başıma bir şey gelmeyecekse bu maliyetle transferine karşıyım.
öncelikle kendisinin bir istikrar sorunu var. bir yanıyla üst düzey takımlarda oynadı ama üst düzey sayılabilecek performansları sadece werder bremen ve wolfsburg'da gösterdi. düşünün ki bir diğer transfer hedefimiz olan aaron hunt, werder bremen'de kendisinin boşluğunu doldurmakla kalmayıp bayrak adam oldu. diego kafaya oynayan hiçbir takımda üst düzey performans veremedi. beşiktaş'a gelirse iş yapar mı? elbette yapar ama ben bu maliyete onu almaktansa 3 yaş büyük olan van der vaart'ı almayı tercih ederim. hleb bile bu ligde büyük fark yarıyorsa van der vaart neler yapar kim bilir. ancak onun maliyeti de neredeyse diego ile aynı.
ben 10 numara transferinde yanlış isimlerin peşinde koştuğumuzu düşünüyorum. bu ülkeye oyuncu getirtmek zor değil, ondan performans almak zor. biz de bu konuda iyi olduğumuzu iddia edemeyiz.
ancak diego+gomis gibi efsane bir ikili gelirse o zaman nisan ortasında şampiyonluğumuzu ilan ederiz muhtemelen.
kendisini beğenmeyenlere akıl fikir diliyorum; ama çok zor.
tabii golde pas hatası var diye sahanın en kötüsü jones, gol attığı için en iyisi motta! yersen..
tabii golde pas hatası var diye sahanın en kötüsü jones, gol attığı için en iyisi motta! yersen..
transferlerini beğenmeyenleri anlayabilirim; ama anti argüman olarak verdikleri örnekleri anlamak çok güç.
ben burada yazdım, şaktar lucescu'nun ilk senesinde 35 milyon euro'luk transfer yaptı. şaktar'ın transferden para kazanması son 2 senede oldu sadece. burada da gelen paranın çoğuna yeni oyuncu alındı. adam yatırım oyuncusuna 18 yaşında 10 milyon euro veriyor. sen veremiyorsun! lan malzeme belli. fenerbahçe para harcıyor, galatasaray para harcıyor. sen ne yapıyorsun? hareket alanın ne?
jones'u beğenmeyen zaten futbolla ilgilenmesin, başka sporlara yönelsin. necip'e mecbur kalmak hoşlarına gidiyorsa ayrı mesele. bu adamlar veli'yi de beğenmedi yıllarca, bu sene gol falan atmaya başlayınca çark ettiler. burada ilk yarı boyunca pedro franco'ya salladı millet. al demek oynatınca oluyormuş..
büyük takım da bekler başarı için, gs ve fb yıllarca bekledi. liverpool yıllardır bekliyor, arsenal? daha simeone yazmayı bilmeyen adam yapılanma örneği veriyor. ben bu insanların beşiktaş'ı sevdiğine inanmıyorum. başarıyı seviyor bunlar.
AÇIP YAZ KARDEŞİM:
RAKİPLERİNİN BÜTÇESİ NEDİR?
SENİN BÜTÇEN NEDİR?
bu takım ligin en çok para eden 3. takımı. ne kadar ekmek o kadar köfte. sen adamın 4. tercihini transfer edersen takım da bu kadar oynar.
TEKRARLAMAK LAZIM!
JONES'U BEĞENMEYEN FUTBOL İZLEMESİN.
hiç gerek yok. onlara hürriyet göçer falan lazım. bonservis ödemeden şampiyonlar ligi futbolcusu almış önder özen, bunlar hala beğenmiyor. git iki oyuncu öner, önder özen'in yeri belli. kimseyi de geri çevirdiğini görmedim. o kadar biliyorsan dök eteğindeki taşları. cahil herifler ya!
ben burada yazdım, şaktar lucescu'nun ilk senesinde 35 milyon euro'luk transfer yaptı. şaktar'ın transferden para kazanması son 2 senede oldu sadece. burada da gelen paranın çoğuna yeni oyuncu alındı. adam yatırım oyuncusuna 18 yaşında 10 milyon euro veriyor. sen veremiyorsun! lan malzeme belli. fenerbahçe para harcıyor, galatasaray para harcıyor. sen ne yapıyorsun? hareket alanın ne?
jones'u beğenmeyen zaten futbolla ilgilenmesin, başka sporlara yönelsin. necip'e mecbur kalmak hoşlarına gidiyorsa ayrı mesele. bu adamlar veli'yi de beğenmedi yıllarca, bu sene gol falan atmaya başlayınca çark ettiler. burada ilk yarı boyunca pedro franco'ya salladı millet. al demek oynatınca oluyormuş..
büyük takım da bekler başarı için, gs ve fb yıllarca bekledi. liverpool yıllardır bekliyor, arsenal? daha simeone yazmayı bilmeyen adam yapılanma örneği veriyor. ben bu insanların beşiktaş'ı sevdiğine inanmıyorum. başarıyı seviyor bunlar.
AÇIP YAZ KARDEŞİM:
RAKİPLERİNİN BÜTÇESİ NEDİR?
SENİN BÜTÇEN NEDİR?
bu takım ligin en çok para eden 3. takımı. ne kadar ekmek o kadar köfte. sen adamın 4. tercihini transfer edersen takım da bu kadar oynar.
TEKRARLAMAK LAZIM!
JONES'U BEĞENMEYEN FUTBOL İZLEMESİN.
hiç gerek yok. onlara hürriyet göçer falan lazım. bonservis ödemeden şampiyonlar ligi futbolcusu almış önder özen, bunlar hala beğenmiyor. git iki oyuncu öner, önder özen'in yeri belli. kimseyi de geri çevirdiğini görmedim. o kadar biliyorsan dök eteğindeki taşları. cahil herifler ya!
kendi oyuncumuzun golüyle 1-0 geriye düştüğümüz maç. ulan bu kararı alan beyin yoksunu kim? adamın nasıl kendine karşı oynatılmasına izin verirsin? allah hepinizin belasını versin vasıfsız herifler!
Son vuruş bakımından 1. sınıf bir merkez forvet oyuncusu. Kendini pozisyona sokma konusunda bence şu anki kadronun en iyi santrforundan (Ömer Şişmanoğlu) daha iyi bir oyuncu. Kendisi İlhan Mansız'ı andırıyor evet. Özellikle tek vuruşlardaki başarıları çok benzer. Aynı şekilde sahaya ruh koyan bir futbolcu. Onu benzerlerinden ayıran şey beklenmedik anlarda gol vuruşları çıkarabiliyor olabilmesi.
Tek endişem Bilic'in onu kanat forveti olarak kullanma ihtimali. Çünkü transferi açıklanmadan önceki gece Önder Özen Trt'de bir programa katımıştı ve bu yönde bir şeyler söylemişti. Yıkım olur oyuncu için. Cenk Tosun merkez forvet oynar. Pas alışverişlerini biraz daha geliştirirse ikinci forvet de oynayabilir. Ben Beşiktaş'ın bu ligde her zaman çift santrforla oynaması gerektiğini düşünüyorum. Mesela Bafetimbi Gomis-Cenk Tosun ikilisini hayal etmek bile güzel. Cenk'in yanına yine son vuruş özelliği yüksek, koşu özelliği ondan aşağıda ama pivot özellikleri daha üstün bir forvet bulabilirsek -aslında elimizde var zaten ama gidebilir- gol vuruşu sorunlarımızı çözmüş olabiliriz.
Benim forvet transferindeki beklentim Almeida'nın takımda tutulması; eğer tutulamazsa benzeri bir sınıf merkez forvet alınması ve gelecek vaat eden bir genç forvet alınmasıdır. Gelecek vaat eden forvet de 17-18 yaşında olur. Gelişime açık olmak başka bir şey -Cenk böyle mesela- gelecek vaat etmek başka bir şey.
Tek endişem Bilic'in onu kanat forveti olarak kullanma ihtimali. Çünkü transferi açıklanmadan önceki gece Önder Özen Trt'de bir programa katımıştı ve bu yönde bir şeyler söylemişti. Yıkım olur oyuncu için. Cenk Tosun merkez forvet oynar. Pas alışverişlerini biraz daha geliştirirse ikinci forvet de oynayabilir. Ben Beşiktaş'ın bu ligde her zaman çift santrforla oynaması gerektiğini düşünüyorum. Mesela Bafetimbi Gomis-Cenk Tosun ikilisini hayal etmek bile güzel. Cenk'in yanına yine son vuruş özelliği yüksek, koşu özelliği ondan aşağıda ama pivot özellikleri daha üstün bir forvet bulabilirsek -aslında elimizde var zaten ama gidebilir- gol vuruşu sorunlarımızı çözmüş olabiliriz.
Benim forvet transferindeki beklentim Almeida'nın takımda tutulması; eğer tutulamazsa benzeri bir sınıf merkez forvet alınması ve gelecek vaat eden bir genç forvet alınmasıdır. Gelecek vaat eden forvet de 17-18 yaşında olur. Gelişime açık olmak başka bir şey -Cenk böyle mesela- gelecek vaat etmek başka bir şey.
Katili, Berkin'in katiliyle aynı kişidir. Dün Berkin'in cenazesi sırasında bir ilde miting yapmış; bugün Burakcan'ın cenazesi sırasında başka bir ilde miting yapmıştır. Ülkeyi siyasal kutuplaşmanın son evrelerine taşımış bu ayakkabı kutusu müptezeli zat, utanmadan bu ölümlerin ekonomiyi etkileyip etkilemeyeceği konusunda açıklamalar yapmaktadır. Kendi çocuğunu ifade vermeye göndermemiştir ama sürekli evlat edebiyatı yapar. Bu tavırlarını eleştirenleri "evlat sahibi değil" diye azarlamaya yeltenir ama evladını yitirmiş tek bir yurttaşın ailesine başsağlığı dilememiştir. Gaz bombası nedeniyle ölen bir öğretmen için kendisine söylenen "Ama öldü efendim" naifliğindeki bir sözü "Ben bilmem " şeklinde karşılamıştır.
Herkes daha dikkatli olmalı, üstümüzde filler tepişiyor olan biz çimenlere oluyor. Vicdan kelimesinin üzerine daha bir fazla düşünmenin zamanı şimdi. Başımız bu şekilde sağ olacaksa hiç olmasın daha iyi. Sadece insan gibi yaşamak istiyoruz oysa...
Herkes daha dikkatli olmalı, üstümüzde filler tepişiyor olan biz çimenlere oluyor. Vicdan kelimesinin üzerine daha bir fazla düşünmenin zamanı şimdi. Başımız bu şekilde sağ olacaksa hiç olmasın daha iyi. Sadece insan gibi yaşamak istiyoruz oysa...
Beyefendi duruşu ve iyi niyetinden dolayı kendisini desteklemeyi uygun gördüm. Bunun çok çok büyük bir nedeni de karşısındaki adayın Beşiktaşlılık duruşuyla uzaktan yakından alakası olmaması, futboldan zerre anlamıyor olması ve Demirören'in devamı olmasıydı. Ancak dün itibariyle bu yönetimin Beşiktaş'tan gitmesi için yapabileceğim tek şeyi yapıp kongrede aleyhlerine oy kullanacağım. Demirören tayfasından bir aday olmazsa bunu gönül rahatlığıyla yapabilirim. Yok öyle olursa gider boş oy atarım. İlk kez sinirleneceğim sözlükte:
ULAN SİZ KİMSİNİZ Kİ BJK KOLEJİ'Nİ BAHÇEŞEHİR'E PEŞKEŞ ÇEKİYORSUNUZ?
Ne yaptığınızın farkında mısınız? O koleji Seba binbir zorlukla açtı. Bir stadyum yapıyorsunuz diye kulübü nasıl bu duruma düşürebilirsiniz? 500.00 euro için mi bu? Birlikte üniversite açmak için mi? Çıkarınız ne? Allah hepinizin belasını versin.
ULAN SİZ KİMSİNİZ Kİ BJK KOLEJİ'Nİ BAHÇEŞEHİR'E PEŞKEŞ ÇEKİYORSUNUZ?
Ne yaptığınızın farkında mısınız? O koleji Seba binbir zorlukla açtı. Bir stadyum yapıyorsunuz diye kulübü nasıl bu duruma düşürebilirsiniz? 500.00 euro için mi bu? Birlikte üniversite açmak için mi? Çıkarınız ne? Allah hepinizin belasını versin.
Beşiktaş'a transfer ihtimaliyle ilgili haber yeni falan değil. Zaten o dönemde de çıkmıştı bu haberler. Eee arada fark var tabii artık, kendisi elit bir forvet oldu.
Bu seviyeye çıkacağını düşünmüyordum ama bir altına yani 1. sınıf forvetler arasına girebileceğini düşünüyordum o zaman. Bunu çevremdeki Beşiktaşlı yoldaşlarıma anlattığımda çoğunlukla dalga geçtiler benimle. Zaten o dönem kimse istemiyordu bu adamı Mendes ayağına. Şimdi tüm A takımı satsak alamayız. Bizim A takımın toplamı 50 milyon euro etmez yani. Biz yine eşekliğimize yanmış olduk.
Önce taraftarın kafa yapısı değişecek. Pedro Franco'ya sallayanlar adamın oynamaya başlayınca takımın en iyilerinden olduğunu görüp sustular. Ama Franco kötü de başlayabilirdi. Bir Buca maçı daha çıkarabilirdi mesela. O zaman sallamaya devam edeceklerdi. Bu kafa yapısı -isteyen istediği kadar eleştirsin- belli bir kesim taraftara Demirören'den miras kaldı. Onlar da farkında olmadan başarıyla temsil ediyorlar benzer düşünceyi. Taraftar futboldan anlamak zorunda değil ama anlıyor gibi davranmak ve eleştirmek çok büyük bir gaflet. Al işte burun kıvırdığın adam elit forvet oldu. Buraya gelseydi o seviyeye çıkamazdı muhtemelen ama bu ligin tozunu her türlü kaldırırdı. Al sana yeni bir İbrahimovic hikayesi daha, övüne övüne anlatırız artık.
Bu seviyeye çıkacağını düşünmüyordum ama bir altına yani 1. sınıf forvetler arasına girebileceğini düşünüyordum o zaman. Bunu çevremdeki Beşiktaşlı yoldaşlarıma anlattığımda çoğunlukla dalga geçtiler benimle. Zaten o dönem kimse istemiyordu bu adamı Mendes ayağına. Şimdi tüm A takımı satsak alamayız. Bizim A takımın toplamı 50 milyon euro etmez yani. Biz yine eşekliğimize yanmış olduk.
Önce taraftarın kafa yapısı değişecek. Pedro Franco'ya sallayanlar adamın oynamaya başlayınca takımın en iyilerinden olduğunu görüp sustular. Ama Franco kötü de başlayabilirdi. Bir Buca maçı daha çıkarabilirdi mesela. O zaman sallamaya devam edeceklerdi. Bu kafa yapısı -isteyen istediği kadar eleştirsin- belli bir kesim taraftara Demirören'den miras kaldı. Onlar da farkında olmadan başarıyla temsil ediyorlar benzer düşünceyi. Taraftar futboldan anlamak zorunda değil ama anlıyor gibi davranmak ve eleştirmek çok büyük bir gaflet. Al işte burun kıvırdığın adam elit forvet oldu. Buraya gelseydi o seviyeye çıkamazdı muhtemelen ama bu ligin tozunu her türlü kaldırırdı. Al sana yeni bir İbrahimovic hikayesi daha, övüne övüne anlatırız artık.
Sakatlanarak dün akşam[ybkz]swh[/ybkz] Beşiktaş'ı kurtarmıştır. Yersen...
Genel olarak takip ettiğim kadarıyla Holosko, Uğur Boral isimleri üzerinden falan tartışılıyor. Taraftar yine hataya düşüyor. Ancak hiçbir taraftar futboldan anlamak zorunda değil. Futboldan anlamayan taraftar anlaşılabilir bir öznedir ama iki yüzlü olanı asla! Takıma olan desteğinin skorla alakası olmadığını söyleyenlere bu lafım. Arkadaşlar Beşiktaş kötü futbol oynuyor. İkinci yarı hiçbir maçta (Kasımpaşa dahil) iyi futbol oynamadık. Girdiğimiz pozisyonları değerlendirdik sadece. Şimdi bu kötü futbola bir de Bilic'in anlamsız tercihleri eklenmiş oldu tekrardan, fazlası değil yani.
Diyecek lafı olup da biz skor aldığımız zaman susan taraftar bu camiaya lazım değil. Belki de skor gelince eksikleri görmek istemiyordur insanlar. Sonuçta çoğu kişi için karar noktası topun kalenin içine girip giremeyişi.
Şu maç üzerinden de takımının oynadığı futbolu eleştirmeyip ihaleyi Uğur Boral'a, Holosko'ya çıkaranlar sadece gölge ediyorlar. Camiaya zarar veriyorlar. Oysa eleştirel bir eleştiri kimseye zarar vermez. Mutfak sanatlarına dönelim:
Şimdi sizin elinizde belli bir malzeme var. Yemek yapmanız lazım. Ancak dün alınan sebzeler yeterli değil, bazıları çürük hatta. Gidip yeni malzemeler de alıyorsunuz. Maalesef bunlar arasında da çürük olanlar var; ama olmayanlar çoğunlukta. Şimdi siz elinizde en azından henüz çürümemiş bir domates varken çürümüş olanı yemeğe koyarsanız o yemek güzel olmaz. Bunu suçu da çürük domateste değildir. O zaten çürük!
Holosko'nun emeği büyük bu takıma. Saygı duyarım; ama çürük. Kerim Frei ise taze, ben artık Holosko'nun adamın içinden geçme denemelerini izlemek istemiyorum. Kaptırılacak bir top varsa Kerim Frei kaptırsuın. Uğur Boral 32 yaşında, büyük bir tecrübe. Ama kimse iki topu içeri dürtemedi diye ona kızmasın. O girene kadar bu şekilde karambolden de olsa pozisyon bulamıyorduk. 1 tane bulduk sanırım onu da içeri sokamadık. Hayırlısı da oldu zira kazanmayı haketmedik.
Beşiktaş'ın hem takım planlamasında hem de teknik direktöründe sıkıntı var. Bilic ligin "taktik" anlamında en kötü hocalarından biri. Elindeki malzeme zaten belli onu da mundar ediyor. Necip'ten sağ bek yaratmaya çalışıyor falan. Önder Özen bu duruma inceden ayar olmaya başladı bence. Ama kendisinin de hataları var. Tüm transfer boyunca stoper lazımken Lescott ve Dany'den başka isim düşünülmedi. Gönüllü scout'lar onlarca isim önermişti oysa. Dün Ersan'ın maçın başındaki sakarlıkları gol getirse artık 3.'lük de zora girerdi.
Son olarak eleme turuyla Şampiyonlar Ligi'ne girmek bizim harcımız değil. Geçebilme ihtimalimiz olan takım sayısı 2. eleme turu için 6-8, 3. ön eleme için 1-2 olur en fazla. 3.'lük bu yüzden yeterli değil bizim için.
Diyecek lafı olup da biz skor aldığımız zaman susan taraftar bu camiaya lazım değil. Belki de skor gelince eksikleri görmek istemiyordur insanlar. Sonuçta çoğu kişi için karar noktası topun kalenin içine girip giremeyişi.
Şu maç üzerinden de takımının oynadığı futbolu eleştirmeyip ihaleyi Uğur Boral'a, Holosko'ya çıkaranlar sadece gölge ediyorlar. Camiaya zarar veriyorlar. Oysa eleştirel bir eleştiri kimseye zarar vermez. Mutfak sanatlarına dönelim:
Şimdi sizin elinizde belli bir malzeme var. Yemek yapmanız lazım. Ancak dün alınan sebzeler yeterli değil, bazıları çürük hatta. Gidip yeni malzemeler de alıyorsunuz. Maalesef bunlar arasında da çürük olanlar var; ama olmayanlar çoğunlukta. Şimdi siz elinizde en azından henüz çürümemiş bir domates varken çürümüş olanı yemeğe koyarsanız o yemek güzel olmaz. Bunu suçu da çürük domateste değildir. O zaten çürük!
Holosko'nun emeği büyük bu takıma. Saygı duyarım; ama çürük. Kerim Frei ise taze, ben artık Holosko'nun adamın içinden geçme denemelerini izlemek istemiyorum. Kaptırılacak bir top varsa Kerim Frei kaptırsuın. Uğur Boral 32 yaşında, büyük bir tecrübe. Ama kimse iki topu içeri dürtemedi diye ona kızmasın. O girene kadar bu şekilde karambolden de olsa pozisyon bulamıyorduk. 1 tane bulduk sanırım onu da içeri sokamadık. Hayırlısı da oldu zira kazanmayı haketmedik.
Beşiktaş'ın hem takım planlamasında hem de teknik direktöründe sıkıntı var. Bilic ligin "taktik" anlamında en kötü hocalarından biri. Elindeki malzeme zaten belli onu da mundar ediyor. Necip'ten sağ bek yaratmaya çalışıyor falan. Önder Özen bu duruma inceden ayar olmaya başladı bence. Ama kendisinin de hataları var. Tüm transfer boyunca stoper lazımken Lescott ve Dany'den başka isim düşünülmedi. Gönüllü scout'lar onlarca isim önermişti oysa. Dün Ersan'ın maçın başındaki sakarlıkları gol getirse artık 3.'lük de zora girerdi.
Son olarak eleme turuyla Şampiyonlar Ligi'ne girmek bizim harcımız değil. Geçebilme ihtimalimiz olan takım sayısı 2. eleme turu için 6-8, 3. ön eleme için 1-2 olur en fazla. 3.'lük bu yüzden yeterli değil bizim için.
Kendisine verilen hiçbir şansı iyi değerlendirmediği için şans bulmasını falan istemiyorum artık. Hele bu akşamki maçta ilk 11 falan aman yani, ezildikçe ezilir. Kendisi bu arada en son biz 3-0 öndeyken oyuna alındı Erciyes maçında. 3 metre yanındaki adama 2 tane pas atamadı. Hazırlık maçlarında gol atıyor diye kimse gaza gelmesin. Bu çocuk yetersiz. Bak fiziksel yetersizliğini falan geçtim ben; yanındaki adama pas atamıyor. Heyecan yapıyor, kafa yerinde değil.
18 yaşına basar basmaz daha ilk 11 görmeden spor araba alan adamdan büyük futbolcu falan olmaz. Kendi bölgesinin Necip'i olur en fazla.
18 yaşına basar basmaz daha ilk 11 görmeden spor araba alan adamdan büyük futbolcu falan olmaz. Kendi bölgesinin Necip'i olur en fazla.
Geçtiğimiz gün Rijeka deplasmanında 2-0 geride olan Zagreb adına iki gol birden atarak puanı kurtarmıştı kendisi. Sanırım bunun üzerine Barcelona'ya transfer süreci hızlandı. Çok büyük yetenek çok. Geçen sezon da düzenli forma giyiyordu. Kendisinden bir yaş Muhammed Demirci'yi hala olacak diye bekleyenlere selam olsun.
Kapalı'nın bağırarak söylediği "Yetiş ya Muhammed, Yetiş ya Ali" tezahüratının Ali'si alt liglerde sıralama takımlarında ilk 11 oynayamıyor. Bakalım Mami'nin sonu ne olacak.
Kapalı'nın bağırarak söylediği "Yetiş ya Muhammed, Yetiş ya Ali" tezahüratının Ali'si alt liglerde sıralama takımlarında ilk 11 oynayamıyor. Bakalım Mami'nin sonu ne olacak.
Hızlı hücum silahları olan bir takımla oynayacağımız maç gününde sakatlanmasına sevinen Beşiktaşlıları göstermiştir bugün. Umarım maç sonunda bu sevinçleri kötü hatırlamak zorunda kalmayız. Şu ligde Dany'nin lazım olduğu tek bir maç varsa o da Antalyaspor maçıdır bence.
Kendisini o halde sahada tutanları hiçbir zaman affetmeyeceğim. Sözlükte yeniyim henüz. Geldiğimden beri Beşiktaş'ın değerlerini kaybediyor oluşuyla alakalı ufak ufak şeyler yazmaya çalışıyorum. Ancak Cenk'e yapılan olacak iş değil. Büyük bir skandal, büyük bir rezalet. Bunu bu hale sokan, izin veren, olmasına göz yuman, payı olanları kovmayan kimseleri hiçbir zaman affetmeyeceğim.
O forma Beşiktaş forması. Gerekirse çıkıp bir oyuncunu kalede görevlendirirsin 10 dakikalığına. Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Stadı da batsın, sponsoru da batsın, transferi de batsın, potansiyeli de batsın böyle işin. Beşiktaş neredeyse bütün değerlerini kaybetmiş durumdadır. Bundan sonra hiçbir yönetici Beşiktaşlılık duruşu edebiyatı yapmasın. Bu Beşiktaş bana heyecan vermiyor. Zaten saha içinde futbol olarak sıkıcıydı; bunun üzerine bir de bu skandal eylem çıktı ortaya. Yazıktır, günahtır, ayıptır.
3-0 kaybetsek ne olur? O saatten sonra maçı çevirsek ne olur? Cenk'in annesinin o 10 dakikada düştüğü durumu hangi özür telafi edebilir?
Bu işte parmağı olanlar neye inanıyorlarsa aha ondan bulsunlar.
O forma Beşiktaş forması. Gerekirse çıkıp bir oyuncunu kalede görevlendirirsin 10 dakikalığına. Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Stadı da batsın, sponsoru da batsın, transferi de batsın, potansiyeli de batsın böyle işin. Beşiktaş neredeyse bütün değerlerini kaybetmiş durumdadır. Bundan sonra hiçbir yönetici Beşiktaşlılık duruşu edebiyatı yapmasın. Bu Beşiktaş bana heyecan vermiyor. Zaten saha içinde futbol olarak sıkıcıydı; bunun üzerine bir de bu skandal eylem çıktı ortaya. Yazıktır, günahtır, ayıptır.
3-0 kaybetsek ne olur? O saatten sonra maçı çevirsek ne olur? Cenk'in annesinin o 10 dakikada düştüğü durumu hangi özür telafi edebilir?
Bu işte parmağı olanlar neye inanıyorlarsa aha ondan bulsunlar.
Derbi maçta[ybkz]swh[/ybkz] neden olduğu penaltı nedeniyle yine kendisine yüklenenler çoğunlukta. Bu tavrın Dany formayı giymeden ailesine küfreden tavırdan pek bir farkı olduğunu düşünmüyorum.
Bu seçimi sorgulamak lazım.
1- Dany neden alınır?
2- Dany neden bonservisine sahip olan takım karşısında oynatılır?
Dany'nin alınması büyük bir futbol yanlışı değil bence. Hatta 6 aylık bir süreç için gayet mantıklı. Bugüne kadar da gayet iyi oynamıştı. Ancak Dany'nin Galatasaray karşısında oynatılması çok büyük bir futbol skandalıdır. Ben neden güveneyim bu adama? İngiltere'de bu olay yasak. Mesela daha dün Everton, Lukaku'yu Chelsea maçında oynatamadı; zira Lukaku Everton'a Chealsea'den kiralık geldi. İngiliz'den daha mı iyi biliyoruz biz futbolun doğasını?
Gidin nefretinizi bu seçimi yapan Önder Özen'e ve Bilic'e kusun. Ben ilk kez Önder Özen'e karşı güven kaybı yaşadım. Bazı planlama hatalarını hoşgörüyle karşılamıştım; ama Dany tercihinin bana söylediği tek şey var: Önder Özen bu camiayı anlayamamış. Stoper ihtiyacın varsa ve paran yoksa A2 takımının stoperini oynatırsın. Yapılacak bir hata varsa, bir hatadan ders çıkarılacaksa bunu bizim kendi öz çocuklarımız hak ediyor öncelikle.
Bunun dışında Dany'nin sakar bir stoper olmadığını bilen var mı? GS'ye Madrid'te belki de turu kaybettiren hataları Dany yapmadı mı? Sezon başında yaptığı hatalar neyin nesiydi o zaman? Sen böyle bir adamı alıp poynatıyorsan bu hataları baştan kabul ediyorsun. Bu da durumun vehametini ortaya koyan başka bir olgu.
Kime, ne zaman, ne için kızacağını öğrenmeyen/bilmeyen bir taraftar oluşumundan hiçbir yol olmaz. Dany bu sürecin içinde suçu en az olan eleman bence. Çıkıp futbolu yönetenleri eleştirmek lazım biraz. Hem sezon başında Önder Özen'in yoluna taş koymak için ellerinden geleni yapan, transferleri engelleyen yöneticiler ne oldu da Dany konusuna müdahalede bulunmadı? Beşiktaş üzerinden ne gibi güç gösterileri sergilemeye çalışıyor bu yönetici efendiler?
Taraftar akıllı olsun. Büyük yanlışlar dönüyor. Beşiktaş maç kazanır, maç kaybeder ama asli değerlerini kaybedemez. Bu değerlerin ne olduğunu tartışacak noktaya geldiysek kapatalım dükkanı. Dikilitaş var semtimizde, onu destekleriz.
Bu seçimi sorgulamak lazım.
1- Dany neden alınır?
2- Dany neden bonservisine sahip olan takım karşısında oynatılır?
Dany'nin alınması büyük bir futbol yanlışı değil bence. Hatta 6 aylık bir süreç için gayet mantıklı. Bugüne kadar da gayet iyi oynamıştı. Ancak Dany'nin Galatasaray karşısında oynatılması çok büyük bir futbol skandalıdır. Ben neden güveneyim bu adama? İngiltere'de bu olay yasak. Mesela daha dün Everton, Lukaku'yu Chelsea maçında oynatamadı; zira Lukaku Everton'a Chealsea'den kiralık geldi. İngiliz'den daha mı iyi biliyoruz biz futbolun doğasını?
Gidin nefretinizi bu seçimi yapan Önder Özen'e ve Bilic'e kusun. Ben ilk kez Önder Özen'e karşı güven kaybı yaşadım. Bazı planlama hatalarını hoşgörüyle karşılamıştım; ama Dany tercihinin bana söylediği tek şey var: Önder Özen bu camiayı anlayamamış. Stoper ihtiyacın varsa ve paran yoksa A2 takımının stoperini oynatırsın. Yapılacak bir hata varsa, bir hatadan ders çıkarılacaksa bunu bizim kendi öz çocuklarımız hak ediyor öncelikle.
Bunun dışında Dany'nin sakar bir stoper olmadığını bilen var mı? GS'ye Madrid'te belki de turu kaybettiren hataları Dany yapmadı mı? Sezon başında yaptığı hatalar neyin nesiydi o zaman? Sen böyle bir adamı alıp poynatıyorsan bu hataları baştan kabul ediyorsun. Bu da durumun vehametini ortaya koyan başka bir olgu.
Kime, ne zaman, ne için kızacağını öğrenmeyen/bilmeyen bir taraftar oluşumundan hiçbir yol olmaz. Dany bu sürecin içinde suçu en az olan eleman bence. Çıkıp futbolu yönetenleri eleştirmek lazım biraz. Hem sezon başında Önder Özen'in yoluna taş koymak için ellerinden geleni yapan, transferleri engelleyen yöneticiler ne oldu da Dany konusuna müdahalede bulunmadı? Beşiktaş üzerinden ne gibi güç gösterileri sergilemeye çalışıyor bu yönetici efendiler?
Taraftar akıllı olsun. Büyük yanlışlar dönüyor. Beşiktaş maç kazanır, maç kaybeder ama asli değerlerini kaybedemez. Bu değerlerin ne olduğunu tartışacak noktaya geldiysek kapatalım dükkanı. Dikilitaş var semtimizde, onu destekleriz.
Avrupa futbolunun parlayan yıldızlarından olan Avusturya T-Mobile Bundesliga takımı. 2005 yılında Red Bull tarafından satın alınınca isminin önüne yeni bir isim daha gelmiş oldu.
Red Bull'un yatırımlarıyla 2005 sonrasında 5 kere lig şampiyonu oldular. Ancak benim esas ilgilendiğim konu kulübün son 1.5 yıldır içine girdiği yapılanma süreci. Zira bizim yapılanmamızın olması gereken şekline çok benziyor.
2012 Haziran ayında RB Salzburg için belki de bundan birkaç yıl sonra büyük bir başarı hikayesi olarak hatırlayacağımız bir sürecin temeli atıldı. İlk Fikret Orman döneminde teknik direktörlük teklifimizi kabul etmeyen Ralf Rangnick, Salzburg'un sportif direktörü olmayı kabul etti. Buradan burun kıvırdığımız Avusturya'nın spor kültürü hakkında biraz fikir edinebiliriz aslında.
Ben Önder Özen'in Bilic tercihini yeniden yapılanmanın ya marka bir isimle yada sürpriz bir isimle yapılması gerektiğini düşündüğümden bir türlü sevemedim. Bu tercih bana hala sorunlu geliyor. Rangnick de felsefe olarak buna paralel düşünüyor olsa gerek; ilk iş olarak takımın başına Roger Schmidt'i getirdi. Schmidt'in önceki kulübü Bundesliga II'de yer alan Paderborn'du. Hem kendisinin oyuncu olarak da parlak bir kariyeri olmamıştı. Ama Rangnick ona güvendi ve takımı teslim etti.
Sezon başında 15 milyon euro'luk transfer bütçemizi oldukça azımsadık çoğumuz. Oysa akılcı bir politika ile 15 milyon euro size büyük kapılar açabilir. Rangnick ilk sezonunda transfere toplam 13 milyon euro harcadı. Transfer edilen isimler arasında Mane, Kampl, Vorsah, Ilsanker gibi takımın kemik isimleri ve Valon Berisha gibi bir geleceğin yıldızı mevcut. Bu isimlerden Mane ve Kampl neredeyse tek başına değerini 10 milyon euro sınırına çıkarmış durumda. Bedelsiz gelen Ilsanker ortalama bir Bundesliga takımında rahat oynar, Türkiye'de yıldız olur.
Bu muhteşem transfer politikasının bir diğer avantajı bu sene ortaya çıktı. Salzburg transfere sadece 3.5 milyon euro harcadı. Bu oyuncular da tamamen geleceğe yönelik yatırım oyuncuları oldu. Oyuncular derken bonservisle gelen 3 oyuncu var zaten. Rangnick ile beraber alt yaş takımından çıkarılan Ramalho şu an takımın kemik stoperi olmuş durumda.
Sezon başında CL elemelerinde Fenerbahçe'yi çok zor durumlara sokmuştu Salzburg. Hatta o turu geçmeyi hakeden taraf onlardı. Ancak Fenerbahçe'nin Avrupa'dan men edilmesiyle çıktıkları Avrupa Ligi arenası onların tam dişine göre oldu ve inanılmaz işler yapıyorlar. Şu ana kadar çıktıkları bütün maçları kazandılar. Son olarak dün Ajax'ı deplasman 3-0 mağlup ettiler ve emin olun çok daha fazlası olabilirdi. Benim için kendileri Kupa 2'nin gizli favorisi. İnanılmaz hücum presleri, transformasyon konusundaki başarıları, çabuk atağa çıkmada neredeyse elit seviyeye ulaşmış olmalarıyla Red Bull Salzburg geleceğin Avrupa'sının en önemli takımlarından biri olmaya aday. Ülkelerinde kendi oyun seviyesiene yaklaşan 2-3 takım daha olsa işler bambaşka bir boyut alır. Ancak bu rekabet eksikliğine rağmen başarıya aç oyuncu grubu, futbol dehası bir sportif direktör ve potansiyel sahibi bir teknik direktör bir araya gelince ortaya güzel şeyler çıktığını şimdiden ispat ettiler.
Onların modelinden yola çıkacak olursak acaba Önder Özen teknik direktör olarak mı gelmeliydi Beşiktaş'a? Yoksa Türkiye'de o koltukları sadece ismi bilinen insanlar mı alabilir? Al işte Avusturya'da adam getirmiş kimsenin bilmediği bir teknik direktörü böyle bir projenin başına?
Bilic'li Beşiktaş kazanmaya devam ettiği müddetçe değil güzel oyun sergilemeye başladığı zamandan itibaren bu tercihi savunur hale gelebilirim. Şampiyon da olabiliriz; ama bu sıradan futbol oynadığımız gerçeğini değiştirmez. Takım ruhu bir yere kadar, biraz da sahanın içinde futbol aklının olması lazım. Bunu söylediğim için bana kızan hatta küfreden arkadaşlar varsa canları sağolsun.
Red Bull'un yatırımlarıyla 2005 sonrasında 5 kere lig şampiyonu oldular. Ancak benim esas ilgilendiğim konu kulübün son 1.5 yıldır içine girdiği yapılanma süreci. Zira bizim yapılanmamızın olması gereken şekline çok benziyor.
2012 Haziran ayında RB Salzburg için belki de bundan birkaç yıl sonra büyük bir başarı hikayesi olarak hatırlayacağımız bir sürecin temeli atıldı. İlk Fikret Orman döneminde teknik direktörlük teklifimizi kabul etmeyen Ralf Rangnick, Salzburg'un sportif direktörü olmayı kabul etti. Buradan burun kıvırdığımız Avusturya'nın spor kültürü hakkında biraz fikir edinebiliriz aslında.
Ben Önder Özen'in Bilic tercihini yeniden yapılanmanın ya marka bir isimle yada sürpriz bir isimle yapılması gerektiğini düşündüğümden bir türlü sevemedim. Bu tercih bana hala sorunlu geliyor. Rangnick de felsefe olarak buna paralel düşünüyor olsa gerek; ilk iş olarak takımın başına Roger Schmidt'i getirdi. Schmidt'in önceki kulübü Bundesliga II'de yer alan Paderborn'du. Hem kendisinin oyuncu olarak da parlak bir kariyeri olmamıştı. Ama Rangnick ona güvendi ve takımı teslim etti.
Sezon başında 15 milyon euro'luk transfer bütçemizi oldukça azımsadık çoğumuz. Oysa akılcı bir politika ile 15 milyon euro size büyük kapılar açabilir. Rangnick ilk sezonunda transfere toplam 13 milyon euro harcadı. Transfer edilen isimler arasında Mane, Kampl, Vorsah, Ilsanker gibi takımın kemik isimleri ve Valon Berisha gibi bir geleceğin yıldızı mevcut. Bu isimlerden Mane ve Kampl neredeyse tek başına değerini 10 milyon euro sınırına çıkarmış durumda. Bedelsiz gelen Ilsanker ortalama bir Bundesliga takımında rahat oynar, Türkiye'de yıldız olur.
Bu muhteşem transfer politikasının bir diğer avantajı bu sene ortaya çıktı. Salzburg transfere sadece 3.5 milyon euro harcadı. Bu oyuncular da tamamen geleceğe yönelik yatırım oyuncuları oldu. Oyuncular derken bonservisle gelen 3 oyuncu var zaten. Rangnick ile beraber alt yaş takımından çıkarılan Ramalho şu an takımın kemik stoperi olmuş durumda.
Sezon başında CL elemelerinde Fenerbahçe'yi çok zor durumlara sokmuştu Salzburg. Hatta o turu geçmeyi hakeden taraf onlardı. Ancak Fenerbahçe'nin Avrupa'dan men edilmesiyle çıktıkları Avrupa Ligi arenası onların tam dişine göre oldu ve inanılmaz işler yapıyorlar. Şu ana kadar çıktıkları bütün maçları kazandılar. Son olarak dün Ajax'ı deplasman 3-0 mağlup ettiler ve emin olun çok daha fazlası olabilirdi. Benim için kendileri Kupa 2'nin gizli favorisi. İnanılmaz hücum presleri, transformasyon konusundaki başarıları, çabuk atağa çıkmada neredeyse elit seviyeye ulaşmış olmalarıyla Red Bull Salzburg geleceğin Avrupa'sının en önemli takımlarından biri olmaya aday. Ülkelerinde kendi oyun seviyesiene yaklaşan 2-3 takım daha olsa işler bambaşka bir boyut alır. Ancak bu rekabet eksikliğine rağmen başarıya aç oyuncu grubu, futbol dehası bir sportif direktör ve potansiyel sahibi bir teknik direktör bir araya gelince ortaya güzel şeyler çıktığını şimdiden ispat ettiler.
Onların modelinden yola çıkacak olursak acaba Önder Özen teknik direktör olarak mı gelmeliydi Beşiktaş'a? Yoksa Türkiye'de o koltukları sadece ismi bilinen insanlar mı alabilir? Al işte Avusturya'da adam getirmiş kimsenin bilmediği bir teknik direktörü böyle bir projenin başına?
Bilic'li Beşiktaş kazanmaya devam ettiği müddetçe değil güzel oyun sergilemeye başladığı zamandan itibaren bu tercihi savunur hale gelebilirim. Şampiyon da olabiliriz; ama bu sıradan futbol oynadığımız gerçeğini değiştirmez. Takım ruhu bir yere kadar, biraz da sahanın içinde futbol aklının olması lazım. Bunu söylediğim için bana kızan hatta küfreden arkadaşlar varsa canları sağolsun.
İstanbul'daki iki rakibimizin çıkar çatışmalarına ve demeç savaşlarına bizi çekmek için hayata geçirdikleri yeni söylem. Mesele rakip olarak görüyor olmalarından ziyade gerginlikten beslenen iletişim süreçlerine bizi de dahil etmeye çalışmak. Böylece gerginliğin rating'i artacak, çok iyi giden Beşiktaş bu ortamdan etkilenerek performans anlamında geriye gidecek. Şu ana kadar bu kriz süreçlerini iyi yönettik. Umuyorum sezon sonuna kadar bu şekilde devam eder. Çünkü iki rakibimizin arasındaki bu gerilim ortamının arasından sıyrılmak için çok ciddi bir şansımız olduğunu düşünüyorum.
Daha antrenman sahasına girmeden Twitter üzerinden karısına, çocuğuna küfreden yeni nesil sözde Beşiktaşlılar kendisindeki özgüven eksikliğinin en büyük nedenidir. Transfer doğru yanlış, ayrı bir mesele. Bunun tartışacağı platform başka bir alandır. Ne zaman kendi takımına gelen oyuncunun ailesine küfür edebilen insanlar türedi bu camiada? O adam silah zoruyla mı geldi bize? Eleştirin varsa onu getirenlere yapacaksın. Hadi onlara da küfür etsene!
Bu arada oynadığı iki maçta da iyi oynamıştır. Emeğini ortaya koymuştur. Hataları da olmuştur elbet; ama bu verdiği emeği görmezden gelmeye bahane olamaz. Ben de istemedim gelmesini ancak geldi artık. Bize düşen kendisini desteklemek. Çünkü önemli olan ismi ya da geçmişinden ziyade üzerine geçirdiği kutsal formadır.
Bu arada oynadığı iki maçta da iyi oynamıştır. Emeğini ortaya koymuştur. Hataları da olmuştur elbet; ama bu verdiği emeği görmezden gelmeye bahane olamaz. Ben de istemedim gelmesini ancak geldi artık. Bize düşen kendisini desteklemek. Çünkü önemli olan ismi ya da geçmişinden ziyade üzerine geçirdiği kutsal formadır.
Geçtiğimiz sene Kasımpaşa'yı deplasmanda 3-1 yendiğimiz maçtan sonraydı. O zamanlar barmenlik yapıyordum kalbur üstü tiplerin geldiği bir mekanda. Takım da 2 ileri 1 geri kafasında. Tamer Kıran Bey geldi 3-4 arkadaşıyla gece. İki barmen çalışıyorduk, artık Beşiktaşlılık kanı mı çekti bilmiyorum içkilerini bana sipariş etti. İçkilerini yaptım, yanına uğramak istediğimi söyledim. Aradan bir süre geçti, ikram amacıyla birer içki hazırlayıp yanlarına gittim. Kendisi orada eğleniyor olmasına rağmen 10 dakika kadar sohbet ettik. Mutlu da ayrıldık. Uzun zamandır eğlenmeye zaman bulamadığı belliydi.
Benim o gün gördüğüm, tanıdığım ve güvendiğim insanların bana anlattığı Tamer Kıran taraftarın üzerine adam salacak biri kesinlikle değildi. Önder Özen'i futbol direktörü olarak önerecek kadar da futbolu bilen biridir kendisi. Bizim Beşiktaş'ın çocuğu dediğimiz adamlar Önder Özen'in aleyhine çalışmaktan, lobi yapmaktan geri kalmazken Tamer Bey böylesine cesur bir öneriyi getirebilmişti.
Süreçte hatası olmuş mudur? Elbette olmuştur. Ben o şahısları kendisinin bire bir tanıdığına inanmıyorum. Oyuna getirildiğini düşünüyorum. Birisi ona rica etmiştir muhtemelen ve kabak Tamer Bey'in başında patlamıştır. Hatalıdır; affedilmez değildir. Şu an Transferden Sorumlu Yönetici sıfatı Deniz Atalay Bey, A Takımdan Sorumlu Yönetici sıfatı ise Ahmet Kavalcı Bey'in isminin önüne getirilmiş durumda. Bu beyler kusura bakmasın ama Beşiktaş'ın profesyonel yapısında en fazla parayı bastırıp loca alabilecek kadar anlıyorlar futboldan. Ahmet Kavalcı Bey, Yönetim Kurulu toplantılarına bile katılmıyor. Küsmüş kendisi.
Fikret Orman'ın ilk yönetim kurulundaki bütün kaliteli insanlar bir şekilde yeni yönetimde yer alamadı. Abim gibi sevdiğim -kendisiyle tanışamadım hiç- Mesut Urgancılar, Cem Bilge, Tamer Kıran gibi isimler bu kulüp için gerçekten emek verdiler. Fikret Orman'ın mevcut yönetim kadrosu ise Beşiktaş'ı yönetebilecek insanlardan değil Fikret Orman Bey'in yönetebileceği insanlardan oluşmakta. Tamer Kıran Bey bu isimlerin toplamından daha iyi anlar futboldan. En azından futboldan anlayan insanları anlama konusunda çok başarılıdır. Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı da kendisini mevcut yönetime akıl koyan biri olarak görebilseydik. Memleketin durumuna gönderme yapalım: Suçlu olan istifa etmiyor arkadaşlar bu ülkede. Tamer Bey'i değerlendirirken bunu hiç unutmayalım.
Benim o gün gördüğüm, tanıdığım ve güvendiğim insanların bana anlattığı Tamer Kıran taraftarın üzerine adam salacak biri kesinlikle değildi. Önder Özen'i futbol direktörü olarak önerecek kadar da futbolu bilen biridir kendisi. Bizim Beşiktaş'ın çocuğu dediğimiz adamlar Önder Özen'in aleyhine çalışmaktan, lobi yapmaktan geri kalmazken Tamer Bey böylesine cesur bir öneriyi getirebilmişti.
Süreçte hatası olmuş mudur? Elbette olmuştur. Ben o şahısları kendisinin bire bir tanıdığına inanmıyorum. Oyuna getirildiğini düşünüyorum. Birisi ona rica etmiştir muhtemelen ve kabak Tamer Bey'in başında patlamıştır. Hatalıdır; affedilmez değildir. Şu an Transferden Sorumlu Yönetici sıfatı Deniz Atalay Bey, A Takımdan Sorumlu Yönetici sıfatı ise Ahmet Kavalcı Bey'in isminin önüne getirilmiş durumda. Bu beyler kusura bakmasın ama Beşiktaş'ın profesyonel yapısında en fazla parayı bastırıp loca alabilecek kadar anlıyorlar futboldan. Ahmet Kavalcı Bey, Yönetim Kurulu toplantılarına bile katılmıyor. Küsmüş kendisi.
Fikret Orman'ın ilk yönetim kurulundaki bütün kaliteli insanlar bir şekilde yeni yönetimde yer alamadı. Abim gibi sevdiğim -kendisiyle tanışamadım hiç- Mesut Urgancılar, Cem Bilge, Tamer Kıran gibi isimler bu kulüp için gerçekten emek verdiler. Fikret Orman'ın mevcut yönetim kadrosu ise Beşiktaş'ı yönetebilecek insanlardan değil Fikret Orman Bey'in yönetebileceği insanlardan oluşmakta. Tamer Kıran Bey bu isimlerin toplamından daha iyi anlar futboldan. En azından futboldan anlayan insanları anlama konusunda çok başarılıdır. Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı da kendisini mevcut yönetime akıl koyan biri olarak görebilseydik. Memleketin durumuna gönderme yapalım: Suçlu olan istifa etmiyor arkadaşlar bu ülkede. Tamer Bey'i değerlendirirken bunu hiç unutmayalım.
Türkiye futbolunda özkaynak düzeni en doğru şekliyle hocaların hocası Serpil Hamdi Tüzün tarafından kurulmuştu; ancak amatör ruhla da olsa bir şekilde kurulmuş olan bu düzeni iyiye götüreceğimize her zaman daha geriye götürdük. Bu sebeple sürekli bir "ekol devşirme" çabasının içinde olduk. Bugüne kadar bu çabaların hepsi sonuçsuz kaldı çünkü ekolü devşirmek için bile okul kurmak gerekir. Tanzimat Dönemi aydınlarının gelişim modeli örnek alınarak futbolun günümüz itibariyle oyuncudan istediklerini karşılayabilecek futbolcuları yetiştiremeyiz.
Bu kısım biraz daha oturdu son yıllarda; ancak yeni bir devşirme epey gündemde: Transfer politikası.
Önümüze yıllarca Porto örneği kondu, son birkaç yılın moda örneği ise Shaktar Donetsk. Bu örneği veren insanların büyük bir kısmının Shaktar'ın oyuncu alırken harcadığı paraların farkında olduğunu düşünmüyorum. Zira verilen örneği hiç sorgulamadan tekrar vermek, onun hakkında araştırma yapmaktan çok daha popüler bir yaklaşım. Shaktar'ın başarılarına biraz bakalım:
Lucescu'nun etkisi tartışılmaz ama Shaktar'ın yükselişini daha çok yaptığı transfer yatırımlarına borçlu olduğunu düşünüyorum.
Lucescu şu an Türkiye'de oynayan 5 şampiyon takımın herhangi birini geldiği sene şampiyon yapabilir belki. Ama Shaktar'daki yapılanmayı buraya uyarlaması mümkün değil. Shaktar'ı bugünlere taşıyan o transfer planlaması Türkiye'de uzun bir süre daha uygulanamayacak. bu maddi desteği sağlayabilecek bir yönetim anlayışı hala yok çünkü.
Lucescu 2004-2005 sezonuyla birlikte Shaktar'ın başına geçti. İlk işi takımın oyuncu kalitesini yükseltmek oldu. takımdan gönderdiği 12 oyuncudan elde ettiği toplam gelir sadece 2 milyon euro. Transfere harcanan para ise 35 milyon euro!
Bu transfer bütçesinde alınan saçma sapan oyuncuları da hatırlatalım: eski GS'li Batista ve Elano. Ayrıca Matuzalem gibi gayet ortalama bir oyuncuya o dönemki piyasası nedeniyle 14 milyon euro'luk bir bonservis ücreti ödendi. Senenin en akıllı transferleri Jadson ve Hübschman'dı. 3 milyon euro verilen Batista ertesi sezon bedelsiz gönderildi. 20 yaşındaki Fernandinho da o sezon 8 milyon euro civarı bir paraya alındı Brezilya'dan. Beşiktaş'ın sezon başında stoper transferi için 5 milyon euro bütçeye sahip olamadığını hatırlatalım.
Teker teker tüm yılları yazabilirim. ama merak eden açıp bakar zaten yıllara göre yapılan transfer çalışmalarına. Çok saçma şeyler de var arada. mesela Lucarelli Reyiz'i İtalya'dan koparmak için 8 milyon euro verdiler ve sadece 12 maç oynattılar. Lucarelli nasıl adapte olsun oraya?
İşin daha da ilginci Shaktar Lucescu ile geçen 10 yılda sadece iki yıl transferden para kazanarak tamamladı sezonu. Shaktar bir Porto falan değil. gayet de yüksek paralara oyuncular alıyor. Willian'a 18 yaşındayken 14 milyon euro verdi adamlar. Türkiye'de böyle transfer planlamaları mümkün değil. Lucescu'nun ilk 4-5 yılda transfer hanesinde 80-90 milyon euro'luk bir zarar var. Türkiye'de buna izin vermezler.
Shaktar artık kendi kaynaklarını iyi yönetebilir hale geldi. Ama hep böyle devam eder en fazla, gidip şampiyonlar ligi falan alamaz. Lucescu da bunun farkında. Bu yüzden bu sene sattıkları iki oyuncuda gelen paralarla yüksek bonservisli transferler gerçekleştirdiler. Lucescu'yu takımında görmek isteyen çok fazla taraftar vardır Türkiye'de. Shaktar performansından etkilenerek istiyorlarsa büyük yanılgıya düşerler. O iş burada tutmaz.
Shaktar harcadığı paraların karşılığını elbette alıyor. Kendi liglerini yıllardır domine ediyorlar ve bu başarıların yanına bir de Avrupa Ligi kupası eklediler. Ancak yaptıkları transferlerin hepsi de öyle başarılı olmuyor. Sadece tutanlar üzerinden yorum yapmak bizi yanlış yerlere götürür.
Shaktar'ın bir diğer özelliği de geliştirici bir kulüp olması. Geliştirici kulüplere her genç oyuncu gelmek ister. Türkiye'de hem yarışan hem de oyuncularını geliştiren bir takım yok, mevcut yapılanma içinde olması da mümkün değil.Kendi politikalarını oluşturamayan ülkeler başka bir ülkeden politika devşirmeye mahkum olurlar. Bu yüzden Beşiktaş'a geliştici özelliği yüksek bir teknik direktör gelsin isterim hep.
Bu düzen böyle devam ettikçe "YAŞASIN BUCA, YAŞASIN ALTINORDU!"
Bu kısım biraz daha oturdu son yıllarda; ancak yeni bir devşirme epey gündemde: Transfer politikası.
Önümüze yıllarca Porto örneği kondu, son birkaç yılın moda örneği ise Shaktar Donetsk. Bu örneği veren insanların büyük bir kısmının Shaktar'ın oyuncu alırken harcadığı paraların farkında olduğunu düşünmüyorum. Zira verilen örneği hiç sorgulamadan tekrar vermek, onun hakkında araştırma yapmaktan çok daha popüler bir yaklaşım. Shaktar'ın başarılarına biraz bakalım:
Lucescu'nun etkisi tartışılmaz ama Shaktar'ın yükselişini daha çok yaptığı transfer yatırımlarına borçlu olduğunu düşünüyorum.
Lucescu şu an Türkiye'de oynayan 5 şampiyon takımın herhangi birini geldiği sene şampiyon yapabilir belki. Ama Shaktar'daki yapılanmayı buraya uyarlaması mümkün değil. Shaktar'ı bugünlere taşıyan o transfer planlaması Türkiye'de uzun bir süre daha uygulanamayacak. bu maddi desteği sağlayabilecek bir yönetim anlayışı hala yok çünkü.
Lucescu 2004-2005 sezonuyla birlikte Shaktar'ın başına geçti. İlk işi takımın oyuncu kalitesini yükseltmek oldu. takımdan gönderdiği 12 oyuncudan elde ettiği toplam gelir sadece 2 milyon euro. Transfere harcanan para ise 35 milyon euro!
Bu transfer bütçesinde alınan saçma sapan oyuncuları da hatırlatalım: eski GS'li Batista ve Elano. Ayrıca Matuzalem gibi gayet ortalama bir oyuncuya o dönemki piyasası nedeniyle 14 milyon euro'luk bir bonservis ücreti ödendi. Senenin en akıllı transferleri Jadson ve Hübschman'dı. 3 milyon euro verilen Batista ertesi sezon bedelsiz gönderildi. 20 yaşındaki Fernandinho da o sezon 8 milyon euro civarı bir paraya alındı Brezilya'dan. Beşiktaş'ın sezon başında stoper transferi için 5 milyon euro bütçeye sahip olamadığını hatırlatalım.
Teker teker tüm yılları yazabilirim. ama merak eden açıp bakar zaten yıllara göre yapılan transfer çalışmalarına. Çok saçma şeyler de var arada. mesela Lucarelli Reyiz'i İtalya'dan koparmak için 8 milyon euro verdiler ve sadece 12 maç oynattılar. Lucarelli nasıl adapte olsun oraya?
İşin daha da ilginci Shaktar Lucescu ile geçen 10 yılda sadece iki yıl transferden para kazanarak tamamladı sezonu. Shaktar bir Porto falan değil. gayet de yüksek paralara oyuncular alıyor. Willian'a 18 yaşındayken 14 milyon euro verdi adamlar. Türkiye'de böyle transfer planlamaları mümkün değil. Lucescu'nun ilk 4-5 yılda transfer hanesinde 80-90 milyon euro'luk bir zarar var. Türkiye'de buna izin vermezler.
Shaktar artık kendi kaynaklarını iyi yönetebilir hale geldi. Ama hep böyle devam eder en fazla, gidip şampiyonlar ligi falan alamaz. Lucescu da bunun farkında. Bu yüzden bu sene sattıkları iki oyuncuda gelen paralarla yüksek bonservisli transferler gerçekleştirdiler. Lucescu'yu takımında görmek isteyen çok fazla taraftar vardır Türkiye'de. Shaktar performansından etkilenerek istiyorlarsa büyük yanılgıya düşerler. O iş burada tutmaz.
Shaktar harcadığı paraların karşılığını elbette alıyor. Kendi liglerini yıllardır domine ediyorlar ve bu başarıların yanına bir de Avrupa Ligi kupası eklediler. Ancak yaptıkları transferlerin hepsi de öyle başarılı olmuyor. Sadece tutanlar üzerinden yorum yapmak bizi yanlış yerlere götürür.
Shaktar'ın bir diğer özelliği de geliştirici bir kulüp olması. Geliştirici kulüplere her genç oyuncu gelmek ister. Türkiye'de hem yarışan hem de oyuncularını geliştiren bir takım yok, mevcut yapılanma içinde olması da mümkün değil.Kendi politikalarını oluşturamayan ülkeler başka bir ülkeden politika devşirmeye mahkum olurlar. Bu yüzden Beşiktaş'a geliştici özelliği yüksek bir teknik direktör gelsin isterim hep.
Bu düzen böyle devam ettikçe "YAŞASIN BUCA, YAŞASIN ALTINORDU!"
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?