... Karabük bu sene olduğu gibi, gene yeni çıkmış lige, kadrosu da bu seneki kadar sağlam değil, 3-4 atarız diye düşünmüş Süreyya... Maç başlamış, golü Walsh atmış iyi mi... Süreyya devre arasında adeta yalvarmış Metin Ali Feyyaz’a, “Allah aşkına biriniz atın” demiş... “Sen merak etme abi” demişler... İkinci yarı başlamış, maç bitecek gol mol yok, tam dakika 90, Walsh gene dalmış, vurmuş, gene gol... Maç bitmiş! Süreyya ağladı ağlayacak... Metin Ali Feyyaz gelmiş, “Sen merak etme, haftaya Bursa maçı var, orada atarız” demişler gülerek... Süreyya patlamış, “Boşversenize birader” demiş, “Oğlan askere gidecek, hâlâ ismini koyamadık...” Aramış eşini, “Bunların gol atacağı yok, koyun babamın ismini” demiş... ‘Şevki Yasin’ nihayet ismine kavuşmuş.
*****
İkinci evlat, kız.
Süreyya İsviçre’de bu sefer, hoca Del Bosque... Acayip yağmur yağıyor, Süreyya futbolcularla birlikte sırılsıklamken, haber gelmiş, yenge doğum yapmış... Herkes tebrik ederken, Del Bosque yanına çağırmış, bir şeyler söylemiş, Süreyya anlamamış... Meğer Del Bosque, “Yağmur yağıyor, kızının ismini ‘yağmur’ mu koydun” diye sormuş... Tercüman çevirince, Süreyya pek beğenmiş, “Tamam valla” demiş, aramış eşini, “Kızımın adını Del Bosque koydu, Yağmur” demiş.
*****
Müthiş matrak anıları var Süreyya’nın... Bir gün Antalya’da kamptalar, hoca Tigana, Efes Kupası oynanıyor, rakip Galatasaray... Yedek kulübesinin hemen arkasında oturan bir taraftar habire hakaret ediyor, Tigana’ya küfrediyor, Tayfur’a “Yaşlısın” diyor, Okan’a “Sen Galatasaraylısın” diyor, Sergen’e “Git at yarışı oyna” diyor... Süreyya dayanamıyor, “Arkadaş maç daha yeni başladı, ayıp ediyorsun, herkes rahatsız oluyor, otur efendi gibi seyret, yoksa polis çağıracağım” diye uyarıyor... Arıza taraftar patlatıyor bombayı: “Bıyıklı sen çok konuşma, 15 senedir maçlara geliyorum, hep yedeksin, insan bir gün oyuna girmez mi!”
*****
Kore’de trafik kazası geçirmiş Süreyya, hayati tehlike atlatmış... Yine de, hastaneye gideceğine, takımının yanına koşmuş... Arka arkaya iki gün bile izin yapmamış 28 sene boyunca... Sabah 7’de geliyor idman sahasına, akşama kadar... Sabah idmanı olmasa bile, 7’de işinin başında... Hoca haftalık programı asıyor kapıya, Süreyya bir kopyasını alıp, eşine götürüyor, evinin kapısına asıyor... Hayatı yollarda, deplasmanlarda... Bir gün eşi telefon etmiş, “Akşam eve meyve getir çarşıdan” diye, Süreyya cevap vermiş, “Ne meyvesi hanım, ben Diyarbakır’dayım!”
*****
Beşiktaş Kulübü de babalığını yapmış bu güzel adama...
Ev alması için yardımcı olmuşlar, hayatını Beşiktaş’a adayan Süreyya’ya.
*****
Bir gün Fenerbahçe’yle maç var, Kadıköy’de... Schumacher’in ilk geldiği sene... Alman kaleci basına açıklama yapmış, “Bana ilk golü atana, altın saat hediye edeceğim” demişti... Ferdinand çıktı, attı... Süreyya gitmiş hemen Ferdinand’a, “Sen ne yapacaksın altın saati, ben alayım senin yerine” demiş... Ferdinand da “Tamam, senin olsun” demiş. Süreyya gitmiş Fenerbahçe’nin soyunma odasına, ölü evi gibi tabii, moraller sıfır, Fener’in kaptanı Oğuz o sırada, Süreyya gitmiş Oğuz’a, “Saati almaya geldim” demiş, Oğuz da “Erkeksen, git kendin söyle” demiş... Gitmiş Süreyya Schumacher’in yanına, eliyle bileğini işaret edip, “Saati rica edeyim” demiş... Schmacher ayağından çıkardığı kramponu fırlatmış Süreyya’nın kafasına, koridorda kovalamış... Süreyya hiç istifini bozmamış, elinde kramponla gitmiş Ferdinand’ın yanına, “Saat olmadı, istersen krampon vereyim” demiş!
*****
Yüzlerce futbolcu, onlarca teknik direktör gördü Süreyya... Gordon Milne’i övüyor... “Gerçek bir takımdık onun zamanında, herkes kenetlenmişti” diyor... Ve, şimdi, Schuster’i çok ayrı bir yere koyuyor... “Schuster’den önceki teknik adamlar, biz hizmetli personeli futbolcularla birlikte, aynı yerde yemek yedirmezdi. Ayrım yaparlardı. Fakat Schuster, biz olmadan yemeğe oturtmuyor futbolcuları... İnsan ve görev ayrımı yapmıyor. Gerçek bir aile gibiyiz şu anda” diyor.
*****
Çok açık şekilde görülüyor ki, Quaresma gibi, Schuster de adam gibi adam.
*****
Yukarıdaki satırları, anıları, eminim Beşiktaşlılar’ın çoğu biliyordur... Ama yine de, Süreyya gibi bir ‘gizli kahraman’ı Fanatik’in sayfalarına kazıyarak, tarihe not olarak düşülsün istedim.
*****
Çünkü, futbol denilen hadisenin, golden, auttan, skordan ibaret olmadığına... İnsanlardan, duygulardan, karakterlerden, özetle, hayatın bizatihi kendisinden oluştuğuna inanıyorum.
*****
Yeşilçam setlerinde başlayan, Siyah-Beyaz bir aşk öyküsünün filmidir bu...
*****
İşini iyi yaptığında, gönülden, severek yaptığında... Yedek kulübesindeki ‘figüran’ın, dünya çapındaki yıldızlarla aynı sahneleri paylaşıp, ‘başrol’e yükselebildiğini gösteren bir film
Fener-Trabzon maçı şöyle olmuş, Galatasaray-Bursa maçı böyle olmuş, Beşiktaş’ın karizması çizilmiş filan... Fani işlerdir. Bugün yenilirsin, yarın yenersin.
*****
Şurası kesin: Ligin en büyük yıldızı, Quaresma.
*****
Hagi’den beri, futbolu ve giydiği formayı bu kadar seven bir yabancı topçu görmedim.
*****
Beşiktaş’ta ilk idmana çıktığı gün, toplamış kulübün hizmetli personelini etrafına, “Herhangi bir sorununuz olduğunda lütfen benimle paylaşın, birlikte halledelim” demiş... “17 yaşında Sporting Lizbon’da forma giydiğimde bacaklarım titriyordu, bana en çok moral veren, kulübümün hizmetli personeliydi, onları hâlâ ailemin parçası gibi görürüm, sizler de benim ailemin parçasısınız, akrabalarımsınız, sorununuz olursa haberim olsun.”
*****
Sadece futbolcu değil... Adam gibi adam.
*****
Bu nedenle, Helsinki’ye attığı o muhteşem golünden sonra, herkesi bıraktı, gitti, Beşiktaş’ın emektar malzemecisi Süreyya ile kucaklaştı... Eminim, yarın çakarsa, aynı şeyi yapacak.
