2011-12 sezonunda dar rotasyon, sıkıntılar, imkansızlıklar, nba'deki lokavt dendikçe daha da büyüyen, baş kaldıran, maçın her anında geri gelebileceğine inanan ve rakibini inandıran bir takımken 2012-13 sezonunda dar rotasyon, feda, hedef zaten top 16'ydı, bu bütçeyle bu kadar dendikçe dağılan, kendine güvenini kaybedip 5+ sayı geriye düştüğünde maçı bırakan, son periyota farklı galip girmedikçe kazanmaya inanmayan bir takıma dönüşen.
bunun tek açıklaması koç değişimi ya da yeni oyuncuların basketbol kalitesi değil. gerek yönetim tarafından, gerek kamuoyu tarafından yaratılan bütçen kadar oynarsın algısına yenilmeyecek psikolojide oyuncularımızın olmaması ve takımı kendine getirecek büyük maç kazanamamız (efes, fb ulker, barcelona, cska, oly) olsa gerek.
geçen sene oyuncular üzerinde taraftar baskısı yoktu, büyük küçük maç ayrımı yapmadıkları gibi normal sezondaki fb ulker ve efes galibiyetleri gibi maçlar takımı play-off'a aşırı özgüvenli soktu. en basit örnek eurocup'tan elendik sene başında ve kısa sürede toparlandık. düşünsenize şimdi top 16 beğenilmiyor.
örnek: euroleague normal sezon maçlarını, khimki maçının ilk çeyreğini, bugünkü barcelona maçının 3 çeyreğini gözünüzün önüne getirin. arkasına biraz rüzgar alabilse takımın potansiyeli alınan ağır mağlubiyetlerden çok ötede.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?