confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 34128
  2. takipçi 3
  3. puan 665356

çağatay çırpıcıoğlu

gidiyorum bu
basketbol kariyerine galatasaray'da başlayan, 1989 - 1998 yılları arasında beşiktaş erkek basketbol takımının formasını terletmiş doktor civanım. oyun kurucu mevkiinde ihsan bayülken ile birlikte şahsımı kah ağlatmış kah güldürmüş, sıkça da düşündürmüştür. bir oyun kurucu için hatta basketbol için kısa sayılabilecek boyu -1.75- ile eşleşme problemi yaşamış/yaşatmıştır. genel olarak (vurgula: aliço), aziz bekir ekolünün beşiktaş'taki yansıması olup; belli bir müddet topu sektirdikten sonra yanındaki arkadaşına vererek gözlerimizin pasını silmiştir. nadiren de olsa yerden bir hayli sıçrayarak üçlük denemelerinde bulunduğu da görülmüştür.

yine de (vurgula: spor ve sergi sarayı)'nın, ahmet fetgeri spor salonu'nun tozunu yutmuş biri olarak hatıralarımızda yerini muhafaza etmiştir. her ne kadar sipektikülır bir oyun kurucu değilse de o her zaman bizim (vurgula: doktor çato)muzdur, her hakkı mahfuzdur.

saygılar sayın abim.

tuğrul şener

gidiyorum bu
nam-ı diğer (vurgula: kör tuğrul). badem gözlü olmadan başlığı açalım istedim. 1971-1977 yılları arasında beşiktaş formasını sol açık mevkiinde bolca terleten bu ağabeyimiz, futbola memleketi yalova'da başlar; bir dönem burada forma giydikten sonra bandırmaspor'a transfer olur. orada gösterdiği başarılı performans ile kendisine beşiktaş yolu gözükür. bir hava topu mücadelesinde rakibinin parmağının girdiği sol gözünü kaybeder. bu olayın sorumlusu olarak gökmen özdenak'ı gösterenler vardır. (ki gökmen özdenak'ta o potansiyel fazlasıyla mevcuttur bence) efendime söyleyeyim 7 sezon beşiktaşta top koşturduktan sonra (vurgula: iskenderunspor, mersin idmanyurdu, kocaelispor, yalovaspor ) ve son olarak (vurgula: orhangazi)'de futbol oynayarak kariyerini noktaladı.

memeleketi yalova'ya yerleştikten sonra futboldan başka meslek bilmediği için, geçim sıkıntısıyla yüz yüze gelir. (vurgula: yalova depremi ) sonrası evi yıkılır ve enkaz altında kalır. neyse ki sağ kurtulur. demirören vakfının kendisine bağladığı maaş ile geçimini sürdürmektedir. şurada kendisiyle yapılmış ayrıntılı bir röportaj var:http://farkyalovada.com/haberler/HaberDetay.aspx?HaberID=10365

bu da hafızalardan silinmeyecek efsane pozu, duvarlara poster niyetine:

http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/1342/besiktasli-kor-tugrul

ergin ataman

gidiyorum bu
aydın örs'ün tedrisatından geçmiş muadilleri içinde - (b: oktay mahmuti), (b: hakan demir)- yerel ve uluslararası alanda bir adım önde olan koç. egosu yüksektir, bunun üstüne hiçbir oyuncusunun çıkmasına müsade etmez. bu yüzden bana göre mütevazi rakamlara oluşturduğu kadrolar - (b: telekom), (b: karşıyaka), (b: siena) - ile harikalar yaratır. nahoş sayılabilecek ülkerspor macerasını takip eden yıllarda cola turca sponsorluğundaki beşiktaş ile anlaştığında basketbolla ilgilenen taraflı/tarafsız herkesin heyecanlandığını söylemek mümkün. (b: christian dalmau), (b: rick apodaca), (b: sandro nicevic), (b: preston shumpert ) gibi önemli isimler takıma dahil olmuş; (b: sinan güler ) gibi enerjisi ve patlayıcılığı üst seviye bir yerli oyuncu parkelere güneş gibi doğmuştur. eurocup'ta (b: cüneyt erden)'in son saniye üçlüğü ile alınan mağlubiyet siyah-beyaz bünyeleri bir miktar üzse de, lig fena bir yerde bitirilmemiş, umutlar daha güçlü bir şekilde önümüzdeki sezona taşınmıştır.

