confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 34573
  2. takipçi 3
  3. puan 673662

yordan letchkov

gidiyorum bu
1997-1998 sezonunda beşiktaş forması giymiş bulgar orta saha oyuncusu. 90'lı yılların hemen başında fenerbahçe'nin almanya'daki hazırlık kampında hamburger sv ile oynadığı hazırlık maçında bu fakirin dikkatini iki oyuncu çekmiştir. ilki hamburger sv'nin inceden psikopat litvanyalı forveti (vurgula: valdas ivanuskas), diğeri ise bulgar orta saha oyuncusu yordan letchkov. derken grup elemelerinde eric cantona'lı, david ginola'lı, jean pierre papin'li fransa'yı saf dışı bırakarak 1994 dünya kupası'na katılma hakkı kazanan bulgaristan milli takımı'nda boy göstermesi ben denizi heyecanlandırmış; almanya ile oynanan çeyrek final maçında takımına turu getiren golü atarak ancak 27 yaşında dünya futbol kamuoyunun gündemine gelebilmiştir.

dünya kupası sonrası kendisine yöneltilen çok cazip tekliflere rağmen almanya'da mutlu olduğunu söyleyerek takımında kalmayı tercih etmişse de, milli takımlarının dünya kupasından elenmesine neden olan golü atan bu saçsız krala karşı alman taraftarlar aynı hüsnü zan ile yaklaşmamıştır. daha fazla protestolara dayanamayan letchkov, 1996 yılında olympique marseille'e transfer olarak fransa macerasında atılmıştır. sezon sonunda john benjamin toshack ile yaptığı telefon konuşmasında fransızca'nın ne kadar da zor bir dil olduğundan yakınması üzerine kendisine transfer teklifi yapılmış ve bu sayede beşiktaş'ın yolunu tutmuştur. fiziken eski gücünde olmamasına rağmen oyun zekası ile durumu idare etmiş, takip eden sezonda sözleşme şartlarına uymayarak ülkesinin (vurgula: cska sofya) takımı ile anlaşmıştır.

gol sevincini iki kolunu yana doğru açıp yukarı kaldırarak yaşayan yordan letchkov, ülkesinde turizm işlerine girmiş, daha sonra belediye başkanı seçilmiş. almış yürümüş anlayacağınız. bize de bu saatte tasası düşmüş.

zlatko yankov

gidiyorum bu
1996 - 1998 yılları arasında giydiği beşiktaş formasıyla yediden yetmişe hepimize çok içten bir "merhaba komşi" dedirten orta sahanın bulgar filintası. 1994 dünya kupasında bulgaristan'ın kazandığı dördüncülük sonrası avrupa liglerini takip ettiğimiz zaman "üff bu sene ne bulgar yaptı be" diyerek bir yandan şaşırıp bir yandan hayıflanırken, yan masada bizi dinlemekte olan rasim kara'nın kalem-kâğıt elinde not tuttuğunun inanın farkında değildik kartalsözlük.

aa bir de baktık 1996 yılında o sezon bundesliga'da küme düşmüş (vurgula: kfc uerdingen ) takımından kıvırcık saçlı, uzun boylu, hafiften piyanist şantörleri andıran bir delikanlı yeşilköy havalimanı'na indi. yahu ne oluyor şu-bu demeye fırsat kalmadı yankov orta sahada ciddi ciddi kendini göstermeye başlar, çaktırmadan az zamanda çok ve büyük işler başarır. hele ki uefa kupası'nda istanbul'da oynadığımız (vurgula: legia varşova ) maçında takımın galibiyet golünü attığı an vardır ki (vurgula: aman bre deryalar ) ezgisi eşliğinde neptün gezgenine kadar koşmaya karar verdiydim de annem mani olmuştur. salona tekrar girdiğimde kırmızı kart görmüş ve sonraki (vurgula: valencia) eşleşmesinde cezalı duruma düşerek olası bir galaksi faciasından şahsımı korumuştur.

1998 yılına gelindiğinde akdeniz ikliminde kışların ılık ve yağışlı geçtiğini o esnada coğrafya yazılısına çalışan oğlundan öğrenen yankov, adanaspor'un yolunu tutmuş, burada yedi maç oynadıktan sonra, devre arasında eşini karşısına alıp "hadi gel köyümüze geri dönelim (vurgula: kostadinov)'un düğününde halay çekelim" önerisini getirmiş, önerisi kabul görmüş ve doğduğu şehrin takımı olan (vurgula: naftex burgas)'a transfer olmuştur. memlekette akrabalarıyla sohbet ederken, amca çocuklarından ortanca olanı " iki buçuk sezon türkiye'de oynadın da bir van kahvaltısı etmeden geldin yani öyle mi?" şeklindeki alaycı çemkirmesi karşısında gurur yaparak 1999 yılında (vurgula: vanspor) ile sözleşme imzalamıştır. burada da 6 maç forma giydikten sonra dümeni ankara'ya kırmış, kah (vurgula: radyo megasite ) dinleyerek kah (vurgula: yıldız aspava)'da bir buçuk soslu soğanlı yiyerek gençlerbirliği'nde sezonu tamamlamıştır. 2001 yılında tekrar baba ocağı (vurgula: burgaz)'a dönerek 2006 yılına kadar top tepmeye devam etmiştir.

beşiktaş'ta giydiği yedi numaralı forması emekliye ayrılmamış; türk futbolunun o dönem ki göz bebeği olan erkan avseren bu formayı başarıyla sırtında taşımıştır.

carlos carvalhal

gidiyorum bu
beşiktaş tarihine ismini altın harflerle yazdırmasının, camianın ve taraftarın kendisine göstereceği toleransın derecesi ile doğru orantılı olan portekizin gülü. gordon milne'nin ilk sezonunu çağrıştırıyor bana. önemli fark, gordon geldiğinde çeyizi hazırdı. (gökhan keskin, metin tekin, feyyaz uçar, recep çetin, sergen yalçın vs.). takip etmedim ama büyük ihtimal hector cuper ve mircea lucescu'nun da kariyerlerinin ilk dönemleri böyledir diye düşünüyorum. bittabi (bu sözcüğün telaffuzu yazılışından daha keyifli) eksikleri yok mu? var. sınav öncesi tüm konuları çalışıp, türlü soru bankalarını devirdikten sonra sınava girdiğinde eli ayağına dolaşan çalışkan öğrenciler gibi. bir de elinde şaşal su ile gelse tam olacak.

hugo almeida'dan ziyade simao sabrosa ısrarı başına çok bela açacak. kalan maçlarda da bu ısrarı devam ederse korkarım ki sahaya yansıması muhtemel sonuçlar kendisinin de ipini çekebilir. takım 10 kişi maça başlayıp 10 kişi maçı tamamlıyor. ikinci husus maç esnasında maçın izleyeceği seyre göre oyuna müdahale noktasında sıkıntıları var. yavaş yavaş öğreniyor. istanbul'da oynanan (vurgula: braga) maçında[ybkz]swh[/ybkz] bunun ilk işaretini verdi. ancak yeterli değil.

daha net fikir sahibi olabilmek adına en azından önümüzdeki sezon da kendisiyle devam edilmeli ve kendi takımını oluşturması için gerekli şartlar yaratılmalıdır. çünkü kilit soru: (vurgula: sidnei), (vurgula: almeida), (vurgula: simao) hatta (vurgula: quaresma), carlos carvalhal'in, idealindeki beşiktaş'ta görmek istediği oyuncular mıdır? olağanüstü bir ortamda takımın başına geçtiği için bunu bilemiyoruz.

şimdi arkamıza yavaşça yaslanıp, çocukluğumuza dönelim. ahaha yok lan o kadar geriye gitmeyelim. yanına tayfur havutçu'nun maketini koyan camiaya ve bundan genel itibariyle en ufak bir rahatsızlık duymayan taraftara şu şartlarda çok biledir.

murat murathanoğlu

gidiyorum bu
"ağabey ne olur fenerbahçe'nin ligdeki basketbol maçlarını sen anlatma" diye seslenmek istediğim illinois üniversitesi mezunu duayen. çok fazla tarafını belli ediyorsun ve bu durum başka takımları destekleyip de basketbolu seninle seven pek çok kişiyi yaralıyor. belki farkında değilsin belki de şikayetçi değilsin bilemiyorum ancak antipati toplamaya başladın sayın abim. sen ki bilhassa uluslararası maçlarda yaşanan hakem skandallarına kontrolünü kaybederek en insani tepkileri veren kişiydin. pazar günkü maçta hiç değilse bu tavrının yarısı göstermeliydin. ya da ses tonuna yansımalıydı. yine euroleauge maçlarına, nba maçlarına dön lütfen. yiğiter uluğ ile tatlı tatlı espirileşin. yine muazzam istatistikler sun bize. yine basketbolcuların yaşam öykülerinden bahset. yoksa on yıla kalmaz ikinci bir mehmet baturalp sendromu ile karşı karşıya kalacağız gibi.

demirören'in kulüpten alacaklarını hibe etmesi

gidiyorum bu
bundan sonra seçilecek başkanların da verdiği parayı geri istememesi şartıyla yapılan hibedir. yıldırım demirören tarafından yapılmış zekice bir manevradır. alacağında ısrar ettiği takdirde bir daha (vurgula: beşiktaş)'a başkan seçilebilmesi ihtimal dahilinde gözükmemektedir. oysa yarın bir gün federasyon başkanlığını bıraktığında, yeniden beşiktaş başkanlığını düşünürse genel kurula "103 milyon tl alacağını hibe etmiş başkan" apoletiyle girecektir.

söz konusu şartlı hibe ile beşiktaş'ın mali durumu felaketten çok kötüye yükselmiştir. yani şu vaziyette dahi seçilecek yeni başkanın cebinden para ödemeden bu çarkı döndürmesi pek olası gözükmemektedir. dolayısıyla bu anlayışla beşiktaş, başkanının mali gücüne dayanan bir kulüp olmaktan kurtulamayacaktır. zannedersem demirören'in de uzun vadedeki hesabı budur.

26 şubat 2012 fenerbahçe ülker beşiktaş milangaz maçı

gidiyorum bu
(b: anadolu efes)'in (b: banvit)'e mağlup olması ile yamulmuyorsam beşiktaş'ın kazanması durumunda liderliğe yükseleceği maç. fenerbahçe taraftarının oluşturacağı baskı ortamı oyuncuları ne derece etkileyecek, daha da önemlisi hakemleri nasıl etkileyecek merak konusu. can akın'ın sezonu kapatması üzerine zaten kısıtlı olan yerli oyuncu rotasyonunun daha da sıkıntıya girmesi her maçta olduğu gibi bu maçta da beşiktaş'ın başını ağrıtacak gibi duruyor. sakatlıktan çıkan zoran erceg ve marcelus kemp'in katkısı, adam morrison'un daha çok inisiyatif alması bizim adımıza belirleyici parametreler olacaktır. carlos arroyo'nun oyun disiplininden uzaklaşmaması, pops mensah bonsu'nun erken faul problemine girmemesi on yüz milyon baloncuk yutup kikirdememize yeter de artar bile.

fenerbahçe cephesine bakacak olursak, (b: neven spajiha ) ile işler bu sezon çok da iyi gitmiyor. takım ile koç arasında bağlar kopmuş durumda. ancak son (b: unics kazan )galibiyeti onların moral motivasyonunu da üst seviyeye çekti. (b: bojan bogdanovic, emir preldzic ) dikkat edilmesi gereken oyuncular. kendi salonunda oynayacak olması, geniş kadrosu fenerbahçenin avantajı.

anlaşıldı merkez, seviyor sizi herkes.

kenneth mccleary

gidiyorum bu
çağatay çırpıcıoğlu ve ihsan bayülken gibi oyunu çok iyi okuyan iki önemli oyun kurucunun varlığını arkasında hissetmesinin vermiş olduğu özgüvenle uçanı kaçanı çemberin içine bırakan iri kıyım abd'li. en iyi anlaştığı oyuncunun ihsan bayülken olduğu konuşulmaktadır. oyunun sıkıştığı anlarda ihsan arkadaşlarına dönüp "mccleary'nin artık devreye girmesi lazım" diyerek takımı ateşlemiştir.

26 şubat 2012 galatasaray beşiktaş maçı

gidiyorum bu
(b: fenerbahçe)'nin (b: eskişehirspor)'a mağlup olmasının her ne kadar bu maç öncesi (b: galatasaray) üzerindeki baskıyı hafifleteceği düşünülse de (beraberlik opsiyonu) (b: fatih terim)'in güçlü egosunun damgasını vuracağı karşılaşma olacaktır. zira fatih terim yönetimindeki galatasaray bizi ne pahasına olursa olsun yenmek isteyip kendisini takip eden iki takımın da bir an önce gardının düşmesini arzu edecektir.

maça dönecek olursak (b: carlos carvalhal)'in kafasında nasıl bir oyun planı kurguladığını kestirmek güç olmasa gerek. defansif tedbirleri en üst seviyede alarak, galatasaray'ın açığını kollayacaktır. ancaaaak;

- bunu yapabilmeniz için soğuk kanlı ve birbirlerinin alacağı nefesi bile ezberlemiş bir defans kurgusuna sahip olmanız gerekir. oysa beşiktaş'ın savunma hattı (b: tomas sivok)'u bir tarafa koyarsak kaleci de dahil olmak bireysel hata potansiyeli oldukça yüksek oyunculardan oluşmaktadır. dolayısıyla defansif futbol anlayışı ile tanınan carvalhal'in bu konuda çok başarılı olduğu söylenemez. bu işin tabir-i caizse duayenlerinden birisi şu anda (b: orduspor)'un başındadır.

- beşiktaş etkili kontra atak geliştirebilme kapasitesine sahip bir takım değildir. topla çıkışları ağır olup, acemice pas hataları yapılmaktadır.

- takım, hücumda çoğalma anlamında sefilleri oynuyor. kanattan hücum geliştiriyorsunuz rakip takım defansının beş kişiden oluştuğu ceza sahasına hareketlenen tek isim (b: hugo almeida). elini kaldırıp top istiyor. gelen ortaya kafayı vurursa ne alâ, vuramazsa mualla.

- beşiktaş'ın gollük ataklarının olgunlaşmasında kilit isim (b: manuel fernandes). organize atak yapılamadığı zaman, duran toplardan bir şekilde golü bulabilen bir takımız. ancak burada da kilit isim yine aynı. ve aynı fernandes bu maçta cezalı.

- soru: (b: manuel fernandes ) yokken beşiktaşı rakip yarı sahaya kim taşıyacak? (b: carlos carvalhal)'in bu tip durumlarda ne gibi bir alternatif hücum planı vardır?

- carvalhal'in gerek fiziken gerek mental olarak bitik bir (b: simao sabrosa)'da ısrar etmesinin gerisinde futbol anlamında felsefi bir derinlik olduğunu hiç zannetmiyorum. bu yersiz inadı simao'nun arkasında oynayan beki de oldukça zor durumda bırakmaktadır, zira beyzade bekine yardıma gitmemektedir. hatırlayalım (b: braga) maç boyunca neredeyse tüm kanat akınlarını kendi sağ kanadından geliştirmiştir.

- peki öteki kanatta trafik çevirmesi mi olmuştur? neden braga oradan çok etkili gelememiştir? sakın (b: necip uysal)'ın o kanatta (b: ibrahim toraman)'a sık sık yardıma gittiği için olmasın?

- soru: bu maçta toramanın önünde (b: ricardo quaresma) mı oynayacaktır? şayet öyleyse galatasaray hücumlarında geriye koşarak bekine yardıma geleceğini düşünen kaleye mum diksin. (avcunu açar)

- her maçın ilk 15-20 dakikası -içeride/dışarıda- oldukça dalgın ve dağınık oynuyoruz. 20-45 arası taşlar yerine otuyor. ilk yirmi dakikalık dilimde amatörce bir gol yemez isek direncimiz artacaktır.

- simao'dan umudum yok. quaresma ve almeida'nın iştahı (b: mustafa pektemek ) ile desteklenirse birşeyler çıkabilir.

- bir başka umudum galatasaray'ın bu maçı kazanıp puan farkını temelli açmak için şuursuzca saldıracak olma ihtimali.

- (b: fıray aydınus ) gereksiz, sıradan faul düdükleriyle oyunun akışını sekteye uğratmayan bir hakem, dolayısıyla savunma bloğunda makul sertlik muhafaza edilmeli.

- en büyük beşiktaş.

virginius praskevicius

gidiyorum bu
1998 yılında zalgiris kaunas takımından beşiktaş'a transfer olan ve 2000 yılına kadar burada formayı terleten litvanyalı dört numara nam-ı diğer buz adam. zalgiris kaunas forması giydiği dönemde efes pilsen'e rakip olmuş, abdi ipekçi tribünlerinde açılan "sarışınsın güzelsin" pankartı üzerine hislenerek kariyerine türkiye'de devam etme kararı almış, koç ahmet kandemir'in davetiyle beşiktaş'a gelmiştir. klasik litvanyalı power forvetler gibi hem içerden hem dışarıdan oynama yeteneğine sahip olmuştur. 2000-2002 yılları arasında belçika'ya dümeni kırmış ve telindus oostende formasını giymiştir. 2002 yılında ülkerspor formasıyla parkelerde arz-ı endam eden praskevicius, sonraki sezon hapoel tel aviv ile israil semalarında gezdikten sonra "dur lan bir daha ülkerspor'da oynayayım" diyerek 2004-2005 sezonunda yeniden türkiye'ye gelmiştir.

2009 yılında ülkesinin bc siauliai takımında aktif basketbol yaşamını noktalamış, bir kızı bir oğlu varmış, kendi hayatına dalmış, yerini eller almış çoktan.

kevin thompson

gidiyorum bu
1997-1999 yılları arasında beşiktaş forması giymiş north carolina mezunu abd'li muhteşem beş numara. beşiktaş'ta oynadığı iki sezon boyunca ribaund kralı olmuş, bu alanda fenerbahçeli dallas comegys'in hakimiyetine son vermiştir. aynı zamanda andre woolridge efendinin lütfedip kendisi üzerinden oynadığı ikili oyunlarda bizleri mahçup etmemiş, "iyi beslerseniz sayı da atarım beyler" mesajını vermiştir.

andre woolridge

gidiyorum bu
1997-2001 yılları arasında beşiktaş forması giymiş iowa üniversitesi mezunu abd'li oyun kurucu. forma giydiği dönemde özellikle kevin thompson iyi bir ikili oluşturmuşlardır. skorer özelliğine duyduğu aşırı güven, en kritik anlarda bencilleşmesine ve saçma sapan hücum tercihlerine neden olarak beşiktaş'a pek çok önemli maçı da kaybettirmiştir. ha bir de beşiktaş'ta oynadığı dönemde forma reklamı radikal gazetesi idi.

erman kunter

gidiyorum bu
mr. motion offense. osmanoğlu hanedanı'nın damatlarından, türk basketbolu'nun fransa sefiri. 1996-1997 sezonuna çetin yılmaz koçluğunda başlayan beşiktaş'ta ard arda gelen olumsuz sonuçlar üzerine, çetin yılmaz istifa eder. yerine erman kunter getirilir. kendi kurmadığı bir takımın yönetimini üstlenerek zaten ciddi risk alan kunter, gary alexander'ı takımdan yollar; can havliyle jo jo english, albert english, william njoku gibi isimleri transfer ederek kötü gidişatı engellemeye çalışır. ne yazık ki beşiktaş o sezon play out oynamak durumunda kalır. dört takımlı turnuvada itü ve yıldırımspor ilk iki sırayı paylaşarak birinci lige çıkarken, beşiktaş küme düşer. yıldırımspor, maddi problemlerden ötürü birinci ligde mücadele edemeyeceğini açıklayınca, onun yerine beşiktaş yeniden birinci lige çağırılır.

tabii aradan 15 yıl geçti. tekrar beşiktaş'ın başına geçerek uzun müddet takımın koçluğunu yapmasını, sonrasında aydın örs'ün fenerbahçe ülker'deki pozisyonuna benzer bir yapılanmanın başına getirilmesini ister bu fakir.

james bryson

gidiyorum bu
1996-1997 sezonunda çetin yılmaz yönetimindeki beşiktaş'a beş numara pozisyonu için transfer edilen abd'li basketbolcu. bileği düzgün, bire birlerde etkili bu arkadaş potaya yakın yerlerde aldığı pasları genel itibariyle basketle sonuçlandırmasıyla tanınmıştır. çetin yılmaz'ın istifasından sonra koçluğa getirilen (b: erman kunter ), (b: gary alexander ) ile yolların ayrılmasına izin verirken kendisinin takımda kalmasını istedikten sonra, sezona devam etmiş; ancak sene başındaki performansından uzaklaşmıştır. kırılgan oyun tarzı, arzulanan pota altı sertliğinin sağlanmasını engellemiştir.

1997 sezonunun sonuna gelindiğinde ise ne (b: beşiktaş) kalmıştır -zira (b: play out ) oynamak durumundadır ve rakiplerine yenilerek küme düşer- (b: ne de james bryson). şu sıralar ne yapıyor bilinmez, ısınamamıştım zaten adama.

gary alexander

gidiyorum bu
1996-1997 sezonunda çetin yılmaz'ın erkek basketbol takımının koçluğuna getirilmesiyle transfer edilmiş dört numara pozisyonunda oynayan abd-eli fişek. dişlikle salona çıkan, gözlerinden ateş çıkartan bu cengaver, topa bombe vermeden düz ve sert şut stiline sahip olduğundan attığı her baskette çemberin dibinden "zınk" diye ses gelirdi. hırslı ve mücadeleci yapısı bilhassa ribaundlarda göze battı. kendisinin beşiktaş taraftarı gözünde nam saldığı maç ise avrupa'da oynanan aris deplasmanı olup, bir ikili mücadele esnasında yunan oyuncuya kafa-göz dalmış; ihsan bayülken, nihat mala, onur aydın, mehmet ali tınay "estek köstek karargah destek" sloganıyla arkadaşlarına yardıma gitmişlerdir. gary, o maçta diskalifiye olsa da (vurgula: "hayatımda ilk defa beyazlar benim için kavga etti") diyerek duygusal bir ortam yaşatmıştır.

sezon bitmeden çetin yılmaz'ın istifasından sonra kendisi ile de yollar ayrılmış; bunun üzerine polonya'da basketbol yaşamına devam etmiştir. aşağıdaki linke tıkladığınızda "vay canına pascal yokken bu adam varmış" demeniz imkan dahilindedir.

http://www.youtube.com/watch?v=-V0kIOoGR0g

adrian autry

gidiyorum bu
1995-1996 sezonunda beşiktaş forması giymiş abd'li basketbolcu. iki ve üç numara pozisyonlarında takımın skor yükünü, ahmet fetgeri spor salonu'nun kahrını, biz tez canlı taraftarların nazını çekmiştir. o dönem yine beşiktaş forması giyen joe wylie ile uyumlu bir ikili oluşturmuş, sessiz sedasız işlerini yapmışlardır. söz konusu sezon beşiktaş kazanması gereken maçları kazanmış, kaybetmesi muhtemel maçları da kaybetmiştir.

ligin sonuna doğru iyice açılan ve formunun zirvesine çıkan autry, yamulmuyorsam bizden sonra italya liginde nice canlar yakmaya devam etmiştir. şimdilerde syracuse üniversitesi'nde yardımcı koçluk yaptığı kulağımıza çalınıyor. şansı bol olsun diyerekten entry'mizi tamamlıyoruz.

chris lawson

gidiyorum bu
1994-1995 sezonunda beşiktaş'ta forma giyen abd'li basketbolcu. kızıl saçlı beyaz tenli bu beyzademiz o sezon pota altında sınırlı yetenekleri ile birşeyler yapmaya çalışmış, zaman zaman fena sayılmayacak işler başarmıştır. fiziği ve oyun sitiliyle, bir dönem (b: galatasaray) forması giymiş, ama asıl olarak (b: limoges csp ) forması ile istanbulda efes'e kök söktürmüş (b: tim kempton)'ı andırsa da vasatın altı bir oyuncu olarak hafızamızda yer etmiştir. yine de haksızlık etmeyelim aynı sezon (b: kenny young ) isimli siyahi bir abd'li transfer etmiştik ki, bırak basketbol oynatmayı, sultanahmet'te saat sattırmazsın. ismet badem'e bile alay konusu olmuştuk, varın siz hesap edin gerisini.

şimdilerde muhtemelen doğduğu kasabanın okul takımını filan çalıştırıyordur, araştırmak lazım ama lawson buna değer mi şüpheliyim.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol