varol ürkmez

gidiyorum bu
1954 - 1960 yılları arasında beşiktaş forması giymiş; kaleciliği kadar skandallarıyla da çok konuşulan bir zamanların ünlü file bekçisidir. şöhret, kadın, içki, kumar, hatır şikesi gibi bileşenler onun bünyesinde yerini bulmuş, yazılı ve görsel medyanın popüler ikonu hâline gelmiştir. yeşilçam'da dahi kamera karşısına geçmiş; dört filmde rol almıştır. 1950'li yılların sonlarında beşiktaş formasıyla deplasmanda real madrid'e deplasmanda gösterdiği performans akıllardan çıkmaz. hatta kendisine eflatun beyazlılardan transfer teklifi de gelir. fakat deli dolu ruh hâlinin cehaletle bezenmesi üzerine transfer yatar. kendi ağzından okuyalım: "O zaman Beşiktaş'ın tek kalecisi bendim. Kupa şampiyonu olduk, kurada karşımıza Real Madrid çıktı. O zamanlar seyahate gitmek için can atardık. Tam bu sırada kaleci Necmi'yi[ybkz]necmi mutlu[/ybkz] transfer ettiler. Allah dedim, yandım, kadroda yokum. Derdim oynamak filan değil, ispanya seyahati. Antrenmanlarda çalıştım çalıştım, sonunda girdim kadroya. ispanya'ya geldik. Ben de oynamayacağım diye serbestim; alışverişe, oraya, buraya gidiyorum. O zaman antrenörümüz Remondini'ydi. Beni çok severdi. Maç günü Remondini sekiz idareciyle konuşuyor. Diyor ki 'Kalede Varol oynayacak', yönetim kurulu kabul etmiyor. istemiyorlar beni, tutmuyorlar. Remondini diyor ki 'Var ben takımın antrenörü, var kalede Varol oynamak'." "Yiyorum içiyorum, oteldeki hizmetçi kızlara filan da bakıyorum... Maçtan iki saat önce tak tak odamın kapısı çalındı, bir açtım karşımda Remondini. 'Var bugün' dedi, 'Sen oynamak'. Kapıyı kapadı. 'Tamam' dedim, 'Futbol hayatım bitti'. Giyindik, otobüse bindik. insan selinin arasından geçiyoruz. Arkamda 1 numara yazıyor ya, bana ispanyollar işaret yapıyor, '15 atacağız' diyorlar." "Stada bir girdik, 110 bin seyirci. Bir tane Türk yok. çekildim kenara 'Babacım' dedim -Allah'ı kast ediyor-, 'Nolursun, bana ilk gelen topu kurtart, ondan sonra sen de çık tribüne, beni seyret'. Abicim, maç başladı. Kopa, Puskas, Gento, Di Stefano.... Torunumun ismini unuturum, bunları unutmam. Orta, vole, 90'daymışım ben. ilk şutu kurtardım. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Baldırım üst direğe çarpmış, düşün... Devre bitti, 0-0. 110 bin seyirci beni ayakta alkışlıyor. O beni oynatmak istemeyen yöneticiler geldi. 'Varol şerefimizi kurtardın. 'Yok abi, vazifemizi yapıyoruz. Gol mü yiyelim...'" "ikinci devre yine 10-15 gol kurtardım. 70'inci dakikaya 0-0 geldik. Bir frikik oldu, yedim golü. 2-0 bitti maç. Gözümü bir açtım, hastanedeyim. Son saniyede ispanyolların ayaklarına atladım, bayılmışım. Ertesi gün dediler ki 'Real Madrid'e transfer oluyorsun.' anlaştık da." "manyağım ya ben... Gençlik işte, durmazdım. Yeni evliyim. Eve geldim, yok neredeydin falan filan, canım sıkıldı. Cama bir yumruk, bileğim boydan boya kesildi. Hâlâ izi durur. Dediler ki artık Varol'un futbol hayatı bitti. Eli kesik kaleci mi olur?" futbol hayatının son demlerinde ptt formasıyla çıktığı iett maçında, iett'nin santraforundan yediği gol de hafızasında canlılığını korur. kötü şöhretinden kurtulmak adına başvurduğu yollardan bir tanesini yine ondan okumak gerekecek: "Bir gün dedim ki kendimi temize çıkartayım. Herkes 'Varol'a bak, helal olsun' desin. Cami cami dolaşıp namaz kılmaya karar verdim. Ama bilmiyorum ki namaz kılmayı... Gittim bir camiye, sakallı bir adamı gözüme kestirdim. Ne yaparsa onu yapıyorum. 5 dakika, 10 dakika, 25 dakika... Bir saat namaz kılınır mı? Gittim, 'Hemşerim ne zaman bitecek bu?' dedim. 'Abi ben de sana bakıyorum' demez mi? Hokkabaz olduk orada." kalecilik dönemlerinde elinden sıkça sakatlandığı için bugün hâlen el parmakları dikkat çekici şekilde eğri büğrüdür. hayatını kaleme aldığı "bir kalecinin yaşam öyküsü: varol ürkmez" isimli otobiyografik bir kitabı da mevcuttur. bunca çalkantılı hayatına rağmen; o beşiktaş forması bir kez sırta geçirildi mi ne olursa olsun kaybedilmeyen bir takım değerlerden varol da nasibini almıştır: "Geçenlerde bir kulüpteydim. Gelmişim 73 yaşına. Sigara içiyordum. Baktım Baba Recep[ybkz]recep adanır[/ybkz] kapıyı açtı içeri girdi. 73 yaşımda olmama rağmen sigarayı elimde söndürdüm. Baba Recep 'oğlum ne yapıyorsun?' dedi. 'Yok baba bir şey yok' dedim. Sigarayı o görmeden attım. Yani bizim sevgimiz saygımız ölünceye kadar." ne demeli ki sana varol. senin de başka bir rengin varmış bu kadim serüvende. var ol.
gidiyorum bu
--alıntı--

"bir gün gazhane kalesindeyim. kaptanımız baba recep. gol yedim; yere yattım, kalkamıyorum. vedii ağabey yanıma gelip 'ulan bacak kadar çocuğu kaleci yapmışlar' dedi. bunu duyunca yattığım yerde ağlamaya başladım. bir de baktım ki baba recep santradan koşarak yanıma geliyor. 'bu sefer kesin dayağı yedim" derken, 'kalk evladım artık, sen bir yersin, biz beş atarız merak etme' dedi. 5-2 kazandık. başka bir gün duşa girdim. çamurlarımı akıtıyorum. baktım baba recep geliyor. o vaziyette duştan çıktım. 'ne yapıyorsun çocuk, gir çabuk duşa' dedi de girdim. ne haddime ondan önce duş almak!"

--alıntı--

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol