ahmet şık said that:dokunan yanar
ruh sağlığımı derinden etkileyen olaylar dizisi
atatürk ne demiş.geldikleri gibi giderler
eyç ay jey key elomeno pi
(bkz: ccc ferro reyiz ccc)
(bkz: fazla naz aşık usandırır)
tam yapacakken üniversitedeki eli bastonlu adamların bastonlarıyla boynumuzdan tutmak suretiyle çekerek hayallerimizi yıktığı durum
(b: kakılmışla itilmiş) foreva
eski millieğitim bakanı hasan ali yücel in oğludur. iyi bir ögrencidir can.en yakın arkadaşıyla devletin yurtdışı bursu için başvururlar.babası hasan ali yücel makamını kullanıyo demesinler diye canı yollamamış ama arkadaşını göndermiştir. can da biriktirdiği tum parayı arkadaşına vermiştir benim burada ihtiyacım olmaz diyerek.arkadaşı tıpta alanının en iyilerinden olmuştur.bizim can ise keskin kalemli eşsiz bir şair,yazar.
tesbih başının imame oldugunu onaylayan fransızca sözcük
imame-vi = imame evet[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
imame-vi = imame evet[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
ilhan selçuk üstadın olağanüstü hal zamanını eleştiren kitabı.descartes in düşünüyorum o halde varım sözüne iğneyle dokundurmuştur kendileri.
Dang humması; ani ateş ile başlayan,bazen cilt döküntüsü gösteren ateşli bir hastalıktır. çok şiddetli kas ağrıları yüzünden "kırık kemik humması" olarak bilinir. Birçok hasta birkaç gün sonra iyileşir. çoğu insan da ölmüştür. the fenomenoluiz ronaldonun an itibariyle geçirdiği hastalıktır.
(bkz: b12 eksikliği)
patlamış mısıra kolaya para vermeye gerek kalmaz hepsini bize atarlar
son yazısında başbakana zehir zemberek giydirmiş yazar. yazısı aşağıda.
Devlet yardakçılığı ve ahlak
Devletin içindeki zehri temizlemeden o devleti on yıl boyunca yönetmeye kalkarsan, o devletin en tepesine tırmanabilmek için kendi halkına arkanı döner, devletin yardakçılığına soyunursan, o zehir kaçınılmaz olarak senin damarlarına da akar.
Sen de zehirlenirsin.
Zehirlenmiş bir devletin zehirlenmiş bir parçası haline gelirsin.
O zaman başlarsın tehditlere, yalanlara, saptırmalara, iftiralara.
O yönettiğini sandığın devlet senin emrinde halkını bombalar, sen devlete sahip çıkarsın.
Bir özür bile dilemezsin.
Senin başbakanlığını yaptığın devlet bu ülkenin 35 çocuğunu bombalarla parçaladı.
Ya seni kendi yönetimindeki devlet tuzağa düşürdü...
Ya sen bile bile öldürttün.
Hangisi?
Biz senin tuzağa düşürüldüğünü düşünüyorduk ama sen bombacılara sahip çıkarak, gerçekleri halkından saklayarak, olayları saptırarak, tuzağa düşmediğini anlattın bize.
O zaman öldürülen çocukların hesabını ver.
Devlet halkını bombalamadı diye tepineceğine, devlet halkı nasıl bombaladı onu anlat.
O insanların ölüm emrini kim verdi?
Niye verdi?
Tugay komutanımla konuştum diyorsun, tugay komutanın sana bir dakika başbakanım, sınır karakoluna bir sorayım, orada gerçek kaçakçılar var mı demedi mi?
Demediyse niye demedi?
Niye bombardıman başlamadan önce durumu kontrol etmedi?
Sordun mu bunu o senin tugay komutanına?
Sen milletin bir parçasıydın işbaşına geldiğinde, devletin bu millete yaptıklarına karşı çıkıyordun, gidip milletinle konuşuyor, milletine danışıyordun, devletin suçunu saklamaya çalışmıyor, devletin suçlarını aydınlatmaya, engellemeye uğraşıyordun, şimdi devlet yardakçılığına soyununca sadece istihbaratçınla, generalinle, komutanınla konuşuyorsun.
Sorsana o köydeki insanlara o gece neler olduğunu.
Bak BDP Eşbaşkanı Demirtaş sormuş: Son bir aydır her gün gidiyorlar. Son bir aydır karakol izin vermiş durumda. 50 ve 100er kişilik gruplar her gün katırlarla gidiyorlar. 28 aralıkta öğlen saatinde devletin karakolunun önünden gidiyorlar. Kaç kişinin gittiğini karakol biliyor. iki yol var, ikisi de karakolun önünden geçiyor. Bunların hepsi tanık anlatımıdır. Alışverişini yapıyorlar, geri geliyorlar. öğlen geçtikleri iki yol da akşam saatlerine doğru köyün girişinde askerler tarafından kapatılıyor. ilk köylü grubu köye girmek üzereyken onlara kılavuzluk yapan bir kişi Askerler köyü kapatmışlar, bekleyin diyor. Askerler mallarına el koyarlar diye bekliyorlar.
Sana komutanların bunları anlatmıyor, değil mi?
Anlatıyorlarsa da sen bize anlatmıyorsun.
Biz senin dün yaptığın konuşmadan Uludere ile ilgili ne öğrendik?
Hiçbir şey.
Bir sürü boş laf.
Manasız bir bağırış çağırış.
Bu devletin zehrini yutan, milletiyle böyle konuşur zaten, korkutmaya çalışır, tehditler yağdırır, iftiralar atar.
Senin komutanların bunları daha önce çok yaptı, şimdi onların yerine sen yapıyorsun, yaşadığımız büyük değişim bu oldu, gerçek generaller yerine sivil postuna bürünmüş generaller çıkıyor artık karşımıza.
Bize, o sınır karakolunun varlığından haberdar olduğu 35 çocuğu nasıl, neden, kimin emriyle öldürttüğünüzü anlatmıyorsun, o akşam sınır karakoluna neden danışmadığınızı anlatmıyorsun, danıştıysanız karakolun size gerçeği niye söylemediğini anlatmıyorsun, yanlış istihbaratın nereden geldiğini anlatmıyorsun, o istihbaratı neden çek edemediğinizi anlatmıyorsun, sen bize hiçbir şey anlatmıyorsun bu katliamla ilgili.
Bu çocukları niye öldürdünüz, bize bunu söyle.
Niye bir özür bile dilemediniz?
Bu umursamaz, aldırmaz, devlet yardakçısı hallerinizle bütün bir Kürt halkını da kurban haline getirdiniz, sadece o çocukları bombalayarak değil, o bombardımandan sonraki o korkunç umursamazlığınızla bu ülkeyi hiç kimsenin beceremeyeceği biçimde böldünüz.
ölenler Türk askeri olsa o kürsüde öyle mi konuşacaktın?
Askeri sivilden, Türkü Kürtten üstün gördüğün için öyle konuştun, senin gibiler yıllardır öyle gördüğü için zaten bu ülkenin acıları hiç dinmiyor.
Yazık sana, şu düştüğün hale bak, milletin yiğidiydin, devletin oyuncağı oldun.
Bir de kalkmış hiç yüzün kızarmadan bizim gazeteye laf ediyorsun, bizim gazetenin arkasındakileri, emelleri, amelleri biliyormuşsun.
Bu gazetenin arkasındakilerle, gizli emelleriyle, amelleriyle ilgili ne biliyorsan dürüst bir adam gibi lafı dolaştırmadan açıkla.
Açıklayamazsın çünkü yalan söylüyorsun.
28 şubatın andıççı generalleri gibi iftira atıyor, kendi ahlakından da hepimizi kuşkuya düşürüyorsun.
Değer miydi bir Köşk için bu zillete?
Değer miydi gidip devletin zehrini içmeye?
Bak sen de zehirlendin sonunda.
Devlet yardakçılığı ve ahlak
Devletin içindeki zehri temizlemeden o devleti on yıl boyunca yönetmeye kalkarsan, o devletin en tepesine tırmanabilmek için kendi halkına arkanı döner, devletin yardakçılığına soyunursan, o zehir kaçınılmaz olarak senin damarlarına da akar.
Sen de zehirlenirsin.
Zehirlenmiş bir devletin zehirlenmiş bir parçası haline gelirsin.
O zaman başlarsın tehditlere, yalanlara, saptırmalara, iftiralara.
O yönettiğini sandığın devlet senin emrinde halkını bombalar, sen devlete sahip çıkarsın.
Bir özür bile dilemezsin.
Senin başbakanlığını yaptığın devlet bu ülkenin 35 çocuğunu bombalarla parçaladı.
Ya seni kendi yönetimindeki devlet tuzağa düşürdü...
Ya sen bile bile öldürttün.
Hangisi?
Biz senin tuzağa düşürüldüğünü düşünüyorduk ama sen bombacılara sahip çıkarak, gerçekleri halkından saklayarak, olayları saptırarak, tuzağa düşmediğini anlattın bize.
O zaman öldürülen çocukların hesabını ver.
Devlet halkını bombalamadı diye tepineceğine, devlet halkı nasıl bombaladı onu anlat.
O insanların ölüm emrini kim verdi?
Niye verdi?
Tugay komutanımla konuştum diyorsun, tugay komutanın sana bir dakika başbakanım, sınır karakoluna bir sorayım, orada gerçek kaçakçılar var mı demedi mi?
Demediyse niye demedi?
Niye bombardıman başlamadan önce durumu kontrol etmedi?
Sordun mu bunu o senin tugay komutanına?
Sen milletin bir parçasıydın işbaşına geldiğinde, devletin bu millete yaptıklarına karşı çıkıyordun, gidip milletinle konuşuyor, milletine danışıyordun, devletin suçunu saklamaya çalışmıyor, devletin suçlarını aydınlatmaya, engellemeye uğraşıyordun, şimdi devlet yardakçılığına soyununca sadece istihbaratçınla, generalinle, komutanınla konuşuyorsun.
Sorsana o köydeki insanlara o gece neler olduğunu.
Bak BDP Eşbaşkanı Demirtaş sormuş: Son bir aydır her gün gidiyorlar. Son bir aydır karakol izin vermiş durumda. 50 ve 100er kişilik gruplar her gün katırlarla gidiyorlar. 28 aralıkta öğlen saatinde devletin karakolunun önünden gidiyorlar. Kaç kişinin gittiğini karakol biliyor. iki yol var, ikisi de karakolun önünden geçiyor. Bunların hepsi tanık anlatımıdır. Alışverişini yapıyorlar, geri geliyorlar. öğlen geçtikleri iki yol da akşam saatlerine doğru köyün girişinde askerler tarafından kapatılıyor. ilk köylü grubu köye girmek üzereyken onlara kılavuzluk yapan bir kişi Askerler köyü kapatmışlar, bekleyin diyor. Askerler mallarına el koyarlar diye bekliyorlar.
Sana komutanların bunları anlatmıyor, değil mi?
Anlatıyorlarsa da sen bize anlatmıyorsun.
Biz senin dün yaptığın konuşmadan Uludere ile ilgili ne öğrendik?
Hiçbir şey.
Bir sürü boş laf.
Manasız bir bağırış çağırış.
Bu devletin zehrini yutan, milletiyle böyle konuşur zaten, korkutmaya çalışır, tehditler yağdırır, iftiralar atar.
Senin komutanların bunları daha önce çok yaptı, şimdi onların yerine sen yapıyorsun, yaşadığımız büyük değişim bu oldu, gerçek generaller yerine sivil postuna bürünmüş generaller çıkıyor artık karşımıza.
Bize, o sınır karakolunun varlığından haberdar olduğu 35 çocuğu nasıl, neden, kimin emriyle öldürttüğünüzü anlatmıyorsun, o akşam sınır karakoluna neden danışmadığınızı anlatmıyorsun, danıştıysanız karakolun size gerçeği niye söylemediğini anlatmıyorsun, yanlış istihbaratın nereden geldiğini anlatmıyorsun, o istihbaratı neden çek edemediğinizi anlatmıyorsun, sen bize hiçbir şey anlatmıyorsun bu katliamla ilgili.
Bu çocukları niye öldürdünüz, bize bunu söyle.
Niye bir özür bile dilemediniz?
Bu umursamaz, aldırmaz, devlet yardakçısı hallerinizle bütün bir Kürt halkını da kurban haline getirdiniz, sadece o çocukları bombalayarak değil, o bombardımandan sonraki o korkunç umursamazlığınızla bu ülkeyi hiç kimsenin beceremeyeceği biçimde böldünüz.
ölenler Türk askeri olsa o kürsüde öyle mi konuşacaktın?
Askeri sivilden, Türkü Kürtten üstün gördüğün için öyle konuştun, senin gibiler yıllardır öyle gördüğü için zaten bu ülkenin acıları hiç dinmiyor.
Yazık sana, şu düştüğün hale bak, milletin yiğidiydin, devletin oyuncağı oldun.
Bir de kalkmış hiç yüzün kızarmadan bizim gazeteye laf ediyorsun, bizim gazetenin arkasındakileri, emelleri, amelleri biliyormuşsun.
Bu gazetenin arkasındakilerle, gizli emelleriyle, amelleriyle ilgili ne biliyorsan dürüst bir adam gibi lafı dolaştırmadan açıkla.
Açıklayamazsın çünkü yalan söylüyorsun.
28 şubatın andıççı generalleri gibi iftira atıyor, kendi ahlakından da hepimizi kuşkuya düşürüyorsun.
Değer miydi bir Köşk için bu zillete?
Değer miydi gidip devletin zehrini içmeye?
Bak sen de zehirlendin sonunda.
orduspor başkanının projesinin kendisini türkiye'ye getirdiğini söyleyen orduspor'un teknik direktörü.
tam adı hector raul cuper'dir.
tam adı hector raul cuper'dir.
hoşgele, klavyesine zeval gelmeye.
minareden atlarım bayramını kutlarım ikilemesiyle kafiye açısından benzerlik gösteren sokak ağızı
bunların dışında eğer yere düşüp kolu dirsekten kırdıysa birey, anlamı yan tarafta == (bkz: mazoşizm)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?