gelgelelim artık ismini belli bir noktaya taşımış, üst seviye takımların gözdesi konumunda olan, iddialı, her zaman kazanmak isteyen, hırslı koçları bu tip organizaysonların başında tutmak istiyorsanız; yapacağınız en vahim hata bütçe kısıtlamasına gitmektir. zira kendisi de cola turca'dan gelen paraların futbola aktarıldığını öğrendiği, şubenin küçülmeye gideceği kendisine tebliğ edildiği anda tereddüt etmeden (b: david blatt ) ile yollarını ayıran (b: efes pilsen)'in yolunu tutmuştur. giderken yanında (b: sinan güler ) ve (b: preston shumpert)'ı da götürmesi taraftarı öfkelendirse de etkisi çok uzun sürmemiştir.

baba ocağına döndüğünde (b: igor rakocevic), (b: bostan nachbar), (b: bootsy thornton), (b: mario kasun), (b: daniel santiago), (b: charles smith ) gibi isimleri ciddi meblağlara transfer ettirmiş, basketbol izleyicisinde final four beklentilerini tepe noktasına çekmiştir. ancak işler umulduğu gibi gitmez. yetiştiği okul gereği sisteme ve takım savunmasına verdiği önem,(b: rakocevic ) tercihi ile gölgelenir, dört numarada acı çektiği her haliyle belli olan (b: nachbar)'ı bu mevkide oynatmaya devam etmesi hem takımın hem de kendisinin kimyasını bozar. dört kısa / bir pota altı ısrarı skandal sonuçları beraberinde getirir final four hayalleri ile yola çıkan ekip, top 16'yı göremez.

ve ocak 2011'de iki eski dost bu sefer (b: milangaz) sponsorluğunda buluşur. sonrası sözlük ahalisinin malumu. ligde hiç de fena sayılmayacak bir yerdedir beşiktaş ve çok uzunca bir aradan sonra erkek basketbolda bir kupa kazanmıştır.

peki tarih tekerrür mü etmektedir?

1. (b: ufuk sarıca ) yönetiminde (?) yeni bir hayal kırıklığı yaşamakta olan (b: anadolu efes),
2. (b: yıldırım demirören)'in olası federayon başkanlığı sonrası, (b: milangaz)'ın hali hazırda veya önümüzdeki sezon basketbola sponsor olup-olmayacağı,
3. yeni gelecek yönetimin basketbol için düşündüğü bütçe.

şaşı bak şaşır.

unutulmaz yerli futbolcularımız

gidiyorum bu
(bkz: şener kurtulmuş)
(bkz: metin akçevre)
(bkz: ali günçar)
(bkz: mutlu topçu)
(bkz: yusuf tokaç)
(bkz: erkan avseren)
(bkz: rahim zafer)
(bkz: yasin sülün)
(bkz: serdar topraktepe)
(bkz: mustafa öztürk)
(bkz: necat aygün)
(bkz: fuat usta)
(bkz: mustafa özkan )
(bkz: atilla birlik)
(bkz: ersen martin)
(bkz: murat alaçayır)
(bkz: bayram bektaş)
(bkz: zafer demiray)
(bkz: fazlı ulusal)
(bkz: kürşat duymuş)
(bkz: veysel cihan)

ike shorunmu

gidiyorum bu
isviçre'nin alplerinde soğuktan sık sık midesini üşüttüğünü nevio scala'ya söyleyerek beşiktaş'a kapağı atan zebellahgiller familyasından nijeryalı kaleci. bacaklarının çirkin olduğunu ileri sürüp yaz/kış eşorfman altı giyerek jaroslaw bako'nun yokluğunu aratmayacağının müjdesini verdiği andan itibaren, sezonun ilk maçlarında hiç de fena sayılmayacak bir başlangıç yapmıştır. "çorumlu lan bu ehahahe" tarzı keskin zeka gerektiren ince espirilere kendisini kaptırmış olsa gerek, kendi hatasından kaynaklanan her golden sonra suratında etrafını mesteden bir gülümseme belirirdi. ha yok şayet defansın hatası nedeniyle bir gol yemişse hataya sebep olan arkadaşlarına bakıp iki elinin işaret parmaklarını kendi göz bebeklerine doğru çevrili şekilde tutup "gozunuzu açin abijim adamler dalge dalge geliyorler" tarzı birşeyler söylerdi. 2001 yılında isviçre'ye yeniden dönmüş ve bir senenin sonunda kamplarda aynı odayı paylaştığı arkadaşına "abijim bizim hanim uçuncuye hamile, her gece bafra pideşi aşeriyor" diyerek samsunspor'un yolunu tutmuştur. orada da üç sezon boyunca yediği gollerin ardından gülümsemeye devam ederek, kendine ait olan rekoru egale etmişliği vardır. şimdilerde kaleci antrenörlüğü yaptığı takımda kalecileri etrafına toplayıp oyunculuk ve şan dersleri verdiği rivayet edilmektedir. "gülenaz...gülenaz...ağlayan çok gülen az."

thomas myhre

gidiyorum bu
efenim (vurgula: goodison park ) semalarında kaleden kaleye şahin uçuran bu sarışın civan mert, çok geçmeden (vurgula: herr) (vurgula: daum)'un dikkatini celbetmiş; "peter kjaer çok iyi ama mazallah ya kendisine birşey olursa alternatifimiz en az onun kadar kaliteli olmalı" şeklindeki raporunu yönetime sunması ile beşiktaş formasını giymeye başlamıştır. bilhassa fenerbahçe maçlarında göstermiş olduğu parmak ısırtan performansla yeniden premier ligin yolunu tutmuş, (vurgula: sunderland), kalesini kendisine tahsis etmiştir. (vurgula: herr daum ) bunun üzerine "daha uzununu ve daha sarışınını isterim banane banane banane" diyerek omuzlarını silkip ağlamaya başlayınca isveç yöresinden mattias asper isimli yiğit uçağa bindirilip alelacele istanbul'a getirilmiştir.

iki yıl kadar önce norveç ligi takımlarından (vurgula: kongsvinger )'de bizlere "ceeee" yapan bay myhre , muhtemelen aktif futbol yaşamını bu takımda noktalamıştır.

kendisine kartalsozluk ahalisi olarak kokulu öpücüklerimizi gönderiyoruz.

anasının nikahı

gidiyorum bu
öncülü ebe ve öreke sözcüklerinin bir araya getirilmesi ile oluşmuştur. moderniteden postmoderniteye geçiş sürecinde ilgi, beğeni, ve tercihlerin değişmesi ile birlikte yapılan yakıştırma ve benzetmeler de bu dönüşümden payını almış, yukarıda yer alan örnekleriyle günümüzde son şekline bürünmüştür. çok büyük bir kısmı ilk bakışta belirtili isim tamlaması gibi görünse de dikkatli bakıldığında iyelik zamiri gizlenmiştir.

(onun) anasının nikahı

(onun) ebesinin örekesi

dolayısıyla önemli bir kısmı aslında zincirleme isim tamlamasıdır.

aleni küfür içeren formlar ise, hem tamlayan hem de tamlanan ek aldığı için belirtili isim tamlamasıdır.

(turgay şeren'in ali sami alkış'a hitabı hafızalarda tazeliğini korumaktadır)

beşiktaş taraftarı

gidiyorum bu
son zamanlarda rakip takım üzerinde baskı kurma konusunda iyiden iyiye sınıfta kaldığına emin olduğum taraftar grubu.

90'lı yıllarda rakip topa sahip olduğunda ıslıklarla kulakları sağır eden o kitle gitmiş, yerine maç öncesinde oluşturduğu repertuarından kesitler sergileyen popüler kültür ikonu gelmiş. "sıradaki bestemiz kıbrısta vatani görevini yaparken bizi izlemekte olan x'e gelsin" modunda takılınıyor sanki. gençlerbirliği ceza sahana girmiş sen halen "ooo beşiktaşım oleyyyy"... 15-20 yıl önce (b: randall azofeifa )o şekilde manuel fernandes'i tahrik edecek de, 90 dakika o sahada top koşturacak? ıslıktan, protestodan ayakları titrer, kafasını kaldırmaz, ya hocası onu oyundan alır ya da kendisi kenara değiştirilmesini işaret ederdi.

dikkatle takip edin aynı şey basketbol maçları için geçerli. beş bin kişi salonu doldurmuş (efes, galatasaray, fenerbahçe maçları için konuşuyorum), rakip hücum ediyor, arada iki sayı fark var, maçın en kritik dakikaları, bizimkiler "gücüne güççç katmaya geldikkk". lütfedip serbest atışlarda ıslığa yöneliyorlar. önceden de biz tribünlerde birçok besteyi avazımız çıktığı kadar bağırarak söylemiyor muyduk? söylüyorduk.ancak skor avantajını yakaldıktan sonra, maçı kazanacağımıza kanaat getirdikten sonra kendi şovumuza başlardık veya verilecek yerler varsa mesajımızı verirdik. ama öncelik her zaman beşiktaş'ın sahadan galip ayrılmasıydı.

Açıkça itiraf edelim, bugün sadece portekizliler değil, kapalıdaki taraftar gruplarının tribün şovu da beşiktaş'ın önüne geçmiştir. kendimizi de kandırmayalım ligdeki hiçbir rakip, hiçbir hakem artık inönü stadı'nda, akatlar'da kendisini baskı altında hissetmemektedir. hissetmediği için kendi evinde haksız yere kart görüyorsun, haksız yere aleyhine penaltı çalınıyor, haskız yere koçun diskalifiye oluyor, haksız yere oyuncuna teknik faul çalınıyor, haksız yere nizami golün ofsayt gerekçesini bırak çizgiyi geçse bile verilmiyor beşiktaşlı...

bilen bilir hatırlayan hatırlar. cem uzan'ın istanbulsporu ile inönü stadı'nda oynuyoruz. istanbulspor'un sağ açığı vardı (b: ilkan aksoy). kısa boylu, saçlar sıfır numara. bu adam bizden bir oyuncuya sert bir faul yaptı, ve o dakikadan sonra topu ayağına her aldığında kapalı tribün hali hazırda yaptığı tezahuratı yarıda kesip "keeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeel kel ke kel kel" diye bağırmaya başladı. istisnasız her top ayağına geldiğinde bu tepki devam etti. maçın sonuna kadar istanbulspor 10 kişi oynadı.

inönü'nün yapılan bilinçli tezahürat ve reaksiyonlarla gerçek anlamda bir cehenneme dönüşmesi dileğiyle...

(başıyla sınıfı selamlar ve sırasına oturur.)

süleyman seba

gidiyorum bu
Ahmet durmadı, sen de çoktan gittin.

12 sene oldu.
Siyah-Beyaz soldu.
Zihinler bulandı Seba. Değerler bulandı Seba. Mideler bulandı Seba.
Artık istifra. Artık istifra.

eksikliğini başka türlü açıklayamıyorum. ellerinden öperim.

18 şubat 2012 banvit beşiktaş milangaz maçı

gidiyorum bu
http://www.tbftv.org/ adresinden de gözetlenebilecek müsabakadır.

"remzin kartallar gibi manileri yen aş, layıktır bu vasıflar sana ey şanlı beşiktaş."

Not: rakibin ismi "banvit kırmızı" değil de sadece "banvit" olsa gerek. aynı bölgenin bir diğer takımı "bandırma kırmızı" ile karışmış gibi bir hisse kapıldı bu deli gönül. ya da kuruntu yapıyorum. bilemedim.

boston celtics

gidiyorum bu
dennis johnson'lı, larry bird'li, robert parish'li, kevin mchale'lı, danny ainge'li celtics daha bir bizim gibiydi. çok sevdik kendilerini. ağzımızı yaya yaya bastın gardın demek iyi geliyordu ruhumuza. derken len bias ile yüreğimiz burkuldu. sonra reggie lewis ile dizlerimiz çözüldü. ayağa kalkmak sanılandan uzun sürdü.

şimdilerde yine başa dönüyoruz gibi. garnett yaşlandı, allen yaşlandı, pierce yaşlandı, ainge taşlandı, rondo taçlandı. red aurebach ise çok ama çok uzaklarda...

her neyse. velhasıl, yeşili sev rondo'yu koru.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol