her hafta dinlemeye razı olduğum maç sonrası basın açıklaması. iyi oynayıp kaybetmektense kötü oynayıp kazanmayı tercih ederim. halı saha futboluyla maç başına buldukları tek gollerle şampiyon oldu herifler. her maç %65-70 topla oynama, ceza sahasına 20-25 tane orta, 450-500 tane başarılı pas, 15-20 tane kaleyi bulan şut gibi istatistiklere sahip olsan ne olacak? puanı bunları yapana vermiyorlar ki?
transfer maliyetlerine bakılırsa kepenkleri indirmesi yakın olan spor kulübü.
tam bir kulüp-karakter ilişkisidir.
hangi maç ve neden bilemedim ama şöyle bir tepki almış futbolcu.
https://vine.co/v/OdwTdDJb3PI
https://vine.co/v/OdwTdDJb3PI
eleme grupları kuralarına türkiye'nin 4. torbadan gireceği turnuva.
1. torba:Almanya, Belçika, Hollanda, İngiltere, Romanya, Galler, Portekiz, İspanya, Hırvatistan ya da İtalya.
2. TORBA:Avusturya, Slovakya, İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İzlanda, Danimarka, Bosna Hersek.
3. TORBA:Ukrayna, İskoçya, Macaristan, İsveç, Polonya, Arnavutluk, Kuzey İrlanda, Sırbistan, Yunanistan.
4. TORBA:Türkiye, Slovenya, İsrail, İrlanda Cumhuriyeti, Norveç, Bulgaristan, Faroe Adaları, Karadağ, Estonya.
5. TORBA:Kıbrıs Rum kesimi, Letonya, Ermenistan, Finlandiya, Belarus, Makedonya, Azerbaycan, Litvanya, Moldova.
6. TORBA:Kazakistan, Lüksemburg, Liechtenstein, Gürcistan, Malta, San Marino ve Andorra.
http://spor.haber7.com/milli-takim/haber/1415149-milli-takima-torba-soku
bu listeden sonra bu torba sisteminin nasıl belirlendiğini çok merak ettim. mesela galler ne yapmış da çek cumhuriyeti, danimarka ya da fransa gibi takımların üstünde 1. torbadan kuralara giriyor? aynı şey 3. torbada bulunan isveç ve yunanistan için de geçerli. mesela slovakya ya da izlanda nasıl bu takımların üstünde 2. torbadan kuralara giriyor?
bilen birileri varsa ve açıklık getirebilirse bilgisi olmayan diğer yazarlarla beraber memnun oluruz.
1. torba:Almanya, Belçika, Hollanda, İngiltere, Romanya, Galler, Portekiz, İspanya, Hırvatistan ya da İtalya.
2. TORBA:Avusturya, Slovakya, İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İzlanda, Danimarka, Bosna Hersek.
3. TORBA:Ukrayna, İskoçya, Macaristan, İsveç, Polonya, Arnavutluk, Kuzey İrlanda, Sırbistan, Yunanistan.
4. TORBA:Türkiye, Slovenya, İsrail, İrlanda Cumhuriyeti, Norveç, Bulgaristan, Faroe Adaları, Karadağ, Estonya.
5. TORBA:Kıbrıs Rum kesimi, Letonya, Ermenistan, Finlandiya, Belarus, Makedonya, Azerbaycan, Litvanya, Moldova.
6. TORBA:Kazakistan, Lüksemburg, Liechtenstein, Gürcistan, Malta, San Marino ve Andorra.
http://spor.haber7.com/milli-takim/haber/1415149-milli-takima-torba-soku
bu listeden sonra bu torba sisteminin nasıl belirlendiğini çok merak ettim. mesela galler ne yapmış da çek cumhuriyeti, danimarka ya da fransa gibi takımların üstünde 1. torbadan kuralara giriyor? aynı şey 3. torbada bulunan isveç ve yunanistan için de geçerli. mesela slovakya ya da izlanda nasıl bu takımların üstünde 2. torbadan kuralara giriyor?
bilen birileri varsa ve açıklık getirebilirse bilgisi olmayan diğer yazarlarla beraber memnun oluruz.
galatasaray'a yaptığı yatırımların karşılığını, galatasaray'a trensfer olarak alan oyuncu. serdal adalı yatmıştı içeride ama...
hakkında, oruç ibadetini yerine getirmeyenlerin, getirenlerden daha çok ses çıkardığı mevzu.
lan kimse tut diye gırtlağına basmıyor. dinde zorlama yok. tutmuyor olabilirsin ancak millet oruç tutuyor diye götünü bunca yırtmak neden?
lan kimse tut diye gırtlağına basmıyor. dinde zorlama yok. tutmuyor olabilirsin ancak millet oruç tutuyor diye götünü bunca yırtmak neden?
talibi olan futbolcu. lan bizden daha gerizekalı kulüpler de varmış ya?
olur da bu tip topçulardan kurtulabilirlerse yönetime ve başkana karşı tüm bakış açım değişecek yeminle. en sonunda bu işi öğrenmeye başladılar diyeceğim. satın gitsin. yerine kimi aldığınız hiç mi hiç önemli değil. daha kötü olması imkansız.
olur da bu tip topçulardan kurtulabilirlerse yönetime ve başkana karşı tüm bakış açım değişecek yeminle. en sonunda bu işi öğrenmeye başladılar diyeceğim. satın gitsin. yerine kimi aldığınız hiç mi hiç önemli değil. daha kötü olması imkansız.
sürekli deviraj balatası değiştirmek zorunda kalan, durduktan sonra vitesi boşa almayı unutup devirajdan ayağını çekip arabayı stop ettiren, eğer ayağını devirajdan çekmezse bu sefer ikinci viteste kalkmaya çalışan, otomatik vitesli araba kullanan kadınlarla arasında seyir halindeyken mesaj yazmak, üst dikiz aynasını makyaj aynası olarak kullanmak, sinyal lambalarının sadece noel zamanı kullanıldığını sanmak, kritik durumlarda gaz pedalını da fren pedalı olarak düşünmek gibi benzerlikler olan ve genelde trafiğin kaba tabiriyle amına koyan sürücümsü.
takımının[ybkz]swh[/ybkz] kaybettiği 2015 nba finals serisinden sonra duyduğu üzüntü yüzünden açıkça okunan basketbolcu.
cleveland'in yine son çeyrek içinde kriz yönetimini beceremeyerek yaptığı üst üste hatalarla farkın bir anda 10 sayıya çıkması sonucu morallerin de taban yapmasıyla seriyi kaybetmelerine neden olan maç.
son 6-7 dakika içinde hiçbir şekilde organize atak yapamadılar. savunmada gardları düştü. hele dağınık, rastgele denenen üçlüklerin hiç de hoş bir görüntüsü yoktu. bir ara toparlanır gibi oldular ama golden state açılan farkı korumasını bildi. en büyük fark iki takımın bulduğu 3'lük isabetindeydi sanırım.
keşke cleveland kazansaydı da bir maç daha seyretseydik.
bu arada az sayıdaki golden state taraftarının, cleveland taraftarıyla iç içe oturması ve şampiyonluklarını kutlamaları, ev sahibi taraftarlar tarafından tebessümle, alkışla ve akıllı telefonlarıyla yaptıkları video çekimleriyle karşılandı.
sürekli biz bize yeteriz diyoruz ancak dışarıdan öğrenmemiz gereken o kadar çok şey var ki...
son 6-7 dakika içinde hiçbir şekilde organize atak yapamadılar. savunmada gardları düştü. hele dağınık, rastgele denenen üçlüklerin hiç de hoş bir görüntüsü yoktu. bir ara toparlanır gibi oldular ama golden state açılan farkı korumasını bildi. en büyük fark iki takımın bulduğu 3'lük isabetindeydi sanırım.
keşke cleveland kazansaydı da bir maç daha seyretseydik.
bu arada az sayıdaki golden state taraftarının, cleveland taraftarıyla iç içe oturması ve şampiyonluklarını kutlamaları, ev sahibi taraftarlar tarafından tebessümle, alkışla ve akıllı telefonlarıyla yaptıkları video çekimleriyle karşılandı.
sürekli biz bize yeteriz diyoruz ancak dışarıdan öğrenmemiz gereken o kadar çok şey var ki...
17 haziran 2015 tarihinde hayata gözlerini yuman 9. cumhurbaşkanımız. 91 yaşında yaşamına veda eden eski politikacı türk siyasetinde önemli izler bırakmıştır.
çocukluğumun da yavaş yavaş ölüp gittiğini farkettim bu gece...
çocukluğumun da yavaş yavaş ölüp gittiğini farkettim bu gece...
yaşayacağı daha fazla başarı kalmadığından dolayı zeka küpü beşiktaş kulübü başkanının transferinden vazgeçtiği, dünyanın en iyi kalecileri arasında gösterilen, ayrıca yeryüzünde gelmiş geçmiş en iyi futbol takımı kadrosu olarak kabul edilen ve galaksi karması olarak adlandırılan (bkz: los galacticos) takımın yıllarca kalesini korumuş ispanyol futbolcu.
transferinin beşiktaş için sıradan bir transferden daha öte sükse yapacağını anlaması çok da güç değildi oysa ki. guti, quaresma gibi örnekleri vermiş ancak zor olanın bu tip futbolcuları transfer etmesi değil, transferlerinden sonra kendilerini yönetebilmesi olduğunu anlayamıyor mevcut yönetimimiz.
örneğin sneijder. bu futbolcu gs yerine bize gelseydi kesinlikle aynı katkıyı vermezdi. aynı guti gibi o bar senin, bu gece kulübü benim gezer dururdu. çünkü yönetenler değil beşiktaş kalibresinde bir spor kulübünü, amatör küme takımı bile yönetemeyecek kapasitedeler.
bugün hiçbir futbolcu bu oyunu babasının hayrına oynamıyor. beşiktaş için oynamak rıza'larla, mehmet'lerle, metin-ali-feyyaz'larla birlikte tarih oldu. futbol düzeni değişti. artık herkes para için oynuyor bu oyunu. atın arpasını verirsen dört nala koşar kısacası. ee yok ne yapalım? o zaman beşiktaş gibi bir kulübün başına geçip fakir edebiyatı yapmayacaksın. ilk sene feda, ikinci sene stat, üçüncü sene yine stat, dördüncü sene de muhtemelen stat. lan ne statmış be arkadaş?! tamam stat yapıyor olabilirler. zor da bir iş anlıyoruz. özellikle de istanbul gibi bir şehrin göbeğinde, önüne koyulan onca engelle savaşarak. haklarını teslim etmek lazım. yıllarca kartondan maketlerle kandırılan bu taraftarın hayallerini gerçekleştiriyorlar. ancak şu stadı bile normal bir apartman veya bir site zihniyetiyle inşa etmekteler. yani futbol endüstrisi adına profesyonellikten eser yok.
amk düşündükçe aklımı kaçıracak gibi oluyorum. adamlar casillası beğenmediler ya la?! nasıl bir reklam olacağını, kulübe ne katkılar yapacağını, belki de ileride teknik heyette görev alma ihtimalini hiç düşünmedikleri üstüne bahse girerim. zaten vodafone'nun 3 kuruş paraya kandırarak milyonlarca dolar değerinde üstlerinden reklam yaptığı adamlar bunlar. ama iş birşeylerden faydalanmaya gelince hepsi üç maymunu oynarlar. stat inşaatı nakit sıkıntısından dolayı o kadar yavaş gidiyor ama nedense, neredeyse kulüp binasının duvarlarına bile logosunu, ismini yazdıracak olan dünya gsm opreratör devi vodafone bir omuz vermiyor koca beşiktaş'a. ama beşiktaş'ın adeta sembolü olan düz beyaz formasının önüne at siki gibi kırmızı bir şerit çekip, içine de markanın isim bütünlüğünü sağlamak için logosonu ve ismini yazabiliyor.
size mert günok, volkan babacan, ferhat kaplan vb. yakışır.
bela okumaktan en sonunda gelecek beni bulacak amk. beşiktaş'ın yakasından düştüğünüz gün tarihinin en büyük başarısını yakalamış olacak bu kulüp.
tez zamanda defolup gidersiniz inşallah...
transferinin beşiktaş için sıradan bir transferden daha öte sükse yapacağını anlaması çok da güç değildi oysa ki. guti, quaresma gibi örnekleri vermiş ancak zor olanın bu tip futbolcuları transfer etmesi değil, transferlerinden sonra kendilerini yönetebilmesi olduğunu anlayamıyor mevcut yönetimimiz.
örneğin sneijder. bu futbolcu gs yerine bize gelseydi kesinlikle aynı katkıyı vermezdi. aynı guti gibi o bar senin, bu gece kulübü benim gezer dururdu. çünkü yönetenler değil beşiktaş kalibresinde bir spor kulübünü, amatör küme takımı bile yönetemeyecek kapasitedeler.
bugün hiçbir futbolcu bu oyunu babasının hayrına oynamıyor. beşiktaş için oynamak rıza'larla, mehmet'lerle, metin-ali-feyyaz'larla birlikte tarih oldu. futbol düzeni değişti. artık herkes para için oynuyor bu oyunu. atın arpasını verirsen dört nala koşar kısacası. ee yok ne yapalım? o zaman beşiktaş gibi bir kulübün başına geçip fakir edebiyatı yapmayacaksın. ilk sene feda, ikinci sene stat, üçüncü sene yine stat, dördüncü sene de muhtemelen stat. lan ne statmış be arkadaş?! tamam stat yapıyor olabilirler. zor da bir iş anlıyoruz. özellikle de istanbul gibi bir şehrin göbeğinde, önüne koyulan onca engelle savaşarak. haklarını teslim etmek lazım. yıllarca kartondan maketlerle kandırılan bu taraftarın hayallerini gerçekleştiriyorlar. ancak şu stadı bile normal bir apartman veya bir site zihniyetiyle inşa etmekteler. yani futbol endüstrisi adına profesyonellikten eser yok.
amk düşündükçe aklımı kaçıracak gibi oluyorum. adamlar casillası beğenmediler ya la?! nasıl bir reklam olacağını, kulübe ne katkılar yapacağını, belki de ileride teknik heyette görev alma ihtimalini hiç düşünmedikleri üstüne bahse girerim. zaten vodafone'nun 3 kuruş paraya kandırarak milyonlarca dolar değerinde üstlerinden reklam yaptığı adamlar bunlar. ama iş birşeylerden faydalanmaya gelince hepsi üç maymunu oynarlar. stat inşaatı nakit sıkıntısından dolayı o kadar yavaş gidiyor ama nedense, neredeyse kulüp binasının duvarlarına bile logosunu, ismini yazdıracak olan dünya gsm opreratör devi vodafone bir omuz vermiyor koca beşiktaş'a. ama beşiktaş'ın adeta sembolü olan düz beyaz formasının önüne at siki gibi kırmızı bir şerit çekip, içine de markanın isim bütünlüğünü sağlamak için logosonu ve ismini yazabiliyor.
size mert günok, volkan babacan, ferhat kaplan vb. yakışır.
bela okumaktan en sonunda gelecek beni bulacak amk. beşiktaş'ın yakasından düştüğünüz gün tarihinin en büyük başarısını yakalamış olacak bu kulüp.
tez zamanda defolup gidersiniz inşallah...
-format dışı
sözlüğün isminin değişmesinden yana değilim. ancak böyle bir değişim mecburi ise bjk sözlük yerine beşiktaş sözlük daha iyi gibi geldi.
-format dışı
sözlüğün isminin değişmesinden yana değilim. ancak böyle bir değişim mecburi ise bjk sözlük yerine beşiktaş sözlük daha iyi gibi geldi.
-format dışı
ortalama bir internet kullanıcısı olan hiç bir beşiktaş taraftarının para kaptırmaması gereken, kendi deyimiyle dijital, benim deyimimle sikko platform. beşiktaş her gol attığında ağlamaklı olan götlek spikerleri de ayrı bir başlık konusu olsa gerek.
futbolu çok seven türk halkının cebini biraz daha fazla tartaklamak için yürürlüğe konmuş yandaş zengin etme şeysi.
uçaklarda yolculuk sırasında telsiz konuşmalarının, rota ve irtifa değişikliklerinin, hava durumunun, motorların çalışması sırasında saniye saniye hararetlerinin ve bunlar gibi uçuşla ilgili diğer tüm bilgilerin kaydedildiği, bilgisayarlarımızda bulunan sabit diske çok benzer bir prensible çalışan cihaz. gemilerde de bulunan ve aslında ismi "vdr (voyage data recorder)" olan bu bellek halk arasında kara kutu olarak bilinir.
ayrıca 90'lı yıllarda çocuk olmuş neslin büyük bir kısmının ilk oyun konsolu olan, içinde onlarca oyun barındıran (ancak bu oyunların günümüz teknolojisinde esamesi bile okunmaz. bilgisayarcı değilim fakat herbiri sanırsam 10-15kb'lik oyunlardı. varın siz düşünün), yanında 1 adaptör ve 2 adet de basit joy-stick verilen atari 2600 isimli efsane makinenin bu nesil arasındaki yegane adıdır.
ilk olarak aynı sokakta yaşadığım bir arkadaşıma almışlardı. mahallenin bütün çocukları, tüm yaz tatilini onların evinde geçirmeye başlamıştık. annesi de hiçbirşey demez, kadıncağız işini gücünü bırakır bize limonatalar, kekler, börekler yapardı allah'ın her günü.
taştan kurduğumuz kalelerle ve basit bir sentetik topla oynadığımız futbol maçları, çelikçomak, uzun eşek, 9 taş, yağlı kemer, zımba, simit (simiiiiiiiii.....t diye uzatılan) gibi sokakta grup halinde oynanan oyunlar için çalan ilk tehlike çanı kara kutuydu sanırım. bunu izleyen micro geniuslar, sega'nın mega drive 2'si (o da 90'ların hemen başlarında çıkmıştı fakat fiyatı nedeniyle pek alınamadığından çokça bilinmiyordu), play station derken yukarıda sıraladığım bu oyunlar 90'lı yıllarla birlikte tarih olup gittiler.
ayrıca 90'lı yıllarda çocuk olmuş neslin büyük bir kısmının ilk oyun konsolu olan, içinde onlarca oyun barındıran (ancak bu oyunların günümüz teknolojisinde esamesi bile okunmaz. bilgisayarcı değilim fakat herbiri sanırsam 10-15kb'lik oyunlardı. varın siz düşünün), yanında 1 adaptör ve 2 adet de basit joy-stick verilen atari 2600 isimli efsane makinenin bu nesil arasındaki yegane adıdır.
ilk olarak aynı sokakta yaşadığım bir arkadaşıma almışlardı. mahallenin bütün çocukları, tüm yaz tatilini onların evinde geçirmeye başlamıştık. annesi de hiçbirşey demez, kadıncağız işini gücünü bırakır bize limonatalar, kekler, börekler yapardı allah'ın her günü.
taştan kurduğumuz kalelerle ve basit bir sentetik topla oynadığımız futbol maçları, çelikçomak, uzun eşek, 9 taş, yağlı kemer, zımba, simit (simiiiiiiiii.....t diye uzatılan) gibi sokakta grup halinde oynanan oyunlar için çalan ilk tehlike çanı kara kutuydu sanırım. bunu izleyen micro geniuslar, sega'nın mega drive 2'si (o da 90'ların hemen başlarında çıkmıştı fakat fiyatı nedeniyle pek alınamadığından çokça bilinmiyordu), play station derken yukarıda sıraladığım bu oyunlar 90'lı yıllarla birlikte tarih olup gittiler.
yeni hocamızın[ybkz]swh[/ybkz] kendisi adına son fırsat olduğu, potansiyelinin çok çok altında kalmış genç oyuncumuz.
düzenleme: imla.
düzenleme: imla.
biraz daha kibarı "saldım çayıra mevlam kayıra"dır.
bir fikret orman demeciyle 2016 yılında sahip olacağımız ünvan.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?