bu tarz söylemlere karşı söylenmesi gereken birkaç yüzyıl önce söylenmiş zaten...bize sadece dinlemek kalıyor...
"...her lafa verecek bir cevabım var...lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye..."
[ybkz]swh[/ybkz]
inancını kaybetmekte olan insanın son çırpınışları...mehyanede 2 dubleden sonra söylenmiş olması muhtemel...
(bkz: aşkına sokıyım sana bişi olmasın)
(bkz: aşkına sokıyım sana bişi olmasın)
biraz önce behzat amirimin yumurtalarla nasıl omlet yapılacağını anllattığı dizi...
(bkz: son hafriyat)
bu arada villareal deki borja valero nun döktürdüğü maç olmuştur...
el classico yu formalite maçına çeviren maç...barça bu galibiyetle puan farkını 8 e çıkarıp mourinho ya seneye daha iyi bir takımla gel mesajı yollamıştır...
güzellikleri görecelidir belki ama candırlar...süslüdürler...kendilerini göstermeyi severler...ama istanbul tikisi gibi değillerdir...çoğu kültürlüdür...eğlenmesini, konuşmasını, içmesini bilirler...hele bir de aşık oldular mı...bir erkekğin götü tavana nasıl değdirilir çok iyi bilirler...aşık olduğu adam onu aldatmış olsa ve üzerinden 2 sene geçmiş bile olsa hala her sesinizi duyduğunda heycanlanırlar...ama bunun için sevilmezler...delikanlıdırlar çünkü...ayrılsanız bile çirkinleşmez onlarla yaşanan güzellikler...
---------------anlatmak istiyorum--------------
Anlatmak istiyorum. İçimdekileri seninle paylaşmak, kalbimden geçenleri tek tek açıklamak, benim ne halde olduğumu sana anlatmak istiyorum. Yoksunluğundan geriye kalanları, sen de bilmelisin.
İnsan Nelere Alışıyor Sevgili!
İnsan ne çabuk alışıyor değil mi? Güzel olana çok hızlı, kötü şartlara biraz daha zamanla ama yine de alışıyor. Alışkanlık! İşin püf noktası bu! Ailesi tarafından çok sevilen, el üstünde tutulan bir çocuk, büyüyüp hayata atıldığında, orada da sevileceğini zannediyor. Alışmışlık! Şansı yaver giderse, gerçekten onu kalbine alan biriyle karşılaşabiliyor. Bu sefer o düzene alışıyor.
Ben senin, beni sevme biçimine alışmıştım. Yoksunluğum burada başladı. Gittiğinde, beni kollarına alıp, başımı okşayacak; geceleri uykumda bile bana sarılarak güvende olduğumu hissettirecek bir aşkın bittiğini fark ettim, her yanım buz kesti. Ne yapacağını bilemiyor ki insan?
Neden varken kıymetini bilemeyiz zenginliğimizin? Zenginlik dediğim de elbette para değildir sadece, dostluk, aşk, aile, başını sokacak bir ev, bir meslek, bazen bir tabak yemek bile varlıktır aslında.
Birbirimizi çok sevmiştik. Şimdi ayrı kalmış olmamız, onca güzel anıyı yok saydırmıyor bana. Ayrılık! Ne hüzünlü bir kelime değil mi sevgilim? İnsanda yarım kalmış, bitmemiş bir işin telaşı duygusunu yaratıyor. Oysa şairin dediği gibi, ayrılık da sevdaya dahil!
Bazen öyle şeyler oluyor ki, hemen seni arayıp paylaşmak istiyorum. Birlikteyken konuştuğumuz bir konu, bazen basit bir dedikodu, bir an bir olay oluyor, bunu sadece sen ve ben anlayabiliriz. Kime anlatsam enteresan gelmeyecek biliyorum. İşte o anlarda elim telefona uzanıyor, sonra hatırlıyorum, artık biz diye birileri yok ki!
Eşyalarını topladım, diş fırçan ve lacivert şortunu burada unutmuşsun.. Düşünüyorum, şimdi ben bu şortu ne yapayım? Kaldırıp atamam, üstünde yaşanmışlığımız var. Sana vermek istesem, o kadar gereksiz bir konu ki, seni aramak için bahane yarattığımı düşüneceksin. Lacivert şortun olmadan da yaşıyorsundur muhtemelen. Evde dursun, bir misafir gelirse yatıya, veririm diye geçirdim içimden ama kimseye giydiremem onu. Sevdaya ihanet gibi gelir. Anlayacağın, her sabah dolabı açtığımda, elim o lacivert şorta gidiyor. Üstümü giyinmeden, bir kere elime alıp yatağa oturuyorum ve soruyorum: Ben seni ne yapayım şort?
Anlayacağın sevgili, alışkanlıklar zorluyor ayrılıkları, yoksa nedir ki ayrılık dediğin? Bir yoksunluk, bir yoksulluk zamanı! Canının çektiği ama yiyemediğin bir yemek, hayalini kurup gidemediğin bir tatil, kazanamadığın bir piyango bileti, işte bunun gibi bir his ayrılık. Neyse ki insan, her şeye alışıyor...
---------------anlatmak istiyorum--------------
edit: 4 aralık 2009 tarihinde ger0nim0'ya yazılmıştır...
---------------anlatmak istiyorum--------------
Anlatmak istiyorum. İçimdekileri seninle paylaşmak, kalbimden geçenleri tek tek açıklamak, benim ne halde olduğumu sana anlatmak istiyorum. Yoksunluğundan geriye kalanları, sen de bilmelisin.
İnsan Nelere Alışıyor Sevgili!
İnsan ne çabuk alışıyor değil mi? Güzel olana çok hızlı, kötü şartlara biraz daha zamanla ama yine de alışıyor. Alışkanlık! İşin püf noktası bu! Ailesi tarafından çok sevilen, el üstünde tutulan bir çocuk, büyüyüp hayata atıldığında, orada da sevileceğini zannediyor. Alışmışlık! Şansı yaver giderse, gerçekten onu kalbine alan biriyle karşılaşabiliyor. Bu sefer o düzene alışıyor.
Ben senin, beni sevme biçimine alışmıştım. Yoksunluğum burada başladı. Gittiğinde, beni kollarına alıp, başımı okşayacak; geceleri uykumda bile bana sarılarak güvende olduğumu hissettirecek bir aşkın bittiğini fark ettim, her yanım buz kesti. Ne yapacağını bilemiyor ki insan?
Neden varken kıymetini bilemeyiz zenginliğimizin? Zenginlik dediğim de elbette para değildir sadece, dostluk, aşk, aile, başını sokacak bir ev, bir meslek, bazen bir tabak yemek bile varlıktır aslında.
Birbirimizi çok sevmiştik. Şimdi ayrı kalmış olmamız, onca güzel anıyı yok saydırmıyor bana. Ayrılık! Ne hüzünlü bir kelime değil mi sevgilim? İnsanda yarım kalmış, bitmemiş bir işin telaşı duygusunu yaratıyor. Oysa şairin dediği gibi, ayrılık da sevdaya dahil!
Bazen öyle şeyler oluyor ki, hemen seni arayıp paylaşmak istiyorum. Birlikteyken konuştuğumuz bir konu, bazen basit bir dedikodu, bir an bir olay oluyor, bunu sadece sen ve ben anlayabiliriz. Kime anlatsam enteresan gelmeyecek biliyorum. İşte o anlarda elim telefona uzanıyor, sonra hatırlıyorum, artık biz diye birileri yok ki!
Eşyalarını topladım, diş fırçan ve lacivert şortunu burada unutmuşsun.. Düşünüyorum, şimdi ben bu şortu ne yapayım? Kaldırıp atamam, üstünde yaşanmışlığımız var. Sana vermek istesem, o kadar gereksiz bir konu ki, seni aramak için bahane yarattığımı düşüneceksin. Lacivert şortun olmadan da yaşıyorsundur muhtemelen. Evde dursun, bir misafir gelirse yatıya, veririm diye geçirdim içimden ama kimseye giydiremem onu. Sevdaya ihanet gibi gelir. Anlayacağın, her sabah dolabı açtığımda, elim o lacivert şorta gidiyor. Üstümü giyinmeden, bir kere elime alıp yatağa oturuyorum ve soruyorum: Ben seni ne yapayım şort?
Anlayacağın sevgili, alışkanlıklar zorluyor ayrılıkları, yoksa nedir ki ayrılık dediğin? Bir yoksunluk, bir yoksulluk zamanı! Canının çektiği ama yiyemediğin bir yemek, hayalini kurup gidemediğin bir tatil, kazanamadığın bir piyango bileti, işte bunun gibi bir his ayrılık. Neyse ki insan, her şeye alışıyor...
---------------anlatmak istiyorum--------------
edit: 4 aralık 2009 tarihinde ger0nim0'ya yazılmıştır...
alkol kullanmayanlara dinlemeyi tavsiye etmediğim bir düş sokağı sakinleri şarkısı...
Sana uzaktan bakıyor artık gözlerim
Gönlüm senden geçmez
Bana döndü hep sözlerim
Unutmak o kadar kolaymı sandın?
Ayrılık bana aşktır artık
Dağılmış saçların gönlünün yatağına
Uyandırma
Sabah olsun ben giderim
Sen kal rüyamda
Aramak o kadar kolay mı sandın?
Yollarım bana aşktır artık
Ah gitmek o kadar kolay mı sandın?
Yoların bana aşktır artık
Sesim bende bir yabancı gibi... şaşarım
Gönlümün takvimine şiir oldu yüzün... ararım
Ah bulmak o kadar kolay mı sandın?
Aramak bana aşktır artık
http://www.youtube.com/watch?v=1-Dt3RnqkfI
Sana uzaktan bakıyor artık gözlerim
Gönlüm senden geçmez
Bana döndü hep sözlerim
Unutmak o kadar kolaymı sandın?
Ayrılık bana aşktır artık
Dağılmış saçların gönlünün yatağına
Uyandırma
Sabah olsun ben giderim
Sen kal rüyamda
Aramak o kadar kolay mı sandın?
Yollarım bana aşktır artık
Ah gitmek o kadar kolay mı sandın?
Yoların bana aşktır artık
Sesim bende bir yabancı gibi... şaşarım
Gönlümün takvimine şiir oldu yüzün... ararım
Ah bulmak o kadar kolay mı sandın?
Aramak bana aşktır artık
http://www.youtube.com/watch?v=1-Dt3RnqkfI
teknik direktörlüğü hakkında yorum yapamam çünkü barça o geldiğinde kuruluydu....o sadece birkaç doğru transfer yaptı...ama futbolculuğunu soracak olursanız, belki de dünya futbolunda dmc [ybkz]swh[/ybkz] diyince akla gelen ilk üç isim içinde yer alır...kendisini izleme şansına sahip olmuş şanslılardan sayarım hep kendimi...
aklıma yunanistanın avrupa şampiyonu oluşunu, interin şampiyonlar ligi şampiyonu oluşunu, son şampiyonluk dönemindeki en yakın takipçimiz sivassporun başarısını, geçen sene bursa nın şampiyonluğunu ve bu seneki ligde en büyük şampiyon adayı olan trabzonsporun oynadığı futbolu aklıma getiren maç olmuştur...hoş bu akşam hangi takım kazansa aklıma bunlar gelecekti zaten...
real madrid in en yaratıcı hücum anlaıyşı! olan doldur boşaltla pozisyon arayıp karambolden pozisyon bulduğu maçtır ayrıca...öyle ki bir an ibb maçı seyrediyor gibi oldum...kenarda da abdullah avcı...o yaratıcı doldur boşaltlar falan...muazzamdı...
iki defansif futbol anlayışını benimsemiş takımdan daha iyi defans yapanın kazandığı maç...[ybkz]swh[/ybkz]
78. dakika da sporting de gijon un 0-1 öne geçtiği maç...
sporting gijon un geçen sene mourinho nun çalıştırdığı inter in şampiyonlar ligi yarı finalinde barcelona ya karşı oynadığından daha iyi oynadığı maç....en azından yarı alanı geçebiliyor sporting de gijon....
#76552
sezon sonunda güle güle deniilmesi gereken adam...fener maçında yaptığı saçmalık hala aklımda...ama maçtan önce ısınırken sakatlandı diye kızamam kendisine...zira adale çekmesi sonucu yırtık meydana gelmesi bilerek yapabileceğiniz bir şey değil...aynısı sezonun ilk ve ikinci yarısında maç içinde q7 ye olmuştu...
2 nisan 2011 sivasspor beşiktaş maçında karşı kaleye gidebilmemizin sebebi olmuştur kendisi....
yazarlarımıza maç sonunda o sinirle entry girmeden önce tavsiye ettiğim eylem....
90+2 de yediğimiz golle 1-0 kaybettiğimiz maç...oyun iyi değildi, q7 hariç bütün takım döküldü...ama ben tayfur hoca nın değişikliklerini beğendim...10 kişi kaldığımızda geri adım atmaması ne istediğini gözler önüne serdi...geriye çekilip beraberliğe yatmadı...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?