tutuklama kararlarının pek çoğunun temel gerekçesidir. esasen son derece muğlak bir kavram olduğundan kişisel yorumlara ve bazen de art niyetle kullanılmaya uygundur.
delil; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması için bu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıalar hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. hukuk davasında delillerin toplanması tamamiyle hakimin işidir. fakat ceza davasında delil toplama işi esas itibariyle cumhuriyet savcılarındadır. hakimlerin de delil toplama yetkisi tabii ki vardır ama savcı iddianame düzenlemek için yeteri kadar delile ulaşmak zorundadır. yani cumhuriyet savcısı soruşturmayı başlatır, delillere ulaşır ve karşıdaki kişinin suçluluğuna yetecek oranda delil bulur ise bu durumda iddianamesini hazırlayarak davayı açar.
anlaşılacağı gibi delillerin toplanması öncelikle soruşturma aşamasında yapılır, bu nedenle kovuşturma aşamasına gelmiş ve belli bir süredir yargılaması devam eden bir davada halen delillerin toplanmamış olduğunu savunmak pek de mantıklı olmayacaktır. zira bir kere savcı yeteri kadar delil bulamamış olsa idi bu durumda zaten dava açmaya gerek duymayacaktı. bir kişiyi 3 yıl boyunca tutuklu yargılayıp, halen delilleri karartma şüphesinden bahsedilirse bu durum da şüphesiz ki devletin acizliği anlamına gelecektir. 3 yıldır tutukladığı kişinin işlediği suça ilişkin delilleri toplayamayan devlet görevini yerine getiremiyor demektir. adil yargılanma hakkı kişinin aynı zamanda mümkün olan en hızlı şekilde yargılanmasını da içerir. geç gelen adaleti adalet olarak kabul etmek mümkün olmayacaktır. bu sebeple "delillerin karartılması ihtimali" ibaresini her kafamıza estiğinde değil gerçekten böyle bir durum var olduğunda kullanmak daha makul ve mantıklı olacaktır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?