confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 38656
  2. takipçi 3
  3. puan 747825

vuk radivojevic

gidiyorum bu
geçtiğimiz sezonu kızılyıldız'da tamamlayan 1.96 boyunda ve 30 yaşındaki sırp oyun kurucu. iki senelik bir ispanya cv'si var onun haricinde sılayı fazla terketmemiş. artık türk telekom forması giyecek.

ozan bulkaz

gidiyorum bu
2003 yılından beri uşak sportif'i çalıştırmakta olan hırslı ve azimli basketbol antrenörü. 2013-2014 sezonunda da ekibini beko basketbol ligi'ne yükseltmeyi başarınca doğal olarak yola yine kendisiyle devam edildi.

16 kasım 2013 uşak sportif beşiktaş integral forex maçı'nın devra arasında bir pozisyon için masa hakemine gayet medeni bir şekilde itirazda bulunan beşiktaş integral forex idari menajeri haluk yıldırım'ın üzerine bağıra-çağıra ve kabadayı bir üslupla yürümesi hiç yakışık almadı.

bakın şimdi hocam; salonunuzu her yaştan insanla oldukça güzel doldurmuş ve güzel bir basketbol ortamı yaratmayı başarmışsınız. ancak biliniz ki oraya toplanan kalabalık izleyici kitlesi sizin ayranınızı kabartıp, misafir takım yetkililerine horozlanma hakkını kendinizde görmeniz için değil takımınızı desteklemek adına geliyorlar. bu tip taşra refleksleriyle statü atladığınızı falan zannediyorsanız - varsa şayet- takımın mentoruna bir gözükün.

unutmayın beko basketbol ligi'nde de maçlar "deplasmanlı" oynanıyor. siz ve muadilleriniz benzer tepkileri gördüğünüz zaman yayıncı kuruluşun mikrofonlarına üçüncü sınıf bir mağduriyet havası yaratarak zırlamayın.

ben öyle bi insan mıyım

gidiyorum bu
gâvur izmir'in kendisine mühendis süsü vererek sözlüğe musallat ettiği misyonerlerinden. prensip olarak benden yaşlı olanların doğum gününü kutlamıyorum ama şu anda yapacak daha iyi bir şeyim yok maalesef.[ybkz]swh[/ybkz]

kutlu olsun. mutlu, mes'ut olsun.[ybkz]swh[/ybkz]

16 kasım 2013 uşak sportif beşiktaş integral forex maçı

gidiyorum bu
öncelikle salona gidip tribünden takip ettiğim için eleştirme hakkını bana lûtfeden beşiktaş erkek basketbol takımı koçu ahmet kandemir'e teşekkür ederek başlamak istediğim karşılaşma.

türkiye kupası maçlarında televizyondan izlediğim uşak sportif için kendi kendime "avrupa maçı dönüşü gidilmek istenmeyecek bir deplasman" demiştim. başımıza geldi. seyirci - kent - takım sinerjisini çok güzel yakalamışlar. imkânları dahilinde alabilecekleri oyunculara yönelmişler. tek dezavantajlar bu seviyeler için henüz yeteri kadar tecrübeye sahip olmamaları. zaten maçın ilk çeyreğinde de bu oldukça göze çarptı. beşiktaş integral forex'in yaptığı sert savunma uşak sportif'in hücumda tercih hatalarını beraberinde getirdiği gibi bizim kazandığımız topları oldukça yüksek yüzdelerle skora çevirmemiz farkın açılmasına yol açtı.

peki bu skor farkı, sabırla top paylaşımı yapıldıktan sonra en uygun oyuncunun şutu kullandığı veya dört ve beş numaraları tepe pick'n roll'leri ile kullandığımız varyasyonlarla mı geldi? daha özeti organize hücum setleri oynayarak mı bu farka ulaştık hayır? en çok ikinci-üçüncü topta potaya gönderilen üçlük atışların isabetli olması pek çok kişide beşiktaş'ın çok iyi basketbol oynadığı izlenimini yaratıyor. izleyicide bunun olmasını bir miktar normal karşılarım da takımın sevk ve idaresinden sorumlu kadronun haftalar geçmesine rağmen bu şekilde doğru yolda olduğunu zannetmesini herhangi bir şekilde anlamlandırmam.

nitekim ikinci çeyrekten itibaren şutlar girmemeye başlayıp, üstüne doron perkins'inde sakatlığı vuku bulması bir bakıma takkenin düştüğünün habercisiydi. ancak buna rağmen beşiktaş'ı maçın içinde tutan bir mehmet yağmur performansı izledik. kabul edelim ki ekstraydı. ve tamamen bireysel inisiyatif sonucu gerçekleşti. yoksa muhtemeldir maç daha erken ev sahibi ekip lehine kopacaktı.

son çeyrekte ahmet kandemir'in "chriiiiiiiiiiiis çıkabilirsiiiiiiiiiiiiiiiin kurtsunnnnnnnnnnnnnn" demesiyle chris lofton'un kendine has saçma sapan zorlama üçlüklerinin -bu sefer- çemberden içeri girmesi maçın kazanılacağına dair umut verse de, gerek gökhan şirin'in rakip pota altındaki panikle karışık acemilikleri gerekse -özellikle colton iverson kaynaklı- düşük serbest atış yüzdemiz uşak'ın elini rahatlattı. üstüne en kritik anda (vurgula: justin carter)'ın loftonvari bir şekilde dip çizgiden el üzerinden gönderdiği mucizevi üçlük maçın bitiş düdüğü oldu aslında.

kötü basketbol oynuyoruz. bunu bir kabul edelim. kenar yönetiminin beşiktaş'ın ismini, ağırlığını kaldırabilecek vasıflarla donatıldığını söyleyebilmek güç. hücumda tamamen bir oyuncunun[ybkz]swh[/ybkz] eline bakmaya dayalı bir düzen kurulmuş ve acayip bir şekilde bu düzenin her maç işlemesi bekleniyor. ki söz konusu oyuncu da tüm ipler eline teslim edilecek kadar güven veren bir lider, bir süper star değil. sadece gününde olduğu zaman 35-40'ları bulabilecek bir şutör. ancak bu da maçı kazanacağınız anlamına gelemiyor zira basketbol bir takım oyunu. açık konuşalım chris lofton şu haliyle takıma yaradan çok zarar veriyor. onun odak olduğu bir hücum anlayışı da beşiktaş'ı önlem alınması çok kolay bir takım durumuna dönüştürüyor.

bir başka kabul edilmesi gereken şey tomislav ruzic ile olmuyor. ayakları oldukça yavaşlamış. oynamaktan çok idare eden bir görünüme bürünmüş. devşirme kontenjanından neredeyse sıfır verim almamız üzücü ve sezon başı tercihleri açısından düşündürücü.

bir de daha iyisinin alınması için sıkça eleştirilse de oynamadığında bu takımın yokluğunu aradığı oyunculardan birisi brad buckman. elinde radnicki maçında[ybkz]swh[/ybkz] aldığı darbe sonucu çatlak meydana gelmiş. biraz denedi kendini ama acı çekiyor belli.

kandemir kof hamaset ile bu haftayı da geçirir mi bilemiyorum ancak doron perkins'in bir an önce iyileşmesi adına önümüzdeki 5-6 gün maneviyata yönelerek, gecesini gündüzünü ibadete ayırsa hiç fena olmaz.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol