bugün kaleme aldığı yazı ile hisleeime tercüman olmuş, soyadının hakkını veren gerçek gazeteci;
Kıvılcım oldunuz. Bir ateş yaktınız. Ortalık aydınlandı. Biz size minnet borçluyuz. Gelip duvara dayanmıştı. Kuvvetleri tek elde toplamış, “Tek Adam” olmayı Anayasa’ya da yazdırarak “babadan oğula iktidarda kalmayı cebinde keklik” görmekteydi.
Milletvekillerini kukla yapmıştı.
Bakanları kurşun asker.
Adaleti iktidarına payanda.
Basını önünde secde ettirmişti.
Üniversite hocaları mezar taşına dönmüştü. Halk yalancı propaganda ile narkoz altına alınmış, “ölü sessizliğiyle geleceğini” izlemekteydi.
Her söylediği “kanun” oluyordu.
* * *
Helikoptere biniyor.
Parmağıyla işaret ediyor.
Oraya köprü yapılıyordu.
Parmağıyla işaret ediyor.
Oraya kışla dikiliyordu.
Parmağıyla işaret ediyor.
Ormanlar kesiliyordu.
Hava meydanı yapılıyordu.
73 milyonu parmağında oynatıyor, yanına alıp yemleyerek ve korkutarak yandaş yaptığı basından yazarlara da; “ileri demokrasiye geçtik… Yetmez ama evet…” yazıları yazdırıyordu.
* * *
Sizlere “çapulcu” diyordu.
Bir avuç marjinal.
Aşırı uç.
Yönlendirilen ilkesizler.
Siyasetle ilgilenmeyen. Geleceği düşünmeyen. Ülkenin nerelere sürüklenip götürüldüğünü ciddiye almayan, metro istasyonunda öpüşünce “ahlaksız damgası” vurulmasına aldırmayan, bir bardak bira içince “alkolik yaftası yapıştırılmasına” ses çıkartmayan, kızları evlenince “en az üç çocuk doğurmaya” mecbur, erkekleri işsiz, yoksul ve parasızsa “bedelli askerlikten yararlanmayacak” kadar kimliksiz, kişiliksiz, kul olma kültürüne razı olacaktı. Sizlere apolitik, asosyal, buyruk altında güdülecek tipler damgası vuruyorlardı.
* * *
Siz çok kibardınız.
Çok uygar, çok efendi
Alanlara uygarca geldiniz.
Kelimeleri başıboş sürüler olmaktan kurtarıp bilgisayarınızdan, cep telefonunuzdan yazdığınız çağrılarla birbirinizle kenetlendiniz meydanları doldurdunuz.
Muazzam dayanışma kurdunuz.
Polis şiddetini durdurdunuz.
Barışçıl protestonuz kıvılcım oldu.
Türkiye’yi siz aydınlattınız.
Başbakan olsun diye seçilmiş olanın, kuvvetleri tek elde toplayıp, “Her sözünün kanun yapılmayacağını” ve parmağıyla gösterdiği her yerde “köprü, kışla, hava meydanı, yandaş gökdeleni dikilmeyeceğini” siz anlattınız.
Biz size teşekkür borçluyuz.
* * *
Halkın muhalefeti meydanlara inince, “iktidarın iktidarı biter” gerçeğini anlamayanlara siz
anlattınız. Kendisine oy vermeyenlerin de onayı ve gönül rızası olmadan “Tek Adam Diktatörlüğüyle” yönetmek isteyenlerin önüne Türkiye’de halkın gücünün çıkması gerektiğine siz bir pırlanta örnek oldunuz.
Türkiye Ortadoğu ülkesi değil.
Olamaz, yapamazlar.
Siz bunu çok net anlattınız.
Bütün dünya anladı.
Biz size minnet doluyuz.
Tencere tava!
Tencere ile tavaya vurarak çıkartılan ses sadece iktidarda olana sere serpe, tatlı sert bir eleştiri ifadesi olmaktan çıktı. Türkiye’nin büyük kentlerinde; İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Edirne Keşan’da, Çanakkale’de, Trabzon’da, Kocaeli’nde, Gebze’de, Antalya, Kastamonu, Zonguldak, Antakya ve Tunceli’de gençler meydanlara inerken onların anneleri, babaları, amcaları, dedeleri ile nineleri de “tencere ve tava diplerine vurarak” iktidara şunu söylüyorlar: Biz gençlerin duygularını paylaşıyoruz. Gençlerin meydanlara bizim düşüncelerimizi de taşıdığını göstermek için tencere- tava dibine vurmaktayız.
necati doğru
kendisinin "Futbol topunun ar damarı" başlığıyla yayımlanan (23 Haziran 2016) yazısında ilgili bölüm şöyle:
Bir:
Türkiye Futbol Federasyonu Paris'e 900 kişiyi götürdü. Yediriyor. İçiriyor. Futbol yazarlarını besliyor. Neden?
İki:
Türkiye Futbol Direktörü dünyanın en yüksek maaşını alıyor. Bu kadar yüksek maaş kendisine hangi ölçüler esas alınarak aktarılıyor bilinmiyor, açıklanmıyor. Neden?
Üç:
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı, kendi kulübünü borca soktu, batırdı, bıraktı. Böyle başarısız birini Futbol Federasyonu Başkanlığı'na bilinen ilişkiler getirdi. Neden?
Dört:
Türkiye'de futbol kulüplerinin başında futboldan gelen efendi insanlar değil de başbakan, bakan ve cumhurbaşkanı eteği öpen başarısız batakçı işadamları var. Neden?
Beş:
Trabzonspor Başkanı, Gaziantep maçında penaltıyı vermedi diye 4 hakemi 8 saat rehin aldırdı. Hakemleri rehinden, Türk adaleti, polisi, savcısı değil Cumhurbaşkanı'nın bir telefonu kurtardı. Neden?
Altı:
Türkiye'de futbol topunun ar damarı çatladı. Neden?
Bir:
Türkiye Futbol Federasyonu Paris'e 900 kişiyi götürdü. Yediriyor. İçiriyor. Futbol yazarlarını besliyor. Neden?
İki:
Türkiye Futbol Direktörü dünyanın en yüksek maaşını alıyor. Bu kadar yüksek maaş kendisine hangi ölçüler esas alınarak aktarılıyor bilinmiyor, açıklanmıyor. Neden?
Üç:
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı, kendi kulübünü borca soktu, batırdı, bıraktı. Böyle başarısız birini Futbol Federasyonu Başkanlığı'na bilinen ilişkiler getirdi. Neden?
Dört:
Türkiye'de futbol kulüplerinin başında futboldan gelen efendi insanlar değil de başbakan, bakan ve cumhurbaşkanı eteği öpen başarısız batakçı işadamları var. Neden?
Beş:
Trabzonspor Başkanı, Gaziantep maçında penaltıyı vermedi diye 4 hakemi 8 saat rehin aldırdı. Hakemleri rehinden, Türk adaleti, polisi, savcısı değil Cumhurbaşkanı'nın bir telefonu kurtardı. Neden?
Altı:
Türkiye'de futbol topunun ar damarı çatladı. Neden?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?