işverenimin bir arkadaşı aynı zamanda da kendisinin kuaförü. birgün ofisimize geldi -ki sıkça gelir kendisi- patron, o ve patronun bir arkadaşı daha oturuyorlar. kuaför olan arkadaşı beni pek sever. yalnız beni değil benim yaptığım kahveyi de sever ve her geldiğinde kahvesini benim elimden içmek ister. yine böyle bir günde yaşanan diyalog şu şekilde gelişti.
b=ben
k=kuaför
p=patron
k: bu fincanda bayağı büyükmüş.
p: (pis pis sırıtıyor)
b: (duymamazlıktan geliyorum)
k: fincan diyorum bayağı büyükmüş.
p: (pis pis sırıtmaya devam ediyor)
b: (duymamazlıktan gelmeye devam ediyorum.
k: ablacım bu fincanda bayağı büyükmüş, iki günlük kahve var bunda.
b: şimdi bu söze iki şekilde cevap verilir ama neyse susayım ben.
k: allah aşkına söyle
b: yok, söylemeyeyim. (sinirler tavan yapmaya ramak kalmış halde)
k: bacım vallahi söyle
b: peki, siz istediniz.
1) eğer bana bu sözü bir arkadaşım söylemiş olsaydı aynen şöyle cevap verirdim;
"iki günlük kahveni verdim, iki gün boyunca uğrama buralara"
(k iptal ne söyleyeceğini bilemez halde donup kalmış, patron gülüyor, patronun diğer arkadaşı cümlenin devamını merak ediyor şekildeler)
2) ama siz büyüğümsünüz ve misafirimsiniz, bu yüzden sizin için şu cevabı kullanıyorum;
"fincanı bilerek büyük tuttum ki kahveler bol, sohbetler uzun olsun"
sabır sabır da bir yere kadar ama
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?