buradaki futbol düzeni çavuşesku romanyasını hatırlatıyor

gidiyorum bu
mircea lucescu'nun 2004 yılında türkiye'deki futbolun işleyişi üzerine getirdiği yorum. alevlenenler, celâllenenler oldu. ismail er, orhan yıldırım, hayri ülgen gibi beşiktaş'ın aydın kesimi tarafından şaşkınlıkla karşılandı. sahi neler yaşanmıştı çavuşesku romanyasında futbol adına? (vurgula: andras k. bodor)'un türkçeye "diktatörlüğün derbisi: dinamo ve steaua bükreş" şeklinde çevirilen makalesi sanırım hepimize fikir verebilir. hayli uzun bir yazı olacak baştan söyleyeyim. internet üzerinde olmadığı için link vs. koyamadım. dolayısıyla buraya aktarmam hayli zamanımı aldı. "pazar pazar hiç kasamam şimdi" diyenler için işin özünü aktarayım. çok kötü şeyler olmuş.[ybkz]swh[/ybkz] bundan sonrası tüm gücünü toplayıp okumaya karar verenler için. bir solukta okuyan ilk beş kişiye avrupa'da kitap listelerini alt üst eden "usain bolt'un saçını çekip sana doğru kaçmaya başladım sevgili maria" isimli romandan bir pasaj seslendireceğim. roman, isminden de anlaşılacağı üzere hayatı boyunca çim hokeyi hakemi olmak isteyen moritanya asıllı bir gencin büyük şehre göçtüğünde yaşadığı içsel sıkıntıları sürrealist bir dille okuyucularına sunmuş. çok uzatmayalım. buyrun soğutmadan. kenarlarından tutun elleriniz yanmasın.[ybkz]swh[/ybkz]

---------------alıntı---------------

Keyfilik ve yozlaşma çavuşesku Romanya’sında toplumsal hayatın her alanını sarmıştı. Spor, hele en popüler spor dalı olarak futbol da bunlardan azâde olamazdı. Dünya kupası eleme maçları ve Romanya takımlarının oynadığı Avrupa kupası maçları, bütün ülkeyi bir humma gibi kaplıyordu. Bu maçlardaki galibiyet ve mağlubiyetler, diğer günlerde Romanya’da sadece iş hayatını değil, şayet toplumun yaşama sevincini demeyeceksek, genel hâleti ruhiyeyi etkiliyordu. Diktatörlüğün tepesindekiler bu vakayı gayet iyi biliyorlardı ve her aracı kullanarak sporda, özellikle de futbolda saklı bulunan saikleri, güdüsel güçleri ve propaganda imkânlarını, iktidarlarını sağlamlaştırmak için değerlendirmeye çalışıyorlardı.

Romanya’da şampiyonluk ünvanını iki “futbol devi” on yıllardan beri kendi aralarında hâlledegelmişlerdir. içişleri Bakanlığı’nın ve bu bakanlığa bağlı devlet güvenlik idaresinin takımı (vurgula: Dinamo Bükreş ) ile Savunma Bakanlığı’nın takımı (vurgula: Steaua Bükreş). Diğer takımlar, bu iki devin düellosuna pek az karışabiliyorlardı. En fazla karışabilenler belki de bütün zamanların en iyi Romen futbolcusu olan (vurgula: Nicolae Dobrin)’'in kulübü (vurgula: FC Agreş Piteşti )ve 1983’te UEFA Kupası’nın yarı finaline kadar tırmanan (vurgula: Universitatea Craiova ) idi. Son onyıllarda finalini çok az istisnayla hep Dinamo ile Steaua’nın oynadığı Romanya Kupası’nda durum aynıydı.

iki ezeli rakip, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Romanya’da yerleşen sistemin ürünleridir: ikisinin de kuruluşu 1948’dedir. (vurgula: Steaua Bükreş )1951’de ilk kez ulaştığı şampiyonluk ünvanını sonra 13 kere daha elde etti. Sadece 1985’'ten sonra beş sene üst üste şampiyon oldu. Steaua, kupayı da 19 defa kazandı. Kupayı 17. defa alırken yarattıkları skandal, devrimden sonra kulüp ileri gelenlerinin kupayı dinamo'’ya iade etmelerine yol açacaktı.

Takım, Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nın 1986’'da Sevilla’'da oynanan dramatik finalinde fc barcelona’'yı uzatmalardan sonra penaltılarla mağlup etti. Tam dört penaltı kurtaran (vurgula: helmut duckhadam)’ın başarısı, rekorlar kitabına geçmiş olmalıdır. şubat 1987’de (vurgula: monte carlo)’'da süper kupa da kazanıldı. gheorghe hagi’nin golü, şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonu Dinamo Kiev’'e karşı 1-0'’lık galibiyeti getirdi. 1989 ilkbaharında Steaua, şampiyon Kulüpler Kupası finalindeydi. Ama bu sefer ac milan'’a 4-0 mağlup oldu.

Steaua’'nın 1948 ilkbaharında doğan karşı kutbu (vurgula: Dinamo Bükreş ) o kadar başarılı değildi: Dinamo, şampiyonluk ünvanını “sadece” 12 defa (1982-1984’'te bir üçlü seri çekti), kupayı yedi defa yakaladı. Dinamo, 1984'’te Avrupa Kupalarında ilk yarı finale çıkan takım oldu.

iki büyüğün lig şampiyonluğu ve kupa için yaptıkları kurumsallaşmış ikili mücadele, son onyıllarda paradoksal ölçülere vardı. Bu duruma yol açan, megalomanik cinnetini spora da hâkim kılarak ailenin elinde oyuncak etmeyi amaçlayan ve bu yolda her imkânı kullanan diktatör ve klanıdır.
Siyasi baskı, şantaj, para yedirme ve vaziyeti idare numaraları Romanya sporunda vukuat-ı adiyedendi. Son 20 yılda –çavuşesku döneminde Spor Bakanlığı’nın yerini tutan- “beden eğitimi ve spor konseyi” nin sekiz yöneticisi vardı ve bunların hiçbirinin sporla alâkası yoktu. Hepsi politikacı idi. çoğu da general. Gerçekte sözlerinin de bir hükmü yoktu. “önemli” meselelerde karar, en yüksek yönetim basamağındaki politikacılarındı. Onların da yetkisi ülkenin “bir numaralı sporcusu” nun her şeye kâdir ve her daim geçerli emir, talimat ve “eşsiz değerdeki tavsiye” lerini aşağıya iletmekten ibaretti. Bu “bir numaralı sporcu” lar, Romanya Komünist Partisi Merkez Komitesi’'nin spor işlerinden sorumlu sekreteri (vurgula: orgeneral ion coman) ile parti hiyerarşisinde çavuşesku çiftinin hemen arkasında gelen (vurgula: emil bobu ) idi.

(vurgula: emil bobu), “kadro politikasını” belirleyen (vurgula: elena çavuşesku ) ile birlikte, hangi sporcuların yurt dışına gidebileceğine ve gerek olimpiyatlarda gerek başka uluslararası spor olaylarında heyetlere kimlerin dâhil olacağına karar veriyordu. şu veya bu sporcunun veya antrenörün “güvenilir” sayılıp bir pasaport alabilmesi son kertede ona bağlıydı. Uluslararası yarışmalardan dönen sporcuların, az önce değinilen Spor Konseyi’nin çalışkan mensuplarınca kaleme alınmış olan, “Romen sporuna sağlanan fevkalâde maddi şartlara” teşekkür ve övgü düzen marşları “babamız-koruyucumuz” önder’in önünde okumalarını veya böylesi beyanatlara imza atmasını da o sağlıyordu.

Kötülük ve yasaları dikkate almayan umursamazlık açısından çavuşeskulara yaklaşabilen tek kişi içişleri bakanı ve eski güvenlik şefi (vurgula: tudor postelnicu ) idi. onun “egemenlik sahasına”, dinamo bükreş'’in yanı sıra, başkentin emniyet müdürlüğünün takımı (vurgula: victoria bükreş ) ile taşra ekibi (vurgula: flacara moreni ) dâhildi. Zamanın Romanya Futbol Federasyonu Başkanı olarak ortama hâkim olan koşulları gözleyebilen (ve sorumluluğu paylaşan) (vurgula: mircea angelescu), postelnicu'’yu tiksintiyle “gerçek bir canavar” diye anıyor.

dinamo böylelikle (sonra tıpkı Emil Bobu gibi müebbet hapse mahkûm edilen) eski içişleri Bakanı postelnicu, onun yardımcısı (vurgula: constantin nuta), kulübe başkanlık eden ve aynı zamanda dinamo'’nun “şubesi” sayılan (vurgula: flacara moreni)’'nin de yaratıcısı olan (vurgula: general gheniou ) gibi önde gelen kadroları arkasında bilirken, steaua'’nun da arkası boş değildi. hatta çavuşesku aile klanının daha büyük bir bölümü bu ordu takımını tutuyordu. bizzat diktatör, hiçbir zaman futbol sahasına gitmediyse de steaua'’nun destekçisiydi. steaua aynı zamanda çavuşesku'’nun kardeşi ve baneasa’'daki güvenlik okulunun komutanı olan (vurgula: general nicolae andruta çavuşesku)’'nun da sevgili takımıydı. steaua'’nun asıl velinimetleri ise savunma bakanlı yardımcısı ünvanıyla ordudaki en yüksek siyasi makamı işgal eden ve “harp tarihçisi” sıfatıyla komşu macaristan'’a karşı yayın yoluyla en çirkin hakaretlerin sorumlusu olmasıyla tanınan çavuşesku’'nun küçük kardeşi (vurgula: ilie) ve ekibe bütün gezilerinde refakat eden, kendisine kulüp çevresinde biraz da alaycı bir şekilde “şef antrenör” lâkabı yakıştırılan “karpatların dâhisi”'nin büyük oğlu (vurgula: valentin çavuşesku) idi.

gerçekten, takımın görevlerini ve antrenman plânlarını her yıl bu son anılan iki kişi saptıyordu. primleri belirliyor, oyuncu alıp-satıyor, takım tertibine karışıyor, hakemlerle şike ayarlıyor ve rakip kulüp şeflerini korkutuyorlardı. arsızca iktidarlarının hükmünü yürüterek, romen futbolunda sonu gelmez yolsuzluk skandalları örgütlediler.

dinamo’'nun eski kaptanı ve antrenörü, 75 defa milli olmuş (vurgula: cornel dinu), devrimden sonra kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle diyor:

(vurgula: "“1975’'ten beri lig maçlarının çoğu; şike, şantaj, siyasi baskı ve yönlendirmenin baskısını taşıyordu. her şampiyonanın başlamasından önce sonuçta hangi takımların uefa kupasına katılacaklarını bilmek mümkündü. lig şampiyonluğu ve kupa şampiyonluğu da kural olarak iki büyük, yani steaua ve dinamo arasında yönlendirme ve baskıyla belirleniyordu. yolsuzluk korkunçtu ve her şeye sızmıştı. romen takımlarının fiilen sadece uluslararası maçları siyasi nüfuzdan ve şikeden etkilenmiyordu. çavuşesku klanı takımlarla, kurşun askerlerle oynar gibi oynuyor, takım yöneticilerini olduğu gibi hakemleri de satın alıyordu. “)

avrupa gol krallığı mücadelesi bile hileliydi. Bir sürü tertip sayesinde, Romen topçuları koltuklanıp Avrupa’'nın en iyileri arasına sokuluyordu. Dinamo'’lu gol kralı (vurgula: rodion camataru ) vakası bu olayın en açık göstergesidir: en sıkı rakibi olan Avusturyalı (vurgula: toni polster)’'den “altın ayakkabı” ödülünü kapabilmesi için bütün diğer kulüp takımları ona eylemli yardımda bulundular. örneğin, şampiyonluk şansı kalmamış olan 2. Sıradaki Dinamo ile küme düşme tehlikesi yaşayan (vurgula: Rapid Bükreş ) kulübü anlaştılar: Rapid, “sürpriz” biçimde 5-3 kazanarak düşmekten kurtuldu, buna karşılık Dinamo gollerinin ikisini (vurgula: camataru) attı.

“Sen bana, ben sana” demişler. postelnicu ve general gheniou’'nun himayesindeki (vurgula: flacara moreni ) 1986'’da 17. hafta sonunda 9 puanla ligin dibine çöktüğü zaman, bu gözde takımı düşmekten kurtarmak için “büyük birader” in yardım etmesi gerekti. ve hayrettir, kendi sahasında namağlup olan Dinamo, bükreş'’te bu taşra takımına 2-3 yeniliverdi. dinamo'’nun iki golünü tabii (vurgula: camataru) attı.

1988 kupa finali etrafında dönen skandal dizisi dillere destandır. O zamanki Futbol Federasyonu Başkanı (vurgula: mircea angelescu ) naklediyor:

(vurgula: "“89. dakikada durum 1-1 iken, gavril balint topu Dinamo ağlarına gönderdi. ama yan hakemin bayrağını gören orta hakem Dinamo lehine ofsaytı verdi. Steaua’lı oyuncular kararı protesto ederek hakemi tartakladılar ve şeref tribünündeki valentin çavuşesku’'nun bir işaretiyle sahayı terk ettiler. Hakem kuralların öngördüğünden daha da fazla bir müddet bekledi ve sonra maçın tatiline karar vererek olayı rapor etti. Böyle bir olay karşısında dünyanın her sahasında uygulanan tek bir somut karar vardır: Sahayı terk eden takım 3-0 mağlup sayılır, oyuncular sportmenliğe aykırı davranışlarından ötürü cezalandırılırlar. Ne var ki, ertesi gün Emil Bobu’'nun vekili yoldaş Mihalache; Spor Konseyi Başkanı General Gheorghe Gomoiu, ilgili iki kulübün başkanları, yüksek hakem kurulu başkanı Ghemigan ve benim katıldım bir ‘komisyon’ topladı. Ben orada, böyle bir durumda kuralların neyi öngördüğünü anlattım. Bobu’nun vekili bunun üzerine yerinden fırlayarak aceleyle çıkıp gitti. Ertesi gün gazetelerde, Ulusal Beden Eğitimi ve Spor Konseyi’nin, Steaua'’nın 2-1 galibiyetini ilan eden bir bildirisi yayımlandı. Oysa bu karar spor konseyince değil, merkez komitesinin 1 ve 2 numaralarınca alınmıştı.”)

Böylece kupa Steaua'’nun oldu. Buna karşılık Dinamo'’nun kaptan (vurgula: ion andone), (vurgula: valentin çavuşesku)’'yu adaletsiz tavrı nedeniyle açık bir şekilde protesto ettiği için bir yıl men cezası aldı. Devrimden sonra Steaua yönetimi haksız bir biçimde ele geçirilen kupayı Dinamo’'ya iade etme kararı alacaktı.

Siyasi amaçlara hizmet eden usûlsüzlüklerin en sık rastlanan örneklerinden birisi, oyuncu temininde kullanılan yol-yordamdı. Steaua ve Dinamo böyle büyüdüler: korunmasız üniversite/öğrenci ve taşra kulüplerinin sırtından. Keza Bükreş'’in polis takımı (vurgula: victoria) ön sıralara böyle yükseldi. (vurgula: flacara moreni), çavuşesku'’nun doğduğu yerin takımı ve (vurgula: elena çavuşesku ) ve kızı (vurgula: zoe)’'nin sevgili takımı olan (vurgula: fc olt ) birinci lige böyle çıkabildiler. Steaua ve Dinamo, her ne yolla olursa olsun kâh askere alma yoluyla, kâh tehdit ve şantajla ortalıktaki en iyi futbolcuları temin ettiler. öte yandan zengin kadrolarının artıklarıyla kardeş ufaklıkları beslediler. Dinamo, Victoria ve Moreni'’yi; Steaua FC Olt’u ve daha nadir olarak da (vurgula: ASA Tigru Mureş)'’i.

Yıldız futbolcu gheorghe hagi vakası da tipik bir örnektir: Steaua Hagi’'yi, 1987'’de dinamo kiev'’e karşı oynayacağı süper kupa maçı için Bükreş üniversitesi’nin takımı (vurgula: sportul studentesc)’'den kiralamıştı. tabii (vurgula: valentin çavuşesku ) bu özel borcu geri vermeyi “unutuverdi” ve hagi o maçtan itibaren Steaua'’da kalmış oldu. Elbette (b: Ilie çavuşesku ) ve bizzat diktatörün emirleriyle. Hagi gibi bir futbolcu kişiliğinin Steaua gibi birinci sınıf bir takımda kendini çok başka türlü geliştirebilmesi ayrı bir bahistir; ancak böylesi oyuncuları yaratan takımların bu gibi alışverişlerden eli boş ayrılmaları hangi hakka sığar? Devrimden sonra Steaua yönetimi meselenin bu durumunu idrak ederek Avrupa Kupa Galipleri Kupası şampiyonluğundan elde ettiği 600 bin doları (vurgula: Sportul Studentsesc)'’in ve Hagi'’nin daha önce oynadığı takımların hesabına aktarmaya karar verdi.

………….. Aralık devrimi tüm toplumla birlikte sporu da zincirlerinden kurtardı. Romen futbolunu şirazesinden çıkaran ve ondan avanta yiyenlerin büyük bir bölümü bugün demir parmaklıklar arkasında. Evinde yapılan aramada başka pek çok şeyin yanı sıra 145 bin Lei, 295 kilo kahve, Batı'dan alınmış on bin plastik torba, 457 şişe yabancı marka likör ve beş renkli televizyon cihazı bulunan Victoria kulübü yöneticisi ve Bükreş Emniyet Müdürü (vurgula: Albay Marin Barbulescu)’'ya değinmekle yetinelim. Romen sporu, hâlen ortalıkta serbestçe dolaşan bu gibilerden kendisini korumayı bilecektir. çavuşesku diktatörlüğü ülkeye ve yıkıntıları üzerinde kurulacak genç demokrasiye bir yığın dert, sorun ve yara bıraktı. Futbolun gündeminde ahlâki arınma ve buna karşı hâlâ direniş olsa bile kulüplerin demilitarizasyonu var. Futbolcu, antrenör ve takımların statüsünün ve toplumsal rolünün düzenlenmesi gerekiyor. Ve hepsinden önemlisi futbolun, sporun bütünü gibi kesinlikle siyasetin müdahalesi dışına taşınması gerekiyor.

---------------alıntı---------------
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol