confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 36642
  2. takipçi 3
  3. puan 710992

hasan cemal

gidiyorum bu
11 yıl genel yayın yönetmenliğini[ybkz]swh[/ybkz] yaptığı cumhuriyet gazetesi'nden milliyet gazetesi'ne geçmiş olup hâli hazırda da burada devam etmektedir. ilhan selçuk ve ekibiyle[ybkz]swh[/ybkz] düştükleri ideolojik ayrışmaları ve gazete içi mücadeleleri (vurgula: cumhuriyeti çok sevmiştim) isimli kitapta anlatır. elbette her söylediğini kayıtsız şartsız kabûl etmek mümkün olmasa da söz konusu dönemi anlamak açısından önemlidir. aslında daha da önemlisi (vurgula: kimse kızmasın kendimi yazdım) isimli otobiyografi tarzı kitabıdır. doğan avcıoğlu ve arkadaşlarının ideolojik öncülüğünü yaptığı milli demokratik devrim düşünncesinin sarsılmaz neferliğinden [ybkz]swh[/ybkz] bugünün ekonomik/siyasal liberaline... cemal paşa'nın öz be öz torunu, mevcut siyasal iktidarın "hasan abi" sidir.

ergin ataman

gidiyorum bu
31 mayıs 2012 anadolu efes beşiktaş milangaz maçı sonrasında anadolu efes baş antrenörü ilias zouros'un verdiği demeç için aşağıdaki ifadeleri kullanmıştır:

(i: "Eskiden ben de çok hakemler hakkında konuşurdum. Nedense bize kaybeden takımlar hep hakemden bahsediyor. Hakemler Beşiktaş formasıyla sahaya çıkmıyor. Kimse mazeret aramasın. Ben buradan şampiyonluğu verirsem mazeret aramam. Hakemler gayet iyi niyetli bir şekilde görevlerini yapıyorlar. Bu demeçlerle hakemleri baskı altına almasın.")

farkın farkındalığı hepimizi sarsın.

ilias zouros

gidiyorum bu
31 mayıs 2012 anadolu efes beşiktaş milangaz maçı sonrası yaptığı açıklamada beşiktaş'ın kendilerinden daha çok faul çizgisine gidip serbest atış kullanmasından, dolayısıyla da hakemlerden yakınmış. sayın zouros basketbolda top rakipteyken onu durdurmaya yönelik yaptığınız her temas faul ile cezalandırılır. rakip atış hâlindeyken veya atış durumunda olmadan takım olarak yaptığınız dört faulden sonrasının karşılığı serbest atıştır. ne kadar çok yaparsanız rakip o kadar fazla söz konusu çizgiye gider. 29 mayıs 2012 anadolu efes beşiktaş milangaz maçı'nın son saniyesinde beşiktaş'ın zoran erceg ile bulduğu smaç basketin görüntülerini tekrar tekrar izleyin. sorunun çok başka yerlerde olacağını göreceksiniz. tenk yu.

unutmadan, davacının şaşkını derdini mübaşire anlatırmış.

burak bıyıktay

gidiyorum bu
dün akşam barboros çıdal'ın hazırlayıp sunduğu basketbol panorama programında olympiakos'un oyun kurucusu vassilis spanoulis için hoş bir anektod aktarmış aliağa petkim koçu.

"sezon başında spanoulis'e anadolu efes ciddi bir rakama üç senelik kontrat teklif etti. spanoulis bu teklifi (vurgula: 'geçen sezon panathinaikos'tan olympiakos'a transfer olduğum için zaten yunanistan'ın yarısı benden nefret ediyor. türkiye'ye gelerek ülkenin diğer yarısının da benden nefret etmesini istemiyorum.' ) diyerek reddetti."

mustafa denizli

gidiyorum bu
benim ölçülerimde bir futbol entelektüelidir. ancak ağalar erenler meseleyi biraz yanlış yerden tutuyoruz gibime geliyor. bir organizayondan bashediyorsak ki burada bahsi geçen özne beşiktaştır. bu organizasyonun başında bulunan kişilerin ortaya koyduğu hedefleri işaret eden söylemlerden yola çıkmamız gerekir.

büyük mustafa, bahsedildiği üzere kriz yönetiminin futbol anlamında kitabını yazmıştır evet. kalın diye kimse okumaz belki. o daha başka bir tartışma konusu. beşiktaş'ın başına geçtiğinde de, fenerbahçe'nin başına geçtiğinde de ortak paydaya bakarsak camianın acil şampiyonluk beklentisidir. bir başka deyişle o dönem ki krizin tanımı budur. ancak şu an ki beşiktaş'ın yüz yüze olduğu kriz şampiyonluktan daha ötededir. ekonomik dar boğaz belirgin manâda sportif dar boğazın önüne geçmiştir. bu doğrultuda yönetici konumunda bulunanlar kısa vadede şampiyonluktan ziyade uzun vadede yeniden ekonomik ve sportif yapılanma üzerine plânlamalarını yapmışlardır. en azından söylem bazında durum bunu işaret ediyor.

büyük mustafa bu bağlamda beş yıllık bir dönem için teknik direktör olarak düşünülür mü. ben buna bir çırpıda evet diyemem. itiraf etmek gerekir ki öz kaynak düzeni ile de arası çok hoş değildir. olmuş oyuncuları kullanmayı tercih eder. kariyeri düşüşte de dahi olsa bu oyuncuları yeniden ayağa kaldırır. yineliyorum çok önemli yeteneklerle donatılmamışsa kolay kolay genç bir futbolcuya düzenli forma şansı vermez. ama rahattır büyük mustafa. maç öncesi maç sonrası söylemleriyle sizi rahatlatır. herhangi bir kritik maç öncesi beş tane eksiğiniz olsa, öyle bir tebessüm eder ki sanki hazırlık maçına çıkıyormuşsunuz havası yaratır. 26. haftayı bekleyin diyerek spor basını ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynar mesela. kötü oynayıp yenildiğiniz bir maç sonrası öyle bir demeç verir ki, yarın şampiyonluk maçına çıkacağınızı düşündürebilir size. camianın moral motivasyonunu gerek beden diliyle gerek söylemleriyle en üst seviyede tutar.

fakat "beş yıl çalışacağımız bir hoca düşünüyoruz" cümlesinin kesin karşılığı mustafa denizli midir? ben öyle bir mustafa denizli tanımıyorum. ama "on yıl çalışacağımız bir futbol direktörü düşünüyoruz" derseniz benim tanıdığım bir büyük mustafa var.

beynime bir iş gelmeyecekse beşiktaş'ın futbol direktörü/yöneticisi olarak görmek istediğim isimdir.[ybkz]swh[/ybkz]

dertsiz başına dert aldı

gidiyorum bu
milliyet gazetesi geleneksel yılın sporcusu ödül töreninde tff başkanı yıldırım demirören'in, yanında duran beşiktaş kulübü başkanı fikret orman'ın omzuna vurarak sarfettiği deyim. arkadan bir de gevrek bir kahkaha patlıyor. ne o sizin gülüncünüze gitmedi mi yoksa? sayın orman'ın da gitmemiş olsa gerek hemen sonrasında gazetecilerin röportaj isteğine vermiş olduğu yanıta bakınca.

http://tvarsivi.com/milliyet-gazetesinin-geleneksel-yilin-sporcusu-odul-toreninde-tff-baskani-yildirim-demiroren-ve-bjk--29-05-2012-izle-i_2012050916125.html

aidiyet tesciliyetlerini beşiktaş üzerinden ilişkilendirenlerin jeopolitik konumları kasımpaşa kavşağında yanan yeşil ışıkta geçmeye müsait olunca, bıraktığınız enkazı "hadi mars'a gidelim" misalinden bir anlamlandırmayla geçiştirmek mümkün olmuyor sayın demirören. e büyük taşın da büyük derdi oluyor hâliyle. anlamıyorsunuz değil mi? yel değirmenlerine saldıran don kişotlar gibi gözüküyoruz galiba sizin pencerenizden? cervantes mi daha çok kazanmıştır sizce yoksa vicente del bosque mi? gençliğinizde kapalı tribünden "siyah" diye bağırdığınızda "beyaz" karşılığını verenlerin çocukları şimdi okul harçlıklarını denkleştirip feda tişörtü alıyorlar. nereden nereye değil mi ekselansları? neden süleyman seba'nın ayhan akman için ödediği sekiz milyon dolar bonservis, sizin rodrigo barbosa tabata'ya ödediğiniz sekiz milyon euro kadar hatırlanmayacak hiç düşündünüz mü? dertsiz başlarımıza açtığınız dertleri beş takside bölüp senetlendirince arzu ettiğiniz soğuklukta şakalar yapabiliyorsunuz. ona şüphe yok. ancak biliniz ki;

"(i: bu rûzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var)"

29 mayıs 2012 anadolu efes beşiktaş milangaz maçı

gidiyorum bu
gerek beşiktaş'a ayırılan bilet sayısı gerekse açıklanan maç saatleri açısından 2004-2005 sezonundaki final eşleşmesini[ybkz]swh[/ybkz] anımsatan müsabaka. aslında çok da sürpriz değil. sene başında oldukça yüksek maliyetlerle kurulmuş; buna karşılık türkiye kupasında yarı finalde elenmiş ve euroleauge organizasyonuna top 16'da veda etmiş bir anadolu efes kadrosu var. tutunacakları son dal olarak beko basketbol ligi şampiyonluğu kaldı. bu da kaybedildiği takdirde anadolu efes'te engin özerhun dahil olmak üzere herkesin geleceği tartışmaya açılacaktır. hâliyle bütün kartlarını oynamak istiyorlar. ancak şahsımca asıl dikkat etmemiz gereken maçı yönetecek olan hakem üçlüsü olmalıdır. sekiz sene öncesinin rövanşını almak umuduyla.
/

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol