leyla ile mecnun'u düzenli, behzat ç.'yi kopuk kopuk takip eden birisi olarak beni televizyon başına geçiren bir başka dizi. iyi gibi duruyor. absurd komediden hoşlananlar kendisine vakit ayırmalıdır.
katılacak takımlar ve bulundukları torbalar aşağıdaki gibidir:
1. torba : barcelona regal, olympiakos, maccabi electra, panathinaikos
2. torba: montepaschi siena, real madrid, caja laboral, cska moskova
3.torba: khimki moskova region, partizan, alba berlin, anadolu efes
4. torba: unicaja malaga, lietuvos rytas, zalgiris kaunas, fenerbahçe ülker
5. torba: asseco prokom, ea7 emporio armani, brose baskets, olimpija
6. torba: beşiktaş, cedevita zagreb, elan chalon, ön elemeden gelecek takım.
1. torba : barcelona regal, olympiakos, maccabi electra, panathinaikos
2. torba: montepaschi siena, real madrid, caja laboral, cska moskova
3.torba: khimki moskova region, partizan, alba berlin, anadolu efes
4. torba: unicaja malaga, lietuvos rytas, zalgiris kaunas, fenerbahçe ülker
5. torba: asseco prokom, ea7 emporio armani, brose baskets, olimpija
6. torba: beşiktaş, cedevita zagreb, elan chalon, ön elemeden gelecek takım.
beşiktaş ralf rangnick ile anlaşsaydı yardımcısı olarak teknik kadroda görmeyi hayal ettiğim adamdı. hâlâ da adamdır.
fabian ernst'in gönderilmesinin karar verildiği takıma transfer edilmesinin bahsi dahi geçmesi beşiktaş'a el kaldırmaktır. önce o elini indir.
edit: can tigana'nın kendisini türk futboluna kazandırmasıyla mutlu olan bir kişi olarak bunu söylüyorum.
edit: can tigana'nın kendisini türk futboluna kazandırmasıyla mutlu olan bir kişi olarak bunu söylüyorum.
esteban batista, oliver lafayette ve tarence kinsey ile yollarını ayırma kararı alan takım.
eurosport'a göre steve nash ile üç yıl için 25 milyon dolarlık bir kontrat karşılığında anlaşma sağlayan takım.
yaz traşı olmuştur. [ybkz]swh[/ybkz]
http://tinyurl.com/cqg34u3
http://tinyurl.com/cqg34u3
sandım ki "kuzey yıldızı", şavkı beni yaktı geçti.
bugün nihai karara bağlanacaktır.
"plân değil pilav isteriz" zihniyetinin neo-liberal süreçte "kentsel dönüşüm projesi" kurdelasıyla süslenerek işlediği soğukkanlı cinayet.
burada "plân" ve "proje" sözcükleri üzerinde biraz durmak gerekir. çünkü iki sözcüğün de temsil etmiş olduğu zihniyet birbirinden farklılık arzeder. plânlı kalkınmanın öncelikleri toplumun refahı, sağlıklı fiziki mekânların yaratılması ve gelecek kuşakların da bunlardan faydalanma hakkına engel olmama üzerine kuruludur. ortaya çıkan kentsel rant, o kenti oluşturan bütün paydaşlar arasında bölüşülür.[ybkz]swh[/ybkz]
ancak siz "plân" sözcüğünün yerine post-modern kapitalist kültürün gözde kavramlarından olan "proje"yi koyacak olursanız varacağınız iskelede sizi yakışıklı bir başka olgu karşılar: piyasa.(ne elinde çiçekler vardır. ne de kapınızda sırılsıklamdır. yine de şaşırmayın.) bu noktadan itibaren bu işlere girerken dikkate almanız gerekecek hususlar piyasanın tercihleri, piyasanın koşulları, piyasanın öngörüleri ve nihayetinde piyasanın çıkarları gibi tanımlamalarda kendisini gösterecektir. "kamu yararı" yerini "kâr" olgusu işgâl eder. artık doğal ve kültürel çevre ile ilgili hassasiyetler yartırımcının elde edeceği rantın miktarıyla doğru orantılı olarak artar ya da azalır. örneğin yatırımcı açısından iki derenin arasına toplu konut inşa etmek daha kârlıysa, yer seçiminde herhangi bir sorun olduğunu zannetmeyebilirsiniz.
milli görüş geleneğinden kopup gelen bir fraksiyonun yeni kapitalizmin temel parametreleriyle politik iktidar pahasına barışmakta sakınca görmeyeceğini bir noktaya kadar anlayabiliyorduk. ama herhalde hiçbirimiz de kapital piyasalarla bu kadar içli dışlı olacağını düşünmedik. ancak türk sağına özgü bir takım geleneksel kodlardan da tam anlamıyla sıyrılmış değiller. yaşanan ölümleri "mukadderat" kavramı üzerinden estetize etmek gibi.
toki için ayrı bir parantez açmak gerekecek galiba. "plân-programdan uzak" demeyeceğim çünkü öyle bir kaygıları bulunmamakta. ülkenin akıllarına esen her yerinde binalar yükselterek konut sorununa anlık çözüm bulmakla eleştirilirdi. son olaydan sonra gözüküyor ki bunda bile belli bir aşama kaydettiği söylenemez. çünkü her "projelerinde" denetim-kontrol ayağı eksik. (buraya dikkat. sel basan zemin katlar "proje"de sığınak olarak tanımlanmışken kapıcı dairesi olarak tahsis edilmiştir.) kafalarındaki tek şey, mümkün olan en kısa sürede inşaatları btirimek. açılışlarda yapılan konuşmalarda hükümet üyelerinin müteahhit firmaların sahipleriyle "proje" nin tamamlanacağı süre ile ilgili olarak şakalaştıklarına şahit olursunuz. öngörülenden daha kısa sürede bitirme sözü alınırsa o meydanda kuvvetli bir alkış kopar. yapı denetimi, jeolojik ve geoteknik verilerin incelenmesi "çabuk iş bitirme" yi sekteye uğratacaktır. iş çabuk biter ve siz vatandaşlarınıza o evlerin(?) anahtarlarını kendi ellerinizle teslim edersiniz. ve artık gidene tabut, kalana zabıt tutmayı kanıksar hâle gelirsiniz.
amaaan benim ki de lâf. afet işte. karadeniz'de sık sık oluyor.
burada "plân" ve "proje" sözcükleri üzerinde biraz durmak gerekir. çünkü iki sözcüğün de temsil etmiş olduğu zihniyet birbirinden farklılık arzeder. plânlı kalkınmanın öncelikleri toplumun refahı, sağlıklı fiziki mekânların yaratılması ve gelecek kuşakların da bunlardan faydalanma hakkına engel olmama üzerine kuruludur. ortaya çıkan kentsel rant, o kenti oluşturan bütün paydaşlar arasında bölüşülür.[ybkz]swh[/ybkz]
ancak siz "plân" sözcüğünün yerine post-modern kapitalist kültürün gözde kavramlarından olan "proje"yi koyacak olursanız varacağınız iskelede sizi yakışıklı bir başka olgu karşılar: piyasa.(ne elinde çiçekler vardır. ne de kapınızda sırılsıklamdır. yine de şaşırmayın.) bu noktadan itibaren bu işlere girerken dikkate almanız gerekecek hususlar piyasanın tercihleri, piyasanın koşulları, piyasanın öngörüleri ve nihayetinde piyasanın çıkarları gibi tanımlamalarda kendisini gösterecektir. "kamu yararı" yerini "kâr" olgusu işgâl eder. artık doğal ve kültürel çevre ile ilgili hassasiyetler yartırımcının elde edeceği rantın miktarıyla doğru orantılı olarak artar ya da azalır. örneğin yatırımcı açısından iki derenin arasına toplu konut inşa etmek daha kârlıysa, yer seçiminde herhangi bir sorun olduğunu zannetmeyebilirsiniz.
milli görüş geleneğinden kopup gelen bir fraksiyonun yeni kapitalizmin temel parametreleriyle politik iktidar pahasına barışmakta sakınca görmeyeceğini bir noktaya kadar anlayabiliyorduk. ama herhalde hiçbirimiz de kapital piyasalarla bu kadar içli dışlı olacağını düşünmedik. ancak türk sağına özgü bir takım geleneksel kodlardan da tam anlamıyla sıyrılmış değiller. yaşanan ölümleri "mukadderat" kavramı üzerinden estetize etmek gibi.
toki için ayrı bir parantez açmak gerekecek galiba. "plân-programdan uzak" demeyeceğim çünkü öyle bir kaygıları bulunmamakta. ülkenin akıllarına esen her yerinde binalar yükselterek konut sorununa anlık çözüm bulmakla eleştirilirdi. son olaydan sonra gözüküyor ki bunda bile belli bir aşama kaydettiği söylenemez. çünkü her "projelerinde" denetim-kontrol ayağı eksik. (buraya dikkat. sel basan zemin katlar "proje"de sığınak olarak tanımlanmışken kapıcı dairesi olarak tahsis edilmiştir.) kafalarındaki tek şey, mümkün olan en kısa sürede inşaatları btirimek. açılışlarda yapılan konuşmalarda hükümet üyelerinin müteahhit firmaların sahipleriyle "proje" nin tamamlanacağı süre ile ilgili olarak şakalaştıklarına şahit olursunuz. öngörülenden daha kısa sürede bitirme sözü alınırsa o meydanda kuvvetli bir alkış kopar. yapı denetimi, jeolojik ve geoteknik verilerin incelenmesi "çabuk iş bitirme" yi sekteye uğratacaktır. iş çabuk biter ve siz vatandaşlarınıza o evlerin(?) anahtarlarını kendi ellerinizle teslim edersiniz. ve artık gidene tabut, kalana zabıt tutmayı kanıksar hâle gelirsiniz.
amaaan benim ki de lâf. afet işte. karadeniz'de sık sık oluyor.
twitter ortamında paylaşılmaya başlanan şöyle bir çalışmaya da sahne olmuştur.
http://tinyurl.com/cmtoma7
http://tinyurl.com/cmtoma7
kasımpaşa ile transfer görüşmelerinde bulunmak için türkiye'ye geldiği söylenen isveçli kaleci.
manchester city ile anlaştığı yönünde haberler gelen hollandalı hücum oyuncusu.
istanbul'a gelmiş olup, yarın beşiktaş'ın avusturya kampına katılacaktır.
geride bıraktığımız sezonu maccabi'de geçiren "baby shaq" lakaplı sofoklis schortsanitis ile üç yıllık anlaşmaya varan kulüp.
zeljko obradovic sonrası panathinaikos'un yeni koçu olmuştur.
yarın akşam saat 22.00'de bjk tv'de "söz başkanda" isimli programa katılacaktır.
ronny johnsen ve stefan kuntz da bu gruba dahil edilebilir. hatta kuntz'un durumu daha çarpıcıdır. 34 yaşında arminia bielefeld'de transfer olarak beşiktaş'a para kazandırmıştır.
kendi tanımını kendi dışında arama hastalığına kapılan lacivertim mavim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?