sinema

saniyede yirmidört kare
derdini anlatma aracıdır.

lumiere kardeşler tarafından icat edildiğinde 'bu para etmez' diyerek satılmış ancak yıllar sonra hem ticari olarak patlama yaşamış hem de yedinci sanat olarak kabul görmüştür. sinema, içinde kendisinden önceki tüm sanatları barındırdığı için, hem sanatların içinde en görünürü, kolay ulaşılabileni ve sürekli bir devinim halinde olduğu için sanatların en tazesidir. sinemanın doğuşundan yıllar sonra aslında ne olduğu tartışılmaya başlanır, birçok kuram ile olan alakası ve okumaları yapılır. bu araştırmalar, tartışmalar halen devam etmektedir. şüphesiz ki onu bu kadar heyecanlı yapan da halen çarpışma alanı olmasıdır.
nilhanim
tomas edishon adında bir adamın kinotograf (görüntüyü çeken) ve kinotoscope (çekilen görüntüyü oynatan ) adlı iki elektronik cihazı keşfetmesiyle başlar, Lumier kardeşler tarafından geliştirerek sinematografi ortaya çıkar. böylece artık çekilen görüntü kaydedilip izlenmeye başlar. öğrendiğim üzere insanlara ilk izletilen 50saniyelik görüntü bir posta treninin gara girişiymiş ve insanlar beyaz ekranda bu görüntüyü izlerken tren üzerlerine geliyor zannedip kargaşa yaratmışlar, korkup kaçmışlar. (bkz: nereden nereye )
pandanizm
erhangi bir hareketi düzenli aralıklarla parçalara bölerek bunların resimlerini belirleme ve sonra bunları gösterici yardımıyla karanlık bir yerde, bir ekran veya perde üzerinde yansıtarak hareketi yeniden oluşturma işi...

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol