sen kal biz gidelim

la bebe
kendisini gördüğüm an "siktirin gidin anasını satıyım" tepkisinden daha fazlasını veremediğim pankart.

bir futbolcuya bağlanmak ve kendisini sevmek güzel şey. hatta ziyadesiyle başarılı olan, kalitesine ve popülaritesine rağmen sergileyeceği performansta lig-uefa-türkiye kupası ayrımı yapmayan bir futbolcuyu sevmek daha da güzel şey, buraya kadar itiraz yok. fakat verilen değerin dozunu ayarlamada bir türlü başarılı olamayan ve bugün değer verdiği futbolcuyu bir başka gün itin bir taraflarına sokmakta sakınca görmeyen taraftarımızın son günlerde manuel fernandes ile yatıp kalkma işini abartmış olması, abesle iştigal eden tuhaf bir duruma evrilmiştir.

söz konusu futbolcuya gösterilen ilginin abartısı şöyle dursun; faydasından sual olunmaz bu adama henüz adamakıllı bir derbide oynamanın kısmet olamayışı da aynı derecede sorun arz etmektedir. şöyle ki, kendisinin derbilerden hemen önce cezalı duruma düşürülmesinde pfdk'nın yanlı kararları ve abartılı yaptırımları aşikardır; fakat bu sert çocuğun[ybkz]swh[/ybkz], ceza alacağını bir türlü öngörememesi ve kelimenin tam manasıyla "kaşınmış olması" da, kendisini bertaraf etmek isteyenlerin ekmeklerine yağ sürmüştür. cezalı duruma düşme ihtimalinin olduğu maçlarda hakemin üzerine yürümesi olsun, sarı kartı olduğu maçlardaki yerli yersiz "benim kimseye eyvallahım yok aga!" tavırları olsun, bir yerden sonra ciddi anlamda sıkıcı olmaya başlıyor ve kendisinin kırk yılda bir derbide sahne alması durumunda malum görgüsüzlüğümüze sebebiyet veriyor.

unutulmamalıdır ki; play off'ta manuel fernandes değil beşiktaş'ımız mücadele edecek. işte bu sebepten, haykırılması gereken düsturun "sen kal, biz gidelim" değil, "sizler gidip gelicisiniz, bizler kalıcıyız" olması icap etmektedir. zira, malum götler kalkabilir; bu da bize koyabilir.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol