confessions

unknownartist

4. nesil Yazar - uzman yazar - Yazar -

  1. toplam entry 33
  2. takipçi 0
  3. puan 4349

22 eylül 2013 beşiktaş galatasaray maçı

unknownartist
doğu üst tribünden ilk yarı coşkuyla, ikinci yarı içim çıkarak izlediğim maç.
maç başlamadan, daha yolunda keyif almaya başlamıştım. trafikte herkes beşiktaşlı, bütün arabalar taraftarla dolu, seksen bin kartal yolları zaptetmiş. girişe yakın bir yerlerde bir otobüsün önünde fotograf çektiren 1453 kartal grubunu gördüm. böyle bir grup olduğunu duymamıştım, ismi hiç hoşuma gitmedi. olimpiyata geldiğimde işin rengi biraz değişir gibi oldu, içeri girdiğimizde turnikelerde uzun kuyruklar ve izdiham vardı. biletsiz içeri girmeye çalışan bir sürü insan vardı, turnikelerin üstlerine çıkıp, tepelere tırmanıyorlardı. her turnikenin başında çevik kuvvet duruyordu.. gezi olaylarından deneyimimizle, çevik kuvvetin müdahale edeceğini düşünüyoruz haliyle.. biz k kapısından içeri girerken, yan taraftaki l kapısının turnikesini kırdılar.. içeri yüzlerce taraftar koştu. polisin minik bir müdahalesi oldu.
içeri girdiğimizde merdivenlerde dahi yer kalmamıştı.. maçı koltuğun üstünde izledim ancak önümdeki ayak koyma boşluğunda bile sıkışmış iki insan vardı. çarşı grubu hemen arka tarafımızdaydı, herkes maçın coşkusunu bu grupla yaşamak istiyordu.
ilk yarı çok güzeldi.. ikinci yarıda kaçırdığımız bir gol, üstüne yediğimiz bir golden sonra bir panik ortamı oldu sanki. tribünün de enerjisi düşmeye başladı. bir ara kale arkası tarafında bir kavga gördüm ya da öyle anladım. hakem aldığı kararlarla ortamı iyice germişti. sinirler üst düzeydeydi.. maçın sonlarına doğru doğu alt tribünden bizim tribüne doğru bir karmaşa yaşandı.. bulunduğum yer o kadar kalabalıktı ki bir hadise çıksa polis gazla müdahale edecek ve benim boğulmadan çıkmam mümkün olmayacaktı, hatta ezilme tehlikem bile vardı. uzatmalar başladığında bunun paniği ile aşağı doğru inmeye çalıştım, kapıya yakın olmak, nefes alabilir durumda olmak istedim. ne olduysa o anda oldu. önce melo hadisesi yaşandı. zaten hakem yüzünden gergin olan taratar, melo ile çıldırma noktasına geldi. herkes olduğu yerde tepiniyor ve bağırıyordu. sonra birden sahaya giren taraftarlar oldu. sahaya giren taraftarlardan mı geliyordu o tekbir sesleri tribünün neresinden geliyordu anlamadım ama "ya allah bismillah allahü ekber" diye bağırıyorlardı.. gezi olayları süresince polis müdahalesine kesintisiz maruz kaldım, ancak bu tekbir sesleri bana polis müdahalesini değil başka şeyleri çağrıstırdı, beşiktaş taraftarı olmaz bu dedim.. sandalyeler havada uçuşmaya başladığında stattan çıktım.
twitterda ve facebookta çarşı grubunun sahaya atlaması ile ilgili itibarlarını düşürecek bir sürü paylaşım gördüm. sahaya giren grubun çarşı olması imkansız. doğu üst tribündeydik ve bahsettiğim gibi çarşı bizim de üstümüzdeydi.. benim kavgadan daralıp sadece merdivenlerden aşağı inmem on dakikamı aldı. çarşı grubunun o merdivenleri aşıp bir de alt tarafa girip orada ilerleyip oradan sahaya girmesinin ne kadar imkansız bir şey olduğunu stadın fiziksel özelliklerini bilenler anlayabilirler. zaten çarşı grubu neden böyle bir şey yapsın.. biz beşiktaş taraftarları kanser olarak maç izlemeye alışkın değil miyiz? bugüne kadar ne zaman yaptık böyle birşeyi, şimdi en kritik anda yapalım bunu.. üstelik zaten lideriz.
sonuç olarak her yerde 1453 isimli grubun sahaya girdiği, devlet desteği ile çarşıya karşı oluşturulmuş bir grup olduğu yazılıyor. twitterdan maç öncesinde yazdıkları bir tweet ile de planlarını vurgulamışlar. bunu yapan onlar ise, beşiktaş taraftarı olmayı hak etmiyorlar. yenebilirdik, yenildik.. yenilmeyi biliriz. ama şerefimize laf söyletmek yakışmadı.

taksim gezi parkı

unknownartist
çoğunluğu, hayatlarında ilk kez anayasal haklarını kullanarak protesto yapan gençlerden oluşan direnişin başladığı park. her şey gezideki ağaçların sökülerek yerine topçu kışlasının yapılacak olmasıyla başladı. yandaş medya diye tanımladığımız iletişim araçlarının hiç birisinde bu direniş yayınlanmadığı halde sosyal medya aracılığı ile örgütlenen halk istanbul'da taksim başta olmak üzere ülkenin her şehrindeki meydanlarda toplanmaya başladı. yine taksim başta olmak üzere, devletin polisi halka orantısız güç uyguladı. muhtemelen her birimizin çocuğunun hastalıklı doğmasına yol açacak kadar ciddi oranlarda gaz bombasına maruz kaldık.. silahsız ve savunmasız halka polisin mermilerle, coplarla ve fişeklerle kesintisiz saldırması tüm dünyada yankı uyandırdı. gezi parkı direnişin bir sembolü haline geldi ve tüm dünya önce "occupy gezi" sloganları ile yanımızda oldu, sonra bu direnişten etkilenenler kendi direnişlerini yapmaya başladılar.
şanlı beşiktaşımızın efsane taraftarı "çarşı" grubu da bu direnişe liderlik ederek diğer takımların taraftarlarının "yükselenim çarşı" tezahüratlarıyla büyük takdir gördü.
gündüz işimizde gücümüzde, her akşam ise taksimde, parklarda, yürüyüşlerde geçen bir ayın sonunda "taksim gezi parkı" artık bir sembol, bir slogan değil bir ruh, bir yaşam tarzı oldu.

köpek

unknownartist
her akşam işten evine dönen sahibini kapıda gördüğünde etrafında dönerek ve iki patisinin üstünde zıplayarak sevinen hayvan.. her gün gördüğü halde yıllarca bu anı hayal ediyormuş gibi sevinen tek canlı. dünyanın en mükemmel şeyini izler gibi gözlerini sahibinden ayırmayan tüylü dost.. bir evin hem neşesi hem koruyucusu hem uykucusu hem de en çok yiyeni.. isimlerini sırtımın orta yerine yazdırdığım iki can yoldaşımdan her biri.

yoğurt yok kola vereyim

unknownartist
günümüzde sayısı gittikçe azalmakta olan mahalle bakkalı amcalarının kullandığı öneri kalıbıdır. istediğiniz bir şeyi size sunamadıklarında müşteriyi eli boş göndermiş olmamak için, kullandıkları esnaf tarzı pazarlama stili ile başka bir ürünü almanız için sizi ikna etmeye çalışırlar. kahve almaya gidersiniz, "kahvem kalmamış ama çok güzel peynirim var" benzeri sayısız örnekleri vardır.

slaven bilic

unknownartist
"paramı yoksullarla paylaşmadığım gün insanlıktan yoksun kaldığım gündür" diyen hırvat teknik adam. tavrı ile takımımızın duruşuna çok yakışacağına inandığım yeni hocamız. yakışıklılığı ve karizması da bize ayrı bir hava katacaktır.

polise emri ben verdim

unknownartist
"polise emri ben verdim" diye itiraf eden recep tayyip erdoğan, gezi parkı direnişlerindeki orantısız polis şiddetinin sorumlusu olduğunu, bu direnişler esnasında ölenlerin katillerinin azmettiricisi olduğunu da itiraf etmiş sayılmaktadır.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol