confessions

forzanarchy

1. nesil Admin - - Admin -

  1. toplam entry 3907
  2. takipçi 1
  3. puan 114888

zeki kayahan coşkun

forzanarchy
alem fm de kasım ayına kadar hafta içi hergece yayınlanan matrax adlı programı yapan müthiş kişilik. şimdi skyturk ekranlarında devam ediyor.

kendisini aynen şöyle tarif etmiş,

"bir çocuk zeki kayahan coşkun...
hep çocuktu...
yine çocuk...
saçları kumral...
dümdüz...
ipıl ıpıl parlıyan bir çocuktu...
yine çocuk...
uyurken dudaklarının kavuştuğu kenarından, gerdanına doğru uyku suyu akan...
üzerindeki yeşil battaniyesinin birazı yere doğru uzanan bir çocuktu...
telaşsız...
umarsız...
kirli...
kuruyunca griye çalan çamurları; suratında, ellerinde, dizlerinde taşıyan bir çocuktu...
gecenin bir yarısında ateşi çıkan...
kusan...
üşüyen...
anasının baş ucunda sabahladığı bir çocuktu...
babası işe gidince, ne gereği varsa, ağlayan...
akşam olup da dönünce mutlu olan...
yağmur birikintilerinde kağıt kayıklar yüzdürmüş...
keskince katladığı her bir uçağı yere düşmüş...
ayağına, paslı olup olmadığı ebeveynleri tarafından merak edilen, çiviler batmış...
pasın neden önemli olduğunu kavrayamamış...
kanamış bir çocuktu...
yine çocuk...
sigara görünümlü sakızlar çiğnemiş...
en berbat, mikrop dolu pembe gofretleri yemiş...
leblebi tozu boğazında kalmış...
niyet çekmiş...
elvan gazozunu bir dikişte içebilmiş...
uçan balonu olmuş...
siyah okul önlüğü giymiş...
kırmızı pinokyo bisikletine rahatça binebilecek, geniş sokaklara sahip olmuş,
bisikletinin kırmızısından utanan bir çocuktu...
yarısı apartmanlarla, yarısı bahçeli evlerle dolu mahallesi çalınmış...
çocukluğunun üzerine a, b, c blok diye kategorize edilerek, havuzlu siteler yapılmış bir çocuk...
üzerinde masmavi gökyüzünün olduğu bir çocuktu...
peçeteyle, kağıt havluyla değil; elbeziyle ağzı silinmiş...
anne tarafından iyice bastırılınca daha iyi paklar diye düşünülen elbezi dokusunun ağzını acıttığı bir çocuktu...
elbezinin sabun tadının hala dudaklarında olduğu bir çocuk...
yine çocuk...
anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?..
seni bize götürelim, bizim oğlumuz olur musun?..
ve benzeri aptalca sorularla dimağı yoklanmış...
misafirliğe gidildiğinde misal muzdan, kendisine düşen adetten daha fazlasını yiyince evde olsa yemez, bir yere gidince hep böyle oluyor ana-baba utancını duymuş...
ev sahibi kişi bir an için uzaklaştığında kaş göz işaretleriyle uyarılan, yediği muz zehir zıkkım edilmiş bir çocuktu...
nalbura gidip bilmem kaç numara boya almış, sonra bir ton açığı olsa iyi olur tespitiyle nalbura bir kez daha gönderilmiş, yolda giderken küfretmiş...
evde badana yapılırken mutlu olsun diye eline küçük bir fırça verilmiş, onun boyadığı yerler badanacı kişi tarafından umursanmadan tekrar boyanmış...
bu güvensizliğe anlam verememiş bir çocuktu...
alışverişi gönderilirken verilen paranın üstüyle kendine istediğin bir şeyi alabilirsin özgürlüğü sunulmuş, eve gelindiğinde illa ki kendine ne aldın merakıyla karşılanmış...
sen dururken annen mi gitsin ekmek almaya siteminden etkilenip, televizyondaki filmi yarım bırakarak bakkala ekmek almaya gitmiş...
evin ekmek ihtiyacı hep seyrettiği en güzel filmlere denk düşmüş...
bakkal ev arasındaki mesafede ekmeğin ucunu ısırarak gıda etmiş bir çocuktu...
yine çocuk...
evden çıkarken, "paran var mı?" sorusuna "hayır yok" yerine, seri şekilde "var var" diyen, tam kapıyı kapatacakken,"şunu da al bulunsun, lazım olur" baba sıcaklığıyla karşılaşmış bir çocuktu...
parayı utana sıkıla alırken, paraya bakmıyormuş gibi yapan...
"valla param var yaaa" sahtekarlığına sığınmakta ısrar eden çulsuz...
içten içe "ulan baba ne kadar anlayışlısın, sağol be ya" sessizliğinde sevinen bir çocuktu...
yine çocuk...

bir çocuk zeki kayahan coşkun...
at arabalarının, kamyonetlerin arkasına takılmış...
arkadaşları tarafından "abi takılan var, takılan var" diye gammazlanmış...
minibüslerde, otobüslerde midesi bulanınca annesi tarafından "aklına getirme midenin bulandığını" öğüdüyle yüzleşmiş...
bu öğüdü ciddiye alıp "aklıma getirmiycem, getrimiycem işte" diye mücadele etmiş ve bunu başaramamış bir çocuktu...
depozitolu şişeleri evden çaktırmadan yürütüp bakkala satarak harçlığını çıkarmış...
ebe tura bir ki üç, yerden yüksek, japon kale, dokuz aylık... gibi oyunlara doymayan...
hava kararmadan evde olması gerekmiş bir çocuktu...
yine çocuk...
evdeki terliklerin salon, mutfak, banyo, balkon terliği şeklinde ayrılmasına anlam veremeyen...
balkon terliğiyle odalarda, diğer terliklerle balkonda dolaştığında azarlanmış bir çocuktu...
yine çocuk...
banyo yapmayı sevmeyen...
taşa oturunca gerçekten karnı ağrıyan...
acıkınca eve şöyle bir uğrayıp ekmeğin arasına domates destekli bir şeyler koydurarak evden bir çırpıda çıkan...
evden çıkarken ayakkabıların giyilmesi esnasında ekmeği yanından dişleyerek ağzında tutan...
çıtalı uçurtma yapmayı asla öğrenemediğinden, marangozdan yalvar yakar aldığı çıtaları mahallenin abilerine gözü kapalı teslim eden bir çocuktu...

bir çocuk zeki kayahan coşkun...
ağlamaktan utanmayan...
akşama köfte, patates kızartması yapıldı mı sevinçten deli olan...
köfteleri, patatesleri yerken yarına kalma ihtimalini düşünen...
ertesi gün buzdolabını açtığında bir tane olsun köfteye rastlayamayan...
tek tük kalmış, pörsümüş patateslere tenezzül etmeyen bir çocuktu...
yine çocuk...
bütün spor ayakkabılarına"esem spor" denilen...
ayakkabı bağlamayı geç öğrenmiş...
kış günlerinde pantolonunun altına zorla külotlu çorap giydirilmiş...
arabaların şoför tarafındaki camlarından içeriye dikkatlice bakarak "arabanın kaç yaptığını" öğrenmekten keyif alan...
"kızların içinde kızılcık bebek" küçümseyişini fazlasıyla tatmış bir çocuktu...
yine çocuk...

bir çocuk zeki kayahan coşkun...
düğünlere götürülmüş...
düğünlerde mahalli sanatçının "anneler babalar çocuklarınızı yanınıza alın" uyarısıyla sahneden alınmış...
sonra tekrar sahneye fırlamış...
adını bilmeyenlerin "küçüüüükkkkkkk... şişşşştttt küçüüüükkk" seslenişine maruz kalmış bir çocuktu...
bir çocuk...
kocaman kocaman sevdaları olan...
hep en kudretli kendisinin aşık olduğunu sanan, öylesine bir çocuktu...
yine çocuk...

o işte...
o...
daha ne olsun...
nasıl söylesek?..
nasıl anlatsak?..
pasaklıdır mesela...
dağınık...
hep dağınık...
kendisini dağıtacak sevdaları kolay bulması bundan belki...
belki bundan iflah olmaz bir gönül adamı...
dağınık...
ruhu... beyni... mekanı...
her yeri dağınık... öyle biri...
yalancı...
kendisini kandıracak kadar yalancı...
hiç bir hayali yok...
olmadı...
olmayacak da...
asabi...
sabırsız...
ama en çok da dağınık...
ruhu... beyni... mekanı...
her yeri dağınık... öyle biri...
öylesine yaşıyor...
öylesine...
öyle..
bir çocuk zeki kayahan coşkun...
yine çocuk...
hep çocuk...
hep...
herkes kadar çocuk...
herkes..."

erzurum

forzanarchy
aslında şehir olarak gerçekten gerek üniversite gerek kış turizminin olumlu etkileri ile doğu anadolu bölgesinin gerçekten en gelişmiş şehirlerinden diyebilirim. otelleri güzel insanları sıcak lakin şehirde alkol alacak yer yok. 2 bira için migrosa kadar yürümeyi göze alacaksınız bu şehirde.

rakı

forzanarchy
rakı güzel içkidir , hatta çok güzel içkidir. ama öyle içmek için değil muhabbet için içeceksen güzel içkidir. yanındaki meze seçimi çok önemlidir mezesiz içilmez bira gibi ayaküstü içkisi değildir. makul olanı dostunla, yarinle içtiğindir. yanında beyaz peynir, kavun, haydari başlıca tercih edilen mezelerdendir. genel olarak suyla karışıtırlıp içilir, bunun yanında şalgamla beraber içenlerde vardır. şalgam etkisini yumuşatır ama sabah uyandığınızda ağzınızda çok feci bir tat bırakır. şimdi hatırlarımda bir rakı sofrası karşımda dostlarım, yanımda sevdiğim inan o bir biri ile tokuşan kadehten çıkan sesi bile özledim.

4 aralık 2009 beşiktaş diyarbakırspor maçı

forzanarchy
rakip takım gittiği bir çok deplasmanda siyasi olaylarla anılıp, gerekli yada gereksiz tepkilere maruz kalsada inönü stadında gerçekten iyi ağırlanacağını düşündüğüm maç. aslında diyarbakırspor yönetimininde bu olayları reklam amaçlı kullanıp, ligden çekiliriz edalarıyla gündem yapma peşinde oldukları oldukça kuvvetli bir ihtimal.

çık git

forzanarchy
bu aralara fazlasıyla dinlediğim beni gerçekten etkileyen bir serdar ortaç şarkısı. dinlemem yetmiyormuş gibi dillere pelesenk ettiğimde oluyor sözleri ise aşağıdaki gibi,

farkındayım sevmez gönül rüyada
sen uyurken eşsiz meleklerdendin.
sana kandığım günden beri aslında
nefes aldığım gerçek hayatım sendin.
sonunu görmeden karşılıksız çok zor
adını istersen koy, ya da yüreksiz git.
saf ve masum kalmayı
kaybetmektense,
ve bu kadar gönlümde,
büyümeden çek git.
çık git bu gün kalbimden
çık git sebepsiz dönme.
bıktım yürek harbinden,
hal kalmadı gönlümde.
hiç bir kaderde yazmaz,
gönderdiğin sürgün.
insan sevince gülmek ister,
bense yaş gördüm.

sözlük formatı

forzanarchy
a- entry mutlaka tanım içermeli ve başlığı tanımlamalıdır, aksi halde çöp kutunuzun şişmesi muhtemeldir. başlığın ilk entrysi sadece bkz şeklinde olmamalıdır.

b- entry üstteki entrye cevap şeklinde olmamalıdır, cevap vermek istiyorsanız postahanemizi kullanmalısınız.

c- sözlük içerisinde hiçbir şekilde smiley kullanılmaz.

d- sözlükte küfür içeren entry girmek serbest, hakaret etmek yasaktır. aksi takdirde entry hem sizin hem bizim götümüze girebilir, çıkarmakla uğraşmayalım.

e- entry okuyan kimseye bir şey vermelidir. herkesin bildiği sıradan basit bir tanımın kimseye faydası olmayacaktır.

f- yazım ve dilbilgisi kullanımına dikkat edilmelidir. turkche yerine türkçe kullanınız.

g- entrylerde kişilerin ve kurumların özel bilgilerini vermek yasaktır.

h- bkz, gbkz ve yıldızlı bkz kullanımına dikkat ediniz, entry içinde doğru şekilde kullanınız.

i- yazılan entry yazara ait olmalıdır, google’dan arama yapıp copy paste stiliyle yazılan entryler yazarı komik duruma düşürmekten öteye gitmeyecektir. beşiktaş taraftarı yaratıcı olmalıdır.

ayrıca bu kurallar dışında aşağıdaki başlıklar da mutlaka ve mutlaka incelenmelidir.


(bkz: bkz ve gbkz arasındaki farklar)

(bkz: yıldızlı bakınız vermek)

(bkz: başlık açma formatı)

(bkz: dahi anlamındaki de ayrı yazılır)

(bkz: soru başlığa cevap niteliğinde entry girmek)

(bkz: kartal sözlük teki uzun bkz çılgınlığı)

(bkz: entry kalitesi sorunsalı)

(bkz: bağlaç olan ki)
137 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol