Denenmiş ve başarısız olmuş sistemlerin tekrar denenmesinin başarıyı getirmediğini düşündüğümden, Beşiktaş'ın başında tekrar görmek istemediğim teknik direktör. Basın, yönetim, taraftar baskısı ve dolayısıyla beklentilerin düşük olduğu takımlarda başarılı olmuş olması, şampiyonluk hedefiyle yola çıkan ve 2.'liğin bile başarısızlık kabul edildiği bir takımda başarılı olacağı anlamı taşımıyor.
Sistemin başarısız olmasından kasıt, başarı kriterleri olan kupalardan herhangi birinin alınamaması ve Avrupa’da geçmişte alınan başarıların en azından tekrarlanamamasıdır. Bakalım Ertuğrul Sağlam Beşiktaş’ta neler yapmış;
Beşktaş’ın, 2007 yılında Jean Tigana’dan boşalan teknik direktörlük koltuğuna Kayserispor’dan geliyor. İlk yıl 34 lig maçından 23’ünü kazanıyor, 4 beraberlik 7 mağlubiyeti var. 73 puanla, aynı puandaki Fenerbahçe’nin altında, yine aynı puandaki Sivasspor’un üstünde, ligi 3. Sırada bitiriyor. O sene şampiyon 79 puanla Galatasaray oluyor. Sivasspor ile ikili averajda eşitlik sağlanmasına ve Sivasspor’un averajının daha fazla olmasına rağmen, attığı gol sayısı 1 fazla olduğu için Beşiktaş 3. oluyor ve Avrupa Ligine katılıyor. Sağlam’ın takımı 58 gol atarken 32 gol yiyor. Bıraktığı Kayserispor ise ligi 55 puanla 5. Sırada bitiriyor. Bundan önceki 2 senede de Ertuğrul Sağlam yönetimindeki Kayserispor’un 51 puanla 5. olduğunu belirtelim.
Her ne kadar çoğu seneye göre şampiyonluk için bile yeterli puan alınmış gibi görünse de, düşme barajına bakıldığında (29 puan), ve 4 takımın 70 barajının üzerine çıktığı ve bu takımlardan birinin Sivasspor olduğu dikkate alındığında, o sene ligdeki takımların durumu sonucu puan barajının yukarıda kaldığı görülmekte.
2007-08 sezonunda kritik haftalarda aldığı sonuçlar aşağıdaki gibi;
Sezona Süper kupada FB’ye 2-1 yenilerek başlıyor.
Süper ligde TS’yi iki maçta da yenmiş, GS’yi İnönüde yenmiş, FB’ye ise iki maçta da yenilmiş.
ŞL elemelerinde Sheriff ve Zurich gibi vasat altı 2 takımı eleyerek gruplara kalmayı başarmış.
ŞL gruplarında ise 6 maçta 2 galibiyetimiz var. Herkesin malumu, Liverpool’da ŞL tarihinin en farklı skorunu alıyoruz. Türkiye kupasında ise Çeyrek finalde, o sene küme düşen Çaykur Rize’ye eleniyoruz.
Süper Kupa;
Fenerbahçe 2 – 1 Beşiktaş
TSL;
Galatasaray 2 – 1 Beşiktaş
Trabzonspor 2 – 3 Beşiktaş
Fenerbahçe 2 – 1 Beşiktaş
Beşiktaş 1 – 0 Galatasaray
Beşiktaş 3 – 0 Trabzonspor
Beşiktaş 1 – 2 Fenerbahçe
ŞL Elemeleri;
Beşiktaş 1 – 0 FC Sheriff
FC Sheriff 0 – 3 Beşiktaş
Zürich 1 – 1 Beşiktaş
Beşiktaş 2 – 0 Zürich
ŞL Grup;
Marseille 2 – 0 Beşiktaş
Beşiktaş 0 – 1 Porto
Beşiktaş 2 – 1 Liverpool
Liverpool 8 – 0 Beşiktaş
Beşiktaş 2 – 1 Marseille
Porto 2 – 0 Beşiktaş
T. Kupası;
Ç.Rize 1-0 Beşiktaş
Beşiktaş 3- 2 Ç.Rize
2008-09 sezonunda ise takımın başında 6 maça çıkıyor, 4 galibiyet 2 beraberlik alıyor ama Avrupa liginde M. Kharkiv’e 4-1 mağlup olunması sonrası yönetimle ipler geriliyor ve sonunda da istifa ediyor. Sonrası malum. Mustafa Denizli başa geliyor ve en son yaşadığımız şampiyonluk bu sene geliyor. Takım o kadar defansif bir halde ve kalite eksikliği ile Denizli’ye teslim ediliyor ki, hücum futbolunu benimseyen Mustafa Denizli, takımı Çanakkale geçilmez oynatmaya başlıyor. Devre arasında yapılan 2 kaliteli transfer (Fabian Ernst ve Yusuf Şimşek) Beşiktaş’ı o sezon şampiyonluğa götürüyor.
Transfer konusuna gelmişken, her ne kadar teknik direktör olarak transferlere yeterli müdahaleyi yapamadığını düşünsem de (ki bence bu da teknik direktör eksikliği) yapılan transferlerin efektif olduğunu söylemek pek mümkün değil. Aşağıda tüm detayları ile yapılan transferler mevcut. Çok fazla yorum yapmaya gerek yok gibi görünüyor.
Futbolcu----------Değer-------------Pozisyon-------------------Maç-----Gol-----Asist------
Rodrigo Tello--- Bedelsiz----------Orta Saha Ofans----------119------19-------36-------
Hakan Arıkan--- € 700.000--------Kaleci (66 Gol)-------------67----------------------------
M. Yozgatlı-------Bedelsiz--------- Sağ Kanat-------------------10-------------------1-------
Rüştü Reçber----Bedelsiz----------Kaleci (119 Gol)-----------121--------------------------
Édouard Cissé---€ 2.000.000-----Önlibero---------------------76-------3----------6-------
Lamine Diatta---Bedelsiz----------Stoper-------------------------9----------------------------
F. Higuaín--------€ 1.250.000------Forvet------------------------14-------------------1-------
Filip Hološko-----€ 5.000.000-----Forvet-----------------------187-------53--------25------
--------------+ Burak Yılmaz + Koray Avcı--------------------------------------------------------
G. Schildenfeld--€ 1.700.000-----Defans------------------------9-----------------------------
A. Tuna Üzümcü---Bedelsiz-------Stoper-------------------------1-----------------------------
Tomáš Sivok-------€ 4.700.000---Stoper------------------------182-------19---------5-------
Anthony Seric-----Bedelsiz--------Sol Bek------------------------7-----------------------------
Ekrem Dağ---------€ 1.000.000----Sağ Bek----------------------125-------7----------7-------
Tomas Zapo--------€ 4.500.000----Stoper------------------------48--------4----------1-------
Uğur İnceman------€ 1.000.000----Orta Saha Orta------------57--------3----------1-------
Tüm bunları kenara bırakıp günümüze döndüğümüzde ise Slaven Bilic’in hataları herkesin malumu. Kafasındaki kadro ve taktiği kesinlikle değiştirmiyor. Çoğunlukla A planları çok etkili fakat işlerin kötü gitmesi ihtimaline karşı (ki konu Beşiktaş olunca çoğu zaman öyle de oluyor) farklı planlar geliştiremiyor. Hal böyle olunca etkili olunan ve çoğu zaman öne de geçilen bir maç nihayete erdirilemiyor. Bunun yanında ise çalıştığı şartlar o kadar enteresan ki bu hatalar onun eksikliği mi yoksa çevresel ve takımsal faktörler mi bu performansta etkili çözemiyorum. Maddi durumlardan dolayı takıma istediği isimlerin bir kısmını katamıyor ve bir kısmını da zamanında alamıyor. Mesela kendisine öyle veya böyle bir sağ bek alınmıyor. Sol bek olarak da şu an Roma’nın oyuncusu olan Jose Holebas yerine Abdurrahman Çelebi olan Motta alınıyor. Galatasaray maçında yaşanan büyük tiyatronun yanında her maç yaşanan hakem tiyatrolarını seyrediyor. Stadyum yapım aşamasında olduğu için Zulümpiyat stadında çoğu zaman seyirciden yoksun maçlara çıkıyor. Stadyumda çamur güreşi yapmak bile zorken takımına top oynatmaya çalışıyor.
Bütün bunları birleştirdiğimizde ise Ertuğrul Sağlam’ın yukarıdaki veriler ışığında ve Beşiktaş’ın mevcut şartlarında, Slaven Bilic’ten daha başarılı olacağını düşünmek bana kalırsa oldukça iyimser olacaktır. Son yaptığı anlamsız açıklamalarından dolayı Beşiktaş taraftarında oluşturduğu negatif intiba da cabası. Bundan sonraki dönemde Beşiktaş’ta teknik direktör olabilmesi için, yarışmacı bir takımda (bu milli takım bile olabilir) birkaç sezon çalışması ve başarılı olması gerektiğini düşünüyorum. Yarışmacı takımdan kasıt ise her zaman şampiyonluğa oynayan ve şampiyon olamamayı başarısızlık kabul eden (milli takım için bu gruptan çıkmak olabilir) bir takım olması. Buralarda kendini kanıtlayabilir de geri dönüş için şartlar da oluşursa Ertuğrul Sağlam’a kapımız her zaman açık. Mevcut durumda Ertuğrul Sağlam’ı teknik direktör yapmak ise, aynı şeyleri yaparak farklı sonuç bekleyen Slaven Bilic’e kızıp, daha önceki başarısızlık göz ardı edilerek, farklı sonuç bekleyerek aynı teknik adamı işe almak olacaktır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?