*****
Dolayısıyla, bizlere, yani gazetecilere düşen bir görev var... Quaresma gibi, futbolcuların dolaylı akrabası olan hizmetlilere sahip çıkmamız, haklarını teslim etmemiz gerekiyor.
*****
Mesela, Süreyya Soner...
*****
Heavy metal müzik meraklısı olan Quaresma’ya Ümit Tokcan, Sabahat Akkiraz, Arif Şentürk dinleten... Kemal Sunal filmleri izleten... Türk yemeklerini tattıran, tanıtan... Son 28 senede Beşiktaş’la yolu kesişen herkese emeği geçen... Binler tarafından karşılanan ama, sorunlu ayrılan Toshack’ı havalimanında tek başına uğurlayacak kadar vefalı... Tek kelime yabancı dil bilmediği halde, tüm yabancı futbolcuların ‘konsolosluğu’ görevini üstlenen Süreyya.
*****
1953 doğumlu.
İstanbul, Zeytinburnu.
Sülalece Kara Kartal...
İlk aşılamayı dayısı yapmış.
*****
İlk mesleği, matbaacılık aslında... Ek gelir için, Yeşilçam’da film setlerinde çalışıyormuş... Sigorta yok, gelecek kaygısı var, n’aapsam diye düşünürken, bir arkadaşının Ziya Doğan’ın okuldan arkadaşı olduğunu öğrenmiş, tanıştırsana demiş, tanışmışlar, “Malzemeci olmak istiyorum” demiş, Ziya ‘kaç senedir bu işi yaptığını’ sormuş, “Hiç” demiş... Ziya çok sevmiş bu harbi adamı, “Yarın 10’da idman var, Şeref Stadı’na gel” demiş, geliş o geliş.
*****
Bir harbi adam Ziya Doğan, bir başka harbi adam kazandırmış böylece Beşiktaş’a.
*****
İki evladı var Süreyya’nın... İkisinin de doğumunu görememiş, çünkü yurtdışındaymış.
*****
İlk evlat, erkek.
Süreyya’nın eşi hamile, Beşiktaş Kıbrıs’ta kampta, hoca Gordon Milne... Şak, haber gelmiş ki, yenge doğum yapmış... Daha 22 gün Kıbrıs’ta kalmaları lazım... Eşini aramış telefonla, “Oğlanın ismini koymayın, maçlar başlayacak, ilk gol atanın ismini koyacağım” demiş... Neticede, dönmüşler Kıbrıs’tan, sezon başlamış, ilk hafta Trabzonspor, 0-0... İkinci hafta, Gençlerbirliği, 0-0... Araya milli maç girmiş, mecburen 15 gün de öyle geçmiş... Üçüncü hafta, Karabükspor... Karabük bu sene olduğu gibi, gene yeni çıkmış lige, kadrosu da bu seneki kadar sağlam değil, 3-4 atarız diye düşünmüş Süreyya... Maç başlamış, golü Walsh atmış iyi mi... Süreyya devre arasında adeta yalvarmış Metin Ali Feyyaz’a, “Allah aşkına biriniz atın” demiş... “Sen merak etme abi” demişler... İkinci yarı başlamış, maç bitecek gol mol yok, tam dakika 90, Walsh gene dalmış, vurmuş, gene gol... Maç bitmiş! Süreyya ağladı ağlayacak... Metin Ali Feyyaz gelmiş, “Sen merak etme, haftaya Bursa maçı var, orada atarız” demişler gülerek... Süreyya patlamış, “Boşversenize birader” demiş, “Oğlan askere gidecek, hâlâ ismini koyamadık...” Aramış eşini, “Bunların gol atacağı yok, koyun babamın ismini” demiş... ‘Şevki Yasin’ nihayet ismine kavuşmuş.
*****
İkinci evlat, kız.
Süreyya İsviçre’de bu sefer, hoca Del Bosque... Acayip yağmur yağıyor, Süreyya futbolcularla birlikte sırılsıklamken, haber gelmiş, yenge doğum yapmış... Herkes tebrik ederken, Del Bosque yanına çağırmış, bir şeyler söylemiş, Süreyya anlamamış... Meğer Del Bosque, “Yağmur yağıyor, kızının ismini ‘yağmur’ mu koydun” diye sormuş... Tercüman çevirince, Süreyya pek beğenmiş, “Tamam valla” demiş, aramış eşini, “Kızımın adını Del Bosque koydu, Yağmur” demiş.
*****
Müthiş matrak anıları var Süreyya’nın... Bir gün Antalya’da kamptalar, hoca Tigana, Efes Kupası oynanıyor, rakip Galatasaray... Yedek kulübesinin hemen arkasında oturan bir taraftar habire hakaret ediyor, Tigana’ya küfrediyor, Tayfur’a “Yaşlısın” diyor, Okan’a “Sen Galatasaraylısın” diyor, Sergen’e “Git at yarışı oyna” diyor... Süreyya dayanamıyor, “Arkadaş maç daha yeni başladı, ayıp ediyorsun, herkes rahatsız oluyor, otur efendi gibi seyret, yoksa polis çağıracağım” diye uyarıyor... Arıza taraftar patlatıyor bombayı: “Bıyıklı sen çok konuşma, 15 senedir maçlara geliyorum, hep yedeksin, insan bir gün oyuna girmez mi!”
*****
Kore’de trafik kazası geçirmiş Süreyya, hayati tehlike atlatmış... Yine de, hastaneye gideceğine, takımının yanına koşmuş... Arka arkaya iki gün bile izin yapmamış 28 sene boyunca... Sabah 7’de geliyor idman sahasına, akşama kadar... Sabah idmanı olmasa bile, 7’de işinin başında... Hoca haftalık programı asıyor kapıya, Süreyya bir kopyasını alıp, eşine götürüyor, evinin kapısına asıyor... Hayatı yollarda, deplasmanlarda... Bir gün eşi telefon etmiş, “Akşam eve meyve getir çarşıdan” diye, Süreyya cevap vermiş, “Ne meyvesi hanım, ben Diyarbakır’dayım!”
*****
Beşiktaş Kulübü de babalığını yapmış bu güzel adama...
Ev alması için yardımcı olmuşlar, hayatını Beşiktaş’a adayan Süreyya’ya.
*****
Bir gün Fenerbahçe’yle maç var, Kadıköy’de... Schumacher’in ilk geldiği sene... Alman kaleci basına açıklama yapmış, “Bana ilk golü atana, altın saat hediye edeceğim” demişti... Ferdinand çıktı, attı... Süreyya gitmiş hemen Ferdinand’a, “Sen ne yapacaksın altın saati, ben alayım senin yerine” demiş... Ferdinand da “Tamam, senin olsun” demiş. Süreyya gitmiş Fenerbahçe’nin soyunma odasına, ölü evi gibi tabii, moraller sıfır, Fener’in kaptanı Oğuz o sırada, Süreyya gitmiş Oğuz’a, “Saati almaya geldim” demiş, Oğuz da “Erkeksen, git kendin söyle” demiş... Gitmiş Süreyya Schumacher’in yanına, eliyle bileğini işaret edip, “Saati rica edeyim” demiş... Schmacher ayağından çıkardığı kramponu fırlatmış Süreyya’nın kafasına, koridorda kovalamış... Süreyya hiç istifini bozmamış, elinde kramponla gitmiş Ferdinand’ın yanına, “Saat olmadı, istersen krampon vereyim” demiş!
*****
Yüzlerce futbolcu, onlarca teknik direktör gördü Süreyya... Gordon Milne’i övüyor... “Gerçek bir takımdık onun zamanında, herkes kenetlenmişti” diyor... Ve, şimdi, Schuster’i çok ayrı bir yere koyuyor... “Schuster’den önceki teknik adamlar, biz hizmetli personeli futbolcularla birlikte, aynı yerde yemek yedirmezdi. Ayrım yaparlardı. Fakat Schuster, biz olmadan yemeğe oturtmuyor futbolcuları... İnsan ve görev ayrımı yapmıyor. Gerçek bir aile gibiyiz şu anda” diyor.
*****
Çok açık şekilde görülüyor ki, Quaresma gibi, Schuster de adam gibi adam.
*****
Yukarıdaki satırları, anıları, eminim Beşiktaşlılar’ın çoğu biliyordur... Ama yine de, Süreyya gibi bir ‘gizli kahraman’ı Fanatik’in sayfalarına kazıyarak, tarihe not olarak düşülsün istedim.
*****
Çünkü, futbol denilen hadisenin, golden, auttan, skordan ibaret olmadığına... İnsanlardan, duygulardan, karakterlerden, özetle, hayatın bizatihi kendisinden oluştuğuna inanıyorum.
*****
Yeşilçam setlerinde başlayan, Siyah-Beyaz bir aşk öyküsünün filmidir bu...
*****
İşini iyi yaptığında, gönülden, severek yaptığında... Yedek kulübesindeki ‘figüran’ın, dünya çapındaki yıldızlarla aynı sahneleri paylaşıp, ‘başrol’e yükselebildiğini gösteren bir film
teknik direktörlüğü de futbolculuğu gibi garip kişilik. bu adamın kafa yapısı üzerine tez falan yazılmalı. '' dünya sikinde değil '' lafının tam karşılığı bu herif olabilir. yazın kenara bu adam 90 yaşını rahat görür.
adı bu transfer döneminde de büyüklerle anılmaya başlayan ve büyük ihtimalle bu sezon 3 büyükten birisine transfer olacak başarılı defans oyuncusu.
Kendisini kesinlikle kadromuzda görmek isterim, başarılı buluyorum ayrıca futbol ve insani ahlaktan nasibini almamış bir adam değil. takımımıza her açıdan çok yakışacaktır orası bir gerçek.
Ama ben kendisi için konuşulan paraları edeceğine inanmıyorum. bursa başkanının yeni açıklamaları tamamen pazarlık niteliğinde ve fiyatı yüksekten koyacakları kesin gibi duruyor. artık yabancı kısıtlaması olmayan bir ligdeyiz, anadolu kulüplerinin ellerindeki oyunculara devasa paralar istedikleri dönemleri aşmamız lazım. bunların en son cebi paralı müşterisi fenerbahçeydi onlarında volkan şen dışında tüm para ellerinde patladı.
bursa- beşiktaş arası gerilim bursa başkanı şenol güneş arası gerilimden dolayı en yüksek fiyatı ve en zor şartları bize çekeceklerini düşünüyorum, inşallah uygun bir fiyata takımımıza gelir ama pek yakın bir ihtimal gibi gelmiyor bana.
fenerbahçe'nin vitor perreira'ı neden gönderemeyeceğinin ispatı gibidir.
fenerbahçe bu sezon şampiyon olamazsa sıkıntıya gireceği zaten çok ortadaydı. eğer seneyede şampiyon olamazsa sıradaki feda kulübü kendileri olacaktır.
fenerbahçe bu sezon şampiyon olamazsa sıkıntıya gireceği zaten çok ortadaydı. eğer seneyede şampiyon olamazsa sıradaki feda kulübü kendileri olacaktır.
İtibar edilmemesi gereken haberdir.
Medyanın her yazdığına inanacak olsak bir yılda şu anki kadronun yarısını şerefsiz ilan ederdik.
şampiyonlar ligine gitmenin avantajlarından birisi nedir ? takımınız kaliteli futbolcular için çekici hale gelir, daha rahat transfer yaparsınız ve büyük oyuncuları kadronuza daha rahat katabilirsiniz. Bu mantıkla hareket edersek mario gomez'in şampiyonlar ligine direk katılıp katılmayacağımızı bekledikten sonra kararını açıklamak istemesi kadar normal birşey mi var ?
Bu son habere zaten inanmıyorum, bizi birbirimize düşürmek için can atan medya fırsat bu fırsat diyerek mario gomez'e bok atacakları belkide tek konunun üstüne düştü. Mario Gomez imzayı attıktan sonra bu saçma haberler son bulacaktır, bizde düşmeyelim o nedenle arkadaşlar.
Şu duygusal triplerden de bence vazgeçilmeli. Oğuzhan her fırsatta hayalim ingilterede oynamak diyor, onudamı şerefsiz ilan edelim ?
Biraz daha iyi sözleşme kopartmak ne demektir ayrıca ? şu an ülkende en iyi sözleşmeyi hakeden futbolcu kendisi, böyle birşeye neden ihtiyaç duysun ? art niyetli yaklaşımları bırakalım artık. herif defansımızı gömdü diye gıcık olmuşsunuz anlaşıldı orası, e kardeşim gömdüğü defansla kol kola zıplayarak marşlar söyledi o programdan sonra, yan yana dans ettiler anasını satayım. Defansımıza, yönetimimize koymayan neden size bu kadar koyuyor ?
Bu zihniyet mario gomez gelirken; '' bu adam bitmiş, yatmaya geliyor. '' zihniyetiyle aynı zihniyet. gaza gelmeyin bi oturun keyfini çıkartın herkesin gıptayla baktığı bir takımız şu an.
Medyanın her yazdığına inanacak olsak bir yılda şu anki kadronun yarısını şerefsiz ilan ederdik.
şampiyonlar ligine gitmenin avantajlarından birisi nedir ? takımınız kaliteli futbolcular için çekici hale gelir, daha rahat transfer yaparsınız ve büyük oyuncuları kadronuza daha rahat katabilirsiniz. Bu mantıkla hareket edersek mario gomez'in şampiyonlar ligine direk katılıp katılmayacağımızı bekledikten sonra kararını açıklamak istemesi kadar normal birşey mi var ?
Bu son habere zaten inanmıyorum, bizi birbirimize düşürmek için can atan medya fırsat bu fırsat diyerek mario gomez'e bok atacakları belkide tek konunun üstüne düştü. Mario Gomez imzayı attıktan sonra bu saçma haberler son bulacaktır, bizde düşmeyelim o nedenle arkadaşlar.
Şu duygusal triplerden de bence vazgeçilmeli. Oğuzhan her fırsatta hayalim ingilterede oynamak diyor, onudamı şerefsiz ilan edelim ?
Biraz daha iyi sözleşme kopartmak ne demektir ayrıca ? şu an ülkende en iyi sözleşmeyi hakeden futbolcu kendisi, böyle birşeye neden ihtiyaç duysun ? art niyetli yaklaşımları bırakalım artık. herif defansımızı gömdü diye gıcık olmuşsunuz anlaşıldı orası, e kardeşim gömdüğü defansla kol kola zıplayarak marşlar söyledi o programdan sonra, yan yana dans ettiler anasını satayım. Defansımıza, yönetimimize koymayan neden size bu kadar koyuyor ?
Bu zihniyet mario gomez gelirken; '' bu adam bitmiş, yatmaya geliyor. '' zihniyetiyle aynı zihniyet. gaza gelmeyin bi oturun keyfini çıkartın herkesin gıptayla baktığı bir takımız şu an.
beşiktaş'ın seneye şampiyonlar ligine sadece katılmak için katılmayacak bir kadro kurmaması halinde kalmayacağını beyan etmiş futbolcudur. bu isteği bence tamamen yerindedir. defansımızın kalite olarak türkiye ligi için bile sıkıntılı olabileceği düşünülürse şampiyonlar ligi için böyle bir eksiklikten bahsedilmesi garipsenmemelidir. adam profesyonel ve bizim ülkemizdeki duygusallıktan dolayı bu profesyonel yaklaşımı yanlış algılanmış olabilir insanlar tarafından.
bu isteğini televizyonda değil de yönetimle başbaşayken söyleseydi -ki bu en doğal hakkıdır sonuçta bu bir iş görüşmesi iki tarafın da talepleri olması kadar doğal bir şey yok- daha şık olabilirdi tabii. ama bence böylesi en azından yönetimi biraz baskılamak açısından kulübe daha faydalı olacaktır.
alman futbol takımı forveti ve en çok gol atan alman futbolculardan birisinden bahsediyoruz. türkiye liginde elde edebileceği en büyük başarıyı elde etti. gelecek sezon yine türkiye ligi şampiyonluğu hedefiyle motive olabilecek bir anadolu takımı forveti değil kendisi.
bu isteğini televizyonda değil de yönetimle başbaşayken söyleseydi -ki bu en doğal hakkıdır sonuçta bu bir iş görüşmesi iki tarafın da talepleri olması kadar doğal bir şey yok- daha şık olabilirdi tabii. ama bence böylesi en azından yönetimi biraz baskılamak açısından kulübe daha faydalı olacaktır.
alman futbol takımı forveti ve en çok gol atan alman futbolculardan birisinden bahsediyoruz. türkiye liginde elde edebileceği en büyük başarıyı elde etti. gelecek sezon yine türkiye ligi şampiyonluğu hedefiyle motive olabilecek bir anadolu takımı forveti değil kendisi.
Gece el ayak çekildikten sonra bir grup fenerbahçe taraftarı tarafından boğaz köprüsüne asılı bayrağımızın yakılması hadisesidir.
Hiç lafı dolandırıp kibarlaştırmadan söyleyebilirim ki biraz götü olan o bayrağı gündüz yakmaya çalışırdı. etrafta kimse yokken erkek olan arkadaşlar o erkekliği bile üzerlerine beşiktaş forması giyip yapmış olabilirler. sonuçta alışkınlar dayak yememek için beşiktaş forması giymeye.
(bkz: 18 eylül 2005 beşiktaş fenerbahçe maçı)
Hiç lafı dolandırıp kibarlaştırmadan söyleyebilirim ki biraz götü olan o bayrağı gündüz yakmaya çalışırdı. etrafta kimse yokken erkek olan arkadaşlar o erkekliği bile üzerlerine beşiktaş forması giyip yapmış olabilirler. sonuçta alışkınlar dayak yememek için beşiktaş forması giymeye.
(bkz: 18 eylül 2005 beşiktaş fenerbahçe maçı)
instagram sayfasından yaptığı açıklamayla haberlerin tahmin ettiğim gibi balon olduğunu göstermiş ve içime su serpmiştir.
'herkes büyünce çocuğuna efsanelerini anlatacak, kimisi lefter'i kimisi başka birini ama ben aziz yıldırım'ı anlatacağım' Gökhan Gönül
'herkes büyünce çocuğuna efsanelerini anlatacak, kimisi lefter'i kimisi başka birini ama ben aziz yıldırım'ı anlatacağım' Gökhan Gönül
pazar günü şampiyon olduk, bu gün çarşamba. pazar günü şampiyonluk kutlaması. pazartesi, salı televizyon programlarına katılışlar ve şampiyonluk kutlamalarına devam. sonuç beklemenin abartı olduğunu düşündüğüm maç.
şu ana kadar ki balon olduğunu düşündüğüm transfer haberleri arasında beni en çok heyecanlandıran isimdir.
beşiktaş'ı yıpratmak için şampiyonluk maçlarımız öncesinde bol bol yapılan haberlere konu olan dönem.
transferinin olumlu tek tarafı fenerbahçe taraftarını gerçekten üzecek olmasıdır.
beck ve serdar'dan daha iyidir orası bir gerçek. fenerbahçe'deki oyuncular arasında kişiliği bize en uygun adamdır belki orası da bir gerçek. ama şu da bir gerçek ki gelecek sezon fenerbahçe'de kalırsa as oynayamayacaktır. çünkü performansı düşmüştür yaşına bağlı olarak, zaten kimse kuusra bakmasın aksi takdirde fenerbahçe kendisini kaptırmazdı. Gelirse kara kaşımıza kara gözümüze gelmeyecektir orasını bence netleştirmeliyiz. kendisinin beşiktaşlı olduğuna dair geyikleri de bence geçmeliyiz öyle bir dünya yok.
şampiyonlar ligine gitmeyen bir takımın as takımına layık görmediği bir oyuncuyu bizim kendimize layık görmemiz bence hoş değildir. yukarıda da söylendiği gibi artık yabancı sınırı yok, transfer politikamızla paralel hareket ederek kendisinden çok daha iyilerini alabiliriz. kendisini alırsak yıkılmam, nasıl olur sıçtık ya triplerine girmem, ama hayal kırıklığı yaşarım.
beck ve serdar'dan daha iyidir orası bir gerçek. fenerbahçe'deki oyuncular arasında kişiliği bize en uygun adamdır belki orası da bir gerçek. ama şu da bir gerçek ki gelecek sezon fenerbahçe'de kalırsa as oynayamayacaktır. çünkü performansı düşmüştür yaşına bağlı olarak, zaten kimse kuusra bakmasın aksi takdirde fenerbahçe kendisini kaptırmazdı. Gelirse kara kaşımıza kara gözümüze gelmeyecektir orasını bence netleştirmeliyiz. kendisinin beşiktaşlı olduğuna dair geyikleri de bence geçmeliyiz öyle bir dünya yok.
şampiyonlar ligine gitmeyen bir takımın as takımına layık görmediği bir oyuncuyu bizim kendimize layık görmemiz bence hoş değildir. yukarıda da söylendiği gibi artık yabancı sınırı yok, transfer politikamızla paralel hareket ederek kendisinden çok daha iyilerini alabiliriz. kendisini alırsak yıkılmam, nasıl olur sıçtık ya triplerine girmem, ama hayal kırıklığı yaşarım.
ankaragücü taraftarı gibilerdir; boş, beleş, amaçsız, cahil, kuru kalabalık. tribünlerinde şehitler ölmez vatan bölünmez tezahüratları dışında anlaşılır ve başarılı tek tezahüratlarını dinleyemezsiniz. sonlarıda ankaragücü taraftarı gibi olur umarım; önce dolmuşların arkasında kalır isimleri sonra siktir olup giderler futboldan.
ankaragücü taraftarı gibilerdir; boş, beleş, amaçsız, cahil, kuru kalabalık. tribünlerinde şehitler ölmez vatan bölünmez tezahüratları dışında anlaşılır ve başarılı tek tezahüratlarını dinleyemezsiniz. sonları da ankaragücü taraftarı gibi olur umarım; önce dolmuşların arkasında kalır isimleri sonra siktir olup giderler futboldan.
şampiyon olsak da çözülmemiş problemdir. andreas beck'i yedek bırakacak bir sağ bek kesinlikle takıma şart.
bu adamı al, futbol hayatın boyunca son on dakika oynayacağın ama beşiktaş'ın her sene şampiyon olacağı bir futbol kariyeri öneriyoruz sana de, vereceği cevap hiç düşünmeden '' tamam abi ne zaman başlıyoruz '' olacaktır.
alıntı--
gün gelecek feda diye dalga geçtiğiniz beşiktaş puan kaybetsin diye dua edeceksiniz.
alıntı--
gün gelecek feda diye dalga geçtiğiniz beşiktaş puan kaybetsin diye dua edeceksiniz.
alıntı--
her ne kadar yağ çekerlerse çeksinler, isimlerini sol frame'de görmeye bile dayanamadığım futbol fahişelerinin programı.
dünya'nın bir çok yerinde söylendiğinde akla ilk önce rvp'i değil maro gomez'i getirir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?