fc redbull salzburg

maniktaraftar
Avrupa futbolunun parlayan yıldızlarından olan Avusturya T-Mobile Bundesliga takımı. 2005 yılında Red Bull tarafından satın alınınca isminin önüne yeni bir isim daha gelmiş oldu.

Red Bull'un yatırımlarıyla 2005 sonrasında 5 kere lig şampiyonu oldular. Ancak benim esas ilgilendiğim konu kulübün son 1.5 yıldır içine girdiği yapılanma süreci. Zira bizim yapılanmamızın olması gereken şekline çok benziyor.

2012 Haziran ayında RB Salzburg için belki de bundan birkaç yıl sonra büyük bir başarı hikayesi olarak hatırlayacağımız bir sürecin temeli atıldı. İlk Fikret Orman döneminde teknik direktörlük teklifimizi kabul etmeyen Ralf Rangnick, Salzburg'un sportif direktörü olmayı kabul etti. Buradan burun kıvırdığımız Avusturya'nın spor kültürü hakkında biraz fikir edinebiliriz aslında.

Ben Önder Özen'in Bilic tercihini yeniden yapılanmanın ya marka bir isimle yada sürpriz bir isimle yapılması gerektiğini düşündüğümden bir türlü sevemedim. Bu tercih bana hala sorunlu geliyor. Rangnick de felsefe olarak buna paralel düşünüyor olsa gerek; ilk iş olarak takımın başına Roger Schmidt'i getirdi. Schmidt'in önceki kulübü Bundesliga II'de yer alan Paderborn'du. Hem kendisinin oyuncu olarak da parlak bir kariyeri olmamıştı. Ama Rangnick ona güvendi ve takımı teslim etti.

Sezon başında 15 milyon euro'luk transfer bütçemizi oldukça azımsadık çoğumuz. Oysa akılcı bir politika ile 15 milyon euro size büyük kapılar açabilir. Rangnick ilk sezonunda transfere toplam 13 milyon euro harcadı. Transfer edilen isimler arasında Mane, Kampl, Vorsah, Ilsanker gibi takımın kemik isimleri ve Valon Berisha gibi bir geleceğin yıldızı mevcut. Bu isimlerden Mane ve Kampl neredeyse tek başına değerini 10 milyon euro sınırına çıkarmış durumda. Bedelsiz gelen Ilsanker ortalama bir Bundesliga takımında rahat oynar, Türkiye'de yıldız olur.

Bu muhteşem transfer politikasının bir diğer avantajı bu sene ortaya çıktı. Salzburg transfere sadece 3.5 milyon euro harcadı. Bu oyuncular da tamamen geleceğe yönelik yatırım oyuncuları oldu. Oyuncular derken bonservisle gelen 3 oyuncu var zaten. Rangnick ile beraber alt yaş takımından çıkarılan Ramalho şu an takımın kemik stoperi olmuş durumda.

Sezon başında CL elemelerinde Fenerbahçe'yi çok zor durumlara sokmuştu Salzburg. Hatta o turu geçmeyi hakeden taraf onlardı. Ancak Fenerbahçe'nin Avrupa'dan men edilmesiyle çıktıkları Avrupa Ligi arenası onların tam dişine göre oldu ve inanılmaz işler yapıyorlar. Şu ana kadar çıktıkları bütün maçları kazandılar. Son olarak dün Ajax'ı deplasman 3-0 mağlup ettiler ve emin olun çok daha fazlası olabilirdi. Benim için kendileri Kupa 2'nin gizli favorisi. İnanılmaz hücum presleri, transformasyon konusundaki başarıları, çabuk atağa çıkmada neredeyse elit seviyeye ulaşmış olmalarıyla Red Bull Salzburg geleceğin Avrupa'sının en önemli takımlarından biri olmaya aday. Ülkelerinde kendi oyun seviyesiene yaklaşan 2-3 takım daha olsa işler bambaşka bir boyut alır. Ancak bu rekabet eksikliğine rağmen başarıya aç oyuncu grubu, futbol dehası bir sportif direktör ve potansiyel sahibi bir teknik direktör bir araya gelince ortaya güzel şeyler çıktığını şimdiden ispat ettiler.

Onların modelinden yola çıkacak olursak acaba Önder Özen teknik direktör olarak mı gelmeliydi Beşiktaş'a? Yoksa Türkiye'de o koltukları sadece ismi bilinen insanlar mı alabilir? Al işte Avusturya'da adam getirmiş kimsenin bilmediği bir teknik direktörü böyle bir projenin başına?

Bilic'li Beşiktaş kazanmaya devam ettiği müddetçe değil güzel oyun sergilemeye başladığı zamandan itibaren bu tercihi savunur hale gelebilirim. Şampiyon da olabiliriz; ama bu sıradan futbol oynadığımız gerçeğini değiştirmez. Takım ruhu bir yere kadar, biraz da sahanın içinde futbol aklının olması lazım. Bunu söylediğim için bana kızan hatta küfreden arkadaşlar varsa canları sağolsun.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol