leyla ile mecnun

avcarlıçürük
dizinin; ezgi asaroğlu ve ushan çakır'ın ayrılmasından sonra, mecnun'un gidişatı konusunda ciddi anlamda sıkıntıya girdiği, gün geçtikçe daha net anlaşılıyor. bir kere şu bir gerçek: sedef-mecnun-şirin üçgeni, asla ama asla leyla-mecnun-arda üçgeni olamaz, olamayacaktır. burak aksak çok büyük saygı duyduğum bir insan, ancak sedef ve şirin mevzusunda ciddi anlamda seyirci baskısından etkilendiğini düşünüyorum. bu ikilinin diziye dahil olduğu ilk bölümleri, açın bir daha izleyin. mesela, mecnun'un, sedef'in anneannesinin dizlerine yatıp, leyla ile yaşadığı aşkı anlattığı bölümü izleyin. anneanne hiç mi tepki vermez "leyla" adını duyunca, keza sedef? sedef'in diğer adının leyla olmasına sonradan karar verildiğini göreceksiniz. sonra, şirin ve mecnun'un, benzin bidonu eşliğinde yemek yedikleri sahneyi izleyin mesela; su gibi akıp giden bir muhabbet. daha da öncesine, leyla'nın öldüğü bölüme gidersek; mecnun'un şirin'i ilk gördüğü anda verdiği tepki: "allah'ım!.." (hayranlıkla). ki henüz leyla ölmemiş o esnada. leyla'ya da ilk gördüğü anda vurulmuştu kendisi. velhasıl, leyla'nın kalbinin şirin'e takılması, o kalbin "mecnun.. mecnun.." diye atması, mecnun'un labirent duvarlarını yıkıp masal çiçeğini şirin'e vermesi ve en önemlisi de çiçeği verirken yaptığı konuşma; bariz şekilde hikâye şirin üzerine kurulacakken, neymiş efendim sedef'in diğer adı leyla'ymış. beşiktaşlı'ymış, mecnun gibi serseriymiş falan. adam hâlâ kıza muhtar diyor yahu, ne aşkı? şahsım adına en talihsiz olan kısmı ise, herkesin bayıldığı o ferdi tayfur'un sanane şarkısından önceki bağırış-çağırışlı diyalog, mecnun'un düğün basması gibi detaylarla, eski leyla hikâyesiyle sedef leyla hikâyesinin bağdaştırılmaya çalışılması. her şey olsaydı ama bunu yapmasalardı keşke. ama yine de fuzuli ile çölde yaptıkları konuşmayı ve çölde dolaşan o meçhul mecnun'u düşünerek, mecnun'un eninde sonunda sedef'i de sevmediğini fark edip tam anlamıyla mecnun olacağını ve gerçek leyla'sına kavuşacağını düşünüyorum ben. bu da zaten dizinin finali olacaktır. şu an diziyi ayakta tutan, ismail abi, erdal bakkal, yavuz, iskender ve mecnun arasında geçen diyaloglar ve maceralardır. yine eski bölümlere bakarak, bu adamların, leyla gittikten sonra diziyi nasıl sırtladığını daha net görebiliriz. örneğin erdal bakkal böyle pislik bir adam değildi eski bölümlerde, yalnızca patavatsızdı, açık sözlüydü. hatta bir bölümde, müşteriye bozuk mal satarak maliyeti ucuza getirip müşteri çeken kaan'a "olur mu öyle şey, bize yakışır mı? buraya kilit vuralım daha iyi." şeklinde tepki göstermiştir kendisi. şimdiki paragöz erdal yoktu yani o zamanlar. neyse, sonuç olarak ne olursa olsun bir şekilde kendini izletiyor bu dizi, güldürüyor, gülmekten katılırken ağlatıyor, tam ağlarken bir daha güldürüyor falan. sadece bunun için bile sevebilirim, kendi adıma. leyla konusunun da bu kadar basitçe geçiştirildiğine inanmak istemiyorum, "bekleyeceğim leyla. seni geri getiremiyorum madem, yanına geleceğim günü bekleyeceğim." cümlelerini boşuna kurmuş olamaz mecnun. onunla birlikte bekleyip göreceğiz artık.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol