confessions

deniztarafindakikale

3. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 3110
  2. takipçi 0
  3. puan 48251

beşiktaş jimnastik kulübü içerisindeki mafyatik tipler

deniztarafindakikale
mafya ve beşiktaş ilişkisi çok eskilere dayanır. rahmetli mehmet üstünkaya kendi halinde bir işadamı değildi. mafyatik işleri olduğu bilinir, söylenir. daha sonraları mit kitaplarında da görüldüğü gibi devlet beşiktaş'ı mafyadan soyutlamak adına süleyman seba'nın başkanlığını desteklemiştir. hatta büyük başkan kazandığı ilk kongrede alaattin çakıcı ve adamlarınca korunmuştur. bundan büyük başkan'ın haberi yada isteği varmıdır bilinmez. lakin o gün salonda süleyman seba'ya herhangi bir hareket olmaması neticesinde alaattin çakıcı ve adamları da öne çıkmamıştır. mafya ile beşiktaş ilişkilerinin rahatsız edici boyuta ulaşması ise seba döneminde değil, sonrasında başlamıştır. zaten mafyavari tipler olan bazı tribün grupları taraftarlığı bambaşka bir boyuta taşıyarak tribün/kongre teröristi olmuştur. bunları zaten görsel ve yazılı medyadan hepimiz biliyoruz.

peki neden bu mafyatik tipler tribünde ve kongrelerde bu kadar öne çıkar oldular ?

bunun cevabı beşiktaş tribünlerinde gizlidir. ayrıştırılarak, başkalaştırılarak zayıflatılan büyük beşiktaş taraftarı artık birlikte hareket edemez oldu ve meydan bu çapulcu mafyatik tiplere kaldı.

sizce 2002 öncesindeki ( ama özellikle 2002'deki tribün [ trabzon'a 20 otobüsle deplasman yapılmıştı ve 1100 indirimli kombine alınmıştı ] ) tribün yani taraftar olsa bu mafyatik tipler beşiktaş'ın tribün yada kongresinde burunlarının ucunu gösterebilirlermiydi ?

kesinlikle hayır !

starbucks

deniztarafindakikale
entellerin kocakarı gibi yayılarak oturduğu kahveci. ( kahveci diyerek iyice bir aşağıladım sanırım )

eşim de çok sever bu mekanı ve "filanca bir kahve var süper, gel sana ısmarlıyım" demesiyle gittik ve mekana duhul ettiğimde insanların kahve almak için sıra beklediğini gördüm :o gözlerime inanamadım. sıradakilere bakınca "bedava ekmek var" desen sıraya girmeyecek tipler. neyse kahveleri getirdi benim hanım, içiyoruz.

eşim = e ben = b

b : ne özelliği var şimdi bu kahvenin ( şöyle öğrenme merakıyla bakan gözlerle )

e : süper değil mi ya, çok yoğun bir aroması var.

b : ....

e : nasıl beğendin mi ?

b : kahve işte :)

e : olur mu canım aroması çok yoğun, güzel değil mi ?

b : evde ben sana tchibo kahve yapardım, bir kaşık fazla attın mı onun da aroması yoğun olurdu

sonrasında eşim ve ben kahkaha tufanındayız tabii :)

evlilik

deniztarafindakikale
beşiktaşlı olmak gibidir. bazen sevinç, bazen keder içerir. nihayetinde güzeldir. hayatı yaşanılası kılar. hele ki benim gibi damarlarındaki kanın akış şiddetini ayarlayamayan biriysen, senin için olmazsa olmaz. hayatı ölmek için değil, yaşamak için tüketirsin. bela değil huzur ararsın.

hele bir de (vurgula: aşkın meyvesi çocuk) sahibi olursan, neden dünyaya geldiğini ve neden hayatın çilesini çekmen gerektiğini daha iyi anlarsın.

not : muhakkak aynı renklere gönül vermiş kişilerden seçin hayat arkadaşınızı, o zaman herşey daha güzel olur. ( benim eşimin rahmetli babası, benim tribünde yanında yetiştiğim abilerin yoldaşıymış, bunu da evlenmek üzereyken öğrendim. nur içinde yatsın kayınbabam )

karadayı

deniztarafindakikale
beğenerek ve severek izlediğim dizi.

Lakin 26. bölümdeki adliyede geçen baba-oğul sahnesi nedir öyle arkadaş ya ? içim şişti, gözlerim doldu. dizideki salih/mahir yani kenan imirzalıoğlu her projesinde çalıştığı birbirinden kaliteli üstadlarla her projede kalitesine yeni payeler ekliyor. takdirle ve severek izliyorum kendisini.

baba

deniztarafindakikale
15 nisan 2009 günü, hayatımın anlamı, aşkı, dünyalar güzeli kızımın dünyaya gelmesiyle edindiğim ünvan.

her (vurgula: adam)ın muhakkak yaşaması gereken duyguları içinde barındırır. hele ki beşiktaş'lıysan hali hazırdaki duygusallığın tavan yapar. yavruna bakarken yada onu değişik bir haliyle görünce duygulanır, ağlamaklı olursun. yada ben öyle oluyorum en azından.

baba ünvanını alınca baba'nın değeri de bir başka oluyor tabii. kendi babanın sana davranışları, yaşadıklarınız sık sık geliyor aklına. ve babana duyduğun sevgi, saygı katlanarak artıyor.

feda sezonu

deniztarafindakikale
feda sezonu böyle mi olmalıydı ? takıma kazandırılan bir tane genç yeteneğimiz var mı ? önümüzdeki sene "bu çocuk kesin 11 oynar" diyeceğimiz bir tane altyapı orjinli gencimiz var mı ? feda sezonu demek escude, uğur boral, niang, gökhan süzen gibilerini takıma doldurmak mıdır, yoksa aynı mevkilerde oynayabilecek en az 5-6 genç oyuncuyu ısrarla denemek midir ?
149 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol