türkiye saati ile 20.00'de başlayacak ve ntvspor'dan canlı yayınlanacak olan euroleague top 16 e grubu 10. hafta karşılaşması. özellikle sahasında iyi oynayan bir takım alba berlin. nihad dedovic ve deon thompson dikkat edilmesi gereken iki oyuncu.
panathinaikos yönetimiyle karşılıklı olarak anlaşarak sözleşmesini feshedecek olan oyuncu. argiris pedoulakis'in takım içerisinde kendisine biçtiği rolü beğenmediği konuşuluyor. koç ne önermiş acep. "idmanlarda sofoklis schortsanitis'i sırtına oturtup şınav çekeceksin" demiş olabilir belki.
türkiye saati ile 17.30'da başlayacak ve trt spor'dan canlı yayınlanacak olan fiba kadınlar eurocup finali ilk karşılaşması.
a2 takımı, a2 final grubunda geriye düştüğü maçta galatasaray a2 takımını 2-1 mağlup ederek üçüncü sıraya yükselmiştir.
--alıntı--
"üzülüyorum. çok üzülüyorum. haketmediğim için üzülüyorum. ancak 'beşiktaş taraftarı da bunu niye söylüyor? söylememesi gerekir.' diye de haksız bir istekte bulunamam. hakılılar. vermiş olduğum o karar sonrası beşiktaş şampiyon olacakken galatasaray şampiyon oldu."
--alıntı--[ybkz]swh[/ybkz]
"üzülüyorum. çok üzülüyorum. haketmediğim için üzülüyorum. ancak 'beşiktaş taraftarı da bunu niye söylüyor? söylememesi gerekir.' diye de haksız bir istekte bulunamam. hakılılar. vermiş olduğum o karar sonrası beşiktaş şampiyon olacakken galatasaray şampiyon oldu."
--alıntı--[ybkz]swh[/ybkz]
--alıntı--
"olcay'ın messi'den en büyük artısı kayserili oluşudur. kayserili olunca artısı olur doğal olarak, messi'nin nereli olduğu bilmiyoruz."
--alıntı--[ybkz]swh[/ybkz]
"olcay'ın messi'den en büyük artısı kayserili oluşudur. kayserili olunca artısı olur doğal olarak, messi'nin nereli olduğu bilmiyoruz."
--alıntı--[ybkz]swh[/ybkz]
türkiye saati ile 21.45'te ntv'den canlı olarak yayınlanacağı duyurulan karşılaşma.
beşiktaş'ta forma giyen oyuncu değil, beşiktaşlı oyuncu filip holosko. aklım erip beşiktaş'ı izlemeye başladığım günden bu yana - süre vermeyeyim yaşım ortaya çıkar - kulübüyle, tribünüyle, formasıyla bu camiayı bu kadar çok özümsemiş bir yabancı futbolcu görmedim ben. üzülürken de sevinirken de ulvi gibi, rıza gibi, metin gibi, ali gibi, feyyaz gibi özetle senin benim gibi duygularını dışa vuruyor bu adam. en ufak bir samimiyetsizlik, en ufak bir abartı yok hiçbir hareketinde.
beşiktaş'ın futbolcusundan önce beşiktaş'ın taraftarı olmuş filip holosko. hatırlayan çıkacaktır. vestel manisaspor'da forma giyereken ara transfer döneminde üç istanbul kulübü de kendisiyle yakından ilgilenir. bir spor programı kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirir. konu döner dolaşır transfer mevzusuna gelir. cin fikirli muhabir yanında üç istanbul kulübünün formasını da getirmiştir. ve holosko'nun önüne üç formayı da koyar. "gönlün hangisine daha yakın?" diye de bir soru yöneltir.
herhalde benim gibi o programı izleyen hemen herkes hâlâ ege ekibinin formasını giyen holosko'nun "görüşmeler devam ediyor. şu aşamada bir şey söylemek doğru olmaz." tarzı politik bir cümle beklemektedir. fakat o da ne? bu adam zerre tereddüt geçirmeden çubuklu beşiktaş formasını alıp sırtına geçirir. ve en sevdiği tezahüratı söyler: "kartal gol gol gol!". evet henüz beşiktaş'ın futbolcusu olmamıştır ancak herhangi bir beşiktaş taraftarı gibi aşkla, şevkle "kartal gol gol!" diye bağırır. bağırır diyorum çünkü söylerken ses tonunu tribündeki beşiktaş seyircisi gibi boğumlayarak ayarlar.
sanırım ilk defa türkiye liginde bu kadar çıkışta olan bir oyuncuyu beşiktaş; galatasaray ve fenerbahçe ile rekabete girme gereği hissetmeden transfer etmiştir. ileri ikiliden birisi olarak oynatıldığı ligin ikinci yarısında müthiş de başlar beşiktaş kariyerine. sonrasında ise süratinden faydalanmak isteyen hemen her teknik adam kendisini sağ kanat/sağ forvet olarak oynatmaya kalkınca verimi düşmeye başlar. homurtular da doğru orantılı olarak yükselir. derken her transfer döneminin alaycı objesi olarak buluverir kendisini, neresini ciddiye alacağımıza karar veremediğimiz spor sayfalarında. artık formül bellidir: holosko artı bir miktar para.
muhtemelen en çok onu üzmüştür böylesine içine işlemiş bir takımın birilerine "kakalanacak" ıskartası muamelesi görmek. bir kez olsun ağzından kötü bir lâf çıkmaz. kimsenin aleyhinde en küçük incitici bir beyanatta bulunmaz. "kıymetimi bir gün anlayacaklar" goy goyuna kapılmaz. sadece işini yapar filip hiç somurtmadan.
kiralık olarak gittiği istanbul büyükşehir belediyespor’dan, önce taraftarı sonra oyuncusu olduğu takıma tekrar geri döndüğünde, evliliğini yürütümeyen çocuğunu karşılayan aile edasıyla içeriye buyur edildiğini hissetmiş midir bilemiyorum. zira hemen herkes yüzüne ses etmese de içinden “git barış” cümlesini geçirmiştir.
bu sezon başında bildik formülü değiştirdi olanca samimiyetiyle. hem de kendisine önerileni ikiletmeden: holosko artı bir miktar feda. Yine sadece işini yapıyor, kendisinden önce beşiktaş’ı tutanları mutlu etmek adına.
bütün bunları üst üste koyduğumuzda düşünmeden edemiyorum. tüm bu olan biten karşısında hep mi bağlılığını içtenlikle ifade eder bir adam? hep mi yüzde yüzünü koymak ister sahaya? evet hep. üstelik en ufak bir yapaylığa kaçmadan ve olanca sevimliliğiyle…
olur da aktif kariyerini sonlandırdıktan sonra futbolun içinde kalmaya karar verirse yolu mutlaka tuttuğu takımla, beşiktaşla kesişecek. kesişirken de tıpkı ulvi gibi, rıza gibi, metin gibi, ali gibi, feyyaz gibi özetle senin benim gibi hiç kimseyle “para” konuşmayacak.
artık denklemi değiştirme sırası beşiktaş taraftarında.
holosko artı bir miktar vefa.
beşiktaş'ın futbolcusundan önce beşiktaş'ın taraftarı olmuş filip holosko. hatırlayan çıkacaktır. vestel manisaspor'da forma giyereken ara transfer döneminde üç istanbul kulübü de kendisiyle yakından ilgilenir. bir spor programı kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirir. konu döner dolaşır transfer mevzusuna gelir. cin fikirli muhabir yanında üç istanbul kulübünün formasını da getirmiştir. ve holosko'nun önüne üç formayı da koyar. "gönlün hangisine daha yakın?" diye de bir soru yöneltir.
herhalde benim gibi o programı izleyen hemen herkes hâlâ ege ekibinin formasını giyen holosko'nun "görüşmeler devam ediyor. şu aşamada bir şey söylemek doğru olmaz." tarzı politik bir cümle beklemektedir. fakat o da ne? bu adam zerre tereddüt geçirmeden çubuklu beşiktaş formasını alıp sırtına geçirir. ve en sevdiği tezahüratı söyler: "kartal gol gol gol!". evet henüz beşiktaş'ın futbolcusu olmamıştır ancak herhangi bir beşiktaş taraftarı gibi aşkla, şevkle "kartal gol gol!" diye bağırır. bağırır diyorum çünkü söylerken ses tonunu tribündeki beşiktaş seyircisi gibi boğumlayarak ayarlar.
sanırım ilk defa türkiye liginde bu kadar çıkışta olan bir oyuncuyu beşiktaş; galatasaray ve fenerbahçe ile rekabete girme gereği hissetmeden transfer etmiştir. ileri ikiliden birisi olarak oynatıldığı ligin ikinci yarısında müthiş de başlar beşiktaş kariyerine. sonrasında ise süratinden faydalanmak isteyen hemen her teknik adam kendisini sağ kanat/sağ forvet olarak oynatmaya kalkınca verimi düşmeye başlar. homurtular da doğru orantılı olarak yükselir. derken her transfer döneminin alaycı objesi olarak buluverir kendisini, neresini ciddiye alacağımıza karar veremediğimiz spor sayfalarında. artık formül bellidir: holosko artı bir miktar para.
muhtemelen en çok onu üzmüştür böylesine içine işlemiş bir takımın birilerine "kakalanacak" ıskartası muamelesi görmek. bir kez olsun ağzından kötü bir lâf çıkmaz. kimsenin aleyhinde en küçük incitici bir beyanatta bulunmaz. "kıymetimi bir gün anlayacaklar" goy goyuna kapılmaz. sadece işini yapar filip hiç somurtmadan.
kiralık olarak gittiği istanbul büyükşehir belediyespor’dan, önce taraftarı sonra oyuncusu olduğu takıma tekrar geri döndüğünde, evliliğini yürütümeyen çocuğunu karşılayan aile edasıyla içeriye buyur edildiğini hissetmiş midir bilemiyorum. zira hemen herkes yüzüne ses etmese de içinden “git barış” cümlesini geçirmiştir.
bu sezon başında bildik formülü değiştirdi olanca samimiyetiyle. hem de kendisine önerileni ikiletmeden: holosko artı bir miktar feda. Yine sadece işini yapıyor, kendisinden önce beşiktaş’ı tutanları mutlu etmek adına.
bütün bunları üst üste koyduğumuzda düşünmeden edemiyorum. tüm bu olan biten karşısında hep mi bağlılığını içtenlikle ifade eder bir adam? hep mi yüzde yüzünü koymak ister sahaya? evet hep. üstelik en ufak bir yapaylığa kaçmadan ve olanca sevimliliğiyle…
olur da aktif kariyerini sonlandırdıktan sonra futbolun içinde kalmaya karar verirse yolu mutlaka tuttuğu takımla, beşiktaşla kesişecek. kesişirken de tıpkı ulvi gibi, rıza gibi, metin gibi, ali gibi, feyyaz gibi özetle senin benim gibi hiç kimseyle “para” konuşmayacak.
artık denklemi değiştirme sırası beşiktaş taraftarında.
holosko artı bir miktar vefa.
--alıntı--
"benim için gerçekten zor oldu. beşiktaş'a rakip olabileceğimi hiç düşünemezdim. anons başladığında beşiktaş dendiğinde bir refleks olarak bir adım öne çıkıp oyuncuların sahaya çıkmasını bekledim. beşiktaş'taki oyuncuların çoğu ile çalıştım. hata yaptıklarında beşiktaşlı oyunculara bir şey söylememek için kendimi zor tuttuğum bir maç oldu. sonuçta ben bir profesyonelim ve şu andaki görevim kulüp yapısıyla, oyuncusuyla, seyircisiyle büyük bir potansiyele sahip olan botaş'a katkı vermek ama yine de ilk beşiktaş maçının beni yıprattığını söylemeliyim."
--alıntı--
"benim için gerçekten zor oldu. beşiktaş'a rakip olabileceğimi hiç düşünemezdim. anons başladığında beşiktaş dendiğinde bir refleks olarak bir adım öne çıkıp oyuncuların sahaya çıkmasını bekledim. beşiktaş'taki oyuncuların çoğu ile çalıştım. hata yaptıklarında beşiktaşlı oyunculara bir şey söylememek için kendimi zor tuttuğum bir maç oldu. sonuçta ben bir profesyonelim ve şu andaki görevim kulüp yapısıyla, oyuncusuyla, seyircisiyle büyük bir potansiyele sahip olan botaş'a katkı vermek ama yine de ilk beşiktaş maçının beni yıprattığını söylemeliyim."
--alıntı--
ispanya ligi[ybkz]swh[/ybkz] takımlarından cajasol sevilla ile anlaşan power forward.
0-0 sona eren karşılaşma.
eskişehirspor'un an itibariyle dünyaları kaçırdığı maçtır. ne kale direğiymiş be kardeşim.
geçen hafta gaziantepspor ile bursaspor arasında oynanan karşılaşmadaki performansına bu haftaki 2 mart 2013 akhisar belediye elazığspor maçı ile devam eden orta hakem. akhisar belediyespor lehine bir penaltı ve fabio bilica'ya kırmızı kartı vermeyerek tribünlerin tepkisini çekti ve maçın durmasına neden oldu.
ilk yarısı 0-0 sona ermiştir.
90+2'de adriano ile sergio ramos arasında geçen pozisyonda maçı anlatan murat kosova'nın net bir şekilde penaltı kararına hükmettiği maç. ben tekrar tekrar baktım sanki sergio ramos ayağını çekmiş gibi. adriano çok hafif teması hissettiği anda kendini yere bırakmış. tabii bu benim yorumum. bu arada 2-1 real madrid'in galibiyetiyle sona eren karşılaşma. victor valdes karşılaşma sonrası itirazdan kırmızı kart gördü.
edit: hemen herkes "penaltı" diyor. bir daha izleyeyim[ybkz]swh[/ybkz]
edit 2: yok abicim ben ikna olmadım. ramos hemen ayağını çekiyor. temas olduğu doğru. ama mümkün değil adriano'nun o temasla o şekilde yere düşmesi.
edit: hemen herkes "penaltı" diyor. bir daha izleyeyim[ybkz]swh[/ybkz]
edit 2: yok abicim ben ikna olmadım. ramos hemen ayağını çekiyor. temas olduğu doğru. ama mümkün değil adriano'nun o temasla o şekilde yere düşmesi.
82. dk'da sergio ramos'un golüyle real madrid'in 2-1 önde götürdüğü karşılaşma. 90+1 oynanıyor.
55. dk'da cristiano ronaldo'nun oyuna girmek için hazırlandığı karşılaşma.
edit: 57. dk'da sami khedira ile birlikte oyuna dahil oldu.
edit: 57. dk'da sami khedira ile birlikte oyuna dahil oldu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?