confessions

mehmet volkan balbay

1. nesil Yazar - uzman yazar - Yazar -

  1. toplam entry 10
  2. takipçi 0
  3. puan 5594

turan dursun

mehmet volkan balbay
keşke öldürülmeseydi dediğim ateist yazar.

öldürülmesi islam'a ve müslümanlara bir katkı sağlamamıştır. işin kötü yanı "fikirleri yüzünden" öldürülen bu kişinin fikirleri öldürülmesi nedeniyle daha fazla taraftar kazanmıştır...

öldürülmeseydi ve içimize şüpheler salmaya devam etseydi... Bizler de doğrusunu bulmak için daha fazla ilme yönelseydik.

Ne diyordu Necip Fazıl:

"Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın.
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın."

atilla yayla

mehmet volkan balbay
akademisyen ve yazar.

başbakan erdoğan'ın dershaneleri kapatma politikasını sağlamından eleştirmiş olan yazar.

yazı uzun ve fazlasıyla akademik, dilerseniz verdiğim linkten okuyabilirsiniz ama dileyen için yazının ana fikrinin yer aldığı kısmı ekliyorum:

alıntı--

son açıklamalarına bakılırsa Başbakan, dershanelere kötü bakışı sanki kafasında sabit fikir hâline getirmiş. üslubu da yakışıksız, kırıcı ve otoriteryen tınılı. "dershaneler kapanacak!" diyor. niye? dershanelerden insanlar ne zarar gördü? dershanelere gidenler kendileri için, dershanelere çocuklarını gönderenler çocukları için neyin iyi olduğunu bilmiyorlar mı?

dershaneleri kapatmak fakire yararlı olur zannediyorsanız tamamıyla yanılıyorsunuz. devlet tekelini kırıp yükseköğretim piyasasını serbestleştirsek ve böylece arz ile talebi dengelesek bile, özel-ek-formel eğitim sistemi dışı ders ihtiyacı ortadan kalkmaz. bazı okullar her zaman daha çok ilgi göreceği için yarış sürer. zengin çocukları, en pahalı hocalar kiralanarak sınavlara hazırlanırken fakir çocukları ilave dersin maliyetlerini kendileri gibi fakirlerle paylaşarak karşılanabilir miktara indiremeyeceği için, yarışta geri kalmaya mahkûm olur.

bana sorarsanız, dershaneleri değil milli eğitim okullarını kapatmak daha doğru ve faydalı. baksanıza, okulların 10 senede kazandıramadığını dershaneler bir senede kazandırıyor. bu başarının izahı da gayet basit. herkes meb okullarına zorla gidiyor. yani okula gidiş gönüllülüğe dayanmıyor. öğretmenler, iş garantisine sahip. işe hangi donanımla başladılarsa onunla, hatta daha azıyla, emekli olabilirler. rekabet yok denecek kadar az. öğrenciler ve veliler eğitimin maliyetini hissetmiyor ve üstlenmiyor. böyle bir sistem etkin ve verimli olabilir mi? dershanelerde bunların tam tersi söz konusu. gönüllülük esas. maliyeti müşteri ödüyor. her bakımdan rekabet müthiş. kaynaklar çok daha etkin kullanılıyor. meb kaynakları dershanelere aktarılsa, dersaneler eğitim sistemini uçurur.

alıntı--

makalenin tamamı için:http://goo.gl/b391p

iphone parçalama töreni

mehmet volkan balbay
israil'de bir haham'ın "iphone günahtır" diyerek gerçekleştirdiği eylem.

Doğruluk Vaizi olarak tanınan Haham Lior Glazer: "Bu kirli cihaza sahip olan dindar kişi nefret edilesi, iğrenç bir adidir" diyerek teknoloji tarihine adını altın harflerle yazdırmış oldu.

_________ & __________

Sevgili Glazer, samsung aşığı birisi olarak bu eyleminde seninle birlikteyim! Kırılsın tüm iphone'lar.

gerçek suçlu kim

mehmet volkan balbay
hayatın her alanında "suç" vardır bir de elbette "suçlu" vardır. ama unutmamak gerekir ki her suçluyu suça sevkeden, suça mahkum eden ya da onu "suçlu" olarak var eden bir "gerçek suçlu" vardır!

şimdi sizden ricam, şayet vicdanınız ve merhametiniz bu kısa videoyu izlemeye güç yetirirse; şu videodaki gerçek suçluyu bulmanız: (http://goo.gl/mtnlb)

kur'an-ı kerim çevirileri

mehmet volkan balbay
kur'an-ı kerim'i en doğru şekilde anlayabilmek ve haliyle kur'an-ı kerim'e göre yaşamı kurgulayabilmek için; kur'an-ı kerim'de yer alan kavramları çok iyi anlamak ve tanımlamak gerekmektedir.

bu kavram tanımlama işini ise, dört esası gözden kaçırmadan yapmak gerekir:

1. ilk olarak hedeflenen kavram; kur'an-ı kerim'in tamamında, hangi anlamlara gelecek şekilde kullanılmıştır? işte bunun çok iyi araştırılması ve kâğıda dökülerek incelenmesi gerekmektedir.

2. hedeflenen kavram, tarihsel süreçte hangi anlamlara gelecek şekilde kullanılmıştır? kavramın, eskiden yeniye doğru hangi değişimlere uğradığını anlamak, onu doğru şekilde tanımlayabilmek ve kur'an-ı kerim'deki yerine oturtabilmek için çok önemlidir.

3. hedeflenen kavram günümüzde hangi anlamlarda kullanılmaktadır? incelenen eserin, kavramı kullanış amacıyla, aynı kavramın günümüzde kullanılış amacı aynı mıdır? değilse, kavram hangi sebeplerden ötürü anlam sapmasına ya da kaymasına uğramıştır? bu anlam değişimleri esere yansıtılmış mıdır?

4. hedef kavramın geçtiği ayetin - ayetlerin, öncesinde ve sonrasında yer alan ayetlerde sürdürülen konu içeriği de, kavramları tanımlama işleminin vazgeçilmez unsurlarındandır. hedeflenen kavramın içinde geçtiği ayet ve hatta ayetler hangi konuyu işlemektedir? ayetin öncesindeki ve sonrasındaki ayetlerde işlenen konular nelerdir? çevrilen kavram, o konular ile ilişkilendirilerek çevrilmiş midir? kavram, konunun ve anlatımın akışına uygun mudur ve kullanılan diğer kavramlarla uyumlu mudur?

yukarıda sıraladığımız "kavram tanımlama işlemleri" titizlikle yapılmadığı sürece, kur'an-ı kerim'in en doğru şekilde anlaşılması imkânsızdır!

bu açıklamamızdan sonra, türkiye'de piyasaya sürülen tefsir ve meallerin ne derece yeterli olduklarını iyi düşünmek gerekmektedir. tabi bunu düşünebilmek için öncelikle, kur'an-ı kerim'in türkçeye çevrilişinin tarihsel sürecini bilmek gerekmektedir.

hiç merak ettiniz mi, evlerinizin başköşesini süsleyen tefsir ve meallerin, hangi süreçlerden geçerek türkçeye kazandırıldığını? dilerseniz bu konu üzerine, beraber bir yolculuğa çıkalım:

kur'an-ı kerim'in türkçeye çevrilme sürecini, farsçaya çevrilme süreci ile başlatmak gerekmektedir. zirâ türklerin çeviri işleminde örnek aldıkları ilk çeviri; bir nüshası "süleymaniye" diğer bir nüshası ise "dresden" kütüphanelerinde kayıtlı olan ve samani hükümdarı mansur bin nuh'un emriyle hazırlanan, kur'an-ı kerim tercümesidir. bu çeviriyi hazırlayanlar, içlerinde türk asıllı âlimlerin de bulunduğu, horasan ve mâverâünnehir'li âlimlerden oluşan bir heyettir.

başta da belirttiğimiz gibi bu farsça çeviri çalışması, sonradan yapılacak olan türkçe çeviri çalışmaları için örnek bir çalışma olmuştur.

selçuklular devrinde, arapça'nın ilim dili olarak kullanılması, en başta kur'an-ı kerim olmak üzere diğer tüm dinî eserlerin türkçeye çevrilmesini -ister istemez- engellemiştir.

osmanlı devleti zamanında ise, kur'ân-ı kerim'in yâsîn, mülk, fatiha ve ihlâs gibi halk arasında bilinen ve ibadetlerde sıklıkla kullanılan sûreleri osmanlı türkçesine çevrilmiştir.

yine, osmanlı türkçesiyle yazılmış olan, giritli sırrı paşa'nın kaleme aldığı ve o dönemin ağır ve sanatlı dilini fazlasıyla içinde barındıran "sırr-u furkan" isimli iki ciltlik bir tefsir, ilk tercüme örnekleri arasında gösterilebilir.

bunun yanında, şeyhülislâm musa kâzım efendi'nin küçük bir ciltten ibaret olan "safvetü'l-beyân" adında tamamlanmamış bir tercüme ve tefsiri de mevcuttur. bu tercümelerde osmanlı türkçesi kullanılmış olup, dilleri fazlasıyla ağır ve günümüzde kullandığımız türkçeye yeniden çevrilmesi, sadeleştirilmesi mutlaka gereken eserlerdir.

cumhuriyetin ilânından sonra da tercüme işlemleri devam etmiş ve kısa bir süre içinde birkaç tercüme yayınlanmıştır. ancak üzülerek belirtmek gerekir ki, bu tercüme çalışmalarının çoğu, arapçaya vâkıf olmayan ve yeterli derecede dinî bilgisi bulunmayan kişilerce yapılmış, ciddi olmayan çalışmalardır.

bu çalışmaların halk nezdinde tepki alması üzerine türkiye büyük millet meclisi'nin de isteğiyle, diyanet işleri reisliği tarafından kaliteli bir tercüme hazırlanması için çalışmalar başlatılmıştır.

diyanet işleri reisliği tercüme görevini ilk olarak mehmet akif ersoy'a vermiştir. gerek osmanlı türkçesine, gerekse arapça ve farsçaya olan hâkimiyetiyle ünlü olan mehmet akif, özenle hazırladığı tercümenin, ibadetlerde kur'an-ı kerim'in aslı yerine okutulmak için, yönetim tarafından özellikle hazırlatıldığı iddiasını öğrenince; hazırladığı tercümeyi teslim etmemiştir.

ibadetlerde tercümelerin kullanılmasının planlandığına dair, kazım karabekir paşa'nın hatıralarında da kayıtlar bulunmaktadır. karabekir paşa bu hatıratında, "böyle bir planının olduğunu bizzat mustafa kemal paşa'nın ağzından işittim" demiş ve işittiklerini hatıralarında yayınlamıştır.

mehmet akif ersoy'un, hazırladığı tercümeyi teslim etmemesi üzerine, yeni kur'an mütercimi olarak, daha önce kur'an tefsiri yazmakla görevlendirilen elmalılı muhammed hamdi yazır görevlendirilmiştir. yazır'ın üzerinde çalışıp tamamladığı çalışma, "hak dini kur'an dili" adıyla basılarak yayınlanmıştır.

o dönemde, elmalılı hamdi yazır'ın hazırladığı tercüme dışında, şahsi gayretlerle farklı kişiler tarafından da tercümeler yapılmıştır. bunlardan bir kısmı şunlardır:

izmirli ismail hakkı tarafından hazırlanan "meânî-yi kur'an"
hasan basri çantay'ın hazırladığı "kur'an-ı hâkim ve meâl-i kerîm"
ömer nasuhi bilmen'in hazırladığı "kur'ân-ı kerîm'in türkçe meâl-i Âlîsi ve tefsiri"
abdulbaki gölpınarlı'nın hazırladığı "kur'an-ı kerim meali" günümüzde de bilinen ve okunan mealler arasındadır.

ayrıca, kur'an-ı kerim'i aynen arapçasında olduğu gibi, manzum yani şiirsel bir biçimde tercüme etme çalışmaları olmuşsa da, maalesef bunlar başarıya ulaşamamış, insanlar tarafından da tercih edilmemişlerdir.

evlerimizde kullandığımız kur'an-ı kerim mealleri ve tefsirleri, yukarıda kısaca bahsettiğimiz tercüme çalışmaları sonucunda ortaya çıkan "osmanlıca" ürünlerin günümüz türkçesine sadeleştirilmiş halleridir!

özellikle, halk arasında pek meşhur olan elmalılı hamdi yazır'ın orijinal mealini anlamak -günümüz insanı için- neredeyse imkânsız olduğundan ve birazda ticarî kaygılarla onlarca yazar tarafından sadeleştirilerek piyasaya sürülmüştür.

cumhuriyetin ilk yıllarında, latin alfabesi kullanılarak ve ancak osmanlıca kelime ve kavramlarla tercüme edilebilmiş kur'an meal ve tefsirleri; o dönemin şartları da göz önüne alınacak olursa; maalesef bürokratik kaygılardan tam olarak arınamamış, yeterli bir ilmi heyet tarafından tetkik edilememiş ve haliyle profesyonellikten uzak çalışmalardır.

bahsettiğimiz tefsir ve mealleri hazırlayanların samimiyetinden şüphemiz olmadığı gibi, tek başına samimiyetin, kur'an-ı kerim gibi bir eseri tercüme etme işinde başarı sağlamasını da elbette beklemiyoruz. o dönemin şartları içerisinde, bu samimi çalışmaların yapılmış olmasını takdir ediyor; ancak ilmî yönden yetersiz olduklarını - olabileceklerini ifade ederek, bu eserlerin kur'an-ı kerim'i tam olarak tercüme ettiği yanılgısına düşülmemesini ifade etmek istiyoruz.

ikinci bir mesele ise, günümüzde piyasa sürülen meal ve tefsirlerle alakalıdır.

cumhuriyetin ilk yıllarında hazırlanan meal ve tefsirlerle alakalı dile getirdiğimiz çekincelerimiz, bu gün hazırlanan tercümeler içinde geçerlidir. ayrıca, temin ettiğiniz meal ve tefsirlere; yazarı, kaynağı ve geçirdiği tarihi süreci ile ilgili bilgileri kontrol etmeden güvenmemenizi tavsiye ediyoruz. özellikle elmalılı hamdi yazır tarafından hazırlanmış olan tefsir ve mealin günümüzde "onlarca farklı sadeleştirmesi" mevcuttur ve sadeleştirmeler arasında da -doğal olarak- farklar görülmektedir.

bir başka dikkat edilmesi gereken husus ise; arapçadan, ingilizce ve fransızca gibi dillere tercüme edilmiş olan meal ve tefsirlerin, ingilizce ve fransızcadan türkçeye çevrilerek piyasaya sürülme garabetidir. burada, doğrudan arapça dilinden türkçeye çevirmek yerine, fransızcaya ve ingilizceye çevrilmiş olan tercümeler türkçeye çevrilmektedir. bir dilden başka bir dile çevrilen eserin -ister istemez- özünden ve ayrıntılarından mutlaka kaybedeceği bilinen bir gerçektir. bu durumda; arapçadan fransızcaya - ingilizceye, oradan da türkçeye çevrilen bir kur'an-ı kerim'den ne derece istifade edebileceğinin kararını, anlayışlarınıza havale ediyorum.

bu bilgilerden hareketle, kısaca şu uyarıda bulunmak istiyorum:

kur'an-ı kerim'in orijinal dili arapçadır ve bir dilin başka bir dile tam olarak çevrilmesi ancak profesyonel bir çalışma ve profesyonel bir kadro ile mümkün olabilir. din gibi önemli ve hayati bir meselede ve insanların birçoğunun itibar ettiği bir esere; basit bir kitap gibi yaklaşmak ve onu tek bir mürtercimin - müfessirin insafına bırakmak ne derece doğrudur?

bununla beraber, insan yaşamını ele alan ve ona kılavuzluk yapma iddiasında olan bir kitabı, tek bir aklın ukdesine mahkûm etmek akıllıca bir hareket midir? hem, içeriğinde insana dair her konuyu ele alan; astronomiden - tıp ilmine ve biyolojiye kadar; hukuktan, tarihe ve sosyolojiye kadar tüm ilimleri temel alarak çeşitli konularda bahisler açan bir eseri; yalnızca tek bir alanda uzmanlaşmış bir insanın ellerine bırakmak, böyle bir esere haksızlık değil midir?

kabul edelim ya da etmeyelim, kur'an-ı kerim milyonlarca insanın yaşamını etkileyen tesiri kuvvetli bir kitaptır. o, din olarak islam'ı seçenler için, yaşamın ta kendisidir. işte tam da burada, islam'ın müntesipleri "kutsal" olarak kabul ettikleri kur'an-ı kerim'e derhal sahip çıkmalı, kendi içlerinden farklı dallarda uzmanlaşmış ilim ve bilim adamlarından oluşan bir kadro ile ve hatta yahudi - hıristiyan ve sair dinlerin din adamlarından, kendi dinleri ve tarihleri konusunda uzman olan kişileri de bu kadroya dâhil ederek, allah'ın kitabı kur'an-ı kerim'i en başta türkçeye ve tüm dünya dillerine tercüme etmelidirler.

sanırım bu mukaddes iş için, ne kadar para ve emek harcansa azdır. ve yine sanırım allah'ın kitabı bu ilgi ve ihtimamı hak etmektedir.

akp nin akıbeti

mehmet volkan balbay
Ak Parti on yıla yaklaşan iktidar döneminde fazlasıyla yıprandı ancak bu yıpranmışlık ak partinin sonunu hazırlayacak derecede bir yıpranmışlık değildir. Bunun iki nedeni var. Birincisi Ak Parti bu on yıl içinde bir hata yaptıysa buna mukabil üç güzel iş ile bu hataları telafî etmeyi başardı. işte bu güzel işlerin Ak Parti'ye kazandırdığı kredi, büyük bir ihtimalle onu yeniden tek başına iktidar yapacaktır. ikincisi ise hal-i hazırda Ak Parti'nin alternatifi yoktur. Ne, Kılıçdaroğlu'nun yeni CHP'si; ne de Bahçeli'nin MHP'si Ak Parti'ye alternatif olabilecek durumdadır. Bu partiler dışında herhangi bir oluşum da yakın planda oluşacak gibi görülmemektedir.

Kısacası gerek yerel seçimlerde gerekse genel seçimlerde -şu an için- en güçlü parti Ak Parti'dir.

Son günlerde artan terör olaylarının, Suriye krizinin, BDP'nin Ak Partiyi daha fazla yıpratmak ya da bitirmek amacıyla giriştiği sarmaş - dolaş ihanet oyununun ya da ekonomik durgunluğun Ak Parti'nin sonunu hazırladığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz! Neden mi?

Başbakan Erdoğan için bu yukarıda sıraladığımız sorunları normale sokmak çok basit. şimdilik sadece bekliyor. Toplumun "Kurtarıcı Mesih" nişanını kendisine vereceği en uygun zamanı bekliyor. Herkesin "artık sonumuz geldi" dediği noktada ABD, Rusya ve Arap Birliği ile yapılacak olan -ki ABD ile başladı- güzel pazarlıklar sonucu Türkiye'de terör durulacak, Suriye krizi çözülecek ve BDP kapatılarak halkın içine su serpilecektir.

ben çok dobra bir insanım

mehmet volkan balbay
gerçekten dobra olan insan bu cümle ile karşısındakine aptal muamelesi yapmaz. bu cümleyi kullananların kahir ekseriyeti "ben bir öküzüm" diyemediklerinden bu cümleye sığınırlar.

allah'ın yol, yordam, iz'an, incelik bilmeyen yarması; olur - olmaz zamanlarda; yerli yersiz laf eder... ardından da "ben çok dobrayım" diyerek ortaya bıraktığı necasetin üstüne tüy diker.

sen "dobra" dedin ama bu "kobra" çıktı emmioğlu! ne iş?

ya "hayır" konuş ya da "sus"... lütfen!

çocuğun ideolojik eğitimi

mehmet volkan balbay
istisnasız her çocuğun maruz kaldığı eğitimdir.

Bir yönüyle "kaçınılmaz çocuk istismarıdır" diğer yönüyle "yaşamın doğal sürecinin doğal bir parçasıdır". Hangi görüş, din, izm, mezhep ya da fikir olduğu farketmez... çocuğu, -tercih etme imkanından mahrum olduğu- sabitelerle yetiştirmek "masum" değildir fakat aynı zamanda da "kaçınılmaz"dır!

Henüz çocuk sahibi olmamış dolayısıyla "evlat yetiştirme" kaygısını taşımayanların ya da ergenlik psikozlarıyla duygu ve düşünce dünyası kaos yaşayan klavye şovalyelerinin sıkı sıkıya eleştirdiği bu konu, çocuğu olan kişiler için "aşılması gereken zor süreç"lerden biridir.

Her aile ve dolayısıyla her toplum inandığı değerlerle büyütür çocuğunu. Bu ister dinî değer olsun, ister felsefî isterse dünyevî bir ideoloji olsun, farketmez; istisnasız her aile çocuğuna kendi değerlerini ve kutsallarını aşılar. "Ben yapmayacağım" diyenler ise insana "bekâra karı boşamak..." atasözünü hatırlatır.

ailenin ve toplumun "doğal zorunluluk" nedeniyle yeni nesillere ideolojik eğitim vermesi -bir yönüyle- elbette tehlikelidir fakat devlet eliyle, sistemli ve organizeli bir şekilde yapılan ideolojik eğitimin yeni nesillere verdiği zarar daha büyüktür.

Devletler, uyguladıkları bu sistemli ideolojik eğitimi "devletin bekası" gibi bir bahanenin ardına gizleyerek masum gösterirler fakat gerçek hiç de böyle değildir. Zira, devleti kuran millet ile yönetimi ele geçiren kesim her zaman aynı duygu ve düşünceyi paylaşmamaktadırlar. Dolayısıyla, milletin onaylamadığı ideoloji ya da ideolojiler yeni nesle -milletten sağlanan maddi kaynaklar kullanılarak- empoze edilmektedir.

kadına yönelik şiddet

mehmet volkan balbay
şiddet her kime uygulanırsa uygulansın, kalıcı çözümden uzaktır. Bu nedenle insanî değildir. Kadına uygulanan şiddet ise, insanî olmamakla beraber hem onursuz hem de omurgasızlara yakışan bir harekettir. Zirâ, sana gücü yetmeyen birine kaldırdığın el, aslında kendi haysiyetine ve öz şerefine indirdiğin bir yumruktur. Sana karşılık veremeyecek birisine attığın tokat aslında namertliğinin açık ilanıdır.

Başbakanlık aile ve sosyal araştırmalar genel müdürlüğünce düzenlenen ''Türkiye'de Aile Değerleri'' araştırmasının sonuçlarına göre, araştırmaya katılanların %24'ünün düşüncesi: "Kadın kendisine atılan tokatı sineye çekmelidir!" imiş...

Bu %24 sizin için ne ifade eder bilemiyorum fakat ben çok garipsemiyorum. Zira kendisini bin bir meşakkatle dünyaya getiren annesine bile, hak ettiği kıymeti vermeyi beceremeyen bir toplumdan; kadına saygı duymasını istemek ve kadınla arasında çıkan problemleri "insanca" halletmesini beklemek elbette hayalden ibarettir.

Elbette bu konuda yalnızca erkekler eksik değil! Kadınların bir kısmı da -yanlış yönlendirmeden kaynaklanan- bu tarz çarpık fikirlere sahip.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol