beşiktaş hentbol tarihi

artin
hep söyleriz... ilklerin kulübüyüz diye... hentbol'de de öncü kulüplerden biridir kulübümüz... bu branşın federasyonunun kurulmasının hemen ardından, kulüp olarak faaliyetleri arasına bu spor dalını alan ilk kulüplerden biriyiz... şimdi semtimizin orta yerinde süleyman seba spor salonunda, her daim akıttıkları teri alkışladığımız, avrupada bile zirvede görmek istediğimiz, son yıllarda beşiktaş jk içinde en başarılı şubemiz olan Hentbol şubemizin tarihçesine bir göz atalım, eskiden günümüze bir yolculuk yapalım istedik... alınacak derslerle, göğsümüzü kabartan başarılarla, "nasıl örnek bir şube olunur" konusunda anlattıklarıyla, işte hentbol şubemiz...

hentbol şubemizin kuruluş hikayesini, vala somalı'nın "beşiktaş spor tarihi türk sporunda 75 yıl" kitabından alıntılarla aktarmaya çalışalım;
"salon hentbolü, yurdumuzda 1976 yılında türkiye hentbol federasyonu'nun kuruluşu ile birlikte planlı bir gelişme sürecine girmiştir. futbol ve basketbol karışımı gibi görünen bu branş, çok sevilen salon sporlarından biri halini alacaktır



1978 yılı mart ayı başında, beşiktaşımızın yönetim kuruluna, eski milli atletlerimizden, beden eğitimi öğretmeni ve türkiye hentbol federasyonu üyesi murat ersin öncülüğünde bir teklif getirilir. kulübümüzün amatör spor dalları arasına, en son ve yeni salon sporu olan hentbol'ü katıp katamayacağımız soruldu. o dönemki yönetim kurulumuz, kulübümüzün 75. yıldönümü kutlamalarına da denk gelen bir tarihte, 22 mart 1978 tarihinde örnek bir anlayışla, büyük kulüpler arasında öncü olarak "oy birliği" ile hentbol şubemizin açılmasına karar vermiştir.
şubemizin kaptanlığına ve yöneticiliğine firuz drahşan, kulüp temsilci üyeliğine şaban akgüllü getirilir... kulüp antrenörlüğüne de, türkiye hentbol federasyonu antrenör ve hakem öğretmenliği de yapmakta olan murat ersin getirilir...
hemen aynı aylarda mart-nisan 1978 tarihleri , istanbul hentbol ajanlığı, "kulüpler arası teşvik kupası" düzenlemeye karar verir. teşvik amaçlı yapılacak olan bu turnuvada, yaş ve kategori farkına bakılmaksızın tüm kulüplerin katılmasına izin verilmiştir. bu açıdan, şubesini kurmuş olan çoğu kulübün "büyükler" yaş kategorisindeki oyunculardan oluşan takımlarla katıldığı bu turnuvaya, antrenörümüz murat ersin'in özel çavuşoğlu lisesi öğrencilerinden hazırladığı (18-20 yaşlarında genç ve yıldız yaş kategorisine giren) bir ekiple katılmış oluyordu kulübümüz...
genç yaşlardaki takımımız turnuvada 8 karşılaşma yaptı. bunlardan 5 tanesini kazanıp 3 müsabakayı kaybetti. turnuva sonucunda dördüncü olmuştuk. fakat bu turnuva beşiktaş jimnastik kulübünün her alandaki belki de en önemli farkını tekrar gün yüzüne taşıyacaktı... müsabakaların yapıldığı bağlarbaşı kapalı salonu beşiktaşımızın maçlarında hınca hınç dolmuş, ve bu spor dalında "taraftar" faktörünün nasıl bir renk ve heyecen katabileceği tarihi bir örnek olarak spor kamuoyuna sunulmuştu... turnuva sonucunda "taraftar" faktörünün etkisi bir istatistikte göze çarpacaktı... turnuva sonucunda dördüncü olmamıza rağmen turnuvanın en çok gol atan takımı olarak bitirmiştik müsabakaları.
böyle başlamıştı parkenin kartallarının serüveni... zorlu bir gelişim süreciydi... bu spor dalının kurumsal sorunları da çoğunlukla engelleyici olmuştur beşiktaş hentbol tarihinde... henüz tam anlamıyla donanımlı hakemlerin yetişmemesi, ve çoğu kez de hakemlerin maçlara geç gelmesi ya da hiç gelmemesi tartışmalı ve vurdulu kırdılı maçlara neden oluyordu...
tüm bu zorlu süreçler geçilirken beşiktaş hentbol şubesi, hem bu branşın kurumsal yapısını iyileştirmede öncü çalışmalar yapıyor, hem de sportif anlamda başarıları ile adından söz ettiriyordu... 1980 yılına gelindiğinde türkiye şampiyonu olan takımımız, hentbol avrupa şampiyon kulüpler kupasında ülkemizi temsil etme şerefiyle onurlanıyordu.
bu başarıya nail olabilmek için, tek devreli 7 karşılaşmada hiç yenilmeden, liderliğe bir önceki yılın şampiyonu m.t.a. ile ortak oluyor ve gol averajımız sayesinde birinciliği elde ediyordu... o sezon ilk avrupa deneyiminde takımımız onurla ülkesini temsil ediyordu...
ligde de "yenilmez armada" diye bahsediliyordu artık parkenin kartallarından... hem de futbol takımımızın sıkıntılı günler yaşadığı bir dönemde, parkenin kartalları kulübümüzün ismini her yerde en üstlere çıkarmaya çalışıyor, ve büyük beşiktaş'ın gözden düşmemesine katkıda bulunuyordu...
fakat türkiye'de, bu onurlu, alınteri ile dolu başarılar zincirine rağmen, şubemiz ilgisizliğe maruz kalıyordu. parkenin kartallarının makus ilgisizlik süreci böylece ilk örneklerini vermeye başlıyordu... 1980 yılında kulübümüzü yine "şampiyon" olarak onurlandıran şubemiz "kapanma riski" ile karşı karşıya bırakılıyordu... dönemin şampiyon şubesinin yöneticisi firuz drahşan şöyle ifade ediyordu durumu;
"ikinci kez türkiye şampiyonu olan beşiktaş yokluklar içinde zafere ulaştı... kadromuz üç yıl önce kurulmasına rağmen, bu salon sporunu türkiyeye sevdiren ve yaygınlaşmasına vesile olan takımdır... kulübümüzde bazı yöneticilerimizin varlığından bile haberdar olmadıkları hentbol takımımız, bu ilgisizlik devam ederse dağılma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir... antrenörsüz, tesissiz ve ilgisiz bir ortamda beşiktaşlı hentbolcüler, iki yıldan beri zaferden zafere koşuyorlar... taraftarlarımız yavaş yavaş bu şubemize sahip çıkmaya başladılar... aynı davranışı, kulübe şampiyonluklar kazandırmaya başlayan sayın yöneticilerimizden de bekliyoruz..."
takımımız o zamanlarda da o kadar büyük bir aidiyet duygusu ile birarada duruyordu ki, görenler "işte beşiktaşlılık farkı" demekten kendilerini alamıyorlardı... öyle ki mesela takımımızın milli kalecisi cüneyt koparan, kendisine rakip takımdan yüzbinlerce lira (o zaman için bir futbolcu bedeli belki) teklif edilmesine rağmen takımını bırakmayacaktı...
bu örnek aidiyet sonraki yıllara örnek olacaktı... halbu ki o seneki şampiyon kadrodan sadece kendisi kalıyordu takımda... şampiyon takım bir şekilde dağılmış oluyor, fakat beşiktaşlılığın ne demek olduğunu dosta düşmana aidiyeti ile gösteriyordu cüneyt koparan...
1983 yılında da şubenin sıkıntıları devam ediyordu... takımımız resmen kümede kalma mücadelesi veriyordu... gazetelere çıkan haberlerde kulüp tarafından üvey evlat muamelesi yapılan takımımıza, taraftarın nasıl sahip çıktığı anlatılıyordu... taraftarın beyanları gazetelere şöyle yansıyordu;
"futbolda yıllardır şampiyonluk özlemi ile yandık tutuştuk... yüzümüzü ağartan bir basketbol ve iki sene üstüste şampiyonluk kazanmış hentbol takımımız vardı... futbolda şampiyon olduk sevindik... oysa şimdi!... hentbol bir anda "üvey evlat" oldu... üzülüyoruz... idarecilere seslenmekten başka da bir şey yapamıyoruz... sadece "eski gözağrımızı unutmayın" diyebiliyoruz..."
öyle ki 83 yılının son ayının son günlerinde, 23 aralık 1983 te, ligin son maçı ligde kalma mücadelesi olarak beşiktaş tarihine hentbol için üzücü bir nokta olarak kaydediliyordu..
aidiyet denen şeyin ne olduğu bu zorlu dönem atlatıldıktan sonra ortaya çıkacaktı... 5 yıl içinde yine branşın zirvesine oturan parkenin kartallarında, takım kaptanımız olarak o zorlu dönemde 100 binlerce lirayı elinin tersi ile itip kulübünde kalan kalecimiz cüneyt koparan yerini alıyor ve şanlı hetbol takımımız beşiktaş jimnastik kulübü'nün yüz akı olmaya devam ediyordu...
işte bu şanlı süreci bizlere yaşatan hentbol şubemiz bu gün de, yine o günlerdeki gibi yüksek başarılara imza atıyor... yine aynı zorluk dolu süreçler, yine aynı idari ilgisizlik, yine aynı maddi olanaksızlık, tesissizlik süreci yaşanıyor... çok olmasa da yine taraftarımız takımımızın ve şubemizin ardında dikilmeye ve başarılarını alkışlamaya gayret ediyor...
tarih tekerrürden ibarettir derler... fakat "ders almasını" bilenler için değil...

27 şubat 2010 sonbarikatbeşiktaş

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol