birbirinden ayrı düşünülemeyen şeylerdir.
(bkz: çay ve sigara)
(bkz: bira ve tuzlu fıstık)
zirveye beklenen yazardır.
10 yaşındayken rüyamda annemi görmüştüm,bana işe kızım demişti.
sonrası malum,bir sıcaklık hissi,bi ıslaklık,bi utanma duygusu.
10 yaşında altıma işediğime mi yanayım,annemin beni azmettirmesine mi bilemedim.
sonrası malum,bir sıcaklık hissi,bi ıslaklık,bi utanma duygusu.
10 yaşında altıma işediğime mi yanayım,annemin beni azmettirmesine mi bilemedim.
dönmesine sevindiğim yazardır,bir daha giderse ekmek pıçaaynan saldıracağım üstüne.
(bkz: duydum ki bize bırakmaya azmediyormuşsun etme)
(bkz: duydum ki bize bırakmaya azmediyormuşsun etme)
cemal süreya 'nın şiiridir,düşündürür.
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini
sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli
şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki
tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi
alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki
çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu,
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini
sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli
şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki
tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi
alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki
çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu,
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.
yapacak birşeyiniz kalmadığı anlardır,sinirden kendinizi sikmeniz muhtemel olan anlardır.
liste uzar da gider ne diyeyim,takmayın hocam.
liste uzar da gider ne diyeyim,takmayın hocam.
selda bağcan'ın sesinden dinlenesi parçadır.
(bkz: yiğidim aslanım burda yatıyor)
(bkz: yiğidim aslanım burda yatıyor)
(bkz: sevişelim mi)
açık ve net.
açık ve net.
3. nesil yazarmış,hoş gelmişler efendim.
elin boş mu geldin lan?
şaka,şaka demem öyle şey.
elin boş mu geldin lan?
şaka,şaka demem öyle şey.
canlı yayında orgazm olan hatun kişisi.
-bu arabayı somali'ye bağışlamak istiyorum...
+allahuekber,vuhuuu beybi bende bir hareketlenme oldu.
-bu arabayı somali'ye bağışlamak istiyorum...
+allahuekber,vuhuuu beybi bende bir hareketlenme oldu.
öyle bir yerdeyim ki parçasıyla gönlümde yer etmiş sanatçıdır,çok acılar çekmiştir geçmişte işkencelerden geçmiştir ,alevidir.
candır selda bağcan...
candır selda bağcan...
regl dönemi geciken hatun kişisinin ruh halidir.
ece temelkuran'ın aysel gürel'e ithafen yazdığı denemesidir.
Ben seni tanımazdım Aysel. Sen beni hiç bilmezdin. Doğrusu şu ki kendimi sana yakın da hissetmezdim. Aysel, ne yalan söyleyeyim, sen delinin tekiydin. Ben deli olmaktan fena halde korkan biriyim.
Kızlarından Müjde Hanım'la bir gün röportaj yapmıştım, bin yıl kadar oldu herhalde. Deli bir annenin insanın başına neler getirdiğini anlatmıştı bana. 19 yaşındaydım, yüzümü kendi yüzüne benzetmişti. çocukların deli anne istemediklerini, bunu hiç de enterasan bulmadıklarını o gün öğrenmiştim. Anneler "normal" olmak zorundadır, ilk kez o zaman ikna edilmiştim.
Sana kızgınım Aysel;
Aysel ben aslında o gün sana biraz deli olduğun için de kızmıştım. Sen tuhaf bir yağmurlukla okula geldiğinde kızının nasıl utandığını, ertesi gün kendini kömür kurumuna boyayıp okula geldiğini, bu yüzden zehirlenip hastanelik olduğunu duyduğumda hiç de sevimli bulmamıştım deliliğini. Ben kendimi senden ziyade sanırım o gün kızının, kızlarının yerine koymuştum.
Ben sana bir şey diyeyim mi Aysel, kimse seni yaşarken ciddiye almaya cesaret edemediği için öldüğünde bu kadar ağır geçiyor yasın. Boş geeeç, sen daha iyi bilirsin.
Seni özledim, biliyor musun?
Neyse Aysel, diyeceğim odur ki, zaman geçti. Bugün, şimdi Avrupa'nın deliliğe zırnık prim vermeyen bir yerindeyim. Herkes fena halde normal. Delileri buranın gizli deli. Binalar bin yıllık Aysel, ölüyorum desen hiçbir şey kıpırdamıyor yerinden.
Sigara içemiyorsun ve sıcak ile soğuk su muslukları, neden bilmiyorum, ayrı. Ve herkes çok terbiyeli Aysel, sokaklar il halk kütüphanesinden daha sessiz. Deliresi gelir insanın, herkes pek bir kibar. Boğazındaki son düğmeyi de ne pahasına olursa olsun ilikleyen bir yer burası Aysel, parçalayasın gelir.
şimdi burada olsan Aysel, benim arkadaşım olsan. Seninle sokaklara çıksak, şaka sansalar bizi. Umurumuzda olmasa dönüp dönüp bakanlar. Dönüp dönüp bakanlara dil çıkarsak, şaşı yapsak gözlerimizi. Sen daha iyi bilirsin, bir şeyler yapsak işte. Bildiğimiz gibi yapsak her şeyi. Hiç kitabına uymasak. Uyduramasalar bizi. Biz yeni bir kitap yazsak, şaşıp kalsalar.
Sen bana biraz deliliğin bedelini öğretsen. Ve bu bedeli ödeyebilmeyi. "Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğime, deli olurum dünya benim kahrımı çekse" cümlesini ingilizce olarak söylesek, şarkı yapsak bundan, yaparsın sen.
Sonra yalnız kaldığımızda "Mavi Demlik" şarkısını dinlesek, Ayşegül Aldinç'in sesinden. "Birdenbire çıkıverip gel/ şaşırsın kalbim sesimden önce"... Desek. "Ne güzel olur/ Bilsen ne güzel/ çıldırırım ben seni görünce"...
Deliliğin içinde ne çok acı olduğunu kimse bilmese, bir tek biz bilsek. Kimse bizi affetmese, biz bile. öylece dursak dünya üzerinde. Yanlış bir imla gibi, batsak okuyanların gözüne.
Böyle böyle delirtiyorlar insanı değil mi Aysel? Terbiyeleriyle,kurallarıyla bozuyorlar insanın kafasını. O zaman çarpıp çıkıyorsun normalliğin kapısından. Dönüp "Kapı çarptı, pardon" demeden.
Utanmasam Aysel, senin gibi olurdum. çoğu kez normal olmanın utanç verici olduğunu, normale yenilmenin en büyük utanç olduğunu gelip şimdi burada akademik bir seminerde anlatıversen...
Ne güzel olur, bilsen ne güzel...
Ben seni tanımazdım Aysel. Sen beni hiç bilmezdin. Doğrusu şu ki kendimi sana yakın da hissetmezdim. Aysel, ne yalan söyleyeyim, sen delinin tekiydin. Ben deli olmaktan fena halde korkan biriyim.
Kızlarından Müjde Hanım'la bir gün röportaj yapmıştım, bin yıl kadar oldu herhalde. Deli bir annenin insanın başına neler getirdiğini anlatmıştı bana. 19 yaşındaydım, yüzümü kendi yüzüne benzetmişti. çocukların deli anne istemediklerini, bunu hiç de enterasan bulmadıklarını o gün öğrenmiştim. Anneler "normal" olmak zorundadır, ilk kez o zaman ikna edilmiştim.
Sana kızgınım Aysel;
Aysel ben aslında o gün sana biraz deli olduğun için de kızmıştım. Sen tuhaf bir yağmurlukla okula geldiğinde kızının nasıl utandığını, ertesi gün kendini kömür kurumuna boyayıp okula geldiğini, bu yüzden zehirlenip hastanelik olduğunu duyduğumda hiç de sevimli bulmamıştım deliliğini. Ben kendimi senden ziyade sanırım o gün kızının, kızlarının yerine koymuştum.
Ben sana bir şey diyeyim mi Aysel, kimse seni yaşarken ciddiye almaya cesaret edemediği için öldüğünde bu kadar ağır geçiyor yasın. Boş geeeç, sen daha iyi bilirsin.
Seni özledim, biliyor musun?
Neyse Aysel, diyeceğim odur ki, zaman geçti. Bugün, şimdi Avrupa'nın deliliğe zırnık prim vermeyen bir yerindeyim. Herkes fena halde normal. Delileri buranın gizli deli. Binalar bin yıllık Aysel, ölüyorum desen hiçbir şey kıpırdamıyor yerinden.
Sigara içemiyorsun ve sıcak ile soğuk su muslukları, neden bilmiyorum, ayrı. Ve herkes çok terbiyeli Aysel, sokaklar il halk kütüphanesinden daha sessiz. Deliresi gelir insanın, herkes pek bir kibar. Boğazındaki son düğmeyi de ne pahasına olursa olsun ilikleyen bir yer burası Aysel, parçalayasın gelir.
şimdi burada olsan Aysel, benim arkadaşım olsan. Seninle sokaklara çıksak, şaka sansalar bizi. Umurumuzda olmasa dönüp dönüp bakanlar. Dönüp dönüp bakanlara dil çıkarsak, şaşı yapsak gözlerimizi. Sen daha iyi bilirsin, bir şeyler yapsak işte. Bildiğimiz gibi yapsak her şeyi. Hiç kitabına uymasak. Uyduramasalar bizi. Biz yeni bir kitap yazsak, şaşıp kalsalar.
Sen bana biraz deliliğin bedelini öğretsen. Ve bu bedeli ödeyebilmeyi. "Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğime, deli olurum dünya benim kahrımı çekse" cümlesini ingilizce olarak söylesek, şarkı yapsak bundan, yaparsın sen.
Sonra yalnız kaldığımızda "Mavi Demlik" şarkısını dinlesek, Ayşegül Aldinç'in sesinden. "Birdenbire çıkıverip gel/ şaşırsın kalbim sesimden önce"... Desek. "Ne güzel olur/ Bilsen ne güzel/ çıldırırım ben seni görünce"...
Deliliğin içinde ne çok acı olduğunu kimse bilmese, bir tek biz bilsek. Kimse bizi affetmese, biz bile. öylece dursak dünya üzerinde. Yanlış bir imla gibi, batsak okuyanların gözüne.
Böyle böyle delirtiyorlar insanı değil mi Aysel? Terbiyeleriyle,kurallarıyla bozuyorlar insanın kafasını. O zaman çarpıp çıkıyorsun normalliğin kapısından. Dönüp "Kapı çarptı, pardon" demeden.
Utanmasam Aysel, senin gibi olurdum. çoğu kez normal olmanın utanç verici olduğunu, normale yenilmenin en büyük utanç olduğunu gelip şimdi burada akademik bir seminerde anlatıversen...
Ne güzel olur, bilsen ne güzel...
sözü ve müziği selda bağcan'a ait olan koçero isimli albümünden bir eser.
her akşam üzeri bin çocuk ölür
her akşam üzeri ah surda
tanrı insanlarına üzülür
gökyüzünde yalnızdı dünya
şunun şurasında ne kalmıştı iki binli yıllara
tam da barışı yakalayacağız derken
çalındı tamtamlar,
ekranda cnn
-acımasız bir zorbanın meydan okuyuşunda,
umut arayan onurlu ve yoksul halklar...
bu bir sağırlar diyaloğu,
kaybedense yine insanlık oldu-
her akşam üzeri bin çocuk ölür
her akşam üzeri ah surda
tanrı insanlarına üzülür
gökyüzünde yalnızdı dünya
şunun şurasında ne kalmıştı iki binli yıllara
tam da barışı yakalayacağız derken
çalındı tamtamlar,
ekranda cnn
-acımasız bir zorbanın meydan okuyuşunda,
umut arayan onurlu ve yoksul halklar...
bu bir sağırlar diyaloğu,
kaybedense yine insanlık oldu-
maalesef arkadaşımdır...
böyle adamları gördüğünüz anda ölü taklidi yapın giderler,ben evden kovdum puşt'u.
böyle adamları gördüğünüz anda ölü taklidi yapın giderler,ben evden kovdum puşt'u.
insan ötesi bir sese sahip olan (bkz: grup yorum)'un eski solistidir.
uğurlama onun dudaklarından daha bir başka dökülür...
uğurlama onun dudaklarından daha bir başka dökülür...
kadının,ilişki sırasında ön sevişmede hiçbir sorun yaşamaması lakin cinsel birleşme sırasında yaşadıkları istemsiz kasılmalar sonucunda penisin vajina içine girememesi veya son derece ağrılı, zor şekilde girmesi ile karakterize bir cinsel sorundur.
psikolojik olduğunu tahmin ediyorum çünkü vaginismus bir hastalık değil bir semptomdur.
psikolojik olduğunu tahmin ediyorum çünkü vaginismus bir hastalık değil bir semptomdur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?