bruce grobbelaar

forzaquila
zamanın fırtına liverpool'unun çılgın kalecisidir kendisi.tipi olsun,civelek tavırları olsun,sık sık ceza sahası dışına çıkıp liberoluk yapması olsun...schuster cenk gönen'den modern bir bruce grobbelaar yaratmaya çalışmıştı belki de ama olmadı,neyse.
her liverpool severin yüreğinde bir yere sahip,takımın efsane kalecilerinden biridir.en marjinalidir aynı zamanda.
gidiyorum bu
1981-1994 yılları arasında liverpool fc takımının kalesini korudu mu korur gibi mi yaptı bir türlü karar veremediğim zimbabwe asıllı kaleci. tipi enteresan, duruşu komik. ya da yaşım gereği pek aklım ermediğinden bana öyle geliyordu bilemedim. şimdi bakıyorsun aynı takımda john barnes, ian rush, steve mcmanaman, dean saunders - son ikisinin henüz çaylak dönemleri- gibi adamlar var da kaleye de ford otosan servisinden cengiz usta'yı koymuşlar gibi. sonradan bir takım şike rezaletlerine bulaştığı ortaya çıksa da, öyle ya da böyle kendisi liverpool fc efsanelerinden birisi olarak ingiliz futbol tarihindeki yerini aldı. şimdi bana birisi kendisinin, vatandaşı norman mapeza ile birlikte anfield road'un altında adapazarı ıslama köfte sattıklarını söylese zerre şüphe etmem.

gelelim benim bu başlığı açma sebebime. 80'lerin ortası, sokak arasında top oynuyoruz böyle. çocuklardan birisinin saçı hafif dökük. o günde kaleye geçmiş bu arkadaş. "bundan sonra senin adın grobbelaar olsun" dedim. bizimki kıyametleri koparıyor, "vay sen bana nasıl grobbelaar dersin" diye. öyle böyle değil, bildiğin zarıl zarıl ağlıyor çocuk her grobbelaar dediğimde. kim olduğunu da bilmiyor. "oğlum bak kötü birşey değil, koskoca liverpool'un kalecisi." filan diyorum hiç oralı değil. ben de inadına okulda, sokakta, pazarda nerede görsem. "grobbelaar ne haber?" diyorum. çıldırıyor çocuk: "bana grommelaar" deme. yanlış telaffuz ediyor her seferinde. ben daha çok ifrit oluyorum.

neyse sayın abim. sen bu çocuk bizim evin kapısını çal beni bir gün valide hanıma şikayet et. diyaloga bakınız. sembolleri verelim önce.

i: mahalle arkadaşım ismail (yani grobbelaar)
vh: valide hanım
gb: ben

i: teyze, gidiyorum bu bana "grommelaar" diyor.

vh:(ne olduğunu anlamaya çalışan afallamış bir surat ifadesi ile) nasıl yani?

i: bilmiyorum kaç kez söyledim beni öyle çağırma diye ama yine de grommelaar diyor bana.

gb: grommelaar değil grobbelaar.

i: neyse ne ya. grommelaar deme bana.

vh: deme sen de oğlum.

gb: anne kötü birşey demiyorum ki. liverpool'un kalecisi.

vh: (ismail'e dönerek) bak kötü birşey demiyormuş. onore etmiş seni.

i: olsun, demesin yine de. istemiyorum.

vh: oğlum deme sen de. bak istemiyormuş arkadaşın. güzel güzel oynayın.

gb: tamam anne.


geldik kaç yaşına. düşünüyorum da şöyle o yıllara dönüp. ismail sen ne uyuz bir adammışsın ya. şimdi saçların iyice dökülmüştür senin. bıyık da bıraktıysan tamam işte. sen bana göre türkiye'nin bruce grobbelaar yüzüsün. ve üzgünüm benim için hep öyle kalacaksın.

son olarak o kadar adını telaffuz ettik. bruce grobbelaar [ybkz]swh[/ybkz], şöyle birisidir efendim.

http://tinyurl.com/776edah

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol