bir dönem trt'de -yıl vermiyorum ki yaşımız ortaya çıkmasın. siz güz dönemi diye kabul edin- [ybkz]swh[/ybkz] "muhteşem ikili" adıyla yayınlanan "perfect strangers" isimli dizinin karakterleri olan larry apilton ve balki bartalamus'u anımsatan kuzendir.
yanılmıyorsam basketbol federasyonuna belli bir bedel ödenmesi karşılığında altıncı yabancı dahi olsa ligde de oynatabileceğimiz pota altı oyuncusu.
(vurgula: montepaschi siena) tarafından sakatlığı sebebiyle serbest bırakılacağı konuşulan abd'li oyuncu.
vedat özdemiroğlu'nun özellikle merhum sabri dino için yazdığı şiirin iç burktuğu kitaptır.
(i: "atlama dur sabri dino...")
(i: "atlama dur sabri dino...")
her ne kadar yenilmiş olan 84 sayı biraz fazlaca olsa da, hücumda 28 saha içi isabetinin 22'sinin asistlerle bulunması takım organizasyonu açısından şahsımı bir hayli memnun ettiği karşılaşmadır.
2012-2013 sezonunda oynayacağı maçların kombine kart dağıtımlarının (b: 7 ekim 2012 pazar ) gününden itibaren dağıtılmaya başlanacağı açıklanan takımdır.
demirspor'un mevcut yerleşik yapısal problemlerinin aşılması adına bir milât sayılamayacak; ancak kazanılması durumunda hiç değilse moral motivasyon açısından taraftarın tebessümüne yol açabilecek karşılaşmadır.
demirspor için bu maçın havası, önemi, hazırlanışı mutlaka farklı olacaktır ve olmalıdır. hâliyle turuncuların bu aralar göğüs kafeslerini fazlaca şişirerek gezmelerini çok önermiyorum. nesfesinizi bırakın, mazallah fıtık olursunuz. ayrıca korkmayın, bizik. [ybkz]swh[/ybkz]
demirspor için bu maçın havası, önemi, hazırlanışı mutlaka farklı olacaktır ve olmalıdır. hâliyle turuncuların bu aralar göğüs kafeslerini fazlaca şişirerek gezmelerini çok önermiyorum. nesfesinizi bırakın, mazallah fıtık olursunuz. ayrıca korkmayın, bizik. [ybkz]swh[/ybkz]
yeni kapitalizm kültürünün kara kartal çarşı ve siyah beyaz çarşı ikilemeleri üzerinden yanağına iki adet buse kondurduğu caf caflı oluşum. eski/kadîm dünyanın temel özelliklerinden birisi de bir takım sosyal birliklerin oluşumunda aidiyet kavramının yerleşik olmasıdır. gönüllülüğe ve içselleştirmeye dayanan aidiyet olgusu, ilgili sosyal kümelenmeyi oluşturan insanların ayrıca bir kimlik ihtiyacı içerisine girmelerinin de önüne geçmiştir.
1980'li yıllarda çekirdeğini beşiktaş çarşısı esnafının oluşturduğu "çarşı" da kendi tarihselliği ile beslenen -ki buna sadece takım olarak beşiktaş'ın değil aynı zaman da bir semt olarak beşiktaş'ın geçmişini de göz önünde bulundurmak gerekir- gönüllülük esasına dayalı bir sosyal örgütlenme olmuştur.
buna mukabîl modernite ile birlikte insanlar aidiyet kültüründen sıyırılıp aynı zamanda birer "kimlik" kazanmakla kalmamış; elde ettikleri kimlik "tribün abisi", "amigo", "reis", "başkan" gibi sıfatlamalarla popüler olandan politik olana kadar uzanan kültür yelpazesinde kendisine yer bulmuştur. fakat modern dünya yeni kapitalizm marifetiyle bir şey daha yapmış; elde edilen kimliklerin endüstrileşmesinin önünü açmıştır.
Bu minvalde 80'lerin ortalarında kendisini çarşı grubu'na "ait" olarak niteleyen insanların beşiktaş çarşısı'nın neresinde esnaflık yaptığı, hangi işle uğraştığı gibi bilgiler üzerinden sağlaması yapılırdı. bugün ise çarşı grubu bünyesinde bireysel kimliklerinizi göstermeniz için önceleri yol üstünde tezgâhlardan, artık herhangi bir kartal yuvası'na gidip örneğin 20 tl'ye edinebileceğiniz bir polar almanız yeterli.
nasıl ki 70'li yıllarda marksist olduğunuzu söylediğinizde yaptığınız okumalardan ve ortaya koyduğunuz çözümlemelerden kapı açılırken; şimdilerde beyoğlu'ndan 10 liraya satın alacağınız bir che guevara tişörtü giymenizin yeterli olacağı gibi.
ha yarın öbür gün kapalı tribünde "sol" hassasiyetler üzerinden gündeme dair hoş pankartlar açılır mı? neden açılmasın?
yoksa aranızda ülker çikolatalı gofret sevmeyen yok mu?
1980'li yıllarda çekirdeğini beşiktaş çarşısı esnafının oluşturduğu "çarşı" da kendi tarihselliği ile beslenen -ki buna sadece takım olarak beşiktaş'ın değil aynı zaman da bir semt olarak beşiktaş'ın geçmişini de göz önünde bulundurmak gerekir- gönüllülük esasına dayalı bir sosyal örgütlenme olmuştur.
buna mukabîl modernite ile birlikte insanlar aidiyet kültüründen sıyırılıp aynı zamanda birer "kimlik" kazanmakla kalmamış; elde ettikleri kimlik "tribün abisi", "amigo", "reis", "başkan" gibi sıfatlamalarla popüler olandan politik olana kadar uzanan kültür yelpazesinde kendisine yer bulmuştur. fakat modern dünya yeni kapitalizm marifetiyle bir şey daha yapmış; elde edilen kimliklerin endüstrileşmesinin önünü açmıştır.
Bu minvalde 80'lerin ortalarında kendisini çarşı grubu'na "ait" olarak niteleyen insanların beşiktaş çarşısı'nın neresinde esnaflık yaptığı, hangi işle uğraştığı gibi bilgiler üzerinden sağlaması yapılırdı. bugün ise çarşı grubu bünyesinde bireysel kimliklerinizi göstermeniz için önceleri yol üstünde tezgâhlardan, artık herhangi bir kartal yuvası'na gidip örneğin 20 tl'ye edinebileceğiniz bir polar almanız yeterli.
nasıl ki 70'li yıllarda marksist olduğunuzu söylediğinizde yaptığınız okumalardan ve ortaya koyduğunuz çözümlemelerden kapı açılırken; şimdilerde beyoğlu'ndan 10 liraya satın alacağınız bir che guevara tişörtü giymenizin yeterli olacağı gibi.
ha yarın öbür gün kapalı tribünde "sol" hassasiyetler üzerinden gündeme dair hoş pankartlar açılır mı? neden açılmasın?
yoksa aranızda ülker çikolatalı gofret sevmeyen yok mu?
çorum belediyespor karşısında 2-1 mağlup olarak türkiye kupası'ndan elenmişlerdir.
çok değil birkaç gün önce demirspor ile ilgili sözlüğe bir şeyler yazmak istediğimde kendisine atıfta bulunarak "şu sıralar destursuz bağına giremediğimiz takımdır" diye tanım cümlesi yazdığım bu toprakların tam karşılığı. uzunca bir yazıdan sonra yanlışlıkla pencereyi kapadığım için yazı uçup gitti. sadece yazı mı? bir neşet ertaş geldi geçti bu kâinattan.
biraz yorgunluk, bir miktar meşguliyet ardından eve gelip kendimi koltuğa bıraktığımda birden kulağım açık bıraktığım televizyonda kendi sesinden yayınlanan "yalan dünya" türküsüne odaklandı. yüzümü televizyona dönmek istemedim. bir-iki hafta evvel kanser tedavisi nedeniyle yoğun bakımda olduğunu bildiğimden durumu tahmin etmek güç olmadı. yavaş yavaş ekrana doğruldum yarı uykulu surat ifademle. sonrası malûm.
"gönül" sözcüğünü telaffuz edişi ile "goğnümüzü" delen adam. bu coğrafyanın insanlarını senin kadar birbirine yapıştıran bir tutkal bilmiyorum. bundan sonra da bilemeyeceğim.
"ben sizin hayranınızım" diye yanına gelen bir dinleyicine "gariplerin hayranı olmaz dostu olur" deyişin kadar büyümedik hiçbirimiz. artık tamamen kırlaştı "şirin kırşehir"in, tüm anadolu'nun saçı sakalı.
cenazen üzerinden manevi rant devşirmeye yeltenenler midemizi naaşından önce kaldırdı. hakkını helâl et.
"bin dokuz yüz otuz sekiz cihana kırşehir'in kırtılar köyünde geldin" dediler
"babana muharrem, anana döne dediysen atayı bildin" dediler
dizinde sızıydı anamın derdi tokacı saz yaptı elime verdi
yeni bitirmiştim üç ile dördü "baban gibi sazcı oldun" dediler
o zaman babamdan öğrendim sazı, engin gönül ile hakk'a niyazı
o yaşımda yaktı bir ahu gözlü, "mecnun gibi çölde kaldın" dediler
zalim kader devranını dönderdi, tuttu bizi çiçeklidağı'nın ibikli köyüne gönderdi
parmağıma ziller taktı dönderdi, oynadım meydanda "köçek" dediler
anam döne ibikli köyünde ölünce, beş tane öksüz yetim kalınca
beşimiz de hep perişan olunca babamgile "buradan göçek" dediler
yürüdü göçümüz çiçekdağı'nın kesek köyüne doğru, bu hâli görenin yanıyor bağrı
üç aylık çocuğun çekilmez kahrı, "bunlara bir ana bulun" dediler
elimizinen yozgat'ın kırksoku köyüne vardık, "bize ana yok mu?" diye sorduk
adı arzu derler bir ana bulduk, "işte bu anadır buldun" dediler
en küçük kardeşi kaybeyledik, onun için gizlice ağladık
üstelik babamı asker eyledik, "yine öksüz yetim kaldın" dediler
yarin aşkı ile döndüm şaşkına, her zaman içerim yarin aşkına
canan acımaz mı garip dostuna, "bunu da içeriye at" dediler
biraz yorgunluk, bir miktar meşguliyet ardından eve gelip kendimi koltuğa bıraktığımda birden kulağım açık bıraktığım televizyonda kendi sesinden yayınlanan "yalan dünya" türküsüne odaklandı. yüzümü televizyona dönmek istemedim. bir-iki hafta evvel kanser tedavisi nedeniyle yoğun bakımda olduğunu bildiğimden durumu tahmin etmek güç olmadı. yavaş yavaş ekrana doğruldum yarı uykulu surat ifademle. sonrası malûm.
"gönül" sözcüğünü telaffuz edişi ile "goğnümüzü" delen adam. bu coğrafyanın insanlarını senin kadar birbirine yapıştıran bir tutkal bilmiyorum. bundan sonra da bilemeyeceğim.
"ben sizin hayranınızım" diye yanına gelen bir dinleyicine "gariplerin hayranı olmaz dostu olur" deyişin kadar büyümedik hiçbirimiz. artık tamamen kırlaştı "şirin kırşehir"in, tüm anadolu'nun saçı sakalı.
cenazen üzerinden manevi rant devşirmeye yeltenenler midemizi naaşından önce kaldırdı. hakkını helâl et.
"bin dokuz yüz otuz sekiz cihana kırşehir'in kırtılar köyünde geldin" dediler
"babana muharrem, anana döne dediysen atayı bildin" dediler
dizinde sızıydı anamın derdi tokacı saz yaptı elime verdi
yeni bitirmiştim üç ile dördü "baban gibi sazcı oldun" dediler
o zaman babamdan öğrendim sazı, engin gönül ile hakk'a niyazı
o yaşımda yaktı bir ahu gözlü, "mecnun gibi çölde kaldın" dediler
zalim kader devranını dönderdi, tuttu bizi çiçeklidağı'nın ibikli köyüne gönderdi
parmağıma ziller taktı dönderdi, oynadım meydanda "köçek" dediler
anam döne ibikli köyünde ölünce, beş tane öksüz yetim kalınca
beşimiz de hep perişan olunca babamgile "buradan göçek" dediler
yürüdü göçümüz çiçekdağı'nın kesek köyüne doğru, bu hâli görenin yanıyor bağrı
üç aylık çocuğun çekilmez kahrı, "bunlara bir ana bulun" dediler
elimizinen yozgat'ın kırksoku köyüne vardık, "bize ana yok mu?" diye sorduk
adı arzu derler bir ana bulduk, "işte bu anadır buldun" dediler
en küçük kardeşi kaybeyledik, onun için gizlice ağladık
üstelik babamı asker eyledik, "yine öksüz yetim kaldın" dediler
yarin aşkı ile döndüm şaşkına, her zaman içerim yarin aşkına
canan acımaz mı garip dostuna, "bunu da içeriye at" dediler
30 eylül 2012 beşiktaş anadolu efes cumhurbaşkanlığı kupası maçı'nın yayın haklarını satın alıp; ilk iki çeyreğini 02.30, son iki çeyreğini 06.30'da banttan yayınlamasından korktuğum kanaldır.
başlama saatinin kapalı zarf usûlü evlere gönderileceği tahmin edilen karşılaşmadır. olmadı, hislerimize güvenerek de gidebiliriz.
24 eylül 2012 fenerbahçe trabzonspor maçı'nda kaçırdığı goller dolayısıyla fenerbahçe alt yapısından yetişmiş olmasına sık sık atıfta bulunulan futbolcu.
24 eylül 2012 fenerbahçe trabzonspor maçı sonrası mikrofonlara "aykut kocaman'ın bu rahatlığını tebrik ediyorum yaneeee" diyen kadın taraftarları da kapsamaktadır. eyvah bir tanesi de "aykut bizim kökenimiz" dedi. sembol oyuncumuz filan demek istedi zaar.
an itibariyle malûm kanaldan özeti verilen karşılaşmadır.
buralardan kanatlanalı dört yıl olan koca kartal. dört yıldır futbolcu ad ve soyadlarını telaffuz ederken daha titizim. şapkaların unutulmazdı ağabey. saygıyla...
basketbol ispanya süper kupası finalinde (b: barcelona regal)'i 95-84 mağlup eden takım. maçın mvp'si 22 sayı ile oynayan (b: rudy fernandez ) olmuştur.
yalnızca ntvspor'un saat 00.30'da banttan yayınlayacağı beko cup 2012 final karşılaşması. maymuna çevirdiniz milleti, bir öyle bir böyle.
beko cup 2012 basketbol turnuvası'nın final maçı olup; saat 17.00'de ntvspor ve sports tv'den canlı olarak yayınlanacaktır. yine de ntvspor için kesin konuşmayalım. aynı saatte cabo verde - mozambik afrika uluslar kupası buz hokeyi final maçı benzeri bir karşılaşma olabilir. en garantisi sports tv gibi gözüküyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?