confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 35426
  2. takipçi 3
  3. puan 688689

insanlar alemi

gidiyorum bu
geçen sene atv ekranında (b: 5'er beşer ) adıyla yayınlanan programın 3 mayıs'ta star tv'de başlayacak olmasıyla birlikte aldığı yeni isim. (b: ali sunal), (b: alper kul), (b: okan çabalar ) ve (b: irem sak ) yine ekipteler. kadroya bu isimlere ek olarak (b: erdem yener ) ve (b: aylin kontente ) de girmiş. haydi bakalım kolay gelsin.

ibrahim altınsay

gidiyorum bu
beşiktaş futbol şubesinin yeni patronu. bu demektir ki herkes ateşten gömlek giyerken, kendisi aynı ateşten bir takım elbise sipariş etmiştir. bilgisi, görgüsü ve beşiktaşlılığı kendisine beslenen umut ve güvenle birleşince, "beşiktaş'ın bir kuruşu boşa gitmeyecek" hissi kaplıyor bütün bedenleri. en azından kandırılmayacağından emin artık beşiktaşlı. bu da son 12 yılını türlü kişilerin, zihniyetlerin dolmuşuna bindirilerek geçiren bizler için az şey değil.

29 nisan 2012 beşiktaş milangaz elan chalon eurochallenge final maçı

gidiyorum bu
pazar akşamı saat 21.30'da ntv spor'dan canlı yayınlanmaya çalışılacak müsabaka. oturmuş bir takım elan chalon. yıllarca asvel takımını çalıştırmış, final four görmüş (vurgula: gregor beugnot ) koçluğunu yürütüyor. takımın en etkili oyuncusu olan (vurgula: blake schilb)'in iyi savunulması noktasında david hawkins'e büyük iş düşecek. boşluğu yakaldığı anda kesinlikle affetmiyor. oyun kurucuları (vurgula: malcolm delaney), arroyo kalibresinde bir oyuncu değil. ancak takıma ritm kazandıran, takımı oynatabilen bir adam. hızlı, içeriye delici penetreleri var. bir başka dikkat çeken isim pota altı oyuncuları abdul aminu. kendisi bonsu kadar atlet, uçana kaçana zıplayan bir arkadaş. diğer pota altı oyuncusu (vurgula: jean-baptiste adolphe ) yapılı ve oldukça sert bir oyuncu. boyalı alanı iyi kapatıyor. ancak ayakları yavaş olduğu için rahatlıkla erken faul problemine sokulabilir. kenardan gelecek oyuncuları çok etkili değil. yine de bu durum bizim için pek bir avantaj teşkil etmiyor. zira beşiktaş bench'inin de çok iyi olduğu söylenemez. (vurgula: nicolas lang)'e dikkat edilmeli. boş bırakıldığı zaman sürpriz üçlüklerle skora katkıda bulunuyor.

bizim adımıza szolnoki olaj karşısında sergilenen oyundan daha kötüsü olamaz diye düşünüyorum. bu kadar yaklaşmışken, olanca gayret ortaya konulmalıdır. hem takım hem taraftar şampiyonluğu haketmiştir.

önce fenerbahçe, sonra elan chalon. haydi o zaman.

remzin kara kartallar gibi manileri yen aş; layıktır bu vasıflar sana ey şanlı beşiktaş.

fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetimi

gidiyorum bu
ibrahim altınsay'ı futbol branşının yeniden yapılanmasından sorumlu olarak görev başına geçmeye ikna ederek - ki biliyoruz ki bu pek öyle kolay olmamıştır- , gerçekten bir şeyleri rayına koymak için canla başla çalıştığını ispat etmiş yönetimdir. altınsay, samimiyetine inanmadığı bir organizasyonun içinde kesinlikle yer almaz. yanlış olduğuna inandığımız şeyleri nasıl buraya yazıyorsak, doğru olduğuna kanaat getirdiğimiz hamleleri de açık yüreklilikle belirtmemiz gerekirdi. iş bu entry, bu sebepten yazılmıştır.

ntv spor

gidiyorum bu
patronları ferit şahenk'in tuttuğu takımın basketbol şubesi (vurgula: madagaskar)'da düzenlenen özel bir turnuvaya katılacak olsa tüm canlı yayın ekipmanları ile bir hafta önceden orada hazır bulunacağına inandığım sipor kanalı. teeee macaristanlara resmi turnuva koyarsa fiba, adamlar ne yapsın.

hello cello

gidiyorum bu
başta (vurgula: adana) olmak üzere, (vurgula: gaziantep) ve (vurgula: kahramanmaraş)'ta da sıklıkla kullanılan, "eften püften", "sıradan", "avam" gibi anlamları karşılayan ve bana söylemesi müthiş keyif veren bir yöresel deyim. siz de deneyin farkı göreceksiniz.[ybkz]swh[/ybkz]

27 nisan 2012 szolnoki olaj beşiktaş milangaz maçı

gidiyorum bu
basketbolda ikinci kademe ekipler olarak adlandırabileceğimiz macaristan, çek cumhuriyeti, hollanda, belçika gibi ülkelerin takımlarının ortak özelliği, kendi sahalarında oynadıkları maçlarda yoğun seyirci desteğine arkalarına alarak boyalı alandan ziyade üç sayılık atışlardaki isabet yüzdesine dayalı olarak maçı kazanmayı hedeflemeleridir.

eğer ki (b: beşiktaş), (b: szolnoki olaj)'a bu anlamda bir ritm yakalatırsa işi zorlaşabilir. çünkü bu tip takımlar yakalamış oldukları coşkuyla bariz faullere, aleni hatalı yürümelere başvurur ve genel itibariyle hakemler tarafından kollanmaya başlarlar. o yüzden rakibin üç sayılık atış girişimlerini çok iyi savunmak gerekecektir. hücumda ise bizim aynı yola başvurmamızın şart olduğunu zannetmiyorum. pops mensah bonsu ve son haftaların formda oyuncusu ersin dağlı üzerinden boyalı alanda macar ekibine karşı üstünlük kurabiliriz. çizilen hucum setleri gereği zoran erceg, serhat çetin gibi isimler dış atışlarıyla skora katkıda bulunacaklardır. carlos arroyo hemen her maç maksimumunu sahaya döken bir adam. bu maçta da en önemli kozumuz olacaktır. david hawkins de aynı şekilde. ancak göstereceği performansla doğru orantılı olarak bu maçın kilit isimi son haftalarda kendisinden beklenilenin epeyce gerisinde kalan marcelus kemp olacaktır diye düşünüyorum.

son olarak hatırdan çıkarmamakta fayda var. (b: szolnoki olaj)'ın, bu turnuvaların[ybkz]swh[/ybkz] başat takımlarından ve doğal favorilerinden birisi olan letonya temsilcisi (b: ventspils)'i hem kendi sahalarında hem de deplasmanda mağlup ederek dörtlü finale kaldığını dikkate alalım. yani öyle çok da hello cello bir takım değiller.

alexandra leaving

gidiyorum bu
leonard cohen'in usul usul kulaklarımıza fısıldadığı harmonik manifesto. şuurunuza bundan daha güzel bir cam çivisi çakılabilir mi emin değilim.

http://tinyurl.com/c4vcvt

bu arada müslüm gürses de boş durmamış, yamulmuyorsam 2008 yılındaki (b: aşk tesadüfleri sever )isimli albümünde bu parçayı "istanbul'a elveda" ismiyle seslendirmiştir. o da pek güzeldir.

http://tinyurl.com/d3f7plz

muhafazakar sanat

gidiyorum bu
sıkıntılı ve zorlama bir yaklaşım. zorlamadır çünkü sanat dediğiniz kavramın sayısız tarifini yapabilirsiniz. ancak sanatın başına herhangi bir sıfat yakıştırma çabası yersizdir. sanat ona atfetmeyi düşündüğünüz bütün işaretlemelerinizi kapsar. ama o işaretlemeler sanatı nitelemekte yetersiz ve anlamsız kalır.

sıkıntılıdır. çünkü her şeyden önce muhafazakârlık dediğimiz olgunun karışılığı yaygın olarak bilindiği gibi değildir. şunu kastediyorum. muhafazakârlık, bugün politik literatürümüzde sıkça referans gösterdiğimiz gericilik, yobazlık, bağnazlık, dindarlık gibi kavramları bire bir karşılamaz. etimolojik olarak arapça hfz köküne dayanır. korumak anlamına gelmektedir. muhafazkârlık denildiğinde sıklıkla geleneğe atıfta bulunarak var olanı korumak anlaşılmalıdır. muhafazakâr düşünce yeni olana karşı değildir, ancak ona ağır bir şüphe ile yaklaşır. yeni olanı kabul etmeden önce kendi dayandığı değerler üzerinden çetin bir imtihana tâbi tutar. bu sınavı veren yenilik kabul görür. sınavdan geçemeyen, tamamen reddedilir. hızlı değişimlere ve radikal reformlara toplumun yerleşik kültürel dinamiklerini sarsacağı endişesiyle direnç gösterir.

günümüzde muhafazakârlık olgusu, (b: edmund burke)'ün düşünsel anlamda öncülüğünü yaptığı ve (b: fransız devrimi)'nin avrupa coğrafyasında yaratmış olduğu köklü dönüşümlere tepki ve direnç olarak doğmuş bir ideoloji olma özelliğini kaybetmiştir. daha çok yeni olana, yerleşik olanı kökten değiştirme iddiasıyla gelene karşı bir reaksiyonel tavır niteliğine bürünmüştür.

dolayısıyla hemen her dünya görüşü dönemsel olarak muhafazakâr olma özelliklerini taşıyabilir. bu durum neyi koruyup onun devam etmesinden yana olunduğu ve neye karşı direnildiği alâkalıdır. şunu da belirtmek gerekir ki direnilen değişim ve dönüşüm mutlaka ilerici bir nitelik taşımak zorunda da değildir.
marksist temeller üzerine kurulmuş, buna göre düzenlenmiş ve yıllarca bu anlamda yönetilen devlette bir devlette, liberal düzene geçiş yanlılarına direnen marksist kesim, aynı zamanda muhafazakârdır. süregelenin korunmasından yanadır. bu tip bir keskin dönüşümün her şeyi yıkacağına inanır ve buna direnir. bunun tam tersi de düşünülebilir. birinde marksist devrimi, diğerinde liberalizmi muhafaza etme arzusu yatmaktadır. şeriat esasına dayalı bir devletin yerine laik düzeni oturtarak modern bir ulus devlet yaratmak istediğinizde, buna direnen kesim aynı zamanda muhafazakârdır. çünkü yüzlerce yıllık bir geleneğin bir anda ortadan kaldırılmasına tepki gösterir. ulus-devlet devrimini gerçekleştirenlere karşı, yarın başka bir politik oluşum federalizm fikrini desteklerse, ulus devrimi gerçekleştiren kadrolar buna direnerek kendi devrimlerini muhafaza eden konuma geçer, dolayısıyla muhafazakârlaşır. ve bu döngü dönemsel olarak zincirleme bir şekilde devam eder.

yeniden başlığa dönecek olursak, buradan kastedilen sanatın dinin içine yedirilmesi ve mütedeyyin kesimlerin beğenisine hitap eden bir sanat anlayışının türetilmesidir. bu sanatın doğasına aykırıdır. çünkü sanatı salt bir dünya görüşünün tahakkümü altına alıp şekillendiremezsiniz. bunu ne islâm, ne hristiyanlık, ne cumhuriyet, ne marksizm ne liberalizm adına yapabilirsiniz. zira bu saydıklarımızın hepsi sanatın ancak alt kümesi olabilir. sanat, evrensel niteliğe sahip olduğu için her kesime hitap edecek bir tarzı zaten içinde barındırır. vivaldi'nin dört mevsimini de içselleştiren vardır. ıtrî'nin bayram tekbiri'ni de. sanat sizin önünüze dante'nin ilâhi komedya'sını da koyar süleyman çelebi'nin mevlidi'ni de.

öyleyse nedir bu sanatı isabetsiz ve gereksiz kavramlarla dizayn etme telaşı. aşırı dozda suni gündem ile altın vuruş uygulamayınız topluma. reca ediyorum.[ybkz]swh[/ybkz]

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol