fikret orman

barcelona kartali
hakkında şöyle bir yazı bulduğum beşiktaş başkanı. sıkılmadan okumanızı tavsiye ederim çünkü bana göre doğruluk payı oldukça yüksek. ilgili web sayfasının varlığından haberi olmayanlar için burada paylaşmanın doğru olacağını düşündüm.

yazının orjinalliğini bozmamak için hiçbir düzeltme ya da ekleme yapmadım. nereden buldun diye soracak olanlar bu web sayfasının yorumlar kısmında bulabilirler. 19 haziran 2015 13:12'de yapılmış yorum.

http://www.mustafavmms.com/besiktas/vodafone-arena/haziran-2015/

alıntı--

Rakiplerle Aramızdaki Farkı Kapatmak

Sayın Başkanımız, sürekli olarak, rakiplerin kendi stadyumlarını bizden yıllar önce yaptığından bizden çok fazla gelirleri olduğunu, son 20 yıldaki az şampiyonluğun nedeninin de bu gelir farkındaki uçurum olduğunu, yeni stadımız ve doğru yönetim ile bu farkı 5 yıl içinde kapatabileceklerini belirtiyor.

Son derece doğru bir tesbit . Peki o halde bu tesbiti biraz irdeleyelim mi?

Bu tesbite göre rakiplerimizi yakalayabilmemiz için 4 şartın aynı anda mevcut olması lazım.

1- Stadımızın tamamlanması
2- Bey yıl kusursuza yakın, hatasız yönetilmek
3- Rakiplerimizin sürekli kötü yönetilerek zarar etmesi geriye gitmesi yada en azından yerinde sayması
4- Futbol takımımızın sürekli şampiyon olması yada şampiyonlar ligine kalması.

İlk iki şart bizatihi bizim elimizde ancak son ikisi kesinlikle sadece bizim elimizde değil. O halde bizim elimizde olmayan ilk şarttan başlayalım. Bakalım rakiplerimiz kötü yönetiliyor mu ?
GS. : Sezonun başında gelen geçen bu rezillere 4 tane atarken bir yönetim değişikliği, bir hoca değişikliği, federasyona yaltaklanmalar vs. derken, kimsenin beklemediği bir anda geldi şampiyonluk. Maddi olarak uçurumun kenarındalarken aldılar büyük bir nefes. Kendi açılarından çok büyük bir başarı değil mi ? Demek ki ilk rakibimiz kötü değil son derece iyi yönetiliyor.
F.B.: Dünya’ca tanınmış sportif direktör v hoca ile anlaştılar. Bizim hayalini bile kuramayacağımız şekilde bir stoper için 6.750 milyon Euro bonservis ve oyuncunun kendisine yıllık 3.2 milyon Euro verdiler. En yetersiz 5 oyuncuları ile yollarını derhal ayırdılar. Takımlarındaki en sorunlu mevkiinin kale olduğunu fark ettiler ve bir zamanlar bizim almak istediğimiz David Ospina’yı Arsenal’en almak üzereler. Türkiye’nin en iyi sağ beki kendilerinde olmasına rağmen geleceklerini ee düşünerek ülkenin en iyi ikinci sağ bekini de 5 milyon bonservis vererek transfer ettiler. Ülkenin en çok ol atan en iyi ve en çok fol atan forveti Fernandao’yu yine 5 milyon dolar (sanırım)bonservisle satın aldılar Hala da müthiş ve kendi talkımlarındaki sorunlu yerlerini giderecek transferler peşindeler.

Beşiktaş : Gençlerbirliği’nin sözleşme yenilemeye bile tenezzül etmediği kariyeri yaşıyla doğru orantılı olarak düşüşte olan Tosiç diye dümdüz sıradan bir oyuncu aldık. İnşallah yalan haberdir ama Şamil Cinaz’ın peşindelermiş. Bir tarafta Şamil diğer tarafta Simon Kjaer. Sonra da suçu Biliç’e atmayalım derbi kazandıramıyor diye…

Peki rakiplerimizin kötü yönetildiklerini iddia edebilir miyiz? KESİNLİKLE HAYIR.
Peki rakiplerimiz, bize bu sene kendi sahalarını kısmen dahi açmaya yanaşmazken, biz onlara herhangi bir zorluk çıkarttık mı? Bir düşünelim. Peki elinde imkan var mıydı? Bir düşünelim.
Futbol Federasyonu’nun 3 sene önce aldığı yabancı kısıtlaması kuralı. Her yıl birer yabancı oyuncu azalarak gidecekti ve bu sene de 4 yada 5 yabancı olacaktı. Hiçbir rakibimiz buna göre bir planlama da yapmamıştı. Bir tek biz yaptık, gelecek vaad eden oyuncuları takıma kazandırıp, onların pişmesini bekliyorduk. Sonra bir gecede bir de baktık ki yabancı kısıtlaması kararı kaldırımlı ve Beşiktaş Başkanı ve Yönetimi bunu kabul etmiş. İNANAMADIM. BU OLACAK İŞ DEĞİLDİ ve olamazdı. Şimdi bunun hesabını da hiç kimsede çıkıp vermedi. Beşiktaş neden buna izin vermişti? Neden yıllardır yaptığı ve gururla anlattığı planlamasından vazgeçmişti? Neyin karşılığında bunu yapmıştı? Rakiplerinin sıkışacağı apaçık ortada olan bir avantajı neden bırakmıştı?

Bunun sebebini hala bilmiyorum. Bu kuralın devamında, kulübümüzün, rakiplerimize oranla sağlayacağı avantajları yitirmesinin sorumluluğu kimdedir? Bunun izahatı hala yapılmamıştır.

Demek ki rakiplerimiz iyi yönetildikleri gibi, biz ise onların dezavantajlı durumlarını da hiçbir karşılık almaksızın bir anda avantaja çeviriyoruz. Sorumluluk? Sorumluluk yok tabi.
Demek ki Sayın Başkanımızın 5 yıllık öngörüsündeki 3. Şartın gerçekleşmesi üstelik doğrudan bizim tasarruflarımızla mümkün değil.
O halde dostlarım, stad bitecek tüm dertler bitecek gibi rasyonel olmayan hamaset kokan isteklere kapılmamanızı öneririm. Çünkü sorunun kaynağını statsızlık olduğunu düşündüğünüz için bu sorun çözüldüğünde de her şeyin harika olacağını zannediyorsunuz ki kazın ayağı maalesef ki öyle değil. Uğrayacağınız sükutu hayal sonrasında sorumlu aramaya başladığınızda bu söylediklerimi hatırlarsınız.

Bence tüm bu durumların sosyolojik kaynağı şudur: Hani askerlikte bize anlatılır ya. Yaşamışızdır da çoğumuz. Bir asker ne kadar büyük hata yaparsa yapsın, komutanının karısına çakı gibi çıkıp avazınız çıktığı kadar “Emret komutanım” diye bağardığınızda, o komutan o askeri hemen affeder yada ona olumlu bakıp cezasını çok hafifletir ya, bizim Sayın Başkanla durumumuz da birebir aynı.

Sayın Başkan, son derece iyi niyetli, bundan hiç şüphem yok, ancak yeterli mi uzak görüşlü mü, bundan çok ciddi kuşkularım var.

Yaptığı bunca olumsuz şeye karşın çıkıyor TV ekranlarına hitabet dersleri aldığı belli olan tok ve kendine güvenen görüntüsü ile birkaç konuşma yapıyor. Tamam işte, bizim taraftarların gözünde hemen prens oluveriyor. O hatalı ama avazı çıktığı kadar emret komutanım diye bağaran askeri gören komutan gibi oluyoruz hepimiz. Bir anda Sayın Başkan’a karşı bir yumuşamalar. Onun her yaptığını savunmalar, onu eleştirenleri Camianın haini ilan etme küstahlıklarında bulunmalar yada Yıldırım Demirören’in paralı köpekleri diye nitelemeler, paraları kesildi diye Sayın Başkan’ı kötülüyorlar diye iftira atmalar falan filan.

Kardeşim, bir stat yapıyor diye, ki asla küçümsemiyorum, yaptığı diğer yönetimsel hataları görmezden mi geleceğiz? Onu sorumsuz mı kılacağız? Dokunulmaz mı kılacağız? Sizler Sayın Başkan’ı böylesi eleştirilmez kılarak Beşiktaş’ımızı Fenerbahçeleliştiriyor, Sayın Fikrat Orman’ı da Aziz Yıldırımlaştırıyorsunuz, farkında değilsiniz sanırım.
En diyorum ki stat yapıyor doğru ancak, kendisinin de söylediği gibi rakiplerimizi yakalayabilmemiz için gerekli iyi yönetimi kesinlikle gösteremiyor. Hiç hesap vermiyor. Sorumluluktan kaçıyor.

Ben sayayım mı yaptıkları hataları?

Yıldırım Demirören’den hesap soracağım dedi. Kulubün bir kuruşunu ona bırakmam dedi. Hesap sordu mu 4 senedir? Apaçık bizlere yalan söyledi.

Yıldırım Demirören ‘e borçlarla ilgili önemli mesafeler katettik. Büyük bir kısmını bağışlayacak, bazı şeylerin ortaya dökülmesi camiayı da güç durumda bırakır dedi. O borçların tek bir kuruşunu dahi bağış saydıramadı. Apaçık yalan söyledi.

Stat şu zaman bitecek? Mümkün değil diyorlar, göreceksiniz bitecek diyor, hatta mümkün değil diyenlerin sözlerini de işçilere motivasyon olması için stadyuma astıklarını ekliyor, Bekliyorsunuz, bitmemiş, motive etmek için söyledim, diyor. İşçilerin alınterinin karşılıklar ile motive edileceğini bilmiyor olabilir mi? Sanki o işçiler Beşiktaş taraftarı da bu sözlerden motive olacaklar!!! Stadın bitiş tarihi ile ilgili sayısız kez yalan söyledi. Beşiktaş taraftarının zekasıyla adeta alay etti.

İstanbul’da mis gibi Kasımpaşa Stadyumu dururken ve adamlar bize kendi statlarını da kullandırırken, ortada incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle Kasımpaşa kulübü ile kavga etti, bizi stadımızdan etti. İnanılmaz bir vurdumduymazlıkla uzak görüşlü bir yöneticinin yapmayacağı bir kavganın içine çekti Beşiktaş’ı. Sonuç ortada.

Yabancı sınırlamasının kaldırılmasını KARŞLIĞINDA SOMUT HİÇBİR ŞEY ALMADAN bir gecede kabul ederek kendi kulübümüzün 3 yıllık tüm planlarını alt üst ettiği gibi, sıkışmakta olan rakiplerimize inanılmaz bir haksız avantaj sağladı (Bunun asıl adı ihanet değilse bile ihanetten önceki son duraktır, buna da emin olun).

Eneramo, Sezer Öztürk, Gökhan Süzen, Dentinho vs. gibi yapıldığında bile herkese inanılmaz saçma gelen transferlere imza attı.

Ve çıktı TV’lere , ben taraftara, stadın bitiş tarihi ile ilgili BEYAZ YALANLAR söyledim, deme cüretinde bulundu. Beşiktaş Başkanı’nın “Beyaz yalanlar söyleyen başkan” olarak anılmasını sağladı. Bugünden sonra da kimse bize yok Beşiktaşlılık duruşu falan filan geyik muhabbetleriyle zekamızla dalga geçmeye çalışmasın. Öyle bir şeyi söylemeye artık utanmamız gerekir. Kimse de çıkıp Beşiktaş Başkanı beyaz yada tatlı, ASLA YALAN SÖYLEMEZ. Diyemedi. Neden? Neden olacak: Şakşakçıları bunu söylemeye cesaret edecekleri hain, Beşiktaş düşmanı, paralı köpek, neması kesilmişler diye yaftalar hafazanallah.
Kim ne söylerse söylesin, kim ne derse desin? Başkanımız Sayın Fikret Orman son derece başarısız ve kötü bir yönetici olarak anılacaktır.

alıntı--

düzenleme: web sitesi adresi
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol