confessions

ciyanfranko

3. nesil Yazar - uzman yazar - Yazar -

  1. toplam entry 72
  2. takipçi 0
  3. puan 5675

euphoria

ciyanfranko
türkçesi öfori oluyor bunun. sebepsiz yere gelen mutluluk hissi(sebepsiz sanarız ama vardır bi sebebi, en azından vucut istiyordur), şu fenerbahçeye kadıköyde 4-3 koyduğumuz bi maç vardı(pançu nun kaleye geçtiği, tv de fenerbahçe tribünlerinin suratını gören sertab erener in ilhama gelerek "rengarenk" bestesini yazdığı maç) işte o maçtan sonraki günlerde haftalarda aylarda bol bol yaşamıştım bu öfori denen naneyi...

tam da ergenliğimde olmuştu bu olay, millet o yaşta durup durup tribe girerken ben böyle yeni aşık olmuş şeker kız candy gibi gülücükler saçar, elaleme mavi boncuklar dağıtırdım. bu da böyle bi anımdır. (i: 90 da nasıl koydu koraaaaay)

jül sezar

ciyanfranko
bu eleman julii ailesinden geliyor, öyle pompeius gibi 0'dan başlayan bi adam değil. önce bunu yaz arkadaşım bi kenara. bu bakımdan bi hasan üçüncü klasında adam diyebilir miyiz? hayır diyemeyiz.


önce işler roma da nasıl gidiyor onu anlamamız lazım. cumhuriyet cumhuriyet dedikleri, 3-5 asilin elinde tiyatrodan ibaret. zaten bunlar temel olarak yancılarıyla falan 3 aşiret gibi bi şey. halk yine eziliyor. kenarda köşe de annesiz kalmış romalı sübyanlar sokaklarda darbuka çalıyor, köleler, kerhaneler falan bi pislik ki sormayın.

bu arada romalı deyip geçme, adamlar hamburgeri bulmuş-hızlı yaşa-hızlı ye-efendi ol-kaybol modu amerikan araknofobyası sonucu amerikan malı gibi yutturulmaya çalışılmıştır ama biz yemeyiz bunları- gideriz iskender yeriz en olmadı koko yeriz ulen!(gereksiz oldu bu kısım)

neyse adamlar bizim gibi yatmamış aga, çalışmışlar, su kanalları falan yapıyorlar, balkonu falan bulmuşlar hamamda terliyolar falan, sefa pezevengi bi millet. peki bu millet için jül'ün önemi ne? haaa orada durucan. adam tiran beyler. galya seferinden dönmeden planları kurmuş zira 3 ay falan önceden ordusunu terhis etmesi gerekirken piç uzatıyo da uzatıyo? niye uzatıyo peki? bu herif fransız düşmanı mı? cık. fransız karıları mı beğenmiş? o da değil, zaten fransız karıları için aman pek güzel falan diye kandırdılar senelerce milleti, gittik gördük bi sik yok. (hayat maltepe sahilde canlar ayık olun.) ibine ün peşinde şöhret peşinde. zaten bu orduyu dağıtmadıkça seneto kıllanıyor falan. halk da boş dediysek, o kadar da değil. roma da herkes çakal. bi entrikalar ki sormayın, kimin eli kimin cebinde, ohooooo... püüüüüh... rezalet ya, kurtuluş ta altın günü yap, kilolu teyzeleri doldur böyle dedikodu dönmez arkadaş. halkı geçtim o seneto var ya... çingene kavgası gibi bi ortam, yok "benim kocam seni siksin" yok "siksin de am görsün" falan iğrenç bi ortam. allah belanızı versin lan. neyse...

işte bu götveren jül, her geçen gün senetoyu kıllandırdığı gibi, halkı da gelecek tiranlığa doğru yavaş yavaş çekmekte... roma deyince koca bi roma devletini anlamayın, roma romadır. hakkını yemeyelim adamlar merkezi yönetimin bokunu çıkarmışlar, ayrıca da roma'nın suyunu içen bi daha roma'dan ayrılamaz gibi bi havar. düşün adamlar milleti yunan adalarına falan sürgüne gönderiyolar.

velhasılı jül dediğini yaptı arkadaş. geç döndüğü için yargılanacağını biliyordu, dokunulmazlık sahibi olmak için doğuda bir yerlerden valilik istedi vermediler. bu da aldı orduyu girdi romaya. iyi de yaptı. cicero falan da yazdığı köşe yazılarıyla kaldı...

ama bir öğlen, yine bu toplamış senetoyu, 4+4+4 mevzuunu konuşurken biri laf etti buna. bu da o el inecek dedi. hopt şşşt falan derken hacı... elemanın biri gel sen buna bi tokat... bu da ayağı kalkıyor kalkana kadar öbür herif buna bir madik atıyor, çekiyor bıçağı takıyor bacağa ordan çekiyor façasını bozuyor, bizim jül zokayı yutuyor iyi mi? hiç hani hani hani anında görüntü beyler.

bu hikayeden çıkan sonuçlar:
1-) aga delikanlı adamı bir karı iki kumar üç de siyasi işler bozar.
2-) askerde teskere bırakmayacaksın hacı, bak jül mis gibi teknisyen çıkıyodu 3 kuruşa tamah etti gördü ebesininkini.

edit: senato değil miydi o?

sisman ve kezban

ciyanfranko
adamın atom altı parçacağı, higgs bozonu, hatta ve hatta negatif elektronların korkulu rüyası pozitron parçacağı, genç kız baldırı, meme ama kulak memesi, fotoğraf makinesi, talcid etkisi, yemek üstü sigarası, adamın çükü bu çükü. taşşağını yediğim.

not: sanırım meyilliyim.

recep çetin

ciyanfranko
------ geçmişten geliyorum ----------

bir galatasaray maçında:
"recep uyuma madida'ya sahip çık"

------ geçmişe dönüyorum ---------


şimdi de kameralarımızı istanbul gecelerine çeviriyoruz. kendini bilmez televole muhabiri, dönemin televoleci espri anlayışı ile recep'e "abi senin bi lakabın varmış eheheh" diye takılmaya çalışır. recep se olan biteni sikeni sallamadan

"hee arkadaşlar bana takoz derler"

işte böyle mübarek bir adamdı. bizim takımın oyuncusu da kendisiyle barışık, taraftarı da, neyse ortamı daha fazla kayganlaştırmadan bitireyim yazımı.

sokrates

ciyanfranko
sokrates... aaah koca yaşlı tonton... atina da, kardeşler hipermarket in hemen çaprazındaki gazanferlerin kahvesinde tavla atar, sabah akşam lak lak yapar, genç-yaşlı demeden herkesin bilgisizliğini yüzlerine vururdu.

koca atina düşman kesildi bu zavallı adama, sonra büyüklüğünü anladılar, "ezanı sen oku camiden çıkmayalım baba" diye yaltaklandılar ama nafile... o gönlünü içinden geldiğine inandığı seslere kaptırmıştı bi kere....içinden gelen ses ise ona "sen hiç bir bok bilmiyorsun olm, daha da kötüsü bu at dallaması sütü bozuk yunanlılar da bi bok bilmiyor işin kötüsü bi bok bilmediklerini de bilmiyor" diyordu.

çıplak ayakla gezer, sakallarını uzatırdı, uzaktan görenler şarap parası isteyecek sanıp kaçar, tanıyanlarsa gördüğü yerde selamını esirgemez, "caddede iki tiki sofist bulsak da şu koca çınar göt etse" deyyu gözünün içine bakarlardı. kendine has yaşam tarzı ve düşünüşleri beraberinde pek çok takipçiyi getirdi. görece yaşlılar, bu bizim kabına sığmaz eleman için: "gençlerin aklını sikiyor" gibi söylentiler çıkardı, tabi gençlere babaları "bok bu yenmez" dese gençler gider inadına pide kuyruğuna girer gibi dizilirler.

her neyse güzel kardeşlerim abilerim ablalarım, işin magazin kısmını geçip doğrusuna gelecek olursak bu pek feyizli abimizin kendine ait kaleme aldığı tek bir eseri yoktur. öğrencisi platon un yazdıklarından bu adamı tanıma fırsatına erişen nesilleriz biz. bu nedenle bazı kendini bilmezler sokrat için "platonun hayali kahramanı olabilir" gibi bir takım cümleler söylerler. eminem mi lan bu shady si olsun! at dallamasına bak tövbe tövbe ya... neyse gerçi adamlar da haklı, puşt platon socrates in %100 emin olduğumuz diyologlarını kaleme alıp bitirdikten sonra, "tuttu lan bu tarz" diyerek serdar ortaç gibi copy-paste albümler çıkarıp kendi düşüncelerini de sokrates e yüklemiştir. bu nedenle, sokratesin diyologlarını okumadan önce platon a hakim olup, "heee ona öyle demezler yakaladım seni çakaaaal" diyerek okumalı, okumalı, okumalıyız.

masal saati bitti. iyi geceler!

anarşizm

ciyanfranko
hacı şimdi demokrasi için "demos kıratos" yani halkın egemenliği deyyu sapık supuk tanımlar yapıyorlar ya...

işte an-arkos da "arkos"un yönetici olduğu düşünülürse yöneticisizliktir. ülkeni ve milletini sevip de hiç bir partiye yakın hissetmiyorsan, hissetmediğin gibi "bunların hepsi şerrrefsiz ulan, zaten delikanlı adamın siyasetle işi ne, alayına gider" modundaysan, 10 numara anarşistsin. öpüyorum gül yanaklarından.

ne kimsenin kölesi ne de efendisi olmaktır anarşizm. eğer sen ben ahlaklıysak, elalemin mahremine göz kırpmıyorsak, ali bey'in servetine göz dikmiyorsak, herkesin haklı olduğu ortamda senin istediğin olsun yok efendim senin istediğin olsun, valla sikimde değil, olm iki gözüm önüme aksın modundaysak zaten ne polise ne hakime ne de bi otoriteye ihtiyacımız vardır.

anarşizm, bize çok yanlış anlatılan, kulaktan dolma bilgilerle, şehir efsanesine dönmüş bir şeydir. yakıp yıkmak terörizmdir, anarşizm değil. anarşist parti de olmaz. bu hadım birisinin ikiz çocuğu olması gibi bir şey. oksimoronca...

neyse anarşizm ütopyaların en güzeli, en barışçılıdır. zira denetleyici güç insanın hür iradesi belki de vicdanıdır.

kadıköy

ciyanfranko
khalkedonia. antik yunan dilinde tam olarak "körler memleketi"... (ya da körlerya)

hacı hikayesi de tam olarak şöyle oluyor bunun. byzas diye bi mendebur,(ki bu bi hayali karakter olabileceği gibi gerçek bir insan da olabilir-zira olayın mit mitos ne dersen artık-) "ben ülke kuracağım" diyerekten baba ocağından ayrılmaya karar verir. sene ya 1967 ya 1972 çıkaramadım tam, işte amerikanın vietnam dan döndüğü seneler... neyse tıraşı keseyim, bu byzas boş adam değil, adamın babası yunan kralı falan torba torba t.şakları var yani. neyse bizim byzas dönemin tüm götü sıkışan yunanlıları gibi soluğu oracle da alıyor. burası bi tapınak hem de apollon tapınağı. apollon da ay tanrısı olduğu gibi gelecekten haber veren tek tanrı. bu yüzden kendisini antik yunanlılar pek sever, apollon tapınaklarında her cuma namazdan sonra bol bol bağış zekat efenime söyliyim hocaya börekler mi dersin baklavalar(ki baklavanın da yunanlıların olduğu bilgisi burdan geliyor-ki yok öyle bi şey) falan böyle vıcık vıcık bi ortam...

neyse orakıl'daki rahipler byzas a, "sen öyle bi coğrafyaya şehir kuracaksın ki herkesin gözü burada olacak, tanrılar kıskanacak, makyaj yapan karılar kalem çekeyim derken gözlerini çıkaracak, elma soyan amcalar elini kesecek, ata binen başbakan attan düşecek öyle böyle bi yer olmayacak yani" gibilerinden gaz dolu sözlerle fişeklerler çocuğu...

byzas da sorar "ee nerede bu yer"

rahip cevaplar "körler memleketinin karşısında"

byzas az gider uz gider dere tepe düz gider ve bugün ki sarayburnuna gelir. "sikerler körler memleketini ben buraya yerleşirim, buraya bi gecekondu dikeriz, şuraya da bi balkon yaparız bi de çingene mangalı kurduk mu tamam ya... oh püfür püfür, bu ne güzel coğrafya a.. koyim" diyerek yolda görüp durduğu kamyoncudan aldığı karpuzu bi yumrukta yarar ailecek yerler. üstüne denize girmeye giderken de

"lan yengeniz şimdi bikiniyle denize girecek kolaçan edin etrafı" diyerek amcaoğullarını civarı keşfe yollar.

gözcüler keşiften döndüklerinde byzas a, karşı kıyıda bi yerleşim yeri olduğunu söylerler. byzas ın artık içi tamamen rahattır. zira bura memlekette rahiplerin sözünü ettiği yerdir. çünkü bizim kadıköylüler boğazın güzelliği varken, iki sikko ada gören o salak yere yerleşmesi için ya dangalak ya da kör olması gerekir.

şimdi bu hikayeden çıkacak iki sonuç var.

1-) istanbul kurulmadan önce kadıköy vardı.
2-) byzas yanılmıştı, orası körler memleketi değildi. yani bu kadıköylüler istanbul kurulmadan önce de dangalaklardı.(kendimden biliyorum)

istanbul teknik üniversitesi

ciyanfranko
asırlardır çağdaş, öyle böyle değil mühendishane, trust me i am an engineer, bir arazisi var ohooo al arap atını yaldır yaldır koş, kırat semahi çaldır, bin güzele göbek attır, yemekhanesine gir nar gibi kızarmış etler, şaraplar oy oy oy, öğrencileri birer kum tanesi, öğretim üyeleri potansiyel nasa çalışanı bzzzzzzzttttt zzzzzzzzzzzrrrrrrrrttttttt dızzzzzzt ehem ehem normale döneyim...

o ayazağa kampüsüne her allah ın günü gidip, mayıs ortasında kazak giyinip yine de derse giren çocuk var ya... işte o çocuk mühendis de olur doktor da. yoksa itü mütü yalan o işler.
4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol