confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 35580
  2. takipçi 3
  3. puan 691332

murat didin

gidiyorum bu
2005-2007 yılları arasında beşiktaş'ı çalıştıran 19.03.1955 doğumlu, haliyle doğuştan beşiktaşlı basketbol adamı. profesyonel koçluk kariyerine gaziantep'in beslenspor takımında başlar. hüsnü çakırgil, (vurgula: tunç girgin), murat evliyaoğlu gibi ilerleyen dönemlerde türk basketboluna damgasını vuracak isimlerle beslenspor'u ligin en sempatik takımı, gaziantep'i de gerçek anlamda bir basketbol şehri haline getirir. beslenspor'un kapanmasıyla birlikte 1991-1992 sezonunda soluğu ankara'da alarak (vurgula: ted kolejliler ) takımının başına geçer. burada da (vurgula: aytek gürkan), tolga tekinalp, haluk yıldırım, (vurgula: serdar apaydın) ve (vurgula: gökhan üçoklar)'dan meydana gelen parlak bir ekip oluşturur. sonraki sezonlarda bu ekibe beslenspor'dan talebesi olan murat evliyaoğlu'nun katılmasıyla tam bir kolej takımı havası yakalanır ve bu satırların yazarına böylesine mikemmel bir espiri yapma olanağı tanır. yamulmuyorsam (vurgula: tiffany tomato ) sponsorluğundaki kolejlilerle avrupa kupalarında da boy gösterir.

1993-1994 sezonunda fenerbahçe'yi çalıştırmaya başlayan didin; ibrahim kutluay, (vurgula: kevin rankin), (vurgula: mitch smith) gibi önemli oyuncularla ligde şampiyon olamasa da cumhurbaşkanlığı kupasını kaldırır. kısa bir galatasaray macerasından sonra çetin yılmaz'ın istifası üzerine 1999 yılında ülkerspor'un koçu olur. tutku açık, harun erdenay, serkan erdoğan, haluk yıldırım, kerem gönlüm gibi yerli yıldızların üst düzey performansları ile 2000-2001 sezonunda ülkerspor başında şampiyonluk yaşar.

ülkerspor yıllarından sonra "alamanya alamanya benim gibi antrenör bulaman ya" ezgisini mırıldanarak opel skyliners ile anlaşır. burada da isminden söz ettirir. orada o kadar sevilir ki dönemin şansölyesi'nin bir maçta soyunma odasına inerek "kara murat hanginiz?" diye sorması üzerine tüm oyuncuları teker teker öne çıkarak "kara murat benim!" "hayır, kara murat benim!" şeklinde öne atıldıkları söylenir.

2005 yılına gelindiğinde ihsan bayülken'in ayrılmasıyla artık tuttuğu takım beşiktaş'ın koçudur. cola turca sponsorluğunda oluşturulan takımda kimler yoktur ki: kerem tunçeri, mithat demirel, barış özcan, (vurgula: tolga tekinalp), erdem türetken, nedim yücel. bir de bu takıma almanya yıllarından çok iyi tanıdığı tyrone ellis, ali karadeniz[ybkz]swh[/ybkz] gibi isimler eklenir. ispanya liginden rodney elliot transfer edilir. beş numara pozisyonu için önce chuck kornegay ile anlaşılır. sezonun ilerleyen bölümlerinde kornegay'in başka bir takıma transfer olması ile o bölgeye jamaika yöresinden kimani ffriend monte edilir. o sezon beşiktaş play-offlarda yarı finalde efes pilsen'e elenir.

sonraki sene sponsordan gelen maddi gücün büyük kısmının futbola aktarılacağı kesinleşince, sezon başında basketbol şubesi murat didin'e aralarında para toplayarak victor hugo'nun sefiller romanını hediye eder. böylece önümüzdeki sezonun stratejisi belirlenmiştir. geçen seneki kadrodan barış özcan dışındaki yerli-yabancı hemen tüm oyuncular beşiktaş'tan ayrılır. aubrey reese, brooks sales, djuro ostojic, ivan mcfarlin gibi vasat yabancılar akatlar'a teşrif eder. gelen tek ortalama üstü adam jamel thomas da ne yazık ki artık kariyerinin sonbaharındadır. yerli kadro ise levent bilgin, barış güney, erkan veyseloğlu, arda vekiloğlu ve cevher özer ile takviye edilmeye çalışılır. başarısız sonuçlar birbirini takip eder. normal sezonu beşinci bitiren takımdan murat didin ayrılır. ve beşiktaş play off çeyrek finalinde galatasaray'a elenmekten kutulamaz.

almanya yolu yeniden gözükmüştür. frankfurt skyliners ile anlaşır ve 2010 yılına kadar burada görev yapar. şimdilerde avrupa veya dünya basketbol şampiyonaları olduğu zaman ntvspor'da yorumcu olarak boy göstermektedir. söze başlarken (vurgula: "baktığın anda") ve (vurgula: "baktığınız zaman") kalıplarını ondan daha güzel kullanan yoktur.

gelen giden eksik olmadı arkadaş, anca bitirdim yazıyı.

sixten veit

gidiyorum bu
ekonomik kriz nedeniyle küçülme kararı alan beşiktaş'ın - yaa çocuklar inanmazsınız o zamanlar böyle kararlar alıyorlardı- 2001 yılında hertha berlin'den transfer ettiği alman orta saha oyuncusu şeklinde tanımlamak istiyor uçarı gönlüm ancak adam geldiğinde gördük ki alman desen böyle alman olmaz, futbolcu desen sahaya çıktığında gördük ki böyle futbolcu da olmaz. neyse şartları zorlayarak bir şeyler yazmaya çalışalım. efenim bu arkadaşın beşiktaş'a gelişi sancılı olmuştur. 2001 haziranının ilk haftası istanbul'a gelir. yöneticilerle masaya oturur paranın yanı sıra iki tane iyi süt veren inek ister. transfer komitesi'nin "ooo sıkı pazarlık edeceğiz anlaşılan, ne yapacaksın bakalım iki ineği?" sorusu üzerine "rasim dede'nin ineği sütten kesildi ona yeni süt anneler lazım" şeklinde yanıtlamış, ancak anlaşma sağlanamamıştır.

bunun üzerine kalbi kırık, gönlü yaralı sixten veit ülkesine döner ve energie cottbus ile anlaşır. o ara ineklerin parasını çıkarmak için taraftar dernekleri eşya piyangosu düzenler ve hasılat toplanır toplanmaz sixten veit istanbul'a davet edilir. ve 15 haziran 2001 tarihinde kendisi ile sözleşme imzalanır. imza esnasında bir tarafında yıldırım demirören diğer tarafında ise ibrahim altınsay oturmaktadır. neyse paşa altı numaralı formasıyla sahaya çıkar. çok önemli şeyler öğreniriz kendisini izlerken. topu sürerken geçen süre içerisinde yeterli birikim yapıp daire alabileceğimizi farkettik mesela. kendisinin içinde olduğu poziyonların tekrarını ağır çekimde izlerken görüntünün donduğunu zannettik meğer alakası yokmuş. misal, bir tarafa pas atmaya niyetlenirse pas yerine ulaşana kadar papa'nın din değiştirebileceği üzerinde türk televizyonlarında şiddetli tartışmalar yaşanmıştır.

dolayısıyla beşiktaş ile yalnızca dört maçta forma giyebilen veit, beşiktaş tarftarının zihninde en az yer işgal eden hatta hiç hatırlanmayan tek yabancı futbolcu olmuştur denilebilir. beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra ülkesi almanya'da iki sezon daha union berlin ve hallescher fc formalarını giyer - terletmiş midir emin değilim ama giydiğine şüphe yoktur-. ve futbolu bırakır. futbol onu bırakalı yıllar olmuştur. şu sıralarda ne yaptığı bu satırların yazarını hiç mi hiç entrese etmemektedir.

yalnız esas oğlanımızla ilgili enteresan bir not düşmeli gençlik yıllarında (zira beşiktaş'a transfer olduğunda 32 yaşındaydı) yedi sezon (1982-1989) (vurgula: fc karl marx stadt) isimli bir takımda forma giymiştir. doğu alman kökenli bir arkadaş olduğunu anımsatırsak taşlar daha yerine oturur.

jamal sellami

gidiyorum bu
1998-2000 yılları arasında beşiktaş formasını terleten fas asıllı defans oyuncusu. 1998 yılının yaz mevsimi son şampiyonluğunu 1994 yılında kazanmış beşiktaş açısından son derece hararetli geçer. kazan meydanında toplanan göstericiler arasında kavruk ve esmer bir delikanlı dikkatleri çekmektedir. sonradan anlaşılır ki akaretler binası; john benjamin toshack'ın daha o dönemlerde ortadoğu'nun bölünmüş siyasi yapısını ustalıkla analiz etmesi sonucu başlatmış olduğu arap baharı sürecinin (vurgula: raja casablanca ) ayağı sorumlusu jamal sellami ile karşı karşıyadır.

herkes panik ve şok halindedir. (vurgula: noureddine naybet), (vurgula: mustapha hadji ) gibi isimlerin hayalini kurarken birdenbire bu, mesleğe yeni atılmış hintli sinema oyuncularını andıran çocuğu (vurgula: reebok) markalı siyah beyaz formayla gören beşiktaş taraftarı telaşa kapılır. o sırada inönü stadı'nın çimlerine çıkan toshack tribünlere dönüp, elini göğsüne götürerek "karışmayın, bende." demesi üzerine olası bir gerginliğin kısa süreli de olsa önüne geçilmiştir. sezon başladığında beş metre sağına ve beş metre soluna vermiş olduğu ayak içi paslarıyla izleyicinin sabır katsayısı üzerinde asit bazlı deneyler yapan sellami, toshack'ın kasketini giyip "ben real madrid'e gidiyorum" resti üzerine "son bir sigara içelim öyle git gideceksen, ne olur yavaş iç, yavaş iç dönmeyeceksen" şeklinde mırıldanmayı denemişse de dili dönmediği için hiçbir faydası olmamıştır.

karl heinz feldkamp takım başına geldiğinde kendisiyle yaptığı bire bir toplantıda "bak güzel kardeşim burada benim kurallarım işler, sabah 7'de tesislere geleceksin. ortalığı tertemiz isterim. balkonu iki su yapacaksın, öyle bir yufka açacaksın ki arkasından baktığımda yedi memleketi göreceğim." şeklindeki ultimatomu üzerine 2000 yılında takımdan ayrılıp ülkesine dönmüştür. feldkamp'ın yardımcısı hans peter briegel'in mektup yazıp "oğlum gel lan şaka yapmıştır, feldkamp öyle bir adam değil" demesi de fayda etmemiştir. 2004 yılında futbolu bırakan jamal sellami şimdilerde, meşhur (vurgula: casablanca) filminin dizi versiyonu için kamera karşısına geçmeye hazırlanmaktadır.

not: yahu unutmuşuz bak hiç anımsatmıyorsunuz kartal sözlük. 2000 yılında beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra (vurgula: kumrucu şevki)'nin methini çok duyduğundan izmir'in yolunu tutarak, rıza çalımbay yönetimindeki göztepe ile de bir hukuku olmuştur.

dimitri khlestov

gidiyorum bu
çiçeği burnunda (bu da ne beylik bir klişedir a dostlar ) serdar bilgili başkanlığındaki beşiktaş yönetiminin transfer gündemi dolayısıyla toplandığı bir akşam üstü yöneticilerden birisinin "yahu arkadaşlar bugüne kadar şu takıma perulusundan arjantinlisine yogoslavından güney afrikalısına kadar bir sürü futbolcu geldi geçti, danışmanıma bir döküm hazırlattım, baktım hiç rus pazarına yönelmemişiz" şeklindeki sürpriz çıkışı karşısında 2000 yılında (vurgula: spartak moskova ) takımından transfer edilen rus sağ bek.

kırmızıya çalan suratı ve baygın gözlerinden mütevellit votka ile arasının tahmin edilenden daha iyi olduğunu düşündüğüm bu yılgın kalaşnikof, forma giymeye başladığı dönemde türkiye iklimine alışamayan yabancı futbolcu sendromu'na yakalanmış; taraflı tarafsız herkese "aga bu adamın rus milli takımının sağ beki olduğuna emin misiniz?" sorusunu sordurtmuştur. "evet" şeklinde alınan cevap üzerine "hey gidi sovyetler... (vurgula: glasnost), (vurgula: perestroyka ) derken üçüncü aşama da meğer bu dimitri khlestovmuş" tarzı hayıflanmalar kulaklarımızda uğuldamıştır. ertesi sezon daum'un takımın başına geçtiğinde ilk iş olarak kendisini çağırıp "bak oğlum, II. dünya savaşı'nda ne olduysa oldu, adolf hitler de joseph stalin de artık hayatta değiller. biz bundan sonrasına bakalım. beni bir baba, bir ağabey olarak kabul et." şeklinde yapmış olduğu duygu yüklü konuşması üzerine performansı biraz canlanır gibi olsa da, gerçek anlamını rahmetli vedat okyar'ın bu tip oyuncular için genel olarak kullandığı benzetme olan "keçiboyunuzu gibi. ısırdım ısırdım tat alamadım." cümlesinde bulduğu söylenebilir.

takvimler 2003 yılını gösterdiğinde yorgun dimitri sılaya döner ve orada coşkulu sevgi gösterileriyle karşılanır. 2008 yılına kadar ülkesinde top koşturmaya devam eden khlestov, bu tarihte aktif futbol yaşamını noktalar. şimdilerde votkalı çikolata tüketimini teşvik etmek için sosyal sorumluluk kampanyalarında boy gösterdiği dedikoduları dolaşmaktadır.

edit: hâlâ oynamaktaymış bak. sy3706'ya teşekkürler.

francesco manassero

gidiyorum bu
1993-1994 sezonunda beşiktaş formasını giyer gibi yapmış peru'lu orta saha oyuncusu. o dönem ortaokul/lise çağlarındaki beşiktaşlı taraftarların "peru milli takımının kaptanıymış oğlummmmmm" şeklinde dudaklarını büzüp eşe dosta hava atmasına neden olmuşsa da, ilerleyen haftalar bu havanın bisiklet tekerini bile şişiremeyeceğini kanıtlamıştır. zira yirmili yaşların ortasında olduğunu sandığımız bu namussuz namuslu, aslında beşiktaş'a geldiğinde futbolu çoktan bırakmış otuz üstü bir abimiz çıkmıştır. biz ne zaman frikikten topu doksana takacak diye ağzı açık ayran budalası gibi beklerken, adamın ağır çekimde top oynadığını farketsek de yiğitliğe leke sürdürmemek için "daha zamana ihtiyacı var abi yeaaa" şeklinde beylik salvolar telaşındaydık.

neler yapılmadı ki bu paşayı hoş tutmak için; korner kullandırıldı kısa düştü, penaltı kullandırıldı yüzüne gözüne bulaştırdı. sağına dönene kadar emin olun baba hakkı rahatlıkla futbola dönerdi, üstüne buna da iki tokat çakardı. sonra kadro dışı bırakıldı. menejeri olan ağabeyi tarafından dolandırıldığımız ortaya çıktı, gordon milne'nin zaten sallanmakta olan prestiji temelden sarsıldı. robert mcdonald ile birlikte beşiktaşın fiyasko yabancı transferleri sınıflandırmasında zirveyi paylaşmıştır. yine haksızlık etmeyelim, mcdonald'ın hiç değilse psv eindhoven kariyeri filan vardı, ne bileyim ruud gullit ile birlikte forma giymişti. bu vatandaş bize transfer olmadan önce yüksek ihtimal, (vurgula: lima) esnafıyla cumartesi günleri 02.00-03.00 arası halı saha maçı oynuyordu. 04.00 gibi soyunma odasından kaçırıp türkiye'ye getirdik diye tahmin ediyorum.

neyse... bir hışımla geldi geçti breh breh breh...

yordan letchkov

gidiyorum bu
1997-1998 sezonunda beşiktaş forması giymiş bulgar orta saha oyuncusu. 90'lı yılların hemen başında fenerbahçe'nin almanya'daki hazırlık kampında hamburger sv ile oynadığı hazırlık maçında bu fakirin dikkatini iki oyuncu çekmiştir. ilki hamburger sv'nin inceden psikopat litvanyalı forveti (vurgula: valdas ivanuskas), diğeri ise bulgar orta saha oyuncusu yordan letchkov. derken grup elemelerinde eric cantona'lı, david ginola'lı, jean pierre papin'li fransa'yı saf dışı bırakarak 1994 dünya kupası'na katılma hakkı kazanan bulgaristan milli takımı'nda boy göstermesi ben denizi heyecanlandırmış; almanya ile oynanan çeyrek final maçında takımına turu getiren golü atarak ancak 27 yaşında dünya futbol kamuoyunun gündemine gelebilmiştir.

dünya kupası sonrası kendisine yöneltilen çok cazip tekliflere rağmen almanya'da mutlu olduğunu söyleyerek takımında kalmayı tercih etmişse de, milli takımlarının dünya kupasından elenmesine neden olan golü atan bu saçsız krala karşı alman taraftarlar aynı hüsnü zan ile yaklaşmamıştır. daha fazla protestolara dayanamayan letchkov, 1996 yılında olympique marseille'e transfer olarak fransa macerasında atılmıştır. sezon sonunda john benjamin toshack ile yaptığı telefon konuşmasında fransızca'nın ne kadar da zor bir dil olduğundan yakınması üzerine kendisine transfer teklifi yapılmış ve bu sayede beşiktaş'ın yolunu tutmuştur. fiziken eski gücünde olmamasına rağmen oyun zekası ile durumu idare etmiş, takip eden sezonda sözleşme şartlarına uymayarak ülkesinin (vurgula: cska sofya) takımı ile anlaşmıştır.

gol sevincini iki kolunu yana doğru açıp yukarı kaldırarak yaşayan yordan letchkov, ülkesinde turizm işlerine girmiş, daha sonra belediye başkanı seçilmiş. almış yürümüş anlayacağınız. bize de bu saatte tasası düşmüş.

zlatko yankov

gidiyorum bu
1996 - 1998 yılları arasında giydiği beşiktaş formasıyla yediden yetmişe hepimize çok içten bir "merhaba komşi" dedirten orta sahanın bulgar filintası. 1994 dünya kupasında bulgaristan'ın kazandığı dördüncülük sonrası avrupa liglerini takip ettiğimiz zaman "üff bu sene ne bulgar yaptı be" diyerek bir yandan şaşırıp bir yandan hayıflanırken, yan masada bizi dinlemekte olan rasim kara'nın kalem-kâğıt elinde not tuttuğunun inanın farkında değildik kartalsözlük.

aa bir de baktık 1996 yılında o sezon bundesliga'da küme düşmüş (vurgula: kfc uerdingen ) takımından kıvırcık saçlı, uzun boylu, hafiften piyanist şantörleri andıran bir delikanlı yeşilköy havalimanı'na indi. yahu ne oluyor şu-bu demeye fırsat kalmadı yankov orta sahada ciddi ciddi kendini göstermeye başlar, çaktırmadan az zamanda çok ve büyük işler başarır. hele ki uefa kupası'nda istanbul'da oynadığımız (vurgula: legia varşova ) maçında takımın galibiyet golünü attığı an vardır ki (vurgula: aman bre deryalar ) ezgisi eşliğinde neptün gezgenine kadar koşmaya karar verdiydim de annem mani olmuştur. salona tekrar girdiğimde kırmızı kart görmüş ve sonraki (vurgula: valencia) eşleşmesinde cezalı duruma düşerek olası bir galaksi faciasından şahsımı korumuştur.

1998 yılına gelindiğinde akdeniz ikliminde kışların ılık ve yağışlı geçtiğini o esnada coğrafya yazılısına çalışan oğlundan öğrenen yankov, adanaspor'un yolunu tutmuş, burada yedi maç oynadıktan sonra, devre arasında eşini karşısına alıp "hadi gel köyümüze geri dönelim (vurgula: kostadinov)'un düğününde halay çekelim" önerisini getirmiş, önerisi kabul görmüş ve doğduğu şehrin takımı olan (vurgula: naftex burgas)'a transfer olmuştur. memlekette akrabalarıyla sohbet ederken, amca çocuklarından ortanca olanı " iki buçuk sezon türkiye'de oynadın da bir van kahvaltısı etmeden geldin yani öyle mi?" şeklindeki alaycı çemkirmesi karşısında gurur yaparak 1999 yılında (vurgula: vanspor) ile sözleşme imzalamıştır. burada da 6 maç forma giydikten sonra dümeni ankara'ya kırmış, kah (vurgula: radyo megasite ) dinleyerek kah (vurgula: yıldız aspava)'da bir buçuk soslu soğanlı yiyerek gençlerbirliği'nde sezonu tamamlamıştır. 2001 yılında tekrar baba ocağı (vurgula: burgaz)'a dönerek 2006 yılına kadar top tepmeye devam etmiştir.

beşiktaş'ta giydiği yedi numaralı forması emekliye ayrılmamış; türk futbolunun o dönem ki göz bebeği olan erkan avseren bu formayı başarıyla sırtında taşımıştır.

carlos carvalhal

gidiyorum bu
beşiktaş tarihine ismini altın harflerle yazdırmasının, camianın ve taraftarın kendisine göstereceği toleransın derecesi ile doğru orantılı olan portekizin gülü. gordon milne'nin ilk sezonunu çağrıştırıyor bana. önemli fark, gordon geldiğinde çeyizi hazırdı. (gökhan keskin, metin tekin, feyyaz uçar, recep çetin, sergen yalçın vs.). takip etmedim ama büyük ihtimal hector cuper ve mircea lucescu'nun da kariyerlerinin ilk dönemleri böyledir diye düşünüyorum. bittabi (bu sözcüğün telaffuzu yazılışından daha keyifli) eksikleri yok mu? var. sınav öncesi tüm konuları çalışıp, türlü soru bankalarını devirdikten sonra sınava girdiğinde eli ayağına dolaşan çalışkan öğrenciler gibi. bir de elinde şaşal su ile gelse tam olacak.

hugo almeida'dan ziyade simao sabrosa ısrarı başına çok bela açacak. kalan maçlarda da bu ısrarı devam ederse korkarım ki sahaya yansıması muhtemel sonuçlar kendisinin de ipini çekebilir. takım 10 kişi maça başlayıp 10 kişi maçı tamamlıyor. ikinci husus maç esnasında maçın izleyeceği seyre göre oyuna müdahale noktasında sıkıntıları var. yavaş yavaş öğreniyor. istanbul'da oynanan (vurgula: braga) maçında[ybkz]swh[/ybkz] bunun ilk işaretini verdi. ancak yeterli değil.

daha net fikir sahibi olabilmek adına en azından önümüzdeki sezon da kendisiyle devam edilmeli ve kendi takımını oluşturması için gerekli şartlar yaratılmalıdır. çünkü kilit soru: (vurgula: sidnei), (vurgula: almeida), (vurgula: simao) hatta (vurgula: quaresma), carlos carvalhal'in, idealindeki beşiktaş'ta görmek istediği oyuncular mıdır? olağanüstü bir ortamda takımın başına geçtiği için bunu bilemiyoruz.

şimdi arkamıza yavaşça yaslanıp, çocukluğumuza dönelim. ahaha yok lan o kadar geriye gitmeyelim. yanına tayfur havutçu'nun maketini koyan camiaya ve bundan genel itibariyle en ufak bir rahatsızlık duymayan taraftara şu şartlarda çok biledir.

murat murathanoğlu

gidiyorum bu
"ağabey ne olur fenerbahçe'nin ligdeki basketbol maçlarını sen anlatma" diye seslenmek istediğim illinois üniversitesi mezunu duayen. çok fazla tarafını belli ediyorsun ve bu durum başka takımları destekleyip de basketbolu seninle seven pek çok kişiyi yaralıyor. belki farkında değilsin belki de şikayetçi değilsin bilemiyorum ancak antipati toplamaya başladın sayın abim. sen ki bilhassa uluslararası maçlarda yaşanan hakem skandallarına kontrolünü kaybederek en insani tepkileri veren kişiydin. pazar günkü maçta hiç değilse bu tavrının yarısı göstermeliydin. ya da ses tonuna yansımalıydı. yine euroleauge maçlarına, nba maçlarına dön lütfen. yiğiter uluğ ile tatlı tatlı espirileşin. yine muazzam istatistikler sun bize. yine basketbolcuların yaşam öykülerinden bahset. yoksa on yıla kalmaz ikinci bir mehmet baturalp sendromu ile karşı karşıya kalacağız gibi.

demirören'in kulüpten alacaklarını hibe etmesi

gidiyorum bu
bundan sonra seçilecek başkanların da verdiği parayı geri istememesi şartıyla yapılan hibedir. yıldırım demirören tarafından yapılmış zekice bir manevradır. alacağında ısrar ettiği takdirde bir daha (vurgula: beşiktaş)'a başkan seçilebilmesi ihtimal dahilinde gözükmemektedir. oysa yarın bir gün federasyon başkanlığını bıraktığında, yeniden beşiktaş başkanlığını düşünürse genel kurula "103 milyon tl alacağını hibe etmiş başkan" apoletiyle girecektir.

söz konusu şartlı hibe ile beşiktaş'ın mali durumu felaketten çok kötüye yükselmiştir. yani şu vaziyette dahi seçilecek yeni başkanın cebinden para ödemeden bu çarkı döndürmesi pek olası gözükmemektedir. dolayısıyla bu anlayışla beşiktaş, başkanının mali gücüne dayanan bir kulüp olmaktan kurtulamayacaktır. zannedersem demirören'in de uzun vadedeki hesabı budur.

26 şubat 2012 fenerbahçe ülker beşiktaş milangaz maçı

gidiyorum bu
(b: anadolu efes)'in (b: banvit)'e mağlup olması ile yamulmuyorsam beşiktaş'ın kazanması durumunda liderliğe yükseleceği maç. fenerbahçe taraftarının oluşturacağı baskı ortamı oyuncuları ne derece etkileyecek, daha da önemlisi hakemleri nasıl etkileyecek merak konusu. can akın'ın sezonu kapatması üzerine zaten kısıtlı olan yerli oyuncu rotasyonunun daha da sıkıntıya girmesi her maçta olduğu gibi bu maçta da beşiktaş'ın başını ağrıtacak gibi duruyor. sakatlıktan çıkan zoran erceg ve marcelus kemp'in katkısı, adam morrison'un daha çok inisiyatif alması bizim adımıza belirleyici parametreler olacaktır. carlos arroyo'nun oyun disiplininden uzaklaşmaması, pops mensah bonsu'nun erken faul problemine girmemesi on yüz milyon baloncuk yutup kikirdememize yeter de artar bile.

fenerbahçe cephesine bakacak olursak, (b: neven spajiha ) ile işler bu sezon çok da iyi gitmiyor. takım ile koç arasında bağlar kopmuş durumda. ancak son (b: unics kazan )galibiyeti onların moral motivasyonunu da üst seviyeye çekti. (b: bojan bogdanovic, emir preldzic ) dikkat edilmesi gereken oyuncular. kendi salonunda oynayacak olması, geniş kadrosu fenerbahçenin avantajı.

anlaşıldı merkez, seviyor sizi herkes.

kenneth mccleary

gidiyorum bu
çağatay çırpıcıoğlu ve ihsan bayülken gibi oyunu çok iyi okuyan iki önemli oyun kurucunun varlığını arkasında hissetmesinin vermiş olduğu özgüvenle uçanı kaçanı çemberin içine bırakan iri kıyım abd'li. en iyi anlaştığı oyuncunun ihsan bayülken olduğu konuşulmaktadır. oyunun sıkıştığı anlarda ihsan arkadaşlarına dönüp "mccleary'nin artık devreye girmesi lazım" diyerek takımı ateşlemiştir.

26 şubat 2012 galatasaray beşiktaş maçı

gidiyorum bu
(b: fenerbahçe)'nin (b: eskişehirspor)'a mağlup olmasının her ne kadar bu maç öncesi (b: galatasaray) üzerindeki baskıyı hafifleteceği düşünülse de (beraberlik opsiyonu) (b: fatih terim)'in güçlü egosunun damgasını vuracağı karşılaşma olacaktır. zira fatih terim yönetimindeki galatasaray bizi ne pahasına olursa olsun yenmek isteyip kendisini takip eden iki takımın da bir an önce gardının düşmesini arzu edecektir.

maça dönecek olursak (b: carlos carvalhal)'in kafasında nasıl bir oyun planı kurguladığını kestirmek güç olmasa gerek. defansif tedbirleri en üst seviyede alarak, galatasaray'ın açığını kollayacaktır. ancaaaak;

- bunu yapabilmeniz için soğuk kanlı ve birbirlerinin alacağı nefesi bile ezberlemiş bir defans kurgusuna sahip olmanız gerekir. oysa beşiktaş'ın savunma hattı (b: tomas sivok)'u bir tarafa koyarsak kaleci de dahil olmak bireysel hata potansiyeli oldukça yüksek oyunculardan oluşmaktadır. dolayısıyla defansif futbol anlayışı ile tanınan carvalhal'in bu konuda çok başarılı olduğu söylenemez. bu işin tabir-i caizse duayenlerinden birisi şu anda (b: orduspor)'un başındadır.

- beşiktaş etkili kontra atak geliştirebilme kapasitesine sahip bir takım değildir. topla çıkışları ağır olup, acemice pas hataları yapılmaktadır.

- takım, hücumda çoğalma anlamında sefilleri oynuyor. kanattan hücum geliştiriyorsunuz rakip takım defansının beş kişiden oluştuğu ceza sahasına hareketlenen tek isim (b: hugo almeida). elini kaldırıp top istiyor. gelen ortaya kafayı vurursa ne alâ, vuramazsa mualla.

- beşiktaş'ın gollük ataklarının olgunlaşmasında kilit isim (b: manuel fernandes). organize atak yapılamadığı zaman, duran toplardan bir şekilde golü bulabilen bir takımız. ancak burada da kilit isim yine aynı. ve aynı fernandes bu maçta cezalı.

- soru: (b: manuel fernandes ) yokken beşiktaşı rakip yarı sahaya kim taşıyacak? (b: carlos carvalhal)'in bu tip durumlarda ne gibi bir alternatif hücum planı vardır?

- carvalhal'in gerek fiziken gerek mental olarak bitik bir (b: simao sabrosa)'da ısrar etmesinin gerisinde futbol anlamında felsefi bir derinlik olduğunu hiç zannetmiyorum. bu yersiz inadı simao'nun arkasında oynayan beki de oldukça zor durumda bırakmaktadır, zira beyzade bekine yardıma gitmemektedir. hatırlayalım (b: braga) maç boyunca neredeyse tüm kanat akınlarını kendi sağ kanadından geliştirmiştir.

- peki öteki kanatta trafik çevirmesi mi olmuştur? neden braga oradan çok etkili gelememiştir? sakın (b: necip uysal)'ın o kanatta (b: ibrahim toraman)'a sık sık yardıma gittiği için olmasın?

- soru: bu maçta toramanın önünde (b: ricardo quaresma) mı oynayacaktır? şayet öyleyse galatasaray hücumlarında geriye koşarak bekine yardıma geleceğini düşünen kaleye mum diksin. (avcunu açar)

- her maçın ilk 15-20 dakikası -içeride/dışarıda- oldukça dalgın ve dağınık oynuyoruz. 20-45 arası taşlar yerine otuyor. ilk yirmi dakikalık dilimde amatörce bir gol yemez isek direncimiz artacaktır.

- simao'dan umudum yok. quaresma ve almeida'nın iştahı (b: mustafa pektemek ) ile desteklenirse birşeyler çıkabilir.

- bir başka umudum galatasaray'ın bu maçı kazanıp puan farkını temelli açmak için şuursuzca saldıracak olma ihtimali.

- (b: fıray aydınus ) gereksiz, sıradan faul düdükleriyle oyunun akışını sekteye uğratmayan bir hakem, dolayısıyla savunma bloğunda makul sertlik muhafaza edilmeli.

- en büyük beşiktaş.

virginius praskevicius

gidiyorum bu
1998 yılında zalgiris kaunas takımından beşiktaş'a transfer olan ve 2000 yılına kadar burada formayı terleten litvanyalı dört numara nam-ı diğer buz adam. zalgiris kaunas forması giydiği dönemde efes pilsen'e rakip olmuş, abdi ipekçi tribünlerinde açılan "sarışınsın güzelsin" pankartı üzerine hislenerek kariyerine türkiye'de devam etme kararı almış, koç ahmet kandemir'in davetiyle beşiktaş'a gelmiştir. klasik litvanyalı power forvetler gibi hem içerden hem dışarıdan oynama yeteneğine sahip olmuştur. 2000-2002 yılları arasında belçika'ya dümeni kırmış ve telindus oostende formasını giymiştir. 2002 yılında ülkerspor formasıyla parkelerde arz-ı endam eden praskevicius, sonraki sezon hapoel tel aviv ile israil semalarında gezdikten sonra "dur lan bir daha ülkerspor'da oynayayım" diyerek 2004-2005 sezonunda yeniden türkiye'ye gelmiştir.

2009 yılında ülkesinin bc siauliai takımında aktif basketbol yaşamını noktalamış, bir kızı bir oğlu varmış, kendi hayatına dalmış, yerini eller almış çoktan.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol