üç istisna haricinde genel olarak var olan durum;
ilk brezilyalımız marinho sanırım bir yarım saat oynadı ve gitti. sonrasında gelen ronaldo guairo ise 4 yıl formamızı giyerek bana göre en verimli brezilyalı oldu.
sonra müslüm baba amaral geldi ve gitti, büyük tecrübesi ile dünya starı zago herkesin sevgilisi oldu
sonrasında büyük ümitler ile gelen bidon ailton ve kleberson vardı ki ikiside tam birer hayal kırıklığı oldu.
18 yaşında bir adam çıktı adı Bobo idi, önce millet dalga geçti, ama sonra kalitesi anlaşıldı, ancak o da sakatlık problemleri ile hiç bir zaman beklenen patlamayı yapamadı.
kazım kanat'ın toprağı bol olsun, yeni alex rico paşa dedi, richardinyo'da bekleneni veremedi.
nobre ile tabata'yı kimse sevmedi.
sidnei,edu,dentinyo birer çöplüktü. motta'nın onlardan aşağı kalır tarafı yoktu.
şimdilik rodolfo iyi gidiyor ama onu değerlendirmek için biraz süre lazım.
genelde bakıldığında brezilya'lı futbolculrdan bize pek hayır gelmedi.
(bkz: bir alex değil)
brezilyalı futbolcuların beşiktaş'a fayda getirmemesi
dünya futboluna hakim olan bir ülkeden çürük domatesleri bulmayı nasıl becermişiz diye sordurtan durum.
Josef[ybkz]josef de souza[/ybkz] bu algıyı kırabilen nadir Brezilyalılardan. O da ne kadar oyun olarak Brezilyalı sayılır meçhul.
adriano ve anderson talisca'nın da bu algıyı kırdığını biliyoruz. onun dışında biraz daha geriye gidersek guairo ronaldo carlos zago, sakatlanmasaydı luiz rhodolfo ve tabiki marcelo guedes, kısmen ramon motta ve son olarak elbette ki deivson rogerio da silva bobo bu algıyı kökünden kırmış futbolculardır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?