confessions

fani madida

1. nesil Admin - - Admin -

  1. toplam entry 5108
  2. takipçi 1
  3. puan 128240

erdem ulus

fani madida
kendisini severim, işsizken gs tv'den gelen iş teklifini kabul etmeyecek derecede olan beşiktaşlılığına da saygı duyarım.

başkan adaylarının havada uçuştuğu dönemde yaptığı bazı haberler levent erdoğan'a bağlı bir internet sitesinin "genel yayın yönetmeni" olması sebebiyle maksatlı bulundu ve bazı kesimlerce eleştirildi. ben şahsen bu eleştirileri çok da gerçekçi bulmadım.

bu eleştiriler üzerine kendisi dün forzabesiktas.com sitesinde bir başlık açtı ve kendi ifadesiyle "Ben şahsen tüm sorularınıza ve eleştirilerinize sadece gerçeklerle cevap vereceğime, bu hayatta tüm değer verdiklerim adına söz veriyorum." dedi. kendisinin "abi"lere olan yakınlığı ve her dönemde onları savunduğu bilindiği için "abi"lerin denizlispor maçında istifa diye bağıran taraftarları döven kişilerle olan yakın ilişkisi defalarca soruldu ama ısrarla yanıtlamadı. her sorulmasında inatla es geçti kendisi bu soruyu. oysa ki "her soruyu" cevaplayacağına söz vermişti. ben de şahsi olarak twitter üzerinden bu soruyu yanıtlamama gerekçesini sordum fakat ona da bir cevap vermedi.

kendisinin bu tavrı benim nazarımdaki "erdem ulus" imajıyla bağdaşmadı. kendisi o olayları yapan kişileri sever ya da sevmez bunu bilemiyorum. ama keşke en azından bir cevap verseydi, çalışmadığı yerden soru çıkınca es geçmesi pek de hoş olmadı.

ama onlar koşuyor

fani madida
futbolun sadece bir yönünü becerebilen futbolcular için kullanılan söz. ama futbol artık çift yönlü. hem koşmak,mücadele etmek hem de topu iyi kullanabilmek gerekiyor modern futbolda iyi bir futbolcu olabilmek için. ne sadece koşmak para ediyor artık ne de sadece yetenekli olmak.

bugün dünyanın en yetenekli futbolcularına bakın, hepsi köpek gibi koşuyor. o sebeple ne yetenek tek başına kafi ne de sadece koşmak.

not: bu laflardan "quaresma koşmuyor siktir edelim gitsin" anlamı çıkaracak aynştaynlar elbet olacaktır. ama olayın aslı öyle değil. ben sadece quaresma'nın ilk geldiği dönemdeki hırsını ve en azından kaptırdığı topun peşinden koşma özelliğini geri istiyorum. ama kendisi beşiktaş'ı kafasında bitirmişse o ayrı.

adalet ve kalkınma partisi

fani madida
malum balık hafızalı bir milletiz biz. önümüze gündem adına ne getirilirse onu konuşup, unutturulmak istenilen konuları 2 günde unutuveriyoruz. bu partiyi seven ve destekleyenlere diyorum ki lütfen bir zahmet aşağıdakileri okuyun ve vicdanınızı dinleyin. çok somut şeylerden bahsedeceğim, siz bu yapılanları doğru buluyorsanız eyvallah, zaten ona söyleyecek sözüm yok.

- eskilerden başlayalım. mesela bir yücel aşkın vardı. van 100. yıl üniversitesi rektörü. bu adam rektör yardımcılarıyla birlikte tutuklandı. bu tutuklama hukuk teamülleri hiçe sayılarak yapılan ilk akp icraati olarak dikkat çekti. yücel aşkın cemaatin hedefi olmuştu ve cemaat -hukuk aracılığıyla- rektöre meydan okudu. sonuç? yücel aşkın beraat etti ama süreç sonuçlanmadan yardımcısı cezaevinde intihar etti. bir an için o insanın çocuğu olduğunuzu düşünün ne hissederdiniz acaba?

- mesela suudi kralının başbakan'a gönderdiği hediyeler konusu var. meclis soru önergeleriyle sorulmasına rağmen bir türlü cevaplanmadı. bilgi edinme kanunu çerçevesinde başbakanlık'a sorduğunuzda "bu konuda elimizde bilgi ve belge yoktur" yanıtını alıyorsunuz. yani bu şu demek; alınan hediyeler kayda geçirilmedi. siz o çok "dürüst" başbakanınıza bunu yakıştırıyorsanız eyvallah.

- özelleştirme konularında yaşanan pek çok yanlışlık/yolsuzluk var. bunları tek tek saymayla bitecek gibi değil. ama satıldıktan bir kaç ay sonra 3-4 katı fiyatla başka şirketlere satılan kurumlar ne durumda olduğumuzu özetliyor olsa gerek.

- başbakan'ın erdal eren'e ağladığı sahne herkesin gözünün önündedir sanırım. ama aynı başbakan'ın polis şiddetiyle öldürülen bir emekli öğretmen için "ben bilmem" demesi de onun samimiyetinin göstergesidir.siz teröristleri davul zurnayla sınır kapısından sokan bir başbakan'ın protesto hakkını kullanan bir vatandaşa bu kadar kin duymasını hoş buluyor musunuz?

- hiç bir dönemde olmadığı kadar özel yetkili mahkemeler ve savcılar etkin durumda. öyle ki şemsiyeyi dahi terör örgütü delili sayıp, öğrencileri terörist addedebiliyor ve onları tutuklayabiliyorlar. peki ne yapmış bu öğrenciler? iddianameden söyleyelim, parasız eğitim, parasız ulaşım istemiş ve hükümeti protesto etmiş. vicdanınız bunu onaylıyor mu?

- deniz feneri davası da unutulan konular arasında. hani bir köstebek mevzusu vardı beşir atalay için. içişleri bakanı'nın özel koruma müdürü gecenin bir yarısı - içişleri bakanlığı özel kalemi'nden- bir arama yapıyor ve bu şekilde başlayan telefon trafiği şüphelilere kadar ulaşıyor. şüphelilere arama yapılacağı bilgisi veriliyor. özel koruma müdürü evinden yapmıyor bu aramayı içişleri bakanlığı özel kalemi'nden yapıyor.üstelik dönemin içişleri bakanı olan beşir atalay deniz feneri şüphelileriyle geçmiş dönemde iş ortaklığı olan bir isim. tüm bunları bir arada düşününce desteklediğiniz partinin adındaki "adalet" sıfatını hakedip etmediğine kendiniz karar verin.

- kişiye özel kanunları gördük ve hala da görüyoruz. erbakan'ı kurtarma yasasından tutun,hüseyin üzmez yasasına kadar uzanan bu sürecin son halkası mit yasası. hiç mi düşünmüyorsunuz ki niye mit kanunu apar topar değiştirildi? neyin korkusu bu? başbakan mit'e güvense böyle mi davranırdı. üstelik genelkurmay'ın kozmik odalarına bile savcıların girdiği bir dönemden bahsediyoruz. konu mit olunca değişen ne başbakan'a uzanacak olması mı?

- mit kanununu değiştirmekle kalmadık, danıştay 1. daire üyelerini de toptan değiştirdik. mit kanunu ile danıştay ne alaka diyebirsiniz açıklayayım hemen. başbakan mitçilerin yargılanmasına izin vermezse yapılacak olan itirazı karar bağlayacak olan daire danıştay 1. dairesi. buraya yapılan yeni atamalarla olası bir olumsuz kararın önüne geçmiş oluyor başbakan.

- tutuklu gazeteciler için başbakan'ın terörist egemen bağış'ın tecavüzcü demesini düşünün mesela. şimdi o terörist ve tecavüzcüler tahliye ediliyor o zaman?

- ve son bir örnek vermek istiyorum. malum sivas davası dün zamanaşımına uğradı. o davanın ilk duruşmalarında sanık avukatlığı yapan 8 kişi akp milletvekili oldu, hatta bir tanesi halen devlet bakanı. sivas davası için akp'nin neden kılının kıpırdamadığının ispatı değil midir bu? oy uğruna dersim katliamını sürekli gündeme getiren başbakanın daha kendi döneminde yargılanan katliamlara sessiz kalmasının sebebi nedir?

- daha pek çok şey saymak mümkün. sadece somut bir kaç örnek vermek istedim. birazcık olsun düşünürsünüz umarım bunları. bu ülke bunu hak etmiyor bence.

beşiktaş jimnastik kulübü kongre üyeliği

fani madida
20 bin civarında üyesi bulunan üyelik sistemi. üstelik içerisinde fenerbahçelisinden galatasaraylısına kadar pek çok beşiktaşla alakasız adam var. beşiktaşla alakasız beşiktaş kongre üyelerinin amaçlarının kulübümüzün menfaati olmayacağı açık. böyle bir durumda bize söyleyebilecek tek bir söz düşüyor;

beşiktaş tan menfaat bekleyen anasından am beklesin

ankara adliyesi

fani madida
an itibari ile önünde toplanan kalabalığa polisin biber gazı ve tazyikli sularla müdehale ettiği adliye. üstelik kadın ve çocuklar da dahil pek çok kişi vardı orada. kalabalıktan bir kısmı önce göz altına alınır, sonra terörist gerekçesiyle tutuklanır ve böylece adalet sağlanmış olur bizim güzel ülkemizde. yazık gerçekten yazık.

yalçın karadeniz in tüzük gereği aday olamayacağı gerçeği

fani madida
bana göre tartışılabilir olan gerçekliktir.

tüzüğün 23. madesinin 4. fıkrasında "Divan Kurulu Başkanı ve/veya Divan Başkanlık Kurulu üyeleri kulübün yönetim kurullarında görev almayı düşündükleri takdirde, seçimden üç ay önce istifa etmek zorundadırlar." hükmü yer alıyor. burada herhangi bir ayrım yapılmamış olsa da ben kuralın olağan genel kurul toplantısı için geçerli olacağını düşünüyorum.

zira olağanüstü genel kurulun açıklanma tarihi bile genel kuruldan 3 ay öncesini bulmuyor. bu durumda aday olmak isteyen divan kurulu üyelerinin adaylıkları engellenmiş olur ki bu da pek hakkaniyetli gibi gelmiyor bana. seçim tarihini 3 yıl önceden bilmekle 1 buçuk ay önceden bilmek arasında fark olmalı. tabii bu şahsi düşüncem, böyle olur gibi bir iddiam yok.

yalçın karadeniz'in başkan olmasını zerre kadar istemiyorum. ama kendisinin alt edilme şekli sandık olmalı, başka türlü şeyler değil.

beşiktaş başkanlığı için fazla aday çıkmaması

fani madida
bence olumlu bir durum aslında bu. önemli olan başkan sayısının fazlalığı değil. başkanlığı hakkıyla yapabilecek bir isim etrafında toplanılırsa ve bu isim ve maddi yönden güçlü beşiktaşlılarca dışarıdan sponsorluk vb. şekillerde desteklenirse en ideali olur.

ama mevzu taşın altına elini sokmamaksa o zaman konu değişir tabi. onun için de y.d. sayesinde tavan yapan borçlarımıza bakmak lazım.

süleyman seba

fani madida
beşiktaş'a kattıkları ve kazandırdıkları tartışılamayacak derecede fazla olan onursal başkanımız. ama bu kendisinin hiç hata yapmadığı/yapmayacağı anlamına gelmiyor tabi.

yalçın karadeniz'i destekleme kararı da bana göre bu hatalarından biridir. beşiktaş olağan bir dönemde değil, bu zor dönemi aşması için maddi yönden güçlü bir yönetim şart. tabii bu sadece parası olsun kim gelirse gelsin anlamında değil. maddi zorlukları kendi imkanlarıyla çözen ve beşiktaş'ın tek kuruş parasını dahi sokağa atmayacak bir başkan bulmamız gerekli. ve bu özellikleriyle tanıdığımız bir başkan adayımız var zaten.

bu nedenle yalçın karadeniz ismini desteklemesi bana göre hatadır.

sözlük yazarlarının birbirine pata küte laf sokması

fani madida
belli sınırlar çervesinde yapılırsa son derece olağan bana göre.

sözlükler yazarların düşüncelerini özgürce paylaşabildikleri düşünce platformlarıdır. bu özgürlüğün sınırı entrynin suç teşkil etmesidir. hadi suç teşkil etmesini de geçelim bir beşiktaşlı'nın başka bir beşiktaşlı'ya sözlük üzerinden küfür etmesi/tehdit etmesi her şeyden önce ayıptır.

düşünceler aktarılırken sert bir üslup kullanılabilir, entry küfür de barındırabilir fakat bu küfür ima şeklinde dahi olsa başka şahıslara yönelmemelidir. farklı düşünsek bile burada herkesin amacının beşiktaş olduğunu, herkesin beşiktaş'ın başarısı için düşüncelerini ortaya koyduğunu unutmayalım.

sözlük içerisinde geçici gerginlikler olabilir, bunları kalıcı hale getirmemek gerekli. hepimiz aynı yeri mabed bellemişsek demek ki zaman zaman bir arada olmamız kaçınılmaz. bu nedenle en azından bir birimizin yüzüne bakabilecek halimiz olsun. tartışmaları bu çerçevede düşünür ve buna göre yaparsak ortada bir sorun kalmayacaktır muhtemelen.

kafir

fani madida
ülkemizde hakaret amaçlı kullanılan sıfat. insanların dini inancının kendi inancından farklı olması sonucu yaşanılan içsel hezeyanın bir çeşit dışa vurumu olur çoğu zaman. "sana ne kardeşim milletin dininden imanından " diye düşündürebilir de ayrıca.

yardım amaçlı para toplayıp cukka eden, cihat için para toplayıp zimmetine geçiren dindarlar(!) gördü bu ülke. insanın inancını kendisine bırakıp bir kere de olsun sadece "insan" olarak görmeyi denemek lazım.
110 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol