confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 34145
  2. takipçi 3
  3. puan 665607

abdullah sözer

gidiyorum bu
gasper vidmar'ın beşiktaş'a transfer ediliş şartını acilen gözden geçirmesi gerekli olan basketbol şubesi sorumlusudur. bakın sayın sözer belki henüz farkına varamamış olabilirsiniz ama geçen sezonu yarıştığı her kulvarda şampiyonlukla tamamlamış bir şubenin sorumluluğuna geldiniz. geçen sene çeyrek finalde tarafımızdan play off'un dışına itilmiş rakibimizin oyuncusunu yetiştirmek için transfer etmek beşiktaş'ın hedefleriyle, ismiyle, büyüklüğü ile bağdaşmaz. beşiktaş; alpella, banvit kırmızı veya yıldırımspor değildir.

akıl vermek haddime değildir. sadece başında bulunduğunuz şubenin ağırlığını bir kez daha hatırlatmak istedim.

milan macvan

gidiyorum bu
galatarasay medical park ile sözleşme imzalamak için istanbul'a gelmiş 2.06 boyundaki sırp power forward. dışarıdan da yüzdeli şutları olup; eurocup seviyesi için sarı kırmızılıların işini fazlasıyla görebilecek bir oyuncudur. ayaklarının yavaş oluşu üst kademe takımlarda oynamasına engel olmuştur. kaldı ki (vurgula: maccabi tel aviv ) formasıyla da arzulanan performansı gösterememiştir.

gasper vidmar

gidiyorum bu
fenerbahçe'nin, erman kunter gibi bir koçun elinde potansiyelini üst noktalara taşıyabilme ihtimalinden fena hâlde ürktüğünü ispatlamış sloven pivot. mike batiste'i alıyorsunuz, romain sato'yu alıyorsunuz, rivayetlere göre david andersen ile anlaşma aşamasındasınız ancak oynadığı her sezon taraftarınızın büyük çoğunluğunun yerin dibine soktuğu gasper vidmar'ın göstermesi olası iyi performans sonrası gelebilecek tepkilerden ödünüz patlıyor.

beşiktaş açısından bu şartlar ile olumlu bir transfer değildir. zira beşiktaş, fenerbahçe ülker'in pilot takımı değildir.

aslı çakır alptekin

gidiyorum bu
1500 metre finali öncesinde trt mikrofununa şunları söyleyen gururumuz.

"sosyal medyada bizleri eleştirenlere şunu söylemek istiyorum. ne zaman ki dünyada son 16'ya kalacak herhangi bir şey yaparsınız o zaman bizleri eleştirebilirsiniz."

10 ağustos 2012 kayserispor beşiktaş maçı

gidiyorum bu
bilhassa ikinci yarıda oynanan futbol ile kesinlikle enseyi karartmamamızı gerektiren maç olmuştur. şahsım adına bir şeyler söyleyecek olursam;

* necip uysal şu durumuyla ne yazık ki kesinlikle beşiktaş'ın ideal 11'inde kendisine yer bulamaz.

* oğuzhan özyakup ve olcay şahan bir şekilde as takıma monte edilmelidir.

* kesinlikle hugo almeida'nın servis yapabileceği, gol vuruşu vasatın üzerinde bir (b: santrafor) transfer edilmeldir. hatta şu ana kadar edilmeliydi.

* julien escude ve tomas sivok henüz birbirlerine uyum sağlayamamışlar ancak telaşa lûzum yok. bu ahenk sıkça yan yana oynamalarıyla kazanılacaktır.

* uğur boral henüz bitmediğini ispatlamak adına varını yoğunu ortaya koyuyor.

* samet aybaba'nın aklının ucundan bile geçmediğini biliyorum. ancak bana göre ibrahim toraman ile bir an önce yollar ayrılmalıdır. ne sağ bek ne de stoper olarak beşiktaş'a vereceği bir şey kalmadığını düşünüyor ve iddia ediyorum. süper ligden herhangi bir takımın sağ beki şu beşiktaş'ta kendisinden daha çok verim sağlar. yurt içinden yapılacak herhangi bir transferde (alper potuk, samuel holmen, veysel sarı vs.) tereddütsüz takasta teklif ederim. olmuyorsa rıdvan şimşek ya da erkan kaş'tan bir tanesini elim dahi titremeden o bölgeye koyarım.

çalımlarla serbest pazara doğru

gidiyorum bu
michael müller'in macar futbolundaki çöküşü irdeleyen yazısının başlığıdır. futbolda şike davası ile ilgili mahkemenin gerekçeli kararı açıklandığı saatlerde aklıma düşünce, belli kısımlarını paylaşmak istedim. biraz uzuncadır. sabrı ve zamanı olanlar bir göz gezdirebilir.[ybkz]swh[/ybkz]

---------------alıntı---------------

"ne istiyorsunuz ki?" diye patladı, macar futbolunun görmezden gelinemez performans ve cazibe kaybı nedeniyle gazetecilerin sıkıştırdığı birinci lig oyuncusu: "topluma şöyle bir bakın bakalım. toplum iyi işliyor mu ki? macar futbolunun zayıflığı, ekonomimizin ve politik hayatımızın yarım yamalaklığının ve yetersizliklerinin bir yansıması sadece."

macar topçuluğunun durumunun toplumsal belirlenimine ilişkin bu kavrayış basitliği cezasız kalmadı. bir gazetecinin sivri kaleminden yakayı kurtaramadı. "acaba ülkenin borç yükünü düşünmek, korner atarken bu oyuncumuzun konsantrasyonunu mu bozuyor?" diye şeytanca sordu.

80'li yıllarda macar futbol dünyası üç büyük şike skandalıyla sarsıldı. 1983 yazında, ölü mevsimi değerlendirmek için düzenlenen toto turnuvalarının birinde, bir çok sonucun ısmarlama sonuçlar olduğu duyuruldu. şartlar hileye müsaitti: ilgili takımlar açısından toto turnuvası maçlarının hiçbir önemi yoktu. işlerini sağlama bağlamak isteyen fanatik bahisçiler fırsatın kokusunu almışlardı. daha talepkâr olan bazı takımlar bir maçı üç kasa bira karşılığında sattılar. bu skandala toplam 68 oyuncu ve on bir hakem karışmıştı.

1983/84 sezonunun son haftalarında küme düşmeme mücadelesi bir açık arttırma karakterine büründü: kim daha fazla veriyor? aralarında şampiyonluğu kesinlemiş durumda bulunan (b: honved budapeşte ) dahil olmak üzere dört takımın bu işe bulaştığı ortaya çıktı. ne var ki küme düşen (b: ss cepel)'in iki oyuncusu çok sert biçimde cezalandırılırken (10 yıl mahrumiyet cezası), işe karışan honved oyuncuları para cezası karşılığında salıverildi. neden? honved, kulüp genel kaptanı[ybkz]swh[/ybkz] (b: györgy mezey ) yönetiminde güçlü bir takım oluşturma yolunda görünüyordu; onun için korundu. bu karar en üst politik düzeyde kutsanarak verildi. futbolun halkın ruh hâli üzerindeki etkisinin hep ciddiye alındığına dair bir gösterge mi? hakikaten bir dizi dikkate değer sonuç, kitlelerin futbol tembelliğini coşkuya dönüştürmüştü.

olayın farklı ölçütlerle değerlendirilmesinin acısı çıktı. kimsenin gözü korkmadığı için 1987/88 sezonunun sonlarında da da hileli işler döndü. bu kez soruşturmayı polis sürdürdü; on iki takımdan oyuncular, antrenörler ve yöneticiler mahkeme önünde hesap vermek zorunda kaldılar. hükümler verildi ve çok geçmeden yumuşatıldı. macar futbol birliği, başından itibaren içişleri bakanlığının suç duyurusunda bulunması üzerine polis operasyonu başlatılmasını şaşkınlıkla karşılamıştı. o günler, 1956 devriminin yıldönümü vesilesiyle birtakım gösterilerin yapılmasından korkulan 23 ekim civarındaki günlerdi. bu sefer başka bir versiyonuyla halkın afyonu olarak futbol mu? bir futbol skandalının dikkatleri başka yere çekmek için manevra olarak kullanılması mı? birileri böyle bir fikir yumurtladıysa bile iki yanlış varsayıma dayanıyor demekti: birincisi bugünkü macaristan'daki politik bilinç hakkında, ikincisi insanların düşüncesinde futbolun veya bir futbol skandalının kapladığı yer hakkında.

zaten şikeye karışan oyuncular da kabahatlerinden ötürü fazla tantana koparıldığı kanısındaydılar. "biz küçük balıklarız sonuçta" savını ileri sürdüler: "bu toplumda para yedirmeden yapılabilecek hangi iş var ki?". onların ağzından duyulduğunda pek ikna edici olmasa da büyük veya küçük çapta yozlaşma, "hizmet et benim için, hizmet edeyim senin için" ilkesinin toplumun geniş alanlarına hâkim olması tartışmasız gerçeklerdi. belli ki futbolcu çevresinde gördüklerini model alıyordu. pek de başarıyı teşvik etmeyen bir modeldi bu. bu durum da bu spor dalının içinde bulunduğu rezaleti toplumun hâlinin bir yansıması olarak genç futbolcunun yazının girişinde alıntılanan görüşünün onaylanması bir bakıma.

macar toplumu çok uzun süredir geçiş hâlinde bulunuyor. futbola ilişkin olarak bu hâl belki şöyle özetlenebilir: totaliter sistemlerdeki gibi yönlendirme imkânları (örneğin emirle gücün bir takımda yoğunlaşmasını sağlamak) artık yok. başarı için böylesi sistemler için açık olan teşvikler (dış geziler) de yok. aşılmış toplumsal koşullara ait bakiyeler ise hâlâ duruyor. her şeye kâdir edalı kulüp patronlarını ve koruyucularını düşünelim. batılı kulüpleri örnek alarak ekonomik rasyonalizm ve performansa dayalı katı bir bakış açısını devreye sokma denemeleri, öncelikle genel iktisadî zihniyete takılıyor. futbolculara bir süredir tanınan serbesti -hangi yaşta olurlarsa olsunlar yurt dışında oynayabilmek için sözleşme imzalayabiliyorlar- macar futboluna şimdilik sadece kan kaybı getirdi.

başarıya dayalı sporlarla birlikte futbolun, "eski düzen" de tattıkları belirli avantajlar da ortadan kalktı. piyasa ekonomisine dayalı futbol işletmesinden umulan yararlar da hayata geçemiyor. gerçi macar kulüplerinde de oyuncu ticareti batılı merkantil modele göre tıkırında gidiyor (transfer ücretleri gittikçe büyüyor) ama avrupa futbolunun üst ve orta sınıfıyla rekabet edebilir olmaktan çok uzaklar.

batılı modelin hiç özlenmeyen bazı görüntüleriyle bazı görünümleriyle giderek daha fazla benzer hâle geliniyor. stadyumlar ve çervreleri artan sıklıkla kavga-dövüş sahneleri hâline geliyor. (b: ferencvaroş) taraftarlarının sayıca fazla güçlü olmayan ama o ölçüde de militan bir kesimi özellikle sevimsiz. ve "yeni" nin orta yerinde fazlasıyla "eski" bir şey: birçok yahudi'nin desteklediği (b: mtk-vm budapeşte ) takımının deplasman maçlarında anti-semitik aşağılayıcı tezahüratlar duyuluyor. bu, daha dört-beş yıl önce başladı. o zamanlar medya için bir tabu olan anti-semitizm, gizil olmaktan çıktı.

macar toplumunun hızlanan geçiş sürecinin karanlık bir yüzü de kaçınılmaz olarak var. kaygıların ve korkuların yanında elbette daha iyi bir geleceğe dair umutlar da yaşıyorlar, bu umutlar çok uzakta görünse bile. yaşadıkları bunalımı toplumsal koşullara bağlayan futbolcular, başarılı bir dönüşüme bağlı olarak sporlarının da yeniden yükseleceğini vaadediyorlar. ama böyle olacağına dair kimse onlara söz veremez. giderek çoğulculaşan, liberalleşen macaristan'da ilgilerin çeşitlenmesine bağlı olarak futbolun gittikçe daha önemsiz bir konu hâline gelmesi de gayet mümkün görünüyor. kim bilir? futbolun mevcut ve geçmişte kalan kimi olguları toplumsal yönden açıklanabilir.

ama kehanetler toto kâğıdına mahsus kalmalı.

---------------alıntı---------------

buraya kadar sıkılmadan okuyan kartallar arasında yapılacak çekilişte talihli beş kişi, beşiktaş'ın yeni forvet transferinin youtube videosu altına "welcome to beşiktaş" yazma hakkına sahip olacak. az şey mi?[ybkz]swh[/ybkz]

benim ise ütü yapmam lâzım. hiç beceremiyorum bu işi yahu. neyse. saygılar.

serdar akinan

gidiyorum bu
akşam gazetesi genel yayın yönetmeni ismail küçükkaya tarafından gazetedeki işine son verildiği kendisine tebliğ edilen yazar. işine son verilmeden önce kaleme almış olduğu en son yazı aşağıdadır.

http://tinyurl.com/d52prdk

dwight howard

gidiyorum bu
yıllarca orlando magic formasını terlettikten sonra önümüzdeki sezondan itibaren los angeles lakers forması giyecek olan all star center. lakers'ın eşeğin kulağına daha fazla su kaçırmak için keban barajı'na da talip olduğu gelen haberler arasında.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol