latin alfabesinin latin futbolundan daha kışkırtıcı olduğu tek platform. soğuk içiniz.
Ahmet durmadı, sen de çoktan gittin.
12 sene oldu.
Siyah-Beyaz soldu.
Zihinler bulandı Seba. Değerler bulandı Seba. Mideler bulandı Seba.
Artık istifra. Artık istifra.
eksikliğini başka türlü açıklayamıyorum. ellerinden öperim.
12 sene oldu.
Siyah-Beyaz soldu.
Zihinler bulandı Seba. Değerler bulandı Seba. Mideler bulandı Seba.
Artık istifra. Artık istifra.
eksikliğini başka türlü açıklayamıyorum. ellerinden öperim.
yusuf tunaoğlu'ndan dolayı 8. E onun yarısı kadar bile futbolcu olamayacağım için, mümkünse kare kök içerisinde sekiz.
http://www.tbftv.org/ adresinden de gözetlenebilecek müsabakadır.
"remzin kartallar gibi manileri yen aş, layıktır bu vasıflar sana ey şanlı beşiktaş."
Not: rakibin ismi "banvit kırmızı" değil de sadece "banvit" olsa gerek. aynı bölgenin bir diğer takımı "bandırma kırmızı" ile karışmış gibi bir hisse kapıldı bu deli gönül. ya da kuruntu yapıyorum. bilemedim.
"remzin kartallar gibi manileri yen aş, layıktır bu vasıflar sana ey şanlı beşiktaş."
Not: rakibin ismi "banvit kırmızı" değil de sadece "banvit" olsa gerek. aynı bölgenin bir diğer takımı "bandırma kırmızı" ile karışmış gibi bir hisse kapıldı bu deli gönül. ya da kuruntu yapıyorum. bilemedim.
dennis johnson'lı, larry bird'li, robert parish'li, kevin mchale'lı, danny ainge'li celtics daha bir bizim gibiydi. çok sevdik kendilerini. ağzımızı yaya yaya bastın gardın demek iyi geliyordu ruhumuza. derken len bias ile yüreğimiz burkuldu. sonra reggie lewis ile dizlerimiz çözüldü. ayağa kalkmak sanılandan uzun sürdü.
şimdilerde yine başa dönüyoruz gibi. garnett yaşlandı, allen yaşlandı, pierce yaşlandı, ainge taşlandı, rondo taçlandı. red aurebach ise çok ama çok uzaklarda...
her neyse. velhasıl, yeşili sev rondo'yu koru.
şimdilerde yine başa dönüyoruz gibi. garnett yaşlandı, allen yaşlandı, pierce yaşlandı, ainge taşlandı, rondo taçlandı. red aurebach ise çok ama çok uzaklarda...
her neyse. velhasıl, yeşili sev rondo'yu koru.
her gol yiyişinden sonra ellerini çırpıp "haydi haydi haydi" derken kameralar kendisine yakın çekim yapmıyor mu...hah işte o zaman renkliler daha renkli, beyazlar daha beyaz...
teşbihte hata olmaz ülkesinin daimi hükümdarı.
nüktedan tespitlerin efendisi.
"transfer organ nakli gibidir"
"Metin (Tekin), bu ülkede rakip kaleye en kestirmeden giden futbolcudur."
"et mi balık mı anlamadım" (yeni forma giymeye başlamış bir oyuncu hakkında tam fikir edinemediği zaman)
"Ulvi (Güveneroğlu) topa öyle bir ıska geçti ki, ayağı bizim basın tribününe geldi."
"Beşiktaş ezberlediğini oynuyor, oynadığını da rakibe kabul ettiriyor." (gordon milne dönemi.)
"sergen sahaya sandalye koyup otursa izlerim."
"ricardinho robdosambr ile oynuyor." (ricardinho'nun mücadele etmeyip, suya sabuna dokunmadığı bir maç sonrası.)
"hakem maça gelirken kartlarını evde unutmuş." (sert oyun karşısında kartına hiç başvurmayan hakem için.)
"hakem cebindeki kartı kredi kartı gibi kullanıyor." (her faul poziyonunda kartına başvuran hakem için.)
"oradan mektup yazıp göndersen 15 günde gelir." (şayet bizim kaleci çok uzak mesafeden gol yerse.)
"Recep (çetin) sadece sahadaki defans arkadaşlarının değil, neredeyse tribündeki 1000 kişinin bile kademesine girecek." (Recep'in çabukluğu sayesinde muazzam kademe anlayışına sahip olması.)
Ve tabii ki..
"Beşiktaş büyük taştır."
En güzel 4 numaralı forma senin giydiğindi...
nüktedan tespitlerin efendisi.
"transfer organ nakli gibidir"
"Metin (Tekin), bu ülkede rakip kaleye en kestirmeden giden futbolcudur."
"et mi balık mı anlamadım" (yeni forma giymeye başlamış bir oyuncu hakkında tam fikir edinemediği zaman)
"Ulvi (Güveneroğlu) topa öyle bir ıska geçti ki, ayağı bizim basın tribününe geldi."
"Beşiktaş ezberlediğini oynuyor, oynadığını da rakibe kabul ettiriyor." (gordon milne dönemi.)
"sergen sahaya sandalye koyup otursa izlerim."
"ricardinho robdosambr ile oynuyor." (ricardinho'nun mücadele etmeyip, suya sabuna dokunmadığı bir maç sonrası.)
"hakem maça gelirken kartlarını evde unutmuş." (sert oyun karşısında kartına hiç başvurmayan hakem için.)
"hakem cebindeki kartı kredi kartı gibi kullanıyor." (her faul poziyonunda kartına başvuran hakem için.)
"oradan mektup yazıp göndersen 15 günde gelir." (şayet bizim kaleci çok uzak mesafeden gol yerse.)
"Recep (çetin) sadece sahadaki defans arkadaşlarının değil, neredeyse tribündeki 1000 kişinin bile kademesine girecek." (Recep'in çabukluğu sayesinde muazzam kademe anlayışına sahip olması.)
Ve tabii ki..
"Beşiktaş büyük taştır."
En güzel 4 numaralı forma senin giydiğindi...
ne zaman olağan kongre, mali genel kurul, ibra tarzı sözcükler çıksa karşıma, yol çalışması yapar aşağıdaki sözü;
"divan kurulu beşiktaşın senatosudur."
kazım kanat
"divan kurulu beşiktaşın senatosudur."
kazım kanat
iki ya da üç yıl evvel bjk tv'de kendisinin konuk olduğu belgesel tarzı bir programda (yamulmuyorsam ismi "yaşayan efsaneler" idi) anlattığı bir anısı hayal-meyal aklımda kalan, beşiktaş'ın kadim sembollerinden..
meşhur 2 ekim 1974 steagul roşu beşiktaş maçı sonrasını takip eden hafta sonu beşiktaş sahasında lig maçına çıkar. trajik şekilde elenmenin beraberinde getirdiği moral bozukluğu sebebiyle takım, doğal olarak sanlı kaptan da pek gününde değildir. her olumsuz hareketinde, (pas hatası, çektiği şutların kaleyi bulmaması vb.) tribünden tiz bir ses kaptanın kulaklarındadır: "kaptancım be, artık zamanı geldi be, bırak artık be".. maç boyunca tribündeki o taraftar sürekli bu cümleyi sarfeder. derken sanlı kaptan ilerleyen dakikalarda beşiktaş'ın golünü atar ve maçı 1-0 kazanırız. maç çıkışında bir grup taraftar sanlı kaptanı omuzlara alıp tezahurat yapar. tam o sırada maç boyunca sanlı kaptana sitem eden o tiz ses tonuna sahip taraftar da kaptanı omuzlara alanlar arasındadır ve kurduğu cümle kaptanı tebessümle karışık şaşkınlığa boğar:"kaptancım be, sen olmasan biz ne yaparız be"
ne zaman can dostu yusuf tunaoğlu'nun bahsi geçse gözleri dolar, bizler ıslanırız..
meşhur 2 ekim 1974 steagul roşu beşiktaş maçı sonrasını takip eden hafta sonu beşiktaş sahasında lig maçına çıkar. trajik şekilde elenmenin beraberinde getirdiği moral bozukluğu sebebiyle takım, doğal olarak sanlı kaptan da pek gününde değildir. her olumsuz hareketinde, (pas hatası, çektiği şutların kaleyi bulmaması vb.) tribünden tiz bir ses kaptanın kulaklarındadır: "kaptancım be, artık zamanı geldi be, bırak artık be".. maç boyunca tribündeki o taraftar sürekli bu cümleyi sarfeder. derken sanlı kaptan ilerleyen dakikalarda beşiktaş'ın golünü atar ve maçı 1-0 kazanırız. maç çıkışında bir grup taraftar sanlı kaptanı omuzlara alıp tezahurat yapar. tam o sırada maç boyunca sanlı kaptana sitem eden o tiz ses tonuna sahip taraftar da kaptanı omuzlara alanlar arasındadır ve kurduğu cümle kaptanı tebessümle karışık şaşkınlığa boğar:"kaptancım be, sen olmasan biz ne yaparız be"
ne zaman can dostu yusuf tunaoğlu'nun bahsi geçse gözleri dolar, bizler ıslanırız..
steagul roşu maçını anlatan ağabeyler geliyor aklıma. Sonra malmö maçını canlandırıyorum kafamda. birden valerenga müsabakası düşüyor zihnime. atkımı bağlayıp gırtlağıma, yürüyeceğim şeref Bey'e. "eskidendi, çok eskiden" diye mırıldanarak...
Televizyon izlerken Galatasaraylı kızlar gözlerimin içine baktı.
"Allah Allah niye gözlerime bakıyorlar ki?" dedim.
Meğerse Serhat çetin'in üçlüğü ile göz bebeklerimi emzirmişim..
"Allah Allah niye gözlerime bakıyorlar ki?" dedim.
Meğerse Serhat çetin'in üçlüğü ile göz bebeklerimi emzirmişim..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?