baştan not: yazıyı ernst ayrıldıktan bir kaç gün sonra yazmıştım ama buraya aktarmak bugüne kısmetmiş.
yıl 2009.
beşiktaşlı her zaman olduğu gibi rahat maç izleyemeden ilk yarıyı bitirmiş. 6. sırada devreyi tamamlamış. 5 attığımız kocaeli maçında bile maç 70 ten sonra kopmuş.
mustafa denizli "26. haftayı bekleyin" gibi bir şeyler söylüyor. taraftar beklemeye alışkın, bekliyor ama, orta saha'da cisse, toraman, serdar kurtuluş ve sivok değişerek oynuyor,hiç birisi umut vermiyor. ve devre arasında yıldırım demirören devrinin az sayıdaki iyi transferlerinden biri gerçekleşiyor. fabian ernst beşiktaş'ta!.
haliyle alman ligi göz önünde bir lig ve ernst'te bu ligin kalburüstü oyuncularından biri olduğu için heyecanlanıyoruz. ve sonrasını zaten biliyorsunuz.
- 2008-2009'da beşiktaşlının 6 sene süren şampiyonluk hasretini dindirdiğin için;
- pascal nouma'dan sonra hasretini çektiğimiz "sahadaki beşiktaş taraftarı" ruhunu bize izlettiğin için,
- kayseri maçında çirkef cangele'nin ağzına geçirdiğin tokat için,
- kadıköyde emre'ye attığın yumruk için,
- beşiktaşım old trafford'da destan yazarken manchesterlıları hayattan bıktırdığın için,
- inönü'de selçuk'a koyduğun çocuk için,
- takımın kötü zamanlarında taraftarın gözünde hep sığınılacak liman olduğun için,
- trabzona, cska sofia'ya, gençlerbirliğine, wien'e, ordu'ya attığın ve şu an hatırlayamadığım gollerin için,
- bağırmaktan ciğerleri patlayacak duruma gelen bizlerin, sen sahadayken koşup fazladan bir çift ciğere sahip olduğunu ve bizim ciğerlerimiz konusunda hiç yalnız olmadığımızı hissettirdiğin için,
- bizlerle beraber kutladığın 2 türkiye kupası için,
- galatasaray maçında lehimize faul veren hakem bozuntusuna " bunu da onlara
ver" diyecek kadar yürekli olduğun için,
- bu forma uğruna akıttığın terin her damlası için,
teşekkürler.
biz senden ayrılacağımız zamanı ya bizim bağırmaktan çatlayacağımız, ya da senin koşup mücadele etmekten kıpkırmızı olan kafanın ve bedeninin hırstan patlayacağı gün sanırdık ama futbolun da hayat gibi zamansız ayrılıklar barındırdığını unutmuşuz.
hakkını helal et panzer. bir gün geri döneceğini biliyoruz.
aynı aşkla aynı hırsla yine gel.
kapımız sana her zaman açık.
not: bu yazıyı sana yazmasaydım, o akıttığın ter inönü'de kuruyup giderdi.
güle güle alman panzeri
güle güle fabian ernst,
bu yazının sonuna, bir gün beşiktaş çatısı altında yeniden buluşacağımız için nokta değil bir virgül koymak gerekir,
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?