sözlük yazarlarının itirafları

ben öyle bi insan mıyım
büyükbabama kanser teşhisi konulmuştu ve 1-2 seneyi periyodik kontrollerle geçirmişti. durumu ağırlaşınca yoğun bakıma aldılar bir gün. haberi alır almaz abimle birlikte apar topar ankara'ya gitmiştik. o gün annem ve teyzemin görmesine izin vermişler. ertesi gün, yine iki kişi girebilir sadece dediler: abim ve kuzenim o odaya girdi. bir sonraki gün ise beni alacaklardı yanına, ama alamadılar. o kadar dayanamadı ne yazık ki... işin daha acı tarafı ne, biliyor musun? acı tarafı, yoğun bakıma aldıkları haberini duyar duymaz, onu kaybedeceğimizi ve dünya gözüyle bir kez daha görüşemeyeceğimizi düşündüm. aslında düşünmekten öte, bunu biliyor gibiydim.

uzak mesafe ilişkisi yaşadığım bir sevgilim vardı. bu ilişki türünün beraberinde getirdiği zorluk ve saçmalıklardan bahsetmeyeceğim. bir şekilde devam ediyorduk, zorluk ve saçmalıkların nedenini bilme olgunluğuyla. sevginin önüne başka duyguların ve alışkanlıkların girmesini engellemeye çalışmak falan filan... her neyse, üniversiteyi bitirince askere gitmeye karar verdim; dönüşte, aileleri de ilişkinin içine dahil etmek niyetiyle. fakat, bunun gerçekleşmeyeceğine dair düşüncelerim vardı, aslında düşünceden öte... ben o buhranlı günleri atlatmaya, azaltmaya çalışırken bir şeyler de, günlere inat, eksilmeye başladı. hissettirmemeye çalıştı, hissettim. askerden dönüşümün ertesi gününde ayrıldı benden. gözlerinde, aradığım şeyi görebilmek için, ayağına kadar gittim. gördüm, gerçekten bitmişti.

dostum dediğim bir adam vardı. üniversite hayatımız boyunca yan yanaydık, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi asla. okul bitti, askerlik bitti, iş hayatı başladı, samimiyeti kaybetmedik yine de. bir gün, muhtemelen yine bir gecenin karanlığında, dostluğun fazla sürmeyeceği düştü aklıma; aslında düşmekten öte... ortada olumsuz bir durum da yoktu aslında o dönem, ama bu adamın gelecekte hayatımda yeri kalmayacağını biliyordum. nitekim, zamanla ve yavaş yavaş değişmeye başladı bu herif. bazen yalanlar söyledi, bazen bir şeyler gizledi. bir ara işler kötüye gitmeye başladı onun için, kötü gününde yanında istedi her zaman, destek oldum. zamanla toparladı hem iş hem de aşk meşk mevzularını, çözdü kendi içinde. sonrasında azalmaya başladı samimiyet, bilmediğimiz yönlerini göstermeye kararlıydı, uzaklaştı. derken, benim zor zamanlarım oldu; kendisinin bahaneleri. rakı masasında, anasına avradına sövmem gerekiyordu dünyanın; kaçıyordu. bir gün sattı en sonunda. seçim yapması gibi bir durum söz konusu değilken,
başka bir hayatı seçti. dostluk bitti, arkadaşlık bitti, zoraki merhabalaşma kaldı. ben gittim izmir'den, o gereksizlik de bitti.

bunlar iz bırakmış olanlar. gerçekleşen çok öngörü, "bok vardı" denilen durum var. belki başka bir itirafta...

geleceğim nokta şu ki: yaşlanacağımı hiç düşünmüyorum. aslında düşünmekten (ya da düşünmemekten, her neyse) öte... yaşlı hâlimin hiçbir görüntüsü yok zihnimde: büyükbabamı görebileceğim gün gibi, uzak mesafeyi nihayet yakın edebileceğim gün gibi, bir dostun çekip gitmemesi gibi. yok, tamamen karanlık. yaşlanamayacağımı, o kadar yaşamayacağımı biliyorum âdetâ. çıldırtıyor bu düşünce beni, cenazemde insanların hâli geliyor gözümün önüne bazen... bazen siktir çektiriyor her şeye; bazen ânı yaşatıyor, bazen "yarın çok geç olabilir" düşüncesiyle saçmalatıyor bu inanç beni. akla mantığa uyan hiçbir yanı yok, biliyorum.

belki, hakikaten, abdala değil de, aptala mâlûm oluyordur.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol