rakı sofrası

dingoc
sofraların en kralıdır. en dost canlısı, en dert ortağıdır. en samimisi, en ertesi sabah baş ağırtanıdır. candır.
dingoc
samimiyetin dibi olan sofralardır. net söylüyorum ki, insanların birbirine en ağır lafları ettiği, en acımasız eleştirilerin yapıldığı yerdir rakı masası. bu eleştirilerin, yermelerin veya tartışmaların, masa etrafındakilerin samimiyetinden kaynaklandığı ise aşikardır
kanayan
arz, talep, maliyet açısından da irdelenmesi gereken sofra. müdavimleri tarafından neyin ne olacağı bilinmeli yani. yine de bu yazıyı aç karnına okumanızı tavsiye etmem. sonra soluğu buzdolabında almayın.

son on yılımı düzenli olarak bu masanın etrafında geçirdiğim için, sizlere neyin nasıl olduğunu anlatmaya çalışayım. şimdi aga malum rakı hem bünye, hem gönül işi. içmesinden zevk alanlar kadar, yemek kültürü olanlar da okusun derim. en azından yarın öbür gün, bu masada nelerin olabileceğini kestirirsiniz.

son bir yıl baz alınırsa, hep aynı mekana gidiyoruz bu masayı kurmak için. altın kural, mekana aç iken gidiyoruz. gündüzden haberleşildiği için, herkes gardını alıyor bir nevi. mekan, şehir merkezine yakın bir kasabada. araç ile yaklaşık 5 dakika sürüyor. mekana kasaptan alacağımız etlerle gidiyoruz. kendileri orada pişiriyorlar ama bildiğin meyhane. et götürmeyene de etini veriyorlar yani. her türden donanım mevcut. salaş olmasının yanında, mezelerini hiç bir yerde yemediğimi özellikle söylemek isterim. şimdi size bütün bir gece yaşanılanlarla, o geceye ait kişi başı masrafların yekününü çıkartıyorum.

maksimum üç ya da dört kişi gidiyoruz. merkezden çıkarken, devamlı etimizi aldığımız kasaptan alışverişimizi yapıyoruz. alınan malzemeler isteğe ve durumuna göre genellikle; antrikot, hazır köfte, dana kavurma, kuzu kavurma, balık. üç kişi gidiliyorsa 1 kilo, dört kişi ise yaklaşık 1.5 kilo civarında etimizi alıp, yola çıkıyoruz. atıyorum, kişi başı ikişer parça ince dilinmiş antrikot, en az yarım kilo hazır köfte. tercihler kişilere göre değişiyor. kavurma, balık v.s. gibi. yine atıyorum, dört kişi 1.5 kilo et ile gidiyoruz diyelim. hesabın iyi anlaşılması adına bu önemli çünkü.

mekana giriyoruz. mekan sahibine girer girmez etleri veriyoruz. onlar zaten, servis sırasını ve zamanını kendileri ayarlıyorlar. mekan salaş ama ünlü ve genelde kalabalık, duyan gelmiş amk. genelde akşam yedi buçuk, sekiz gibi oturuyoruz masaya. mekan tarihi bir yer, içeride hafif bir müzik var ve genelde müdavimleri sen ben bizim oğlan hesabı. mutlaka bir tanıdığa rastlıyoruz.

masaya bir yüzlük rakı, mekanın ünlü kaşık salatası, en az beş çeşit meze söylüyoruz. şakşuka, fava, haydari, patlıcan gömme v.s. acılı şalgamıydı, suyuydu, buzuydu, kızarmış ekmeğiydi falan anında geliyor. bulgur pilavı falan müessese ikramı, onu unuttum. ilk etler ortaya geliyor, genelde önce varsa bir parti köfte geliyor. yanında herkese yetebilecek ölçüde ve sadece ilk partiye mahsus olarak, mangalda közlenmiş acı biberi, soğanı ve domatesi bolca geliyor. bu meyanda ilk dubleler bitiyor. bizim dubleler biraz ağırdır ve şahsım rakıyı buzlu içer. ilk parti et biter bitmez, tabağı kalkar kalkmaz ikinci parti et geliyor. büyük ihtimal yine köfteler ve garnitürü yanında. genelde ikinci dubleler biterken, ikinci parti et bitmiş oluyor. zati et sıcak sıcak tüketilir rakı masasında. biraz hazmetmek adına yavaşlıyoruz ve birer ikişer sigara yakıyoruz. prototip canlılar değiliz lan, herkes free. yakmayan da oluyor yani. o gün için alınmış ikinci eti getiriyor doğan abimiz. bu arada tanıştırayım, doğan abimiz mekanın sahibi gençler. ikinci partiyi illa ki o getiriyor. ilki nasıldı falan diye sormak için, beğeni önemli mekanda. atıyorum antrikotlar geldi, mezeler yavaştan bitiyor ama mezeye gerek yok. zorda kalırsak, kaşık salatadan bir tane daha söylüyoruz. antrikotlarda iki parti geliyor, yanındaki garnitürüyle. etler tüketildikten sonra, yüzlük rakı mütemadiyen bitmiş oluyor. yeni servis tabakları geliyor, mezeler falan kalkıyor. bir otuzbeşlik veya bir ellilik daha söylüyoruz. meyvelerden ortaya karışık yaptırıyoruz. gününe göre ayva, elma, portakal, kivi falan geliyor. yine ara sıra ortaya, ballı muz yaptırdığımız oluyor. son söylenen rakı ile beraber meyveler tüketiliyor. son fasıl, yine müessese ikramı olarak herkesin tabağına kadayıf üstü tahin geliyor. mükemmel bir final oluyor lan bu, şiddetle tavsiye ederim. gerçi mekan özel yaptırıyor bunu ama bileniniz vardır. yine durumuna göre çayıydı, kahvesiydi orada içilebiliyor. etler güzel pişiyor, mezeler ve meyveler taze, tatlısı amorti gibi amk. bunların hepsi yaklaşık iki saat sürüyor. yaptığımız muhabbet bize kalsın, bir gün oturursak bu masaya dinlersiniz sizde. anlatırız bir şeyleri, dostça ve karşılıklı.

şimdi gelelim hesaba. yine dört kişi üzerinden hesaplıyoruz;

kişi başı tüketilenler; ortalama otuzbeşlik rakı. ortalama 400 gr et. mezesi, meyvesi, tatlısı.
kasaptan 1.5 kilo et; 40-60 lira.
meyhane hesabı; 100-120 lira. evet, o kadar rakı ve meze ile pişirme parası 100-120 lira arası.
düz hesapla 60+120= 180 lira. 180/4= 45 lira. kişi başı maksimum 50 lira düşüyor, daha fazlası yok.

yıllarca başka mekanlarda iki gram et yiyerek rakıya dadanan bünyeye, ilaç gibi geliyor aga. öküz gibi ye, iç hesabı da on numara olsun afedersin. bak bir şey söyleyeyim, o yenileni içileni gidip marketten al ve işçiliği kendin yap, yemin olsun daha az yersin ve daha pahalıya patlar. erol abi vardı bir tane, son üç yıl geçirmiş bize hesabın kralını. buradan kendisine en derin saygılarımı yolluyorum. yeni trend doğan abi, büyüksün abi.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol