confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 34839
  2. takipçi 3
  3. puan 678585

güntekin onay

gidiyorum bu
haber 1903 aracılığıyla rutin bir şekilde ve harici olarak sadâlarını çokça işitmeye başladığımız vatan gazetesi orjinli gazelhan. dokuzuncu köyden tekrar birinci köye kovulanlardan. zira dokuz köyden kovulanı biz dün gibi hatırlarız. yine anımsatalım. şifa niyetine bir dikişte içiniz.

http://tinyurl.com/crcc7rw

bundan önceki yönetim için lâl olduğu hediye dakikalarını fikret orman ve arkadaşları için harcamakta karar kılmışlar zat-ı şahaneleri. şu sıralar en büyük takıntısı da bucaspor'dan getirilen kaleci antrenörü (b: mehmet tezcan). arsenal'in kalecisi lukasz fabianski'nin önerilmesi üzerine, söz konusu kalecinin mehmet tezcan'a izletileceği rivayeti üzerine kıyameti koparmış. "sen kimsin ki arsenal'de kalecilik yapan birisini izlemeye gidiyorsun?" misalinden. enteresan. neden izlemesin sayın güntekin onay? (b: lukasz fabianski) denilen isim tüm dünyanın kendisi hakkında bir konsensüse vardığı yeryüzünün en büyük kalecisi filan mı da biz haberdar değiliz. gianluigi buffon, edwin van der sar, petr cech gibi kaleciler ekstradan izlenilmeye ihtiyaç duymazlar evet. ancak fabianski bu segmente ait bir kaleci midir? hayır. öyleyse mesele nedir? mesele ezelden ebede giden mesele değil mi sayın güntekin onay? adamına göre tavır takınma durumu. mehmet tezcan sizin yüksek ve ulvî estetik zevklerinizi karşılamaktan çok uzak kalıyor. "ne işi var beşiktaş'ta?". haklısınız. senelik 600-700 bin euro'ya anlaştığınız bir teknik adamın ekibindeki kaleci antrenörü oliver kahn olmalıydı. özetle bir kalecinin arsenal'de forma giymesi izlenilmeden alınması gerektiğine işaretse paul robinson'un da bu konuda cv'si son derece parlak. o zaman niye tartışılıyor dersiniz?

olcay şahan'ın beşiktaş'tan alacağı ücret hakkında söylediklerinize katılmakla birlikte geçen sezon kaiserslautern'de oynadığı maç sayısına tekrar bakmanızı öneririm. en azından manipüle yahut provoke etmek istediğiniz zaman daha özenli davranmış olursunuz. kaldı ki iş oyunculara/menajerlere ödenen paralarda düğümleniyorsa bunun için bir sekiz yıl kadar geç kaldınız sayın güntekin onay. sistemin kendisine doğrudan bir eleştiri getirmeyip yalnızca biçimle ilgilenmeniz fazlaca kişinin gözünü boyamış olabilir. ama biz fosilleri kesmez. yüzde yüz futbol isimli programın canlı yayınında beşiktaş'ın kötü gidişini yıldırım demirören'in kulüpler birliği başkanlığı ile fazlaca haşır neşir olmasına bağlamak son derece yüzeysel kalmaktadır. yani demirören, tamamen beşiktaş'a konsantre iken herşey sorunsuz işliyordu da bu işlere girdikten sonra camia hem maddi hem de manevi anlamda tepe taklak gitmeye başladı öyle mi sayın güntekin onay? aynı kişi yine sizin programınızda portekizli oyuncuları fon yardımıyla nasıl transfer ettiğini ballandıra ballandıra anlatırken "tebrikler başkan." "gerçekten önemli bir iş başarmışsınız." "türkiye'de bir ilk" tarzı cümleler havalarda uçuşuyordu?

mesela carlos arroyo bu takımdan giderse neden skandal olur sayın güntekin onay? onun gidecek olması camia adına utanılacak bir şey midir? başka kimler giderse skandal olur mesela? gittikleri takdirde insan içine çıkmayacağımız kaç isim sayabilirsiniz bize? hayır kendimizi hazırlayalım o açıdan. siz nasıl böyle bir bilinç altını genç taraftara enjekte edersiniz? hangi hakla? oyunculara tatil parası verilseydi sorun hâllolur muydu dersiniz? culûs mu dağıtıyoruz sayın onay?

sizin çizdiğiniz piyasa jargonuyla bezenmiş "yarışmacı", "rekabetçi" beşiktaş tarifi benim tahayyülümle örtüşmüyor sayın güntekin onay. ben doğup büyüdüğü ilçe itibariyle, hem aile hem okul çevresi itibariyle, oturduğu evin stada konumu itibariyle ve sizin kriter olarak ortaya koyduğunuz büyük oyuncuların transfer edilmesi itibariyle pek alâ fenerbahçe'yi tutabilirdim. hem de henüz takımlar arası geçişin son derece esnek oladuğu bir yaşta sayılabilirken. ama ben beşiktaş'ı tercih ettim. farklı olduğu için. farklılaşmayı amaçladığı için değil. başka olduğu için. başkalaşmaya çalıştığı için değil. şimdi siz bize diyorsunuz ki "ey beşiktaşlılar! ayakta durabilmeniz için, büyük kalabilmeniz için onlar gibi olun." çizdiğiniz portre benim beşiktaş'ı tercih etme nedenlerimle tamamen zıt olduğundan, ortaya koyduğunuz beşiktaş idealini ben fert olarak reddediyorum sayın onay. benim idealimdeki beşiktaş bünyesine uygun olan modeli hayata geçiren beşiktaştır. ümraniye nevzat demir tesisleri benzeri ve hatta ondan daha güzel bir kompleksi inşa edip özkaynak düzeninin hizmetine veren bir beşiktaş benim görmek istediğim beşiktaştır. orayı bir futbol akademisine çevirip, alanında yetkin eğitmenleri ciddi paralar vererek çalışmalarını sağalayan ve 5-10 yıl içinde kendi yıldız oyuncu jenerasyonunu kendisi yetiştiren bir beşiktaşır benim idealimdeki beşiktaş. kitleleri peşinden sürükleyen oyuncuları kendisi çıkarır. akıl dışı borçlanarak transfer etmez. bana göre bizim için en uygun büyüme modeli budur.

çok romantik. sizce de öyle değil mi? ha unutmadan beşiktaş'ın david ospina'yı alacağı söyleniyor. büyük beşiktaş olma yolunda önemli bir adım atmış oluruz böylece. mazallah ya mcgregor beşiktaş kalecisi olsaydı ne olacaktı? anadolu takımı beşiktaş olacaktı. "ne alâkası var?" demeyin. sizin çizdiğiniz yoldan bu profil çıkar. beğendiği pahalı oyuncağı aldıramayınca ebeveynlerine omuzlarını yukarı doğru kaldırıp ağlayarak tavır yapan çocukları andıran taraftar prototipi yaratırsınız.

son olarak "sadece ruhla bu işler yürüseydi herkes o yoldan giderdi." demişsiniz. ruhu önemser gibi gözüküp alaya aldığınızı hissettim. ben bir şey demeyeyim. gündüz tekin onay desin:

"çocuklar, topu kâlbinize yakın tutun."

fosildaşlarım, taşkınlığa sebebiyet vermeden sessizce dağılıyoruz.

adana demirspor

gidiyorum bu
taraftarlar yeni yönetimi protesto etmek için 11 temmuz çarşamba günü sokağa inecektir.

---------------alıntı---------------

Sayın Yetkili

Adana Demirspor taraftarları olarak zor günler yaşadığımız bu dönemde size seslenmeyi, kısa da olsa sorunlarımızı aktarmayı arzu ediyoruz.

Bilindiği gibi Adana’nın önemli spor kulüplerinden, Adana Demirspor 8 yıl aradan sonra TFF 1. Lige tekrar yükseldi. Adana kenti için bir spor kulübünün ötesinde, bir birikim, bir kültür, bir kimlik ve bir paylaşım anlamı taşıyan Demirspor, taraftarı içinse farklı bir yaşam biçimidir.

Demirspor taraftarı için mavi-lacivertli forma; Adana ve çukurova’da başta ziraat olmak üzere birçok sanayi alanının giderek küçüldüğü ve yok olmaya başladığı böylesine bir ortamda kent insanının bir isyan biçimi olarak ifade bulmaktadır. Alt liglerde dahi 10 binlerce taraftarını stadlara ve deplasmanlara çeken, sadece Adana’da değil ülkemizdeki büyük kentlerinde de taraftar yapılanması bulunan, diğer kulüp taraftarları tarafından da sempati ile karşılanan Adana Demirspor taraftarları ülkemizdeki alışıldık taraftar profilinden farklı bir çizgi göstermektedir.

çok uzun bir süreden sonra geçtiğimiz sezon bir üst lig olan TFF 1. Lige yükseldik. Bizler taraftar olarak henüz bu mutluluğu yaşayamamışken, şahsi çıkarları için, arka bahçeleri olarak gördükleri kulüp yönetiminden ayrılmayan, usulsüz üye kayıtları ile kendilerini tekrar seçtiren, tüm Adana halkı tarafından istenilmeyen bir anlayışa karşı 11 Temmuz 2012 çarşamba günü Adana’da BüYüK TARAFTAR YüRüYüşü’nü gerçekleştiriyoruz.

11 Temmuz çarşamba günü binlerce taraftar, Adana Demirspor’u kendisi sananlara ve sahte kongre üyeleri ile başkan olanlara isyan edecek. Yüz binlerce Demirspor’lunun istememesine rağmen koltuğa yapışanlara ve kulübü kendi çıkarlarına göre yönetenlere haykıracak ve dur diyecek…

içinde bulunduğumuz şu günlerde koskoca bir kentin en önemli sorunu haline gelen bu duruma duyarsız kalmayacağınızı düşünüyoruz. 11 Temmuz çarşamba saat 19.00’da Adana Atatürk Parkı’nda gerçekleştireceğimiz Büyük Taraftar Yürüyüşü’ne ilgi göstereceğinizi ümit ediyoruz.

ilginiz için şimdiden teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Adana Demirspor Taraftarları

---------------alıntı---------------

david ospina

gidiyorum bu
hakkındaki bilgi kirliliğinin devam ettiği kaleci. az önce ntvspor beşiktaş muhabiri hakan gündoğar'ın tamer kıran'ın ağzından aktardığı bilgiye göre kendisi ve kulübü ile yarın görüşülecek.

temel problem çok fazla menajerin ortaya çıkması sonucu yaşanan kafa karışıklığı. hepsi değişik rakamlara ospina'nın bonservisini alabileceğini söylüyor. kıran'ın ifadesine göre en geç ayın 16'sından sonra yeni kaleci kampa katılacak. en iyisi biraz daha beklemek.

david ospina

gidiyorum bu
(b: hugo lloris) için arsenal'in yaptığı ilk teklif olympique lyonnais tarafından reddedilmiş olup; sonraki görüşmelerde anlaşma sağlandığı takdirde beşiktaş'ın alabilmesi için şartları bayağı bir zorlaması gerekecek kolombiyalı file bekçisi. zira bu transferde oldukça ciddi bir rakiple karşı karşıya gelecek.

ahmet nur çebi

gidiyorum bu
acemice bir beyanat veren beşiktaş yönetim kurulu ikinci başkanı. zira ima ettiği gibi firmaların beşiktaş'ın kapısında sponsorluk adına rekabete girmesi arzu ediliyorsa basketbol takımının euroleague organizasyonunda kalıcı olması gerekir. bunun için de euroleauge a lisansına sahip olması -ki bu aşamada bence çok zor- yahut wild card için tercih edilen ilk takımlardan olması elzemdir. kalıcılığı ve istikrarı yakaldığınız anda bir takım çevrelerin olası aleyhte çalışmaları dahi size gelecek tekliflerin önüne geçemez.

ikinci bir konu ise şahsen sağlık kuruluşlarının euroleague kapsamında mücadele edecek olmasından ötürü beşiktaş'a sponsor olabileceklerine çok ihtimal vermiyorum. zira bunlar yurt içinde bir pazara sahip firmalar olduğundan avrupa basketbolunda beşiktaş yahut bir başka takıma sponsor olmalarının kendilerine maddi anlamda getirisi sınırlı kalacaktır. acıbadem grubunun fenerbahçe'nin amatör branşlarına verdiği destek tamamen yönetim kurulu başkanının fenerbahçeli oluşuyla ilgilidir. medical park örneğine bakacak olursak, yanlış anımsamıyorsam onlar da galatasaray'ın euroleague bünyesinde mücadele etmesinden önce bu anlaşmayı yaptılar. şayet galatasaray sponsorsuz olarak eurleague içinde olsaydı, kendilerine bu anlamda sponsor olurlar mıydı? bana göre şüpheli.

özetle beşiktaş'a sponsor olacak firmanın bana göre mutlaka yurt dışı ile iş yapan hüviyette olması gerekiyor. bu sayede yapacakları reklamla kendi pazar paylarını arttırma olanağı yakalayacaklardır. ancak kesinlikle ve kesinlikle şu aşamada bu firmaların kendilerinin gelip "biz size sponsor olmak istiyoruz" demeleri beklenemez. yere sağlam basan gerekçelerle sizin bu tip firmaları ikna etmeniz gerekir.

meramım bundan ibarettir.

galatasaray medical park

gidiyorum bu
eurleague ön elemelerine katılma ihtimali üzerine taraftarlarının sosyal medya üzerinden (b: #galatasaray4euroleague) etiketiyle bir kampanya yürüttükleri takımdır. benim bildiğim bu tip organizasyonlarda davet usûlü[ybkz]swh[/ybkz] geçerlidir dostlar. hani koskoca bir camiayı dilenci olmakla itham ederken, bir taraftan da lâhana turşusu ile perhize girmek?

spor medyasının futbol takımlarına dair hazırlık kampı izlenimleri

gidiyorum bu
yıllardır ezbere aldığımız söz öbekleridir. favorim "x, sabah idmanında futbolcuların adeta pestilini çıkardı" güzellemesi olup; güzide futbol basınının herhangi bir takımın başına yeni gelmiş bir teknik direktör için "adam işi sıkı tutuyor" kanaatini uyandırmak adına sarfettiği beylik hazırlık kampı repliğidir. devamında "oyuncuların bu durumdan hiç de şikayetçi olmadığı gözlendi." şeklinde tamamlayıcı bir cümle kullanılır. futbolcuların pestilinin çıktığı bir başka zaman dilimi ise mutlaka öğleden sonraki kros çalışmasıdır. bu çalışmada koşuyu en önde ve en sonda bitirenler ifşa edilir. genç oyuncuların birbirleriyle şakalaşmaları dikkat çeker.

kamp öncesi futbolcular mutlaka laktat testinden geçer. bu sayede kimleri kan tuttuğu noktasında aydınlanmış oluruz. yoğun geçen akşam idmanı sonrası takımın teknik direktörü ertesi gün yapılacak sabah idmanını iptal ederse "x'ten futbolculara sürpriz jest" başlığı idealdir. oyuncular akşam yapılacak çalışmaya kadar günü izinli geçririr ve kamp yaptıkları kasabanın doğal ve tarihi güzelliklerini keşfetme fırsatı bulur. akşam idmanları genellikle yarı sahada çift kale maçla bitirilir. herhangi bir futbolcunun sakatlığı kampta moralleri bozar. antreman esnasında birbirlerine sert girme yüzünden iki futbolcu arasında yaşanan ağız dalaşı kavgaya dönüşünce araya girenler tarafından olay tatlıya bağlanır. söz konusu iki futbolcu idmanın bitiminde teknik direktör tarafından çağırılarak özel olarak uyarılır. bir daha böyle bir şey yaşanmayacağına dair kendilerinden söz alınır. bu futbolcular aynı zamanda takım arkadaşlarından da özür dilemeyi ihmal etmez. teknik direktör bununla da yetinmeyerek hiçbir şeyin takımın havasını bozmasına izin vermeyeceğini deklare eder: "x, sert çıktı." "x'ten futbolculara ültimatom" bu işler içindir.

ilerleyen günlerde kampı takip eden gazetecilerle futbolcular arasında yemeğine maç yapılır. ben gazetecilerin kazandığını hiç görmedim bu arada. hazırlık maçlarının "en"leri belirlenir. nihayetinde yurda dönüş hazırlıkları başlar.

teknik ekipten futbolcusuna hemen herkes çok verimli bir kamp dönemi geçirdiğinden artık emindir. bir an önce lig başlasındır.

ibrahim üzülmez

gidiyorum bu
iki sene önceki hazırlık kampı sonunda değerlendirme yazısı yazacağını söyleyen gazeteci serdar sarıdağ'a söyle demiştir:

---------------alıntı---------------
gençleri sakın abartma. başlamadan bitirmiş olursun onları. genç dediğin çimleri parçalar.
---------------alıntı---------------

muhammed demirci

gidiyorum bu
(i: "oynamadan messi olamam") demiş genç umut. beşiktaş'ın messi'si, galatsaray'ın ronaldosu, fenerbahçe'nin ibrahimovic'i benzetmelerinden gına getirmiş futbol basınını ciddiye almasan çocuk. yusuf'u, fikret'i, gökhan'ı, metin'i, ali'yi, feyyaz'ı kimseye benzetmedik biz. bir tek mehmet özdilek'te enzo schifo'yu gördük. onun da öyle bir iddiası yahut hedefi olmamıştı. mehmet özdilek olarak geldi. mehmet özdilek olarak jübilesini yaptı. sen muhammed demirci ol yeterli. bakarsın avrupalı yıldız adaylarını gelecekte sana benzetirler.

beşiktaş divan kurulu başkanlığı

gidiyorum bu
2000 yılından sonra içi boşaltılmış en üst düzey denetim mekanizması. yönetim kuruluyla arasına belli bir mesafe koyarak bunu her daim koruyan, beşiktaş'ın menfaatine zarar verecek her türlü idari eylemde müdahale vazifesini yerine getiren bir prestij sembolü iken; son 12 yıldır kulüp başkanlarının yanından ayrılmayan, her davette/organizasyonda yan yana/ dip dibe fotoğraf çektiren, hık deyicinin gık deyicisi konumuna düşürülmüş gölge boksçusu. beşiktaş'ı ilgilendiren herhangi bir harcama yapılacakken "bakalım divan kurulu onaylayacak mı?" sorusu sadece demode olmayıp tedavülden de kalktı.

bir zamanlar "beşiktaş'ın senatosu" idi. şimdilerde akaretler noteri.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol