ece temelkuran'ın aysel gürel'e ithafen yazdığı denemesidir.
Ben seni tanımazdım Aysel. Sen beni hiç bilmezdin. Doğrusu şu ki kendimi sana yakın da hissetmezdim. Aysel, ne yalan söyleyeyim, sen delinin tekiydin. Ben deli olmaktan fena halde korkan biriyim.
Kızlarından Müjde Hanım'la bir gün röportaj yapmıştım, bin yıl kadar oldu herhalde. Deli bir annenin insanın başına neler getirdiğini anlatmıştı bana. 19 yaşındaydım, yüzümü kendi yüzüne benzetmişti. çocukların deli anne istemediklerini, bunu hiç de enterasan bulmadıklarını o gün öğrenmiştim. Anneler "normal" olmak zorundadır, ilk kez o zaman ikna edilmiştim.
Sana kızgınım Aysel;
Aysel ben aslında o gün sana biraz deli olduğun için de kızmıştım. Sen tuhaf bir yağmurlukla okula geldiğinde kızının nasıl utandığını, ertesi gün kendini kömür kurumuna boyayıp okula geldiğini, bu yüzden zehirlenip hastanelik olduğunu duyduğumda hiç de sevimli bulmamıştım deliliğini. Ben kendimi senden ziyade sanırım o gün kızının, kızlarının yerine koymuştum.
Ben sana bir şey diyeyim mi Aysel, kimse seni yaşarken ciddiye almaya cesaret edemediği için öldüğünde bu kadar ağır geçiyor yasın. Boş geeeç, sen daha iyi bilirsin.
Seni özledim, biliyor musun?
Neyse Aysel, diyeceğim odur ki, zaman geçti. Bugün, şimdi Avrupa'nın deliliğe zırnık prim vermeyen bir yerindeyim. Herkes fena halde normal. Delileri buranın gizli deli. Binalar bin yıllık Aysel, ölüyorum desen hiçbir şey kıpırdamıyor yerinden.
Sigara içemiyorsun ve sıcak ile soğuk su muslukları, neden bilmiyorum, ayrı. Ve herkes çok terbiyeli Aysel, sokaklar il halk kütüphanesinden daha sessiz. Deliresi gelir insanın, herkes pek bir kibar. Boğazındaki son düğmeyi de ne pahasına olursa olsun ilikleyen bir yer burası Aysel, parçalayasın gelir.
şimdi burada olsan Aysel, benim arkadaşım olsan. Seninle sokaklara çıksak, şaka sansalar bizi. Umurumuzda olmasa dönüp dönüp bakanlar. Dönüp dönüp bakanlara dil çıkarsak, şaşı yapsak gözlerimizi. Sen daha iyi bilirsin, bir şeyler yapsak işte. Bildiğimiz gibi yapsak her şeyi. Hiç kitabına uymasak. Uyduramasalar bizi. Biz yeni bir kitap yazsak, şaşıp kalsalar.
Sen bana biraz deliliğin bedelini öğretsen. Ve bu bedeli ödeyebilmeyi. "Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğime, deli olurum dünya benim kahrımı çekse" cümlesini ingilizce olarak söylesek, şarkı yapsak bundan, yaparsın sen.
Sonra yalnız kaldığımızda "Mavi Demlik" şarkısını dinlesek, Ayşegül Aldinç'in sesinden. "Birdenbire çıkıverip gel/ şaşırsın kalbim sesimden önce"... Desek. "Ne güzel olur/ Bilsen ne güzel/ çıldırırım ben seni görünce"...
Deliliğin içinde ne çok acı olduğunu kimse bilmese, bir tek biz bilsek. Kimse bizi affetmese, biz bile. öylece dursak dünya üzerinde. Yanlış bir imla gibi, batsak okuyanların gözüne.
Böyle böyle delirtiyorlar insanı değil mi Aysel? Terbiyeleriyle,kurallarıyla bozuyorlar insanın kafasını. O zaman çarpıp çıkıyorsun normalliğin kapısından. Dönüp "Kapı çarptı, pardon" demeden.
Utanmasam Aysel, senin gibi olurdum. çoğu kez normal olmanın utanç verici olduğunu, normale yenilmenin en büyük utanç olduğunu gelip şimdi burada akademik bir seminerde anlatıversen...
Ne güzel olur, bilsen ne güzel...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?