confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 34168
  2. takipçi 3
  3. puan 666064

yazarların tavsiye ettikleri lezzet durakları

gidiyorum bu
kadıköy[ybkz]swh[/ybkz] - dürümcü emmi (çorba içmek için tavsiye ediyorum. paça ya da mercimek)

osmangazi[ybkz]swh[/ybkz] - küçüksaray pideli köfte

adana - kebapçı şeyhmus

mersin - ciğerci bahattin

gidiyorum bu - kepekli galeta

-----------------------------------------------

tatlı sevenler için çikolata sevdalısı varsa,

kadıköy - baylan pastahanesi (kup griye güzeldir.)

hamur tatlıları içinse,

kızıltoprak, erenköy - hacı hasan oğulları (harem güzeli isimli tatlısı hepsinden ötededir.)

2 ekim 1974 steagul roşu beşiktaş maçı

gidiyorum bu
beyazın yanındaki siyahın kendi cellâdına gülümsediği dört dakika süren tek perdelik drama. başka bir deyişle sonraki nesilleri malmö, valerenga, auxerre travmalarına hazırlayacak küçük çaplı bir ter idmanı.

tüm ince telli saçlar için...

70'li yıllarda Türkiye, karanlıkta göz kırpanların kendilerini farketmenizi beklediği bir dönemdir. televizyon coğrafyadan içeri gireli henüz kısa bir zaman olmuşken annelerin bulaşık detarjanlarının kapaklarıyla yeşil ışığı yakalayıp hesaplı parlak bulaşığa ulaşmaktan daha çetin kaygıları vardır. kentin sosyo-kültürel dönüşüm sürecinde el arabalarından arabesk müzik merhaba derken; yeşilçam'da, yükselen libidolara derman niyetine bir günde çekilen filmler afişleri süslemeye başlar. bakkal necati güven 500.000'inci işçi olarak törenlerle almanya'ya uğurlanır. sarı vita yağı kutuları ufaktan ufaktan çiçek saksısı olarak gecekonduların önlerini şenlendirirken, artan pahalılık ve akaryakıt sıkıntısı "benzin vardı da biz mi içtik?" güzellemesinde resmedilir. her ne kadar ajda pekkan "önünde petrol sonunda petrol" diyerek aydın sorumluluğunu yerine getirse de, 1974'ün sonbaharına gelindiğinde beşiktaşlıların hassasiyet kompoziyonu romanya takımı (vurgula: steagul roşu ) ile gerçekleşen uefa kupası birinci tur eşleşmesinde temize çekilir.

tarihler 1974 yılı eylül ayının 18'ini gösterdiğinde inönü stadı'nda boy verip filizlenir iki takım. ilk yarı golsüz geçilirken ikinci devrede geçen sene temmuz ayında kaybettiğimiz (vurgula: sinan alayoğlu)'nun golüyle öne geçer kara kartallar. sonrasında bursaspor'dan transfer ettiğimiz tezcan ozan farkı ikiye çıkararak adı gibi emin kılar turun artık geçildiğinden her beşiktaş sevdalısını. teknik direktör (vurgula: metin türel ) günde iki paket içtiği sigarayı keyiften üç pakete çıkarır. vedat[ybkz]swh[/ybkz] yine gözleriyle gülmektedir. altın çocuk zekeriya[ybkz]swh[/ybkz] saçlarını deli rüzgâra bırakır. dorde miliç "rehavete kapılmayın ba kızanlar, te bea rövanşı var daha bu işın" şeklinde bir çıkış sergilese de belki de içinden "oldu bu iş ba dorde. bırakasın huysuzluğu" diyordur. sabri dino, ağabeyine[ybkz]swh[/ybkz] bu mutluluğun resmini çizip çizemeyeceğini sormak için telefona sarılır. nasıl kızabilirdik ki onlara. şiiri en çok bağırarak okuyanın aynı zamanda en güzel okuyan olarak kabul gördüğü bir dünyada...

2 ekim 1974'te rövanş maçı gelir çatar. brasov kenti griye bürünmüştür. sahaya sabri, ahmet, niko, lütfü, zekeriya, milic, vedat, kahraman, tuğrul, tezcan ve sinan 11'i ile çıkar ışık bakışlılar. 85 dakika beyaza bürünür beşiktaş. 85 dakika 8 8'lik hareketli çalar orkestra. 85 dakika iki dal filtresiz maltepe sigarası içer metin türel. 85 dakika unutulur tüp gaz kuyrukları. 85 dakikada 85 çiçek dikilir 85 vita yağı kutusuna. 85 dakika babasıyla dans eder kız. kızıyla dans eder baba.

86. dakika'da "onlar hep siyah giyerdi" fısıldamasıyla acı acı gülümser futbol talihi. 1-0 geriye düşer beşiktaş. ilk yarıda sakatlanan miliç'in yerine oyuna giren sanlı topu alıp koşarak santraya diker. henüz ilk şok atlatılamamışken bir dakika sonra skor 2-0'a gelir. sabri duraklar. zekeriya panikler. vedat asabileşir. niko endişelenir. sanlı "hadi" der. "durmayın öyle." iki dakika sürer bu cesaretlendirme. meşin yuvarlak son muhtırasını 89'da verir: 3-0. maç biter, hayat biter, beşiktaş bitmez.

kıssadan hisse: bizi öldürmeyen yenilgi, daha da beşiktaşlaştırır. kızına sarıldı baba. babasına sarıldı kız.

bütün bunları beyaz fanilasını siyah ayakkabı boyasıyla forma yapmaya çalışan bir çocuğa anlattım. tebessümüyle feda etti tüm yenilmişliklerini . sükût hiçbir zaman altın sayılmadı, sözün bir anlamı oldukça.

http://tinyurl.com/bld3q2z

edit: sinan ve tezcan'ın soyadlarında harf sürçmesi olmuş. kıymetli uyarısı için sy3706 arkadaşa teşekkür ederim.

samet aybaba

gidiyorum bu
beşiktaş'ın ihtiraslı aşığı. öyle ki onun uğruna kendisi dahil herkese zarar verebilir. aslında tribünlerle olan gerginliği futbolculuk dönemlerine kadar gider. önemli bir kısım taraftar tarafından takım içinde gruplaşma yaratmakla, kendisiyle iyi geçinmeyenleri takımdan izole etmekle eleştirildi. hatta ve hatta jübilesini yaptıktan sonra "iyi ki gitti de onun yerine gökhan keskin oynamaya başladı." diyen beşiktaşlı sayısı pek de az değildi.

teknik direktörlük kariyerine başladığı zaman uzak hedefini çoktan koymuştu. beşiktaş'a teknik direktör olacaktı. açıkçası hep bu görev için soluk alıp verdi desem çok abartmış sayılmam. özellikle hocalıktaki ilk beş yılından sonra, beşiktaş ne zaman teknik direktör arayışına girse yerli adaylar arasında mutlaka onun ismi geçerdi. ve her seferinde yetersiz görülerek başka bir isimle anlaşılması onu daha çok kamçıladı ve hırslandırdı. 90'lardan sonra da asıl hikaye böyle başladı. şahsi düşüncem samet aybaba'daki bu idealizm zamanla patolojik bir durum arz ettti. bir nevi aşık atışması. bilhassa inönü stadı'nda beşiktaş'a karşı kazandığı her maçtan sonra gerek üslubuyla gerekse beden diliyle "siz benim yerime bir başkasını tercih ettiniz ama hata yaptınız. bakın işte ben kazandım." mesajını vermesi genç nesil beşiktaşlılarla da arasını açarken; ak saçlıları daha da kızdırdı. hararetli bir aşkın bir müddet sonra saplantıya dönüşüydü bir bakıma samet aybaba'nın durumu. ve ters tepti. çünkü camia "tüm bunlardan sonra ağzınla kuş tutsan bu takıma hoca olamazsın." psikolojisine girmişti bile.

aşırı duygusaldır samet aybaba. çoğu zaman hisleri aklının önüne geçer. çabuk sinirlenir. yeri gelir öyle bir cümle eder ki; yıkar perdeyi eyler viran. gençlerbirliği'ni çalıştırırken mısırlı futbolcusu el saka ile yaşadığı malûm gerginliğin akabinde kendisine yöneltilen sert eleştiriler karşısında "bu ülkenin insanları beni bir arap'a tercih etti." demesi bunun alâmet-i farikası niteliğinde. duygusal gel-gitler anlamında ikinci bir fatih terim olur mu? "olmaz" diyemem.

2012 itibariyle hastalık deresinde bağlı olduğu beşiktaş'ın başında artık. ama unutmayalım samet aybaba bir tercihten daha ötede mevcut şartlar itibariyle bir zorunluluktur. önceden belirtildiği gibi ancak olağanüstü şartlarda bu takımın başına gelebilirdi öyle de olmuştur. ve mesele samimi olarak genç oyunculara yönelip kendi yıldızlarını çıkarmaksa, aybaba'nın cv'si bu konuda parlaktır.

ileriye dönük yapacağımız öngörüler şu aşamada bana göre havada kalacağından sabırla bekleyip, fiiliyatta neler olduğunu gördükten sonra daha sağlıklı çözümlemeler yapabileceğimize inanıyorum.

başarılar samet hoca.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol