confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 38939
  2. takipçi 3
  3. puan 753531

alpaslan öztürk

gidiyorum bu
formasını giydiği beerschot ac belçika pro lig'den küme düşmüştür. bu durumda olası transferi türkiye'deki takımlar açısından daha kolay hâle gelecektir. hiç değilse kendisi için abartılı bir bonservis bedeli talep edilmez.

david trezeguet

gidiyorum bu
as monaco'da parlayıp; 11 sezon juventus formasıyla avrupa arenasında boy gösteren fransız santrafor. son durağı olan river plate'de 35 yaşında aktif kariyerine veda etmiştir.

juventus'da oynarken sağa vurmak isteyip soldan, sola vurmak isteyip sağdan filerlerle buluşan vuruşlarıyla anımsayacağım kendisini. yanlış bilmiyorsam, kendisini thierry henry ile birlikte monaco'da futbol izleycisinin karşısına çıkaran jean tigana olsa gerek.

mindaugas kuzminskas

gidiyorum bu
acb takımlarından unicaja malaga'nın, gelecek sezondan itibaren kendilerinde oynamak üzere zalgiris kaunas'tan transfer ettiği 1989 doğumlu ve 2.05 boyundaki litvanyalı small/power forward. slovenya'da düzenlenecek olan eurobasket 2013'te de muhtemelen milli takım forması da giyecektir kendileri.

tolga tekinalp

gidiyorum bu
2003-2006 yılları arasında beşiktaş erkek basketbol takımında da forma giymiş ve kaptanlığını yürütmüş, ikinci lige yükselme mücadelesi veren itü'de hâlâ ter dökmekte olan 2.02 boyunda ve 39 yaşındaki uzun forvet. ankara'da ted kolej'den yetişmiş olup; çok uzun yıllar ülkerspor formasını sırtında taşımıştır. kısa bir dönem de isveç'te basketbol oynamıştı galiba.

klâsik dört numara gibi gözükse de, dış şut sokabilme özelliği kendisinin koçlar tarafından üç numarada da tercih edilmesini sağlamıştır. gel gelelim çoğu kişinin beklentisinin aksine nba yahut avrupa'nın top seviye takımlarında oynayacak kıvama hiçbir zaman ulaşamamıştır.

izzet türkyılmaz

gidiyorum bu
belirtildiği üzere son derece itici bir vücut diliyle yaptığı itirazlar, en ufak bir müdahalede dahi abartılı bir şekilde kendisine faul yapıldığı izlenimini yaratma çabasıyla 17 mayıs 2013 banvit beşiktaş maçı'nın tek göze batan nahoşluğu olmuştur. uluslararası basketbol turnuvalarında ispanya milli takımını yakından takip ediyor olsa gerek. idolü pau gasol veya bizim rudy fernandez ise hiç şaşırmam.

17 mayıs 2013 banvit beşiktaş maçı

gidiyorum bu
işin futbol tarafında malmö'den, axuerre'den, valerenga'dan aslında yeterince antremanlı olan şahsımı bile tribünde bulunduğum yere yığılmamı sağlayan karşılaşma olmuştur. bu tip bir müsabaka sonrası dönüş yolu hiç ama hiç çekilmiyor. yazması daha zor. önce biraz gözlem..

şirin bir salon bandırma kara ali acar salonu. kulübün hemen her turnike kapısında sizi güler yüzle karşılayan genç görevlileri sinema usulü neredeyse oturacağınız yere kadar eşlik ediyor. genel olarak insanlar, eşleri ve çocuklarıyla birlikte hoş bir vakit geçirebilmek adına koltukları doldurmuşlar. ateşli genç taraftar profilini ise ilçeden bulunan iktisadi ve idari bilimler fakültesinin[ybkz]swh[/ybkz] öğrencileri oluşturmakta. unibanvit isminde bir organizasyon hayata geçirmişler ancak -bu maça özel mi bilemiyorum- sayı olarak henüz arzuladıkları seviyede değiller sanki.

maça gelecek olursak ilk çeyreğin başlarında iki takım da hücumda karşılıklı deneme, zorlama ve yer yer de acele atışlarla birbirini yoklasa da sayı üretemediler. devamında oyun tavına gelmeye başladı. belirtildiği üzere işin savunma kısmında özellikle ilk üç çeyrek üst düzey bir mücadele sergileyen bir beşiktaş izledik. boyalı alanda vidmar, falker ve markota üçlüsünün savunma sertliği chuck davis, vladimir stimac ve kenan bajramovic'i sindirdi. ki bu isimler maçı zaten tek haneli sayılarda bitirdi. sammy mejia, kalin lucas, keith simmons üçlüsünü de son bölüme kadar törpülemeyi başardık.

bizde ricky minard ve daniel ewing hücumda maçın içine neredeyse hiç giremediler. bu ikilinin iyi bir maç çıkarabilmesi için iyi başlamaları lâzım. bilhassa daniel ewing ilk bir iki atışı kaçırdığında özgüvenini yitiriyor. devamına ya potaya şut atmaya çekinir hâlde yahut tedirgin bir şekilde bunu yapıyor. bu konuda ewing'in tam tersi ise markota. hırvat power forward ilk beş üçlük denemesini kaçırsın, altıncısını o ana kadar % 100'ile oynamışcasına bir güvenle potaya gönderiyor. markota'ya pek çok maçta beşiktaş tribününden küfredenler ilkokulda konuşanları tahtaya yazarken, kendisi milwaukee bucks forması giyiyordu. şüphesiz o günlerinden artık çok uzakta. ancak beşiktaşlıların yılda 250 - 300 bin dolar verilen bir oyuncudan ne gibi istatistikler beklediklerini merak etmekteyim.

cevher özer'in fiziki durumu istediği işleri yapabilmesine artık engel. darüşşafaka yıllarındaki o atletizmi artık yok. kâğıt üzerinde dört numara gibi dursa da açık konuşmak gerekirse kariyerinin sonlarında artık bir üç numara gibi oynuyor. tek çıkış yolu yüzdeli atabilmesi. atamazsa tabii olarak uğultular yükselmeye başlıyor.

falker bildiğimiz falker. eğer karşısında kaliteli, üst düzey bir uzun oyuncu yoksa boy dezavantajını çok hissetmeden o ismi hücumda etkisiz kılabiliyor. staff'ın kendisinden istediği de bu zaten. o da istenileni yaptı sadece.

temel eksiğimiz maç zora girdiğinde ipleri eline alarak inisiyatif üstlenip takımın kırılganlığını giderecek oyuncu yokluğu. şu an kadroda bu tipteki tek isim tutku açık. ancak dün akşam olmadı.

soğuk kanlı başlayıp uzun süre bu şekilde deplasmanda oynanan bir play-off maçı için önemli sayı farklarıyla götürdüğümüz karşılaşmayı tecrübeli serkan erdoğan'ın son saniye üçlüğüyle vermek elbette yıkıcı oldu. umarım bunun psikolojik çöküntüsünü iki gün içerisinde atlatırız. mücadele tarafında hiçbir sorun yok. iyi konsantre olmuşlar. terden formaları renk değiştirdi adeta.

istanbul'daki maçı[ybkz]swh[/ybkz] kazanmak zorunlu hâle geldi. 1-1'e gelirse üçüncü maçta bu takımın söyleyecek son bir sözü olduğunu düşünüyorum. içerideki maçta kilit isim beşiktaş taraftarı olur. seri üçüncü maça uzadığı takdirde, bu turu getirirse tutku açık getirir.

waffle

gidiyorum bu
ana vatanı belçikadır. bosch'un bundan üç dört sene evvel ürettiği müthiş makinesi ile evde de mucizeler yaratabiliyordunuz. şimdi bosch'un waffle makinesi yok, o rüzgâr esmiyor.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol