bir beşiktaşlı olarak kendisine teşekkürü borç bilirim.
beşiktaşın çocuğu denilenlerin bozduğu şeyleri düzeltmek için çırpındı durdu. ilk işi kaleci antrenörü transfer etmekti. "biz kaleci antrenörü yetiştirmek için çalışacağız" dediğinde beşiktaş daha cenk kazmasının hatalarını konuşuyordu. sporcu sağlığı merkezi, atletik departman, pilot takım gibi uygulamalarla ortaya bir vizyon koydu. samet aybaba'nın mahalle takımından, ayakları yere basan genç bir takım yarattı. biliç gibi bir karakteri bizle tanıştırdı.
tolga, motta, pedro, atiba, gökhan gibi transferler hiç kendisine mal edilmezken eneramo, sezer, dany ... gibi transferler nedense hep kendisinin hatası oldu. buna rağmen sorumluluğu aldı. "ortada bir başarı varsa beşiktaş'ındır ama başarısızlık varsa benimdir" dediğinde çok samimiyetsiz bulmuştum bu lafını. ama dediği gibi de oldu. bütün başarısızlıkları üstlendi, kendini hep eleştirdi, açık fikirli oldu.
"siz tanrı parçacığı mısınız" diyerek daha göreve başladığı ilk günden kendisine savaş açan erdal cömert'li, orhan yıldırım'lı, rüzgar sağnak'lı trollerin destekçileriyle mücadele etmeye çalıştı .biz de buralarda hep kendisinin arkasında durduk, buraların trollerine laf yetiştirmeye çalıştık. ancak bu kadar olabildi.
babamızın oğlu diye değil, beşiktaş'a faklı bir yönetim anlayışı, faklı bir vizyon sunmaya çalıştığı için sevdik kendisini. kendine "fenerli yea" diyenler, bir kaygısı olmayan insanın günde üç pakete yakın sigara içmeyeceğini göremezdi, göremedi de.
senin kıymetini bilmeyenler altınsay'ın da kıymetini bilmemişti, bu iş seba'dan beri böyle. hadi serdar bilgili diyelim. ondan beridir sahipsiz bu klüp. birilerinin rant arabası olmuş gidiyor. bu puştlara rağmen hala bu kadar seviyor olmamız da, armanın asaletindendir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?