20 şubat 2011 beşiktaş fenerbahçe maçı

cihan tekin
bravo lan ferrari... takım 2-1 önde, sağlı sollu yardırıyor, karşı karşıya kalmalar mı dersin, ortalar mı dersin, şutlar mı dersin... maç kopma noktasında 5-1'e gidecek potansiyel varken bravo... o kadar temiz oynuyorduk ki; hakemin bile elini kolunu bağlamıştık... o bile bir şey yapamıyor, fenerbahçe'nin uğradığı futbol tecavüzünü eli kolu bağlı seyrediyordu... yemin ederim bu maç 5'e giderdi... bu maçı ancak böyle bir mallıkla, içimizden biriyle verebilirdik... hakem zaten ne olsa da maçı çevirsem diye fırsat kollarken sen çıkageldin... kırmızı ferrarim benim... 3. lige layık amatörüm... hakem aynı pozisyon bize olsa penaltıyı verebilir miydi? orası kesinlikle hayır ama adamın eline koz verdin... bravo... koz bekleyenin kimliğini ise vereyim: (bkz: cüneyt çakır)

neyse;
ayrıca da maç 2-2 iken de çevirebilirdik... fernandez gibi diri, ayağına topun japon yapıştırıcısı ile yapıştığı adam yerine sen keçi gibi zıplaya zıplaya oynayan aurello'yu alıyorsun ve maç 4'e gidiyor... dikkat etmeyenler alex'in attığı 3. golde aurello'ya bir baksın lütfen...

bütün bunlar eyyam olduğu gerçeğini değiştirir mi? değiştirmez... o ayrı bir şey... zaten her sene klasik oldu artık beşiktaş fenerbahçe maçlarında... mutlaka beşiktaş 10 kişi bırakılır, kalmayacaksa bile bırakılır, beşiktaş'a hayatta verilmeyecek penaltılar fenerbahçe'ye sanki korner kararı verir gibi çalınır, penaltı noktaları kazılır, lugano gibi falcı karı çirkefliğinde bir adam her boku yer, maçı sarı bile görmeden tamamlar... bu böyledir yani... alıştım ben şahsen...

onun için fenerbahçe her sene hakem ittirmesiyle şampiyonluğa oynar
sene sonunda da şampiyonluk havasına girer ve trajikomik şekilde soytarıya döner... mizah malzemesi olur yani, öyle böyle değil... onun için her sene şampiyonluğa oynayan fenerbahçenin 6 yılda bir şampiyonluğu varken, iki adet son maçta şampiyon olduğunu sanarak soytarıya dönme öyküsü vardır... ilahi adalet diye bir şey vardır çünkü... ve fenerbahçe tanrı'nın varlığının en büyük kanıtı olmaya bu kafayla devam ederse son gaz devam edecektir...

schuster kalmalı diyorum artık, bu saatten sonra gitmesi bize fayda getirmez... zira yerli kalitesini artırdığımız ve zıpkın gibi bir defans oluşturduğumuz takdirde kendisi ile önümüzdeki yıla damga vurabiliriz diye düşünüyorum... takımda bir yerli-yabancı dengesizliği var, bu bariz... quaresma ve simao çok sırıtıyor her maçta... acıyorum bu adamlara... simao'nun arkasına eskişehirspor'dan sezer'i koy, quaresma'nın arkasına kayseri'den hasan ali'yi koy... defans hattını kayseri'den serdar kesimal, bizden ersan gibi adamlarla kur, bu takım namağlup şampiyon olmazsa bu sistemle gel yüzüme tükür diyorum...

geçen gün ilk yarının maç özetlerini izliyordum ve fenerbahçe'nin ilk yarı bitimine az kala bir maçında aykut kocaman için istifa tezahüratlarına şahit oldum... ve o an kayış koptu... işte, türk futbolseveri olarak bizim teknik adama bakış açımız bu... bu kadar sığ, günübirlik başarılara endeksliyiz... yani düşünsenize, şu kadarcık bir sürede ne değişti de,
“vizyonsuz aykut!” diye taraftarın yerden yere vurduğu aykut şimdi "kocaman aşkları" oluverdi...

2. yarı ilk maçında antalya'ya karşı bir gol atıp üzerine yattılar, iğrenç bir futbolla galip geldiler;
sonra hakemin damga vurduğu bir maçta trabzon'u yendiler;
sonra 11 kişi defans yaparak kontrayla her takımdan puan alan manisa'nın açık oynayacağı tuttu, yendiler;
kayseri kalecisi eski fenerbahçeli volkan babacan'ın mehmet topuz'a asist yapacağı tuttu yendiler
ve bugünde bize karşı ezim ezim ezilirken, ferrari'nin amatörce hareketi ile maçı çevirdiler...

yani aykut kocaman'ın yaptığı ne var?
zekice bir değişiklik, hmmmm, bir sistem hmmmm, yok gibi sanki... tamamen şansa ve karşı takım mallıkları üzerine kurulu galibiyet serisi ve şampiyonluk potasına giriş...

bu mudur yani abi türkiye'de teknik adam yollamak veya kral ilan etmek... halen iddia ediyorum, şu an şampiyonluk potasındaki takımın teknik adamı aykut kocaman, schuster'in çırağı bile olamaz... zira bu maçta da 2-1 galipken, ferrari'nin yaptığı sorumsuzluğa kadar oynadığımız futboldan zevk almayacak adam tanımıyorum... resmen ezim ezim eziyor, 4'e 5'e gidiyorduk... işte futbol böyle bir şey...

varsın 1 sene 10. bitirelim ligi... ne olacak? biz beşiktaş'ız! onlarca şampiyonluğu olan takımız... ne var ki bir sene de onuncu olsak? daha yeni çifte kupa almadık mı? kupaya aç bir takım değiliz ki? ne bileyim bir 16 senedir şampiyon olamayan trabzon ya da ilk kez şampiyon olacak bir bursa filan değiliz...

şimdi içimizden herhangi birine çıkıp biri dese ki; bu sezon ligi 6. bitireceksiniz, türkiye kupasını alıp yine avrupa'ya bu şekilde gidebileceksiniz ama önümüzdeki sene öyle bir oyuncu kalitesi ve sistem gelecek ki, gordon milne dönemine geri dönecek, ligi savurup atacaksınız, 3 sene şampiyonluğa ambargo koyacaksınız...

"ben kabul etmem" diyen beri gelsin... az daha sakin bence...

del bosque için, mircea lucescu için hala ağlamıyor muyuz?
fenerbahçe zico için ağlamıyor muydu?, şu an tamamen şans ile şampiyonluk potasına girmese aykut, yine kocaman aşkımsın mı diyeceklerdi?

galatasaray frank rijkaard'ı yolladı şu an şampiyonlar ligi için mi oynuyor?

bunları anlık başarısızlıklarla gönderdik de ne oldu? ertuğrul sağlam'larla, mustafa denizli'lerle fıtık olduk... kim gelecek? hikmet karaman mı? yılmaz vural mı? kim yani? tek başarı kriterleri şu vizyonsuz, binbir tane eyyamın döndüğü ligte ilk 2'ye girmek olan ahmet çakar, şansal büyüka, serhat ulueren gibi medya soytarılarının gazına gelip schuster'e yazık etmeyelim bence... bu isimler şimdi bu aykut'u yere göğe sığdıramıyorlar, yalvarırım aldanmayın! bu aykut şimdi üst üste 3 maç puan kaybetsin, trabzonla puan farkı açılsın "aykut istifa etmeli mi?" diye anket açarlar programlarında... utanmazlar, yüzleri kızarmaz, 3 hafta öncesini hatırlamazlar bunlar... olan türk futboluna olur, yazık olur... nasıl ki şu an uefa kaldıran lucescu'lu shaktar donetsk'i izliyoruz, seneye de schuster ile yarı final oynayan young boys filan izleriz... lütfen, bu ilk değil! son da olmayacak!

beşiktaş taraftarı şu an ciddi bir sınav içindedir ve umarım bu sınavı geçer... bazen ben bile bu medyanın gazına gelip schuster'e verip veriştiriyorum ama maçın siniri ile oluyor vallahi... sonra oturup sakince düşünüyorum ve geçiyor... 3 hafta önce "aykut gitmeli" diyen futbol medyasını okuyorum, izliyorum, 4 maç şansa kazanıp potaya giren aykut için "kral aykut" başlığı, anketi açanları okuyor ve izliyorum... ve aklım başıma geliyor yemin ederim...

lütfen 6 hafta öncesinin gazete arşivlerini karıştırın aykut kocaman ile ilgili;
fener'in 5 hafta önce oynadığı herhangi bir maçı açın, izleyin, taraftarın istifa tezahüratlarını dinleyin;

ve şu anki manşetlere, taraftarın açtığı "kocaman aşk"lı filan komik pankartlara bir göz atın...

ne demek istediğimi anlayacaksınız...

maalesef çok basit bir futbol ülkesiyiz biz... çok ilkeliz, geri kalmışız,
alex ferguson'un manchester'in başında 25 senedir çiğnediği sakız bile olamayız;
adamların sakız çiğneyiş stili bile bizim ligimizin seyir zevkinden yüksek...

futbol medyasını ele geçirmiş,
3 hafta önce yere göğe sığdıramadığı adamı 3 hafta sonra istifaya zorlayan,
gerizekalıların eline geçmiş türk spor medyası ile çooooook daha da alex ferguson'un sakızını izleriz biz...

kocaman aşkları aykut gider şampiyonlar liginde sakızlı ferguson'un manchester'ından 6 tane yer gelir
25 senenin tecrübesi ve oturmuşluğu ile ferguson, ağzında sakız, ağzını yaya yaya izler bunları,
ardlarına baka baka geri dönerler... sonra ligde yeniden 3 maç kazanırlar, konya-manisa-karabük misal;
kral ilan edilirler, ne olacak ki?

şu an da telegol isimli soytarı programda beşiktaş ve galatasaray'ın başına abdullah avcı'yı, ümit ozat'ı, yılmaz vural'ı vs... getirmeleri gerektiğinden bahsediliyor? türk teknik direktörlermiş çünkü... çünkü bunlar başarılıymış... çünkü ligin ilk 2 sırasında iki türkün çalıştırdığı takımlar varmış... sanki daha 6-7 hafta önce "aykut fenerbahçe'yi taşıyamıyor, hafif geliyor, trabzonspor ile aralarında 10 puan var" diyerek fenerbahçe tribünlerini "aykut istifa" diye bağırtan, gaza getiren kendileri değilmiş gibi...

işte biz buyuz! biz türk taraftarlar olarak bu seviyedeki, bu zekadaki, karakterdeki adamları dinliyoruz, gazlarına geliyoruz, sözlerini dinliyoruz... türk futbolunu bu adamlar yönlendiriyor işte... ahmet çakar yönlendiriyor sizi... fenerbahçeliler, galatarsaylılar, beşiktaşlılar, bursalılar, trabzonlular! hepiniz ama hepiniz işte busunuz... buyuz... ağzımızdan salyalar aka aka ispanya, rusya, ingiltere liglerinde ve avrupa arenasında mucizeler yaratan bosque'yi, lucescu'yu, zico'yu, rijkaard'ı izlemeye mahkumuz bu zihniyetten kurtulmadığımız müddetçe...

başarı kriterimiz lig, türkiye ligi, konya'yı yenmek, ibb'yi yenmek, fener'in beşiktaş'ı, beşiktaş'ın galatasaray'ı, bursa'nın trabzon'u, trabzon'un beşiktaş'ı yenmesi olduğu müddetçe bizim başımıza bizi kullanarak abdullah avcı'yı getirir bunlar... getirsinler de, bizlere müstahak abdullah avcılar... bize türkiye içinde bir hayal perdesi kurmuşlar ve birbirimizi yenmeyi başarı olarak önümüze koymuşlar...

futbol bir zihniyet işidir arkadaşım!
Futbol uluslar arası bir oyundur, arenadır,
şovdur

futbol schuster'dir
futbol zico'dur, mourinho'dur
futbol lucescu'dur, arsen wenger'dir,
futbol guardiola'dır!

Futbol ferguson’un 25 yıllık sakızıdır!
